Merhaba!
KİŞİLER
(Atina. Theseus'un Sarayı. Theseus, Hippolyta, Philostrate ve hizmetkârlar girer.)
THESEUS
Eee, canım Hippolyta, hepi topu dört gün sonra evleniyoruz. Bu dört gün bize yepyeni bir ay getirecek. Ama şu eski ay da babanın mirasıyla oğlun arasına giren dul kadın gibi oyalanıp duruyor. Bir türlü gitmek bilmiyor.
HIPPOLYTA
Dört gün dediğin rüyalarla dolu dört gecenin içinde kaybolup gider. Ondan sonra da ay gümüş bir yay gibi düğün gecemize ışık tutar.
THESEUS
Hadi Philostrate, Atina'nın bütün gençlerini uyandır. Eğlence başlasın. Neşenin şımarık ruhu uyansın. Kasvetliler doğru cenazelerine gitsinler, beti benzi atmışları şölenimizde görmeyelim. (Philostrate çıkar.) Sana kılıcımla kur yapmıştım Hippolyta, seni bazan incitsem de yüreğini kazanmayı becerdim. Ama şimdi kılıcımı bir yana bırakıp zafer şenlikleriyle gireceğim yatağına.
(Egeus, Hermia, Lysander ve Demetrius girer.)
EGEUS
Şanlı dükümüze mutluluklar dilerim.
THESEUS
Teşekkürler sevgili Egeus, ne haberler getirdin bakalım?
EGEUS
Sinirlerim çok bozuk efendim. Kızım Hermia'yı size şikayet etmeye geldim. Gel bakalım Demetrius. Soylu efendim, bu adam benim kızımla evlenmek için benim rızamı aldı. Sen de gel bakalım Lysander! Nazik efendim, bu adam kızımı büyülemiş. Sen Lysander, sen, kızıma kafiyeli mafiyeli şiirler yazdın, ona hediyeler verip ondan hediyeler aldın, ayışığında penceresinin önünde serenadlar döktürdün. Yalan aşkını yalan sözlerle anlatıp, hayallerini süsledin. Yüzükler, bilezikler, çiçekler, şekerler, değersiz ıvır zıvırla, türlü kurnazlıklar edip kızımın aklını çeldin, kalbini çaldın. Hiç sözümden çıkmayan kızımı isyankar ettin, bana olan namus borcunu unutturdun! Saygıdeğer efendim, eğer kızım sizin huzurunuzda Demetrius'la evlenmeye rıza göstermezse, ben de yasaların bana verdiği hakka dayanarak ölene kadar evlenmesine izin vermeyeceğimi bildirmek istiyorum.
THESEUS
Ne diyorsun Hermia? Unutma ki babalar yarı tanrıdır. Sahip olduğun bütün güzellikleri bir balmumu ustası gibi o yoğurmuştur tezgahında. Şimdi o balmumunu iyi ya da kötü yoğurmak onun elindedir. İyi düşün, hem Demetrius da iyi bir çocuk.
HERMIA
Lysander de öyle efendim.
THESEUS
Orası öyledir tabii ki. Ama şu anda babanın sözünü dinlemek zorundasın.Baban Lysander'la evlenmeni uygun görmüyor.
HERMIA
Görmez tabi, benim gözümle bakmıyor ki...
THESEUS
Kararı verecek olan onun gözleri ama.
HERMIA
Israr ettiğim için cüretimi mazur görün soylu efendim. Böyle kaba konuşmayı ben de istemiyorum ama yine de öğrenmek istiyorum, eğer Demetrius'la evlenmeyi reddedersem başıma en kötü ne gelir?
THESEUS
Ya hemen ölüp gidersin, ya da bir daha erkeklerin olduğu bir yerde bulunamazsın. Onun için sevgili Hermia, duygularını iyice bir tart, damarlarında akan deli kana bir sor bakalım, babanın seçtiği gençle evlenmeye razı olmazsan hayatın boyunca bir manastırın gölgesinde rahibe elbiselerinin içinde yaşayacaksın. Gülün daha mutlu olması için kokusunu damıtmak gerekir. Ancak böylelikle dikenin üzerinde solmaktan kurtulur, gelişir, yaşar ve tek başına yok olur gider.
HERMIA
Böyle büyüyeceksem, böyle yaşayacaksam ve böyle öleceksem bekaret haklarımı kendime saklarım daha iyi. Ruhum bedenimin hükümdarlığını kimsenin boyunduruğuna sokmama izin vermiyor.
THESEUS
Yeni ay doğana kadar bekle. Sevgilimle benim sonsuza kadar sürecek ölümsüz aşkımızı mühürleyeceğimiz güne kadar... O güne kadar ya ölüme hazır olursun ya da babana itaat edip Demetrius'un koynuna girersin. İsyankarlığın devam edecek olursa Diana'ın mihrabının yüz sürüp yalnız yaşamaya mahkum olursun.
DEMETRIUS
Bana acımıyorsan kendine acı sevgili Hermia. Sen de Lysander, vaz geç bu çılgın inadından, benim olanı bana ver.
LYSANDER
Seni kızın babası seviyor Demetrius. En iyisi sen Hermiya'yı bana bırak, babasıyla evlen.
EGEUS
Aman ne komik Lysander! Demetrius'u sevdiğim doğru ve benim olan bir şeyi ona vereceğim de. Madem ki bu kızın bütün hakları bana ait, bütün haklarımı Demetrius'a devrediyorum.
LYSANDER
Ben efendim, hiç de ondan aşağı kalmam. Onun kadar varlıklıyım, aşkım da ondan büyüktür. Beni de parlak bir gelecek bekliyor. Bütün bunları bir yana bırakın güzeller güzeli Hermia'nın gönlü de bende. Bu durumda onun üzerinde hak iddia etmeyi haketmiyor muyum? Şimdi herkesin önünde açıklamak istiyorum. Bu Demetrius Nedar'ın kızı Helena'yla sevişmiştir. Ve kızcağızın ruhunu ele geçirmiştir. O güzel, o inançlı kız bu lekeli ve vefasız adama bir puta tapar gibi tapmaktadır.
THESEUS
İtiraf etmeliyim ki bunu ben de duymuştum. Bu konu hakkında Demetrius'la konuşmayı da düşündüm. Ama işim başımdan o kadar aşkın ki aklımdan uçup gitmiş işte... Demetrius, gel benimle, sen de Egeus, sizinle konuşmak istiyorum. Sana gelince Hermia, hayal gücün babanın buyruklarına uydursan iyi edersin. Aksi takdirde hiç kimsenin yumuşatmaya gücünün yetmeyeceği Atina yasalarına boyun eğmen gerekecek. Ya öleceksin ya da yalnız yaşamaya yemin edeceksin... Haydi Hippolyta'm, sen de neş'elen biraz. Demetrius ve Egeus, haydi gidelim, hem bizim düğün hazırlıklarımızla ilgilenelim. Ayrıca sizinle ilgili söyleyeceklerim var.
EGEUS
Size eşlik etmek hem görevim hem de en büyük mutluluğumdur.
(Lysander ile Hermia'nın dışındakiler çıkar.)
LYSANDER
Aşkım, nasıl da betin benzin atmış öyle... Nasıl da solmuş yüzündeki o güzelim güller...
HERMIA
Yağmura hasret kaldılar, ondandır. Ama gözlerimdeki fırtına birazdan sağanağa dönecek.
LYSANDER
Ne acı! Tarihte de, hikayelerde de gerçek aşkıkların işi rast gitmiyor. Aşıkların ya kanları uymuyor...
HERMIA
Ne korkunç! Yüksekteki alçaktakinin hükmü altına alıyor.
LYSANDER
...ya da yaşları...
HERMIA
Allah kahretsin! Çok yaşlı birine genç biri yakışır mı!
LYSANDER
Ya da çevreleri uymaz...
HERMIA
Aman Allahım, başkalarının gözlerine göre mi seçecek seven sevdiğini...
LYSANDER
Tam denk düşse de sevenle sevilen, savaşlar, ölümler ve hastalıklar kuşatır etraflarını... Bir ses gibi belli belirsiz, bir gölge gibi hızlı, bir düş gibi kısa, gece çakıveren bir şimşek gibi aniden yaşanıp bitiverir. İnsan daha aklını başına toplayıp "dikkat et" diyemeden gecenin dişleri ışıltılı olan herşeyi bir anda silip süpürür.
HERMIA
Herkes aşık olunca acı çekiyor, iç geçiriyor, gözyaşı döküyor ve zavallı hayallerin peşine düşüyor madem, bizim elimizden de bir şey gelmez. Gerçek aşıklar bu acıları çekmeye mahkumlar madem, o zaman biz de birbirimize sabırlı olmayı öğretelim.
LYSANDER
Ne güzel söyledin Hermia... Öyleyse dinle beni. Benim şehrin yedi fersah uzağında yaşayan dul bir teyzem var. Çok zengin ve hiç çocuğu yok. Beni de oğlu gibi sever. Gel onun yanına gidelim, orada evlenebiliriz, Orada bu şehrin yasaları geçmez. Eğer beni seviyorsan yarın gece sessizce sıvış babanın evinden. Şehrin dışındaki ormanda buluşalım. Hani sen, ben ve Helena, baharın gelişini kutlamak için buluşmuştuk ya, tam orada seni bekleyeceğim.
HERMIA
Sevgili Lysander, bak sana yemin, hem de yemin üstüne yemin, yarın gece orada olacağım.
LYSANDER
Sözünü unutma aşkım... Aaa, Helena geliyor.
(Helena girer)
HERMIA
Acelen ne güzel kardeşim! Hızlı hızlı nereye böyle?
HELENA
Güzel mi dedin! Ben bunu duymamış olayım. Demetrius'un gönlündeki güzel sensin! Ne mutlu sana! Onu gözünde senin gözlerin, çoban yıldızından daha parlak, sesin bülbüllerin sesinden daha güzel. Keşke hastalık gibi güzellik de bulaşıcı olsaydı da biraz da bana bulaşsaydı Hermia.
Sesime sesinin, gözlerime gözlerinin güzelliği bulaşsaydı, Demetrius'u alıp dünyanın geri kalanını sana verirdim... N'olur kardeşim, bu Demetrius'un kalbini fethetmenin sırrını öğret bana,
HERMIA
Ben yüz vermedikçe daha da sokuluyor yanıma.
HELENA
Bense hem yüz veriyorum hem astarını, ama boşuna!
HERMIA
Ben ona lanetler yağdırıyorum, o bana aşk sözcükleri.
HELENA
Ben hayır duaları ediyorum diye mi sevmiyor acaba beni!
HERMIA
Ben nefret ettikçe o bana daha da tutuluyor..
HELENA
Ben ona tutuldukça o benden nefret ediyor.
HERMIA
Delirmiş. Benim hiç suçum yok.
HELENA
Senin suçun güzelliğin, keşke senin suç ortağın olsam.
HERMIA
Sen hiç kafana takma kardeşim, bir daha asla benim yüzümü göremeyecek. Lysander'la birlikte buradan gidiyoruz. Lysander'ı görmeden önce bu Atina bana cennet gibi görünürdü. Ama aşkın büyüsüyle cenneti cehennem gibi görüyorum artık...
LYSANDER
Helen, senden saklımız gizlimiz yok. Yarın gece ayın gümüşten ışığı sulara yansıyıp da otların ucunda inci damlaları belirince aşıkların kaçma zamanı gelmiş olacak. Bu şehri terkedip gideceğiz.
HERMIA
O koruluğu bilirsin, seninle sık sık giderdik. Sarı çuha çiçeklerinin üzerine uzanır, dertleşirdik. İşte Lysander'imle orada buluşacağız. Oradan da gözlerimizi Atina'nın dışına çevireceğiz. Tanışmadığımız insanlarla tanışıp yeni dostlar edineceğiz. Elveda oyun arkadaşım, duanı eksik etme. Senin de talihin açık olsun... Lysander, sen de sözünü unutma, yarın gece yarısına kadar birbirimizi görmemiz yasak...
LYSANDER
Sözüm Söz Hermia...
(Hermia çıkar.)
Elveda Helena, umarım Demetrius da senin onu sevdiğin kadar sever seni.
(Çıkar.)
HELENA
Ne kadar da mutlular... Benim de onun kadar güzel olduğumu bütün Atina biliyor. Ama neye yarar, Demetrius onu beğeniyor. Herkes gibi düşünmüyor. O Hermia'nın gözlerine hayran olurken ne kadar hatalıysa ben de onun her şeyine hayran olurken o kadar hatalıyım. Aşk bütün kötü özellikleri, çirkinlikleri, rezillikleri biçimlendiriyor, erdeme çeviriyor. Boşuna dememişler aşkın gözü kördür diye! Bir aşık, olup biteni değil, görmek istediğini görür... Aşığın kanatları vardır ama gözleri kördür... Yoluna çıkanlara aldırış etmeden aceleyle kafasına estiği yere kanat açar... İşte bu yüzden aşkı çocuğa benzetirler. Aşkın tercihleri de çoğu zaman çocuklarınki gibi doğru değildir, yemin etmek de bozmak da çocuk oyuncağıdır, onun için de habire yemin edip dururlar... Demetrius da "seninim" diye ne yeminler etmişti bana. Ama Hermia'dan biraz sıcaklık görünce bütün yeminler bozulup gitti... Şimdi gidip ona Hermia'nın kaçacağını haber vereyim. O da yarın gece Hermia'nın peşine düşüp ormana gider. Bu değerli bilgiye karşılık bir teşekkür alsam dünyalara değer... Bu yaptığım çok ayıp ama hiç değilse Demetrius'u orada bir kere daha olsun görmeye değer.
(Çıkar.)
PERDE I - SAHNE 2.
Atina Quince'in evi.
(Quince, Snug, Bottom, Flute, Snout ve Starveling girer.)
QUINCE
Bütün takım burada mı?
BOTTOM
Sen en iyisi elindeki rol çetelesinden tek tek yoklama yap.
QUINCE
Şu anda elimde bulunan bu tomarda, Dükle Düşesin düğününden önce gerçekleştirilecek müsamerede rol alacak kişilerin isimleri yazılıdır ve bu isimler bütün şehir halkı tarafından onaylanmıştır.
BOTTOM
Önce oyunun mevzuunu söyle, oyuncuların adını madını sonra söylersin.
QUINCE
Pekala! Oyunumuz Acıklı bir komedi! Pyramus'la Thisbe'nin zalim ölümü!
BOTTOM
Desene, güzel bir oyun... Hem de çok eğlenceli... Evet Sevgili Peter Quince, şimdi rol dağılımını oku da işimize bakalım.
QUINCE
Adını söylediğim "burada" desin. Dokumacı Nick Bottom...
BOTTOM
Burada. Benim rolümü söyle ve devam et .
QUINCE
Sen, Nick Bottom, sen Pyramus'a çıkıyorsun.
BOTTOM
Kim bu Pyramus? Bir aşık mı yoksa zorba bir hükümdar mı?
QUINCE
Bir Aşık, aşkı uğruna canına kıyacak kadar yiğit bir aşık.
BOTTOM
Desene bu hayli gözyaşına malolacak. Bu rolü ben oynayacağıma göre seyirci gözlerine dikkat etsin. Fırtınalar koparacağım. Ama ölçüyü de elden kaçırmamak lazım... Hem aslında zalime çıksam daha iyi olur gibime geliyor. Mesela arada bir Herkül oynarım ama, ortalığı da kırıp geçiririm yani...
İşte Herkül bu!, İşte zalim bu! Bir aşık daha acılıdır.
QUINCE
Körük tamircisi Francis Flute.
FLUTE
Buradayım, Peter Quince.
QUINCE
Flute, sen Thisbe'ye çıkıyorsun.
FLUTE
Nedir bu Thisbe? Sergüzeşt bir şövalye mi?
QUINCE
Bu Pyramus'un aşkıyla tutuşan bir hanımefendi.
FLUTE
Olmaz, yapmayın, bana kadın oynatmayın; Bakın, sakallarım çıkıyor artık.
QUINCE
Ne önemi var: Bir maske takarsın olur biter. Bir de sesini tizden aldın mı tamamdır.
BOTTOM
Yüz göstermeden oluyorsa, Thisbe'yi de ben oynarım. Sesimi acayip tiz yaparım. "Thisbe, Thisbe" "Ah biricik sevgilim Pryamus! İşte sevgilin geldi!"
QUINCE
Olmaz, olmaz; Senin Pyramus'u oynaman lazım: Flute, senin de Thisbe'yi.
BOTTOM
Peki, devam edelim.
QUINCE
Terzi, Robin Starveling.
STARVELING
Buradayım, Peter Quince.
QUINCE
Robin Starveling, Sen de Thisbe'nin annesine çıkıyorsun.
Tenekeci Tom Snout.
SNOUT
Buradayım, Peter Quince.
QUINCE
Sen, Pyramus'un babası oluyorsun, Ben de Thisbe'nin babası.
Dogramacı, Snug; sen arslana çıkıyorsun: Galiba bütün roller de bu kadar.
SNUG
Arslanın rolünü yazdın mı? Çok rica ediyorum yazdınsa ver, biliyorsun, ezberim zayıftır.
QUINCE
Doğaçlama da takılabılırsın, Arada bir kükre yeter zaten.
BOTTOM
Bırakın arslanı da ben oynayayım. Öyle bir kükrerim ki insanlar beni yüreklerinin derinlerinde duyarlar. Öyle bir kükrerim ki Dük ayağa kalkıp "Bir daha! Bir daha!" diye bağırır.
QUINCE
Tabii, sen öyle korkunç bir şekilde kükre, oradaki bütün kadınlarla Düşes de bassın feryadı ondan sonra da hepimiz dosdoğru darağacına...
HEPSİ
Evet, dosdoğru darağacına!
BOTTOM
Haklısınız arkadaşlar, eğer hanımları korkutup akıllarını başlarından alırsanız, akılları kalmadığı için sizi darağacına göndermekten çekinmezler... Ama meraklanmayın, ben sesimi ayarlayacağım, nazik nazik kükreyeceğim. Öyle bir kükreyeceğim ki bülbül ötüyor zannedecekler...
QUINCE
Boşuna dil dökme, sen Pyramus oynayacaksın. Bu Pryamus güler yüzlü, yakışıklı bir adam. Hatta en yakışıklı adam. Onun için de Prymus'u ancak sen oynayabililirsin.
BOTTOM
Pekala, Pryamus mes'elesini olmuş bil... Yalnız nasıl bir sakal takacağıma karar veremedim.?
QUINCE
Farketmez, canın nasıl isterse.
BOTTOM
Acaba saman rengi bir sakal mı taksam, yahut kavuniçi kahverengi, o da olmadı mor ve buğday rengi, en kötü ihtimalle de sapsarı bir sakal olabilir.
QUINCE
Evet beyler, herkesin rolü belli oldu. Hepinize yalvarıyorum, rica ediyorum ve emrediyorum: Yarın geceye kadar rollerinizi bir güzel ezber edin. Yarın ay çıkınca şehrin bir mil dışındaki ormanda buluşacağız. Provayı orada yaparız. Şehirde buluşursak millet başımıza üşüşür ve bütün numaramızı öğrenirler. Yarına kadar ben de aksesuar listesini hazırlarım... Beyler, rica ederim, ricalarımı kulak arkası etmeyin.
BOTTOM
Buluşacağız ve en açık saçık, en cesur şekilde provamızı yapacağız. Acı çekin ve mükemmelleşin. Eyvallah.
QUINCE Dük'ün meşesinin orada buluşuyoruz. BOTTOM Anlaşıldı... Sözünü tutan tutar, tutmayan kendi kaybeder..
(Çıkar)
PERDE I - SAHNE 2
(Atina dışında bir ormanlık.)
(Puck ile Peri birbirlerinin aksi taraflardan girerler.)
PUCK
Güzel pericik, yolculuk ne tarafa?
PERİ
Az giderim uz giderim,
Dere tepe düz giderim,
Yangında uçar, selde kaçarım
Orda burda ben her yerde yaşarım
Hızlılıkta ay küreyi aşarım
Kraliçem çağırdı mı koşarım,
En iyisi ben gideyim periler maskarası, Kraliçem birazdan damlar.
PUCK
Kral da bu gece burada alem yapacak. Kraliçe ortalıkta görünmese iyi olur. Oberon'a gelmişler, burnundan soluyor. Çünkü, Kraliçe Hint Mihracesi'nin sarayından kaçırılan bir hizmetçi oğlanı maiyetine almış. Ve kıskanç Oberon vahşi ormanlarda yanında gezdirmek için oğlanı istemiş. Ama kraliçe vermem diye tutturmuş. Oğlana çiçeklerden taçlar yapmış. Sözün özü Kraliçeyle kral ne çayırda görüşüyorlar ne bayırda. Lakin yine de hizmetindekiler kazara karşılaşırlar diye meşelerin palamutlarında saklanıyorlar.
PERİ
Bak eğer ben senin şekline bakıp da yanılmıyorsam, sen şu sahtekar, düzenbaz, açıkgöz peri Robin Goodfellow'sun... Şu köylü kızların yüreğini ağzına getiren sen değil misin? Hani sütün kaymağını, biranın köpüğünü çalıp götüren, yayıkları başında kadınları çılgına çeviren başı boş serseri sensin... Ama biri sana "Aman ne şirin şey, pek de şakacı" demeye kalktı mı, ona da bol şans getirip bütün işlerinin rast gitmesini sağlarsın... O sensin değil mi?
PUCK
İyi bildin. Ben gecelerin adamıyım. Oberon'un bir gülümsemesi için yapmayacağım yoktur. Fasulyeleri lüpletmiş bir aygır görsem dayanamam, fingirdek bir kısrak olur alırım aklını başından. Kimi zaman da kızarmış bir yengeç kılığında dedikoducu bir cadalozun kasesine gizlenirim. Cadaloz kaseyi ağzına götürdü mü zıplarım dudaklarına. Sonrası çığlık kıyamet... Kimi zaman üç ayaklı bir tabure olurum ve berbat hikayenin en heyecanlı yerinde altından çekiliveririm. Kıçüstü oturdu mu başlar ağlamaya zırlamaya. Çanak kırıldı ya etraftakiler patlatır kahkahayı. Ve gülüp eğlenirler o güne kadar gülüp eğlenmedikleri kadar... Ama bak, Oberon geliyor.
PERİ
Bu taraftan da benimki geliyor. İkisinden biri gelmeseydi keşke.
(Bir taraftan maiyetiyle Oberon girer, öte taraftan Titania ve Perileri)
OBERON
Ayışığında seni görmek ne büyük zevk, mağrur kraliçe.
TITANIA
Kıskanç Oberonmuş yolumuza çıkan. Periler sıvışın.
OBERON
Azgın karı, ben senin kocan değil miyim??
TITANIA
Sen benim kocamsın da ben senin karın değil miyim! Hem Periler Ülkesi'nden tüyüp bütün gün sevgilin Phillida'ya kaval çalıp aşk şiirleri düzdüğünü de bilmiyorum sanma... Şimdi burada ne arıyorsun? Tabii, fingirdek sevgilin Hippolyta Theseus'la evleniyor diye değil mi! Aklın sıra gerdek yatağına mutluluk, bolluk getireceksin.
OBERON
Sende hiç utanma arlanma kalmamış Titania! Hem kendin Theseus'a abayı yak hem de Hippolyta yüzünden bana laf et! Sen değil misin herifçi oğlunu sevgililerinin koynundan çekip çıkarıp yıldızların altında önüne katıp götüren!
TITANIA
Kıskançlıktan uyduruyorsun! Hıdrellezden beri hiç görüşmedik. Ne derede ne tepede, ne çayırda ne bayırda. Ahenkle uğuldayan rüzgara karşı dansedemez olduk. Olmadık patırtılar çıkarıp neş'emezi kaçırdın! Rüzgar da boşa gidiyor diye uğuldamaz oldu. Ondan sonra da denizdeki bütün illetleri emip karaya üfürdü. Cılız dereler taşıp sel oldu, Öküze boşuna boyunduruk takıldı, boyunduruğu takanın teri de boşa aktı. Süt mısırı sakalı uzamadan çürüyüp gitti... Tarlalar boş kaldı, sürüler leş kargalarına yem oldu. Ölümlü insanoğlunun ayak bastığı her yerde yabani otlar azdı kudurdu... Geceleri ilahi ezgiler duyulmaz oldu. Ay da kızgınlıktan sellere dadılık etmeyi bırakınca başıboş kalan seller hastalığa boğdu dünyayı. Hal böyle olunca mevsimler de uygu kargaşaya, yağmurdan kaçan kırmızı goncalar doluya tutuldu... İlkbahar, yaz, doğurgan sonbahar, öfkeli kış birbirlerinin elbiseleriyle şaşkına çevirdiler dünyayı. Hangisi hangisidir anlayan kalmadı... Ve biz didiştikçe şeytanın bu oyunları da bitip tükenmek bilmeyecek. Bütün belaların anası da babası da biziz!
OBERON
Bütün bunların düzelmesini istemez misin? Hem ne diye Titania Oberon'la didişsin ki... Bir çocuğu esirgeme benden.
TITANIA
Değil sen, bütün peri alemi gelseler o oğlanı benden alamazlar. Annesi öl desem ölecek sadık bir hizmetkarımdı. Onunla Hindistan'ın baharat kokulu gecelerinde sarı kumsallarda oturup dedikodu eder, geçen gemileri seyrederdik... Yelkenlilere bakar gülerdik. Yelkenler edepsiz bir rüzgarla şişince uçarcasına peşine düşerdi. Karnında da benim güzeller güzeli kavalyem... Döndüğünde eli kolu dolu hediyeler getirirdi bana... Ama o da ölüp gitti, tam karnındaki doğarken... Oğlu onun yadigarıdır, beslenmesi büyütülmesi benim boynumun borcudur ve onu kimselere bırakmam.
OBERON
Peki bu ormanda ne kadar kalacaksın
TITANIA
Theseus'un düğün gününe kadar kalacağım zaar... Sen de adam gibi dansımıza katılacaksan bizimle gel... Bunu beceremeyeceksen ben de senin mekanına uğramam.
OBERON
Çocuğu ver bana, ben de takılayım sana.
TITANIA
Periler Krallığını da versen olmaz böyle şey... Biraz daha kalırsam kapışacağız anlaşılan.
(Titania ve maiyeti çıkar)
OBERON
Hayırlı yolculuklar. Bana çektirdiklerini çekmeden bu ormandan gidemezsin.. Sevgili Puck, gel bakalım buraya... Hatırlıyor musun, seninle tepeden denizi seyrederken bir yunusun sırtında gezen denizkızının sesini duymuştuk. Hani şu soluğu ahenkli bir melodiyi andırıyordu. Azgın dalgalar bile onun sesini duyunca çarşaf gibi olmuş, yıldızlar onu dinlemeye yeryüzüne inmişti.
PUCK
Hatırlamaz olur muyum.
OBERON
Ben görmüştüm, ama sen görememiştin. Soğuk ayla dünya arasında uçuşup duruyordu... Cupid yüzbin kalbi delip geçecek ateşli aşk okunu yayında gerdi ve batı tarafındaki tahtına kurulmuş bakireye doğru nişan alıp hedefe gönderdi... Ama kendi gözlerimle gördüm... Cupid'in ateşli oku ayın tertemiz sularında sönüp gitti... Cupid'in oku nereye atmak istediğini anlamıştım. Ama ok batıda boy veren bir çiçeğin üstüne düştü... Önceleri süt beyazı olan çiçek gönül yarası alınca morardı. El değmemiş bakireler o çiçeğe hercai menekşe derler... Git bana o çiçeği getir. Bu çiçeğin suyunu uyuyan birinin gözkapağına sürdün mü, kadın erkek farketmez, uyandığında ilk gördüğü canlıya aşık olur... Git bana o çiçeği bul ve su canavarının bir fersahlık yüzme süresi içinde burada ol..
PUCK
Kırk dakikada devr-i alem eder burada olurum.
(Çıkar.)
OBERON
Önce şu çiçiğin suyunu bir ele geçirelim, sonra da Titania'nın uyumasını bekleyelim. Ondan sonra da gözüne damlatıveririz... Ondan sonra uyanır uyanmaz bir arı mı olur yoksa arslan mı, ayı, kurt ya da her şeye burnunu sokan bir maymun... Titania bütün ruhuyla ona tutulacak... Onu kurtaracak iksir elimde, ama önce bana o oğlanı versin hele... Birileri geliyor, görünmez olalım, ne diyorlar bakalım.
(Demetrius ile Helena girer.)
DEMETRIUS
Seni sevmiyorum, bırak peşimi! Lysander'la güzel Hermia nerede? Birini ben öldürmek istiyorum, öteki de beni öldürmek istiyor. Bana bu korulukta buluşacaklar demiştin. Geldim işte. Ama Hermia'ma kavuşamadım... hadi sen de çekil git, peşimi de bırak.
HELENA
Kaskatı kalbinle beni sen çekiyorsun... Ama çektiğin demir değil. Benim kalbim çifte su verilmiş bir çeliktir. Senin çekim gücün biterse ben de ancak o zaman seni takip edecek gücü kendimde bulamam.
DEMETRIUS
Seni ayartacak bir şey mi yapıyorum? Kulağına tatlı sözler mi fısıldıyorum? Hem sana açık açık söylemedim mi: Seni sevmiyorum! Seni sevemem!
HELENA
Sen bunları söyledikçe ben seni daha çok seviyorum. Ben senin sadık köpeğinim. Bani ne kadar çok pataklarsan ben sana o kadar yaltaklanırım... Beni köpeğin farzet, isteklerimi reddet, vur, ihmal et, aç bırak ama sana layık değilsem de bırak yanında olayım.
DEMETRIUS
Sabrımın ve nefretimin sınırlarını zorluyorsun!
Seni görmek beni hasta ediyor!
HELENA
Beni de seni görmemek hasta ediyor!
DEMETRIUS
Alçak gönüllülüğü de abarttın yani... Hem senin gibi bir kız nasıl olur da gecenin bir vakti şehrin dışına çıkıp ıssız bir yerde kendini seni sevmediğini söyleyen bir adamın kollarına bırakır... Ya sana bir fenalık edersem, ya o paha biçilmez bekaretine zarar gelirse?
HELENA
Senin dürüstlüğüne güveniyorum... Hem benim senin yüzünü gördüğüm zamanlar gündüzdür benim için. Yani, bana göre henüz gece olmadı... Hem benim dünyam senin olduğun yerdir. Değil mi ki sen şu anda buradasın, benim dünyam da burası... Böyle olunca da ne ben yalnızım, ne de burası ıssız bir yer.
DEMETRIUS
Ben en iyisi buradan gidip bir yerlere saklanayım, sen de vahşi hayvanların insafına emanet ol.
HELENA
En vahşi hayvanın kalbi bile seninki gibi değildir... Haydi git bakalım, efsane de ters yüz olsun. Kaçan Apollo, kovalayan Defne olsun... Güvercin şahin avına çıksın, yumuşak başlı bir ceylan da son sürat kaplanın peşine düşsün... Kaçan yiğit, kovalayan korkak olsun...
DEMETRIUS
Burada kalıp senin saçmalıklarını dinleyecek halim yok. Bırak beni gideyim... Ama eğer peşimden gelirsen sana öyle kötülükler ederim ki aklın hayalin almaz.
HELENA
Zaten tapınakta, sokakta, tarlada her yerde bana kötülük ediyorsun. Ayıp değil mi Demetrius! Bir kadına böyle davranılır mı... Biz kadınlar erkekler gibi aşk için savaşmayı beceremeyiz. Biz erkekler peşimizden koşsun diye yaratılmışız, erkek peşinde koşmak için değil. (Demetrius çıkar.) Aşkından ölürsem cehenneme bile gitsem cennete gitmişim sayılır. (çıkar.)
OBERON
Yolun açık olsun güzeller güzeli. Seni bırakıp giden o alçak da daha ormandan çıkamadan senin peşine düşecek, merak etme. (Puck yine girer.) Hoş geldin aylak, söylediğim çiceği getirdin mi?
PUCK
Evet, işte burada.
OBERON
Versene o zaman. Sahilde her tarafı kekik, mor menekşe, tatlı, güzel hanımelleri, gonca güller ve yaban gülleriyle kaplı bir yer vardır... Geceleri bazan orada uyur Titania. Çiçeklerle dansedip sonra dinlenir. Hani periler sarınsın diye yılanlar bile derilerini burada sıyırırlar... İşte bu çiçeğin suyunu orada süreceğim Titania'nın gözkapaklarına... Ondan sonra gelsin olur olmaz hayaller... Sen de biraz al şundan korulukta dolaş bakalım... Atinalı şirin bir kız göreceksin. Yazık ki gönlünü kendini hor gören bir gence kaptırmış... Gözlerini bu çiçekle biraz yağla. Ama dikkat et, uyandığında ilk olarak bu genç kızı görsün... Adamı Atinalı kıyafetinden tanırsın nasılsa... Gözüne bol bol sür ki uyandığında kızın onu sevdiğinden daha çok sevsin kızı... İş bitince de ilk horoz ötmeden beni bul...
PUCK
Meraklanmayınız efendim, emriniz başım üstüne. (Çıkar.)
PERDE II - SAHNE 2
(Ormanda başka bir yer. Titania maiyetiyle girer.)
TITANIA
Gelin, dansedelim, şarkı söyleyelim. Sonra, bir dakikanın üçte birinde, sonra bazılarınız gidip güllere musallat olan kurtlarla, bazılarınız da yarasalarla savaşmaya gitsin ve derilerinden küçük perilerime elbise diksin. Kalanlarınız da şu yaygaracı baykuşla ilgilensin. Ciyak ciyak bağırıp gecemizi berbat etmesin... Hadi bakalım, güzel bir ninni tutturun da dalayım derin bir uykuya, ondan sonra siz de doğru görev başına. (Periler şarkıya başlar)
BİRİNCİ PERİ
Haydi herkes yoluna, burada asayiş berkemal,
İçinizden biri nöbet tutsun yeter.
(Periler çıkar, Titania uyur.)
(Oberon girer ve çiçeğin suyunu Titania'nın gözlerine sıkar.)
OBERON
Uyandığında ne görürsen gör, ona gerçek aşkla tutul. Aşkından eri, sarar, sol... Artık kedi mi olur, ayı mı yoksa sert kıllı bir domuz mu bilmem. Uyandığın zaman canımın cananı, iğrençlerin en iğrenci, korkunçların en korkuncu görünsün gözüne.
(Çıkar.)
(Lysander ile Hermia girer.)
LYSANDER
Canım sevgilim, ormanda dolanmaktan neredeyse bayılacaksın. Hem doğrusunu istersen ben yolu da kaybettim. En iyisi biraz dinlenelim.
HERMIA
Sen nasıl istersen Lysander. Hadi kendine yatacak bir yer bul, ben de başımı şu tümseğe koyup biraz kestireyim.
LYSANDER
Bu çimenlik ikimizin yastığı olsun. İki gönül bir olunca iki yatak da bir yatak olmaz mı?
HERMIA
Hayır sevgili Lysander, bir tanem, sevgilim, şöyle uzağa uzan biraz, çok yakınıma gelme.
LYSANDER
Beni yanlış anlama sakın, masum aşkıma güven. Aşkı anlatmak için aşk dili kullanılır. Yani, benim kalbim senin kalbinle birlikte atıyor, yani birbirine sadakat yeminiyle bağlanmış bu iki kalp zaten bir kalp sayılır. Bu durumda da yanına uzansam da uzanmayacağım daha ötesine...
HERMIA
Lysander bilmece gibi konuşmayı iyi beceriyorsun... Sen de beni yanlış anlama. Sana yalancı demeye ne terbiyem müsait ne de gururum. Ama aşkıma biraz saygın varsa biraz öteye uzan. Erdemli bir gençle el değmemiş bir bakirenin arasında bu kadarcık mesafe de olur artık. Hadi bakayım, can yoldaşım, iyi geceler. Hayatın boyunca, aşkın hiç eksilmeden, öylece kalakalsın..
LYSANDER
Amin Amin. Dualarının gerçekleşmesi için ben de duacı olacağım. Ve bilesin ki ömrüm sadakatimden önce bitecek... İşte şuracığa uzanıyorum, Allah rahatlık versin.
HERMIA
Dualarının yarısı da duacına kısmet olsun!
(Uyurlar)
(Puck girer.)
PUCK
Bütün ormanı dolaştım ama hiçbir Atinalı'ya rastlamadım. Şu aşkı coşturan çiçeğin gücünü de kimsenin gözlerinde deneyemedim. Gece ve sessizlik.. Kim var orada... Atinalı gibi giyinen biri... Bu o olmalı... hani şu Atinalı bakireyi hor görüp benim efendimi kızdıran... Hah, işte kız da şuracıkta. Aşktan ve nezaketten yoksun, ruhsuz herifin yanına sokulamamış da rutubetli, leş gibi yere kıvrılmış uyumuş zavallı... Hödük! Çiçeği gözüne sıktım mı iş tamamdır. Uyandığında bu kıza delice aşık olacaksın ve aşk bundan sonra uyumana izin vermeyecek. Ben şimdi gidiyorum, Oberon beni bekler... Ben gittikten sonra da sana iyi uyanmalar.
(Çıkar.)
(Demetrius'la Helena koşarak girerler.)
HELENA
Dur! İstersen beni öldür ama dur sevgili Demetrius.
DEMETRIUS
Bak sana söylüyorum, çekil git. Etrafımda dolaşıp durma.
HELENA
Beni bu karanlıkta yalnız mı bırakacaksın?
DEMETRIUS
Bir adım daha atma. Ben buradan yalnız başıma gideceğim.
(Çıkar.)
HELENA
Bu aşk takibi soluğumu kesti... Dua ettikçe kısmetim kapanıyor... Halbuki Hermiya yattığı yerde ne kadar mutludur şimdi. Onun gözleri hem kutsanmış hem de baştan çıkarıyor her bakanı... Nedir onun gözlerini bu kadar pırıltılı yapan bilmem ki... Tuzlu gözyaşları her halde, öyle olsa, benimkiler çok daha parlak olurdu... Hayır, hayır... Bir ayı gibi çirkinim ben. Bir canavarla karşılaşsam, canavar korkudan kaçıp gider. Yani Demetrius'un benden kaçmasında şaşılacak bir şey yok... Hangi hınzır aynaya baktım da onun gözleriyle kıyasladım gözlerimi bilmem ki!... O da kim? Lysander! Öldü mü, uyuyor mu acaba? Kan ya da yara görünmüyor... Lysander, yaşıyorsan uyan lûtfen...
LYSANDER (Uyanır.)
Seni uğruna ateşlerin üstünde yürürüm. Tenin saydam bir ayna gibi doğanın bütün sanatını yansıtıyor. Göğüs kafesinin içinde çarpan yüreği görebiliyorum... Nerede o Demetrius? Bu iğrenç ismi ve ona sahip olan cismi kılıcımla yok etmeyi ne kadar çok isterdim!
HELENA
Öyle konuşma Lysander, öyle konuşma. Ne yapalım o senin Hermia'na aşıksa... Hermia hala seni seviyor, mutlu ol..
LYSANDER
Hermia'yla mutlu olmak mı! Hayır! Onunla geçen he dakikam için pişmanım şimdi! Hermia'yı değil, seni seviyorum Helena! Kim kuğu varken kargayı sever ki! Birazcık aklım varsa o akıl da seni üstün görüyor... Hiçbir şey mevsimi gelmeden gelişip serpilmez... Benim aklımın mevsimi de daha yeni geldi anlaşılan... Ne toymuşum, ama şimdi akıllandım. Bir insan ne kadar akıllı olabilirse o kadar akıllıyım şimdi... Gözlerim sana kilitlendi ve gözlerinde aşkın kitabından eşsiz sevda masallarını okuyorum şimdi.
HELENA
Benim yaradılışımda mutlaka bir hata var. Yoksa sen beni bu kadar aşağılayıp bu kadar hakaret etmezdin. Yetmedi mi, yetmedi mi beyefendi... Demetrius'un gözüne bir an olsun şirin görünmeyi beceremediğim gibi, bir de sen benim bütün yetersizliklerimi yüzüme vuruyorsun... Gelip bana kur yapıp ilan-ı aşk edip aklın sıra benimle alay ediyorsun... Şunu bil ki, ben seni gerçek bir centilmen zannederdim. Yanılmışım. Yazıklar olsun. Şu halime bak, biri durmadan aşkımı reddediyor, öteki de küfür eder gibi benimle alay ediyor...
(Çıkar.)
LYSANDER
Şükür ki Hermia'yı görmedi. Uyu bakalım, bir daha da benim yanıma geleyim deme... Nasıl ki insan en sevdiği şeyi biraz fazla yese midesi ağzına gelirse, mensubu bulunduğu mezhebin yolundan saptığını anlayınca mezhebini terkederse, en çok aldanan en çok nefret eden olursa, benim gönlüm de senin aşkına doydu... Bütün sevgim de nefrete döndü.. Şimdi bütün gücümle Helen'in peşine düşüyorum. Aşkı bana yol göstersin!
(Çıkar.)
HERMIA (Uyanır.)
Yardım et bana Lysander, yardım et... Kopar al şu göğsümde sürünen yılanı! N'oluyor bana böyle! Ne korkunç bir kabustu! Lysander, bak korkudan tir tir titriyorum. Yılan sanki göğsüme dalmış, kalbimi yiyordu. Sen de o zalim kalbimi yerken sırıtıyordun... Lysander! Nerdesin! Lysander! Aman Tanrım! Sesin soluğun çıkmıyor! Gittin mi yoksa! Ne bir ses ne bir söz. Beni duyuyorsan cevap ver. Konuş. Bak korkudan bayılacağım ama. Ses yok. Yakınlarda değilsin anlaşılan. Geliyorum ardından, seni mutlaka bulacağım...
(Çıkar.)
PERDE III SAHNE 1
Orman. Titania uyuyor. Quince, Snug, Bottom, Flute, Snout, ve
Starveling girer]
BOTTOM
Herkes geldi mi?
QUINCE
Tamı t*****. Provamız için ne kadar uygun, ne kadar muhteşem bir yer burası! Şu yeşillik sahnemiz olur. Şu dikenlerin arkası da soyunma yeri. Tıpı tıpına Dük'ün karşısında nasıl oynayacaksak burada da öyle oynayacağız.
BOTTOM
Peter Quince,--
QUINCE
Söyle bakalım delikanlı Bottom.
BOTTOM
Şu Pyramus ile Thisbe komedisinde hoş olmayan yerler var. Mesela, Pyramus kendini kılıcıyla öldürüyor. Hanımlar buna dayanamaz. Bu meseleyi nasıl çözeceksin?
SNOUT
Korku dolu bir sahne!
STARVELING
En iyisi ölüm sahnesini oyundan çıkartmak.
BOTTOM
Daha neler! Benim bu meseleyi halledecek bir çözüm önerim var. Bir giriş yazalım, diyelim ki, bu kılıçlar aslında kılıç değil, Pyramus da aslında ölmüyor. Hatta işi garantiye almak için "Ben Pyramus değilim, ben aslında dokumacı Bottom'um." diyeyim... O zaman ortada korku morku kalmaz.
QUINCE
Evet, bölye bir giriş yazsak iyi olur. Tabii ki sekiz altılık ölçüyle yazalım.
BOTTOM
Hayır. İki daha ekle... En iyisi sekiz sekizlik ölçüyle yazmak...
SNOUT
Peki bu hanımlar arslandan da korkmayacak mı?
STARVELING
Ben kesinlikle korkarım.
BOTTOM
Arkadaşlar, İyi düşünmek lazım. Allah muhafaza hanımların karşısına arslan çıkarmak korkunç bir şey olabilir... Dünyada arslandan daha korkunç bir hayvan daha yoktur. Bunu aklımızdan çıkarmamamız lazım.
SNOUT
Bir giriş daha yazılsın ve "Arslan da aslında Arslan değildir" densin.
BOTTOM
Hayır. Adını mutlaka söylemek lazım. Yüzünün yarısının da aslanın boynundan görünmesi şart. Aşağı yukarı da şöyle laflar etmeli... Hanımefendiler... ya da Pek muhterem Hanımefendiler... "Sizden bir ricam var..." Ya da... "Sizden bir dileğim var..." Hatta "Size yalvarıyorum..." Sakın korkmayın, sakın titremeyin. Bu can size feda olsun!.. Buraya arslan olarak geldiğimi sandıysanız, vay benim halime... Ama ben arslan marslan değilim. Bütün diğerleri gibi bir insanım ben de..." İşte tam bu noktada adını da söyler olur biter. "Bendeniz doğramacı Snug!"
QUINCE
Aynen böyle yapalım. Ama halledilmesi gereken iki mesele daha var. Birincisi salona ayışığını getirmek. Biliyorsunuz, Pyramus'la Thisbe ayışığında buluşuyorlar.
SNOUT
Oynayacağımız gece dolunay olmayacak mı?
BOTTOM
Takvim! Bir takvim! Takvime bakarak dolunay var mı yok mu anlarız.
QUINCE
Evet, o gece dolunay var.
BOTTOM
O zaman salondaki pencerelerden birini açık bırakırız, ay ışığı da oradan odanın içine girebilir.
QUINCE
Tamam. Ya da birimiz elinde fener ve dikenle içeri girer, "Hani, aya bakınca üzerinde elinde çalı olan bir adama benzer bir şekil vardır ya, işte ben, ayın yüzeyinde görünen elinde dikenli adamı temsil ediyorum bu oyunda." der... Bir de salonda büyük bir duvar olması lazım... Hikayeye göre Pyramus'la Thisbe duvarın çatlağından konuşuyorlar.
SNOUT
Salona asla duvar muvar getiremezsin. Öyle değil mi Bottom?
BOTTOM
Biri ya da diğeri de duvarı oynayacak demektir. Üstüne biraz sıva, biraz boya, biraz da toz toprak sıvadık mı herkes duvar olduğuna inanır. Pyramus'la Thisbe'nin fısıldaşacağı çatlak niyetine de parmaklarını şöyle yapar, olur biter.
QUINCE
Tamamdır, her şeyi hallettik. Gel, otur bakalım. Herkes rolünü prova edecek... Pryamus, sen başlıyorsun. Laflarını söyledikten sonra şuradaki çalılığa git. Ondan sonra da sırası gelen sahneye.
(Puck arkadan girer.)
PUCK
Kafayı çeken buraya koşup artist kesiliyor galiba... İyi de Peri Kraliçesinin beşiğinin bu kadar yakınında ne işleri var ki... Bunlar bir oyun hazırlıyor... Bir kulak kabartalım hele, icabederse biz de oktör olup katılırız aralarına.
QUINCE
Konuş Pryamus... Thisbe, sen de hazır ol.
BOTTOM
Thisbe! Çiçeklerin çirkin kokusu
QUINCE
Çirkin değil, zengin...
BOTTOM
Çiçeklerin zengin kokusu: senin soluğun yanında yoksul kalır, canım Thisbe! Ama dur, bir ses duyuyorum... Sen burada beni bekle, hemen dönerim.
(Çıkar.)
PUCK
Bu çalılık, bu çalılık olalı böyle Pryamus görmemiştir her halde...
(Çıkar.)
FLUTE
Şimdi benim mi konuşmam gerekiyor.
QUINCE
Evet. Duyduğu bir sese bakmaya gitti, birazdan dönecek.
FLUTE
Ey, Nilüfer beyazı rengiyle dünyaya ışık saçan Pryamus... Delikanlıların en delikanlısı, safkan atların en safkanı, hiç yorulmayanı. Seninle, Pirus'un mezarında buluşalım...
QUINCE
Ninus'un mezarı! Be adam... Hem daha bu lafın sırası gelmedi ki... Bunu Pyramus'un bir sorusuna cevap olarak söyleyeceksin... Bütün rolünü bir kerede söyleyip bitiriyorsun... Sen "hiç yorulmayanı" deyince Pryamus girecek... Tamam mı...
FLUTE
Safkan atların en safkanı, hiç yorulmayanı...
(Puck yine girer. Bottom da eşek kafasıyla girer.)
BOTTOM
Öyleyse, bu sırf senin içindir... Yalnız seninin Thisbem, yalnız senin!
QUINCE
Hikkat Garibesi! Ne acayip şey! Cinler çarptı bizi... Dua edin! Kaçın! Kaçın! İmdat!
(Quince, Snug, Flute, Snout ve Starveling çıkar.)
PUCK
Bataklık, çalılık, fundalık farketmez... Yılanın deliğine de girseniz peşinizdeyim... Kimi zaman bir bir at olurum, kimi zaman bir tazı, domuz ya da kafası kopmuş bir ayı, ya da ateş... Kişnerim, havlarım, hırlarım, kükrerim ve yakarım...
(Çıkar.)
BOTTOM
Bunlar niye kaçtılar ki? Bu mutlaka beni korkutmak için tezgazlanmış bir düzenbazlık...
(Snout girer.)
SNOUT
Oh, Bottom. Sen değişmişsin, kendi gözlerimle görüyorum.
BOTTOM
Ne görüyorsun, eşşek kafalı!
(Snout çıkar, Quince girer.)
QUINCE
Tanrı seni korusun Bottom! Tanrı seni korusun! Sen neye dönmüşsün böyle!
(Çıkar.)
BOTTOM
Sanki anlamadım! Bana eşek muammelesi yapıyorlar... Yemezler. Akılları sıra beni korkutup buradan kaçıracaklar... Hiçbir yere gitmiyorum. Burada böyle bir aşağı bir yukarı yürüyüp duracağım... Bir de şarkı patlattım mı korkmadığımı anlarlar...
(Şarkı)
Kapkara bir horoz
Gagası kirli sarı
Ardıçkuşu gerçekleri anlatır
Çit kuşunun tüyü...
TITANIA (Uyanır.)
Hangi melek beni çiçekten yatağımda uyandırıdı?
BOTTOM (Şarkı)
İspinoz, serçe, tarla kuşu bir de guguk kuşu
başladılar mı şarkı söylemeye
cesaret edemezler hayır demeye
Zaten kim inanır bir kuşbeyinliye
Kim yalan söyler ki, guguk kuşu ağlar durur.
TITANIA
Yalvarırım nazik ölümlü, bir daha söyle... Kulaklarım aşık oldu o notalara... Gözlerim şekli şemaline köle oldu... Söylediğin şarkı kanımı kaynattı, aklımı başımdan aldı... İlk görüşte aşk bu olmalı... Yemin ederim, seni seviyorum...
BOTTOM
Galiba, muhterem hanımefendi, eminim bunları söylemenizin mutlaka bir akla uygun sebebi vardır... Gerçi doğrusunu söylemek gerekirse, bugünlerde akılla aşkın bir araya geldiği yok ama birileri ortaya çıkıp bu ikisini biraraya getirse iyi olacak... Arada bir iyi laf ediyorum...
TITANIA
Yakışıklı olduğun kadar zekisin de...
BOTTOM
İkisi de değilim. Şuradan kurtulacak kadar aklım olsun başka bir şey istemem.
TITANIA
Buradan gitmeyi de nereden çıkardın şimdi... Burada kalacaksın... İstesen de istemesen de... Beni öyle sıradan biri sanma, benim ülkemde dört mevsim bahardır... Ve madem ki ben seni seviyorum, benimle geleceksin demektir... Hizmetine periler vereceğim senin... Uçurumların dibinden mücevherler çıkaracaklar senin için... Sen çiçeklerin üzerinde uyurken en tatlı melodileri fısıldayacaklar kulaklarına... Ölümlü bedenini öyle arındırıp temizleyeceğim ki, bir ruh gibi gökyüzüne kanat açabileceksin... Bezelye Çiçeği! Örümcek Ağı! Pervane! Hardal Tohumu!
(Bezelye Çiçeği, Örümcek Ağı, Pervane, Hardal Tohumu Girerler.)
PEASEBLOSSOM
Burdayım.
COBWEB
Ben de.
MOTH
Ben de.
MUSTARDSEED
Ben de.
HEPSİ
Nereye gidiyoruz?
TITANIA
Bu beyefendiye kibar ve nazik davranın... Gözüne hep şirin görünün... Onu kayısıyla besleyin... Bol bol çilek yedirin, kara üzüm, yeşil incir, kırmızı dut getirin ona... Arı kovanlarından bal çalın, bal mumlarından mum yapın, onları ateş böceklerinin gözlerindeki ateşle yakın... En renkli kelebeklerin kanatlarını yolun, yelpaze yapıp sallayın ki uykulu gözlerine girmesin ay ışığı... Ne derse evet deyin, her isteğine boyun eğin ve ona iyi davranın...
PEASEBLOSSOM
Merhaba ölümlü!
COBWEB
Merhaba!
MOTH
Merhaba!
MUSTARDSEED
Merhaba!
BOTTOM
Bana gösterdiğiniz yakın ilgi gözlerimi yaşarttı... Acaba ben de sizden isimlerinizi dilenebilir miyim?
COBWEB
Örümcek Ağı...
BOTTOM
Sizi çok daha yakından tanımak isterim sevgili Örümcek ağı... Parmağımı kesersem sizi mutlaka ararım... Sizin adınız nedir?
PEASEBLOSSOM
Bezelye çiçeği.
BOTTOM
Çok rica ederim valideniz yeşil bezelyeyle pederiniz kuru bezelyeye hürmetlerimi iletin... Sizi de daha yakından tanımayı çok isterim sevgili Bezelye çiçeği... Peki sizin adınız neydi?
MUSTARDSEED
Hardal tohumu.
BOTTOM
Sevgili Hardal tohumu, sizin ne kadar metin olduğunuzu çok iyi bilirim... Koskoca bir sığır bifteği ailenizden kaç kişiyi silip süpürmüştür ve siz bana mısın dememişsinizdir... Sizin akrabalarınız bana çok göz yaşına malolmuştur... Sizi de yakından tanımayı çok isterim Hardal tohumu...
TITANIA
Haydi, onu alıp benim kameriyeme götürün... Bana öyle geliyor ki ayın gözleri sulanmış... O ağladığında bütün küçük çiçekler de ağlar... yine biri iffetini yitirdi diye sızlanmaya başlar... Sevgilimin dilini bağlayın ve sessizce getirin onu bana...
(Çıkar.)
devam edecek.............
KİŞİLER
THESEUS Atina Dükü
HIPPOLYTA Amazon Kraliçesi, Theseus'un Nişanlısı
EGEUS Hermia'nın babası
HERMIA Egeus'un Kızı,
LYSANDER Hermia'ya aşık bir delikanlı
DEMETRIUS Hermia'yla evlenmek isteyen bir delikanlı
HELENA Egeus'un kızı,
PHILOSTRATE THESEUS'un eğlence işlerinden sorumlu
OBERON Periler Kralı
TITANIA Periler Kraliçesi
PUCK Peri
BEZELYE ÇİÇEĞİ Peri
ÖRÜMCEK AĞI Peri
PERVANE peri
HARDAL TOHUMU Peri
PETER QUINCE Marangoz - Önsöz
NICK BOTTOM Dokumacı - Pyramus
FRANCIS FLUTE Körükçü - Thisbe
TOM SNOUT Lehimci - Duvar
SNUG Doğramacı - Arslan
R. STARVELLING Terzi - Ay Işığı
Periler ve Diğer Maiyet
Oyuncular:
Can Doğan (Theseus), Hülya Arslan (Hippolyta), Vildan Gürelman (Ege), Sevil Akı (Hermia), Hümay Güldağ (Eleni), Aziz Sarvan (Lysandros), Yılmaz Meydaneri (Dimitri), Rıdvan Çelebi (Oberon), Nilgün Kasapbaşoğlu (Titania), Funda Köseoğlu (Polina – Quince), Mazlum Kiper (Stavro – Bottom), Cem Karakaya (Yorgo – Flute), Pınar Aygün (Lena – Snout), Derya Çetinel (Melina – Snug), Müge Çiçek (Olga – Starveling), Mevlüt Demiryay (Sakis), Yeliz Tozan Uysal (Aliki), Ezgim Kılınç (Robin – Puck)
PERDE I - SAHNE IYardımcı Yönetmen: Aziz Sarvan
Müzik: Mertol Şalt
Dekor Tasarımı: Ayhan Doğan
Kostüm Tasarımı: Duygu Türkekul
Koreografi: Çiğdem Gürel
Dramaturg: Hatice Yurtduru
Işık: Mahmut Özdemir - Orhan Ören
Efekt Tasarımı: Feridun Ergün
Kostüm Realizatörü: Onur Uğurlu
Butafor: Bahri İridağ
Asistanlar: Pınar Aygün, Derya Çetinel, Yeliz Tozan Uysal
(Atina. Theseus'un Sarayı. Theseus, Hippolyta, Philostrate ve hizmetkârlar girer.)
THESEUS
Eee, canım Hippolyta, hepi topu dört gün sonra evleniyoruz. Bu dört gün bize yepyeni bir ay getirecek. Ama şu eski ay da babanın mirasıyla oğlun arasına giren dul kadın gibi oyalanıp duruyor. Bir türlü gitmek bilmiyor.
HIPPOLYTA
Dört gün dediğin rüyalarla dolu dört gecenin içinde kaybolup gider. Ondan sonra da ay gümüş bir yay gibi düğün gecemize ışık tutar.
THESEUS
Hadi Philostrate, Atina'nın bütün gençlerini uyandır. Eğlence başlasın. Neşenin şımarık ruhu uyansın. Kasvetliler doğru cenazelerine gitsinler, beti benzi atmışları şölenimizde görmeyelim. (Philostrate çıkar.) Sana kılıcımla kur yapmıştım Hippolyta, seni bazan incitsem de yüreğini kazanmayı becerdim. Ama şimdi kılıcımı bir yana bırakıp zafer şenlikleriyle gireceğim yatağına.
(Egeus, Hermia, Lysander ve Demetrius girer.)
EGEUS
Şanlı dükümüze mutluluklar dilerim.
THESEUS
Teşekkürler sevgili Egeus, ne haberler getirdin bakalım?
EGEUS
Sinirlerim çok bozuk efendim. Kızım Hermia'yı size şikayet etmeye geldim. Gel bakalım Demetrius. Soylu efendim, bu adam benim kızımla evlenmek için benim rızamı aldı. Sen de gel bakalım Lysander! Nazik efendim, bu adam kızımı büyülemiş. Sen Lysander, sen, kızıma kafiyeli mafiyeli şiirler yazdın, ona hediyeler verip ondan hediyeler aldın, ayışığında penceresinin önünde serenadlar döktürdün. Yalan aşkını yalan sözlerle anlatıp, hayallerini süsledin. Yüzükler, bilezikler, çiçekler, şekerler, değersiz ıvır zıvırla, türlü kurnazlıklar edip kızımın aklını çeldin, kalbini çaldın. Hiç sözümden çıkmayan kızımı isyankar ettin, bana olan namus borcunu unutturdun! Saygıdeğer efendim, eğer kızım sizin huzurunuzda Demetrius'la evlenmeye rıza göstermezse, ben de yasaların bana verdiği hakka dayanarak ölene kadar evlenmesine izin vermeyeceğimi bildirmek istiyorum.
THESEUS
Ne diyorsun Hermia? Unutma ki babalar yarı tanrıdır. Sahip olduğun bütün güzellikleri bir balmumu ustası gibi o yoğurmuştur tezgahında. Şimdi o balmumunu iyi ya da kötü yoğurmak onun elindedir. İyi düşün, hem Demetrius da iyi bir çocuk.
HERMIA
Lysander de öyle efendim.
THESEUS
Orası öyledir tabii ki. Ama şu anda babanın sözünü dinlemek zorundasın.Baban Lysander'la evlenmeni uygun görmüyor.
HERMIA
Görmez tabi, benim gözümle bakmıyor ki...
THESEUS
Kararı verecek olan onun gözleri ama.
HERMIA
Israr ettiğim için cüretimi mazur görün soylu efendim. Böyle kaba konuşmayı ben de istemiyorum ama yine de öğrenmek istiyorum, eğer Demetrius'la evlenmeyi reddedersem başıma en kötü ne gelir?
THESEUS
Ya hemen ölüp gidersin, ya da bir daha erkeklerin olduğu bir yerde bulunamazsın. Onun için sevgili Hermia, duygularını iyice bir tart, damarlarında akan deli kana bir sor bakalım, babanın seçtiği gençle evlenmeye razı olmazsan hayatın boyunca bir manastırın gölgesinde rahibe elbiselerinin içinde yaşayacaksın. Gülün daha mutlu olması için kokusunu damıtmak gerekir. Ancak böylelikle dikenin üzerinde solmaktan kurtulur, gelişir, yaşar ve tek başına yok olur gider.
HERMIA
Böyle büyüyeceksem, böyle yaşayacaksam ve böyle öleceksem bekaret haklarımı kendime saklarım daha iyi. Ruhum bedenimin hükümdarlığını kimsenin boyunduruğuna sokmama izin vermiyor.
THESEUS
Yeni ay doğana kadar bekle. Sevgilimle benim sonsuza kadar sürecek ölümsüz aşkımızı mühürleyeceğimiz güne kadar... O güne kadar ya ölüme hazır olursun ya da babana itaat edip Demetrius'un koynuna girersin. İsyankarlığın devam edecek olursa Diana'ın mihrabının yüz sürüp yalnız yaşamaya mahkum olursun.
DEMETRIUS
Bana acımıyorsan kendine acı sevgili Hermia. Sen de Lysander, vaz geç bu çılgın inadından, benim olanı bana ver.
LYSANDER
Seni kızın babası seviyor Demetrius. En iyisi sen Hermiya'yı bana bırak, babasıyla evlen.
EGEUS
Aman ne komik Lysander! Demetrius'u sevdiğim doğru ve benim olan bir şeyi ona vereceğim de. Madem ki bu kızın bütün hakları bana ait, bütün haklarımı Demetrius'a devrediyorum.
LYSANDER
Ben efendim, hiç de ondan aşağı kalmam. Onun kadar varlıklıyım, aşkım da ondan büyüktür. Beni de parlak bir gelecek bekliyor. Bütün bunları bir yana bırakın güzeller güzeli Hermia'nın gönlü de bende. Bu durumda onun üzerinde hak iddia etmeyi haketmiyor muyum? Şimdi herkesin önünde açıklamak istiyorum. Bu Demetrius Nedar'ın kızı Helena'yla sevişmiştir. Ve kızcağızın ruhunu ele geçirmiştir. O güzel, o inançlı kız bu lekeli ve vefasız adama bir puta tapar gibi tapmaktadır.
THESEUS
İtiraf etmeliyim ki bunu ben de duymuştum. Bu konu hakkında Demetrius'la konuşmayı da düşündüm. Ama işim başımdan o kadar aşkın ki aklımdan uçup gitmiş işte... Demetrius, gel benimle, sen de Egeus, sizinle konuşmak istiyorum. Sana gelince Hermia, hayal gücün babanın buyruklarına uydursan iyi edersin. Aksi takdirde hiç kimsenin yumuşatmaya gücünün yetmeyeceği Atina yasalarına boyun eğmen gerekecek. Ya öleceksin ya da yalnız yaşamaya yemin edeceksin... Haydi Hippolyta'm, sen de neş'elen biraz. Demetrius ve Egeus, haydi gidelim, hem bizim düğün hazırlıklarımızla ilgilenelim. Ayrıca sizinle ilgili söyleyeceklerim var.
EGEUS
Size eşlik etmek hem görevim hem de en büyük mutluluğumdur.
(Lysander ile Hermia'nın dışındakiler çıkar.)
LYSANDER
Aşkım, nasıl da betin benzin atmış öyle... Nasıl da solmuş yüzündeki o güzelim güller...
HERMIA
Yağmura hasret kaldılar, ondandır. Ama gözlerimdeki fırtına birazdan sağanağa dönecek.
LYSANDER
Ne acı! Tarihte de, hikayelerde de gerçek aşkıkların işi rast gitmiyor. Aşıkların ya kanları uymuyor...
HERMIA
Ne korkunç! Yüksekteki alçaktakinin hükmü altına alıyor.
LYSANDER
...ya da yaşları...
HERMIA
Allah kahretsin! Çok yaşlı birine genç biri yakışır mı!
LYSANDER
Ya da çevreleri uymaz...
HERMIA
Aman Allahım, başkalarının gözlerine göre mi seçecek seven sevdiğini...
LYSANDER
Tam denk düşse de sevenle sevilen, savaşlar, ölümler ve hastalıklar kuşatır etraflarını... Bir ses gibi belli belirsiz, bir gölge gibi hızlı, bir düş gibi kısa, gece çakıveren bir şimşek gibi aniden yaşanıp bitiverir. İnsan daha aklını başına toplayıp "dikkat et" diyemeden gecenin dişleri ışıltılı olan herşeyi bir anda silip süpürür.
HERMIA
Herkes aşık olunca acı çekiyor, iç geçiriyor, gözyaşı döküyor ve zavallı hayallerin peşine düşüyor madem, bizim elimizden de bir şey gelmez. Gerçek aşıklar bu acıları çekmeye mahkumlar madem, o zaman biz de birbirimize sabırlı olmayı öğretelim.
LYSANDER
Ne güzel söyledin Hermia... Öyleyse dinle beni. Benim şehrin yedi fersah uzağında yaşayan dul bir teyzem var. Çok zengin ve hiç çocuğu yok. Beni de oğlu gibi sever. Gel onun yanına gidelim, orada evlenebiliriz, Orada bu şehrin yasaları geçmez. Eğer beni seviyorsan yarın gece sessizce sıvış babanın evinden. Şehrin dışındaki ormanda buluşalım. Hani sen, ben ve Helena, baharın gelişini kutlamak için buluşmuştuk ya, tam orada seni bekleyeceğim.
HERMIA
Sevgili Lysander, bak sana yemin, hem de yemin üstüne yemin, yarın gece orada olacağım.
LYSANDER
Sözünü unutma aşkım... Aaa, Helena geliyor.
(Helena girer)
HERMIA
Acelen ne güzel kardeşim! Hızlı hızlı nereye böyle?
HELENA
Güzel mi dedin! Ben bunu duymamış olayım. Demetrius'un gönlündeki güzel sensin! Ne mutlu sana! Onu gözünde senin gözlerin, çoban yıldızından daha parlak, sesin bülbüllerin sesinden daha güzel. Keşke hastalık gibi güzellik de bulaşıcı olsaydı da biraz da bana bulaşsaydı Hermia.
Sesime sesinin, gözlerime gözlerinin güzelliği bulaşsaydı, Demetrius'u alıp dünyanın geri kalanını sana verirdim... N'olur kardeşim, bu Demetrius'un kalbini fethetmenin sırrını öğret bana,
HERMIA
Ben yüz vermedikçe daha da sokuluyor yanıma.
HELENA
Bense hem yüz veriyorum hem astarını, ama boşuna!
HERMIA
Ben ona lanetler yağdırıyorum, o bana aşk sözcükleri.
HELENA
Ben hayır duaları ediyorum diye mi sevmiyor acaba beni!
HERMIA
Ben nefret ettikçe o bana daha da tutuluyor..
HELENA
Ben ona tutuldukça o benden nefret ediyor.
HERMIA
Delirmiş. Benim hiç suçum yok.
HELENA
Senin suçun güzelliğin, keşke senin suç ortağın olsam.
HERMIA
Sen hiç kafana takma kardeşim, bir daha asla benim yüzümü göremeyecek. Lysander'la birlikte buradan gidiyoruz. Lysander'ı görmeden önce bu Atina bana cennet gibi görünürdü. Ama aşkın büyüsüyle cenneti cehennem gibi görüyorum artık...
LYSANDER
Helen, senden saklımız gizlimiz yok. Yarın gece ayın gümüşten ışığı sulara yansıyıp da otların ucunda inci damlaları belirince aşıkların kaçma zamanı gelmiş olacak. Bu şehri terkedip gideceğiz.
HERMIA
O koruluğu bilirsin, seninle sık sık giderdik. Sarı çuha çiçeklerinin üzerine uzanır, dertleşirdik. İşte Lysander'imle orada buluşacağız. Oradan da gözlerimizi Atina'nın dışına çevireceğiz. Tanışmadığımız insanlarla tanışıp yeni dostlar edineceğiz. Elveda oyun arkadaşım, duanı eksik etme. Senin de talihin açık olsun... Lysander, sen de sözünü unutma, yarın gece yarısına kadar birbirimizi görmemiz yasak...
LYSANDER
Sözüm Söz Hermia...
(Hermia çıkar.)
Elveda Helena, umarım Demetrius da senin onu sevdiğin kadar sever seni.
(Çıkar.)
HELENA
Ne kadar da mutlular... Benim de onun kadar güzel olduğumu bütün Atina biliyor. Ama neye yarar, Demetrius onu beğeniyor. Herkes gibi düşünmüyor. O Hermia'nın gözlerine hayran olurken ne kadar hatalıysa ben de onun her şeyine hayran olurken o kadar hatalıyım. Aşk bütün kötü özellikleri, çirkinlikleri, rezillikleri biçimlendiriyor, erdeme çeviriyor. Boşuna dememişler aşkın gözü kördür diye! Bir aşık, olup biteni değil, görmek istediğini görür... Aşığın kanatları vardır ama gözleri kördür... Yoluna çıkanlara aldırış etmeden aceleyle kafasına estiği yere kanat açar... İşte bu yüzden aşkı çocuğa benzetirler. Aşkın tercihleri de çoğu zaman çocuklarınki gibi doğru değildir, yemin etmek de bozmak da çocuk oyuncağıdır, onun için de habire yemin edip dururlar... Demetrius da "seninim" diye ne yeminler etmişti bana. Ama Hermia'dan biraz sıcaklık görünce bütün yeminler bozulup gitti... Şimdi gidip ona Hermia'nın kaçacağını haber vereyim. O da yarın gece Hermia'nın peşine düşüp ormana gider. Bu değerli bilgiye karşılık bir teşekkür alsam dünyalara değer... Bu yaptığım çok ayıp ama hiç değilse Demetrius'u orada bir kere daha olsun görmeye değer.
(Çıkar.)
PERDE I - SAHNE 2.
Atina Quince'in evi.
(Quince, Snug, Bottom, Flute, Snout ve Starveling girer.)
QUINCE
Bütün takım burada mı?
BOTTOM
Sen en iyisi elindeki rol çetelesinden tek tek yoklama yap.
QUINCE
Şu anda elimde bulunan bu tomarda, Dükle Düşesin düğününden önce gerçekleştirilecek müsamerede rol alacak kişilerin isimleri yazılıdır ve bu isimler bütün şehir halkı tarafından onaylanmıştır.
BOTTOM
Önce oyunun mevzuunu söyle, oyuncuların adını madını sonra söylersin.
QUINCE
Pekala! Oyunumuz Acıklı bir komedi! Pyramus'la Thisbe'nin zalim ölümü!
BOTTOM
Desene, güzel bir oyun... Hem de çok eğlenceli... Evet Sevgili Peter Quince, şimdi rol dağılımını oku da işimize bakalım.
QUINCE
Adını söylediğim "burada" desin. Dokumacı Nick Bottom...
BOTTOM
Burada. Benim rolümü söyle ve devam et .
QUINCE
Sen, Nick Bottom, sen Pyramus'a çıkıyorsun.
BOTTOM
Kim bu Pyramus? Bir aşık mı yoksa zorba bir hükümdar mı?
QUINCE
Bir Aşık, aşkı uğruna canına kıyacak kadar yiğit bir aşık.
BOTTOM
Desene bu hayli gözyaşına malolacak. Bu rolü ben oynayacağıma göre seyirci gözlerine dikkat etsin. Fırtınalar koparacağım. Ama ölçüyü de elden kaçırmamak lazım... Hem aslında zalime çıksam daha iyi olur gibime geliyor. Mesela arada bir Herkül oynarım ama, ortalığı da kırıp geçiririm yani...
Mühtişti yahu! Şimdi öteki oyuncuların rollerini söyle.Kayaların öfkesi
Parçalar, kırıp geçer
Mahpusane kapısını
Apollo'nun arabası
Uzaktan parlar
Aptalların talihini
Hem yapar hem bozar
İşte Herkül bu!, İşte zalim bu! Bir aşık daha acılıdır.
QUINCE
Körük tamircisi Francis Flute.
FLUTE
Buradayım, Peter Quince.
QUINCE
Flute, sen Thisbe'ye çıkıyorsun.
FLUTE
Nedir bu Thisbe? Sergüzeşt bir şövalye mi?
QUINCE
Bu Pyramus'un aşkıyla tutuşan bir hanımefendi.
FLUTE
Olmaz, yapmayın, bana kadın oynatmayın; Bakın, sakallarım çıkıyor artık.
QUINCE
Ne önemi var: Bir maske takarsın olur biter. Bir de sesini tizden aldın mı tamamdır.
BOTTOM
Yüz göstermeden oluyorsa, Thisbe'yi de ben oynarım. Sesimi acayip tiz yaparım. "Thisbe, Thisbe" "Ah biricik sevgilim Pryamus! İşte sevgilin geldi!"
QUINCE
Olmaz, olmaz; Senin Pyramus'u oynaman lazım: Flute, senin de Thisbe'yi.
BOTTOM
Peki, devam edelim.
QUINCE
Terzi, Robin Starveling.
STARVELING
Buradayım, Peter Quince.
QUINCE
Robin Starveling, Sen de Thisbe'nin annesine çıkıyorsun.
Tenekeci Tom Snout.
SNOUT
Buradayım, Peter Quince.
QUINCE
Sen, Pyramus'un babası oluyorsun, Ben de Thisbe'nin babası.
Dogramacı, Snug; sen arslana çıkıyorsun: Galiba bütün roller de bu kadar.
SNUG
Arslanın rolünü yazdın mı? Çok rica ediyorum yazdınsa ver, biliyorsun, ezberim zayıftır.
QUINCE
Doğaçlama da takılabılırsın, Arada bir kükre yeter zaten.
BOTTOM
Bırakın arslanı da ben oynayayım. Öyle bir kükrerim ki insanlar beni yüreklerinin derinlerinde duyarlar. Öyle bir kükrerim ki Dük ayağa kalkıp "Bir daha! Bir daha!" diye bağırır.
QUINCE
Tabii, sen öyle korkunç bir şekilde kükre, oradaki bütün kadınlarla Düşes de bassın feryadı ondan sonra da hepimiz dosdoğru darağacına...
HEPSİ
Evet, dosdoğru darağacına!
BOTTOM
Haklısınız arkadaşlar, eğer hanımları korkutup akıllarını başlarından alırsanız, akılları kalmadığı için sizi darağacına göndermekten çekinmezler... Ama meraklanmayın, ben sesimi ayarlayacağım, nazik nazik kükreyeceğim. Öyle bir kükreyeceğim ki bülbül ötüyor zannedecekler...
QUINCE
Boşuna dil dökme, sen Pyramus oynayacaksın. Bu Pryamus güler yüzlü, yakışıklı bir adam. Hatta en yakışıklı adam. Onun için de Prymus'u ancak sen oynayabililirsin.
BOTTOM
Pekala, Pryamus mes'elesini olmuş bil... Yalnız nasıl bir sakal takacağıma karar veremedim.?
QUINCE
Farketmez, canın nasıl isterse.
BOTTOM
Acaba saman rengi bir sakal mı taksam, yahut kavuniçi kahverengi, o da olmadı mor ve buğday rengi, en kötü ihtimalle de sapsarı bir sakal olabilir.
QUINCE
Evet beyler, herkesin rolü belli oldu. Hepinize yalvarıyorum, rica ediyorum ve emrediyorum: Yarın geceye kadar rollerinizi bir güzel ezber edin. Yarın ay çıkınca şehrin bir mil dışındaki ormanda buluşacağız. Provayı orada yaparız. Şehirde buluşursak millet başımıza üşüşür ve bütün numaramızı öğrenirler. Yarına kadar ben de aksesuar listesini hazırlarım... Beyler, rica ederim, ricalarımı kulak arkası etmeyin.
BOTTOM
Buluşacağız ve en açık saçık, en cesur şekilde provamızı yapacağız. Acı çekin ve mükemmelleşin. Eyvallah.
QUINCE Dük'ün meşesinin orada buluşuyoruz. BOTTOM Anlaşıldı... Sözünü tutan tutar, tutmayan kendi kaybeder..
(Çıkar)
PERDE I - SAHNE 2
(Atina dışında bir ormanlık.)
(Puck ile Peri birbirlerinin aksi taraflardan girerler.)
PUCK
Güzel pericik, yolculuk ne tarafa?
PERİ
Az giderim uz giderim,
Dere tepe düz giderim,
Yangında uçar, selde kaçarım
Orda burda ben her yerde yaşarım
Hızlılıkta ay küreyi aşarım
Kraliçem çağırdı mı koşarım,
En iyisi ben gideyim periler maskarası, Kraliçem birazdan damlar.
PUCK
Kral da bu gece burada alem yapacak. Kraliçe ortalıkta görünmese iyi olur. Oberon'a gelmişler, burnundan soluyor. Çünkü, Kraliçe Hint Mihracesi'nin sarayından kaçırılan bir hizmetçi oğlanı maiyetine almış. Ve kıskanç Oberon vahşi ormanlarda yanında gezdirmek için oğlanı istemiş. Ama kraliçe vermem diye tutturmuş. Oğlana çiçeklerden taçlar yapmış. Sözün özü Kraliçeyle kral ne çayırda görüşüyorlar ne bayırda. Lakin yine de hizmetindekiler kazara karşılaşırlar diye meşelerin palamutlarında saklanıyorlar.
PERİ
Bak eğer ben senin şekline bakıp da yanılmıyorsam, sen şu sahtekar, düzenbaz, açıkgöz peri Robin Goodfellow'sun... Şu köylü kızların yüreğini ağzına getiren sen değil misin? Hani sütün kaymağını, biranın köpüğünü çalıp götüren, yayıkları başında kadınları çılgına çeviren başı boş serseri sensin... Ama biri sana "Aman ne şirin şey, pek de şakacı" demeye kalktı mı, ona da bol şans getirip bütün işlerinin rast gitmesini sağlarsın... O sensin değil mi?
PUCK
İyi bildin. Ben gecelerin adamıyım. Oberon'un bir gülümsemesi için yapmayacağım yoktur. Fasulyeleri lüpletmiş bir aygır görsem dayanamam, fingirdek bir kısrak olur alırım aklını başından. Kimi zaman da kızarmış bir yengeç kılığında dedikoducu bir cadalozun kasesine gizlenirim. Cadaloz kaseyi ağzına götürdü mü zıplarım dudaklarına. Sonrası çığlık kıyamet... Kimi zaman üç ayaklı bir tabure olurum ve berbat hikayenin en heyecanlı yerinde altından çekiliveririm. Kıçüstü oturdu mu başlar ağlamaya zırlamaya. Çanak kırıldı ya etraftakiler patlatır kahkahayı. Ve gülüp eğlenirler o güne kadar gülüp eğlenmedikleri kadar... Ama bak, Oberon geliyor.
PERİ
Bu taraftan da benimki geliyor. İkisinden biri gelmeseydi keşke.
(Bir taraftan maiyetiyle Oberon girer, öte taraftan Titania ve Perileri)
OBERON
Ayışığında seni görmek ne büyük zevk, mağrur kraliçe.
TITANIA
Kıskanç Oberonmuş yolumuza çıkan. Periler sıvışın.
OBERON
Azgın karı, ben senin kocan değil miyim??
TITANIA
Sen benim kocamsın da ben senin karın değil miyim! Hem Periler Ülkesi'nden tüyüp bütün gün sevgilin Phillida'ya kaval çalıp aşk şiirleri düzdüğünü de bilmiyorum sanma... Şimdi burada ne arıyorsun? Tabii, fingirdek sevgilin Hippolyta Theseus'la evleniyor diye değil mi! Aklın sıra gerdek yatağına mutluluk, bolluk getireceksin.
OBERON
Sende hiç utanma arlanma kalmamış Titania! Hem kendin Theseus'a abayı yak hem de Hippolyta yüzünden bana laf et! Sen değil misin herifçi oğlunu sevgililerinin koynundan çekip çıkarıp yıldızların altında önüne katıp götüren!
TITANIA
Kıskançlıktan uyduruyorsun! Hıdrellezden beri hiç görüşmedik. Ne derede ne tepede, ne çayırda ne bayırda. Ahenkle uğuldayan rüzgara karşı dansedemez olduk. Olmadık patırtılar çıkarıp neş'emezi kaçırdın! Rüzgar da boşa gidiyor diye uğuldamaz oldu. Ondan sonra da denizdeki bütün illetleri emip karaya üfürdü. Cılız dereler taşıp sel oldu, Öküze boşuna boyunduruk takıldı, boyunduruğu takanın teri de boşa aktı. Süt mısırı sakalı uzamadan çürüyüp gitti... Tarlalar boş kaldı, sürüler leş kargalarına yem oldu. Ölümlü insanoğlunun ayak bastığı her yerde yabani otlar azdı kudurdu... Geceleri ilahi ezgiler duyulmaz oldu. Ay da kızgınlıktan sellere dadılık etmeyi bırakınca başıboş kalan seller hastalığa boğdu dünyayı. Hal böyle olunca mevsimler de uygu kargaşaya, yağmurdan kaçan kırmızı goncalar doluya tutuldu... İlkbahar, yaz, doğurgan sonbahar, öfkeli kış birbirlerinin elbiseleriyle şaşkına çevirdiler dünyayı. Hangisi hangisidir anlayan kalmadı... Ve biz didiştikçe şeytanın bu oyunları da bitip tükenmek bilmeyecek. Bütün belaların anası da babası da biziz!
OBERON
Bütün bunların düzelmesini istemez misin? Hem ne diye Titania Oberon'la didişsin ki... Bir çocuğu esirgeme benden.
TITANIA
Değil sen, bütün peri alemi gelseler o oğlanı benden alamazlar. Annesi öl desem ölecek sadık bir hizmetkarımdı. Onunla Hindistan'ın baharat kokulu gecelerinde sarı kumsallarda oturup dedikodu eder, geçen gemileri seyrederdik... Yelkenlilere bakar gülerdik. Yelkenler edepsiz bir rüzgarla şişince uçarcasına peşine düşerdi. Karnında da benim güzeller güzeli kavalyem... Döndüğünde eli kolu dolu hediyeler getirirdi bana... Ama o da ölüp gitti, tam karnındaki doğarken... Oğlu onun yadigarıdır, beslenmesi büyütülmesi benim boynumun borcudur ve onu kimselere bırakmam.
OBERON
Peki bu ormanda ne kadar kalacaksın
TITANIA
Theseus'un düğün gününe kadar kalacağım zaar... Sen de adam gibi dansımıza katılacaksan bizimle gel... Bunu beceremeyeceksen ben de senin mekanına uğramam.
OBERON
Çocuğu ver bana, ben de takılayım sana.
TITANIA
Periler Krallığını da versen olmaz böyle şey... Biraz daha kalırsam kapışacağız anlaşılan.
(Titania ve maiyeti çıkar)
OBERON
Hayırlı yolculuklar. Bana çektirdiklerini çekmeden bu ormandan gidemezsin.. Sevgili Puck, gel bakalım buraya... Hatırlıyor musun, seninle tepeden denizi seyrederken bir yunusun sırtında gezen denizkızının sesini duymuştuk. Hani şu soluğu ahenkli bir melodiyi andırıyordu. Azgın dalgalar bile onun sesini duyunca çarşaf gibi olmuş, yıldızlar onu dinlemeye yeryüzüne inmişti.
PUCK
Hatırlamaz olur muyum.
OBERON
Ben görmüştüm, ama sen görememiştin. Soğuk ayla dünya arasında uçuşup duruyordu... Cupid yüzbin kalbi delip geçecek ateşli aşk okunu yayında gerdi ve batı tarafındaki tahtına kurulmuş bakireye doğru nişan alıp hedefe gönderdi... Ama kendi gözlerimle gördüm... Cupid'in ateşli oku ayın tertemiz sularında sönüp gitti... Cupid'in oku nereye atmak istediğini anlamıştım. Ama ok batıda boy veren bir çiçeğin üstüne düştü... Önceleri süt beyazı olan çiçek gönül yarası alınca morardı. El değmemiş bakireler o çiçeğe hercai menekşe derler... Git bana o çiçeği getir. Bu çiçeğin suyunu uyuyan birinin gözkapağına sürdün mü, kadın erkek farketmez, uyandığında ilk gördüğü canlıya aşık olur... Git bana o çiçeği bul ve su canavarının bir fersahlık yüzme süresi içinde burada ol..
PUCK
Kırk dakikada devr-i alem eder burada olurum.
(Çıkar.)
OBERON
Önce şu çiçiğin suyunu bir ele geçirelim, sonra da Titania'nın uyumasını bekleyelim. Ondan sonra da gözüne damlatıveririz... Ondan sonra uyanır uyanmaz bir arı mı olur yoksa arslan mı, ayı, kurt ya da her şeye burnunu sokan bir maymun... Titania bütün ruhuyla ona tutulacak... Onu kurtaracak iksir elimde, ama önce bana o oğlanı versin hele... Birileri geliyor, görünmez olalım, ne diyorlar bakalım.
(Demetrius ile Helena girer.)
DEMETRIUS
Seni sevmiyorum, bırak peşimi! Lysander'la güzel Hermia nerede? Birini ben öldürmek istiyorum, öteki de beni öldürmek istiyor. Bana bu korulukta buluşacaklar demiştin. Geldim işte. Ama Hermia'ma kavuşamadım... hadi sen de çekil git, peşimi de bırak.
HELENA
Kaskatı kalbinle beni sen çekiyorsun... Ama çektiğin demir değil. Benim kalbim çifte su verilmiş bir çeliktir. Senin çekim gücün biterse ben de ancak o zaman seni takip edecek gücü kendimde bulamam.
DEMETRIUS
Seni ayartacak bir şey mi yapıyorum? Kulağına tatlı sözler mi fısıldıyorum? Hem sana açık açık söylemedim mi: Seni sevmiyorum! Seni sevemem!
HELENA
Sen bunları söyledikçe ben seni daha çok seviyorum. Ben senin sadık köpeğinim. Bani ne kadar çok pataklarsan ben sana o kadar yaltaklanırım... Beni köpeğin farzet, isteklerimi reddet, vur, ihmal et, aç bırak ama sana layık değilsem de bırak yanında olayım.
DEMETRIUS
Sabrımın ve nefretimin sınırlarını zorluyorsun!
Seni görmek beni hasta ediyor!
HELENA
Beni de seni görmemek hasta ediyor!
DEMETRIUS
Alçak gönüllülüğü de abarttın yani... Hem senin gibi bir kız nasıl olur da gecenin bir vakti şehrin dışına çıkıp ıssız bir yerde kendini seni sevmediğini söyleyen bir adamın kollarına bırakır... Ya sana bir fenalık edersem, ya o paha biçilmez bekaretine zarar gelirse?
HELENA
Senin dürüstlüğüne güveniyorum... Hem benim senin yüzünü gördüğüm zamanlar gündüzdür benim için. Yani, bana göre henüz gece olmadı... Hem benim dünyam senin olduğun yerdir. Değil mi ki sen şu anda buradasın, benim dünyam da burası... Böyle olunca da ne ben yalnızım, ne de burası ıssız bir yer.
DEMETRIUS
Ben en iyisi buradan gidip bir yerlere saklanayım, sen de vahşi hayvanların insafına emanet ol.
HELENA
En vahşi hayvanın kalbi bile seninki gibi değildir... Haydi git bakalım, efsane de ters yüz olsun. Kaçan Apollo, kovalayan Defne olsun... Güvercin şahin avına çıksın, yumuşak başlı bir ceylan da son sürat kaplanın peşine düşsün... Kaçan yiğit, kovalayan korkak olsun...
DEMETRIUS
Burada kalıp senin saçmalıklarını dinleyecek halim yok. Bırak beni gideyim... Ama eğer peşimden gelirsen sana öyle kötülükler ederim ki aklın hayalin almaz.
HELENA
Zaten tapınakta, sokakta, tarlada her yerde bana kötülük ediyorsun. Ayıp değil mi Demetrius! Bir kadına böyle davranılır mı... Biz kadınlar erkekler gibi aşk için savaşmayı beceremeyiz. Biz erkekler peşimizden koşsun diye yaratılmışız, erkek peşinde koşmak için değil. (Demetrius çıkar.) Aşkından ölürsem cehenneme bile gitsem cennete gitmişim sayılır. (çıkar.)
OBERON
Yolun açık olsun güzeller güzeli. Seni bırakıp giden o alçak da daha ormandan çıkamadan senin peşine düşecek, merak etme. (Puck yine girer.) Hoş geldin aylak, söylediğim çiceği getirdin mi?
PUCK
Evet, işte burada.
OBERON
Versene o zaman. Sahilde her tarafı kekik, mor menekşe, tatlı, güzel hanımelleri, gonca güller ve yaban gülleriyle kaplı bir yer vardır... Geceleri bazan orada uyur Titania. Çiçeklerle dansedip sonra dinlenir. Hani periler sarınsın diye yılanlar bile derilerini burada sıyırırlar... İşte bu çiçeğin suyunu orada süreceğim Titania'nın gözkapaklarına... Ondan sonra gelsin olur olmaz hayaller... Sen de biraz al şundan korulukta dolaş bakalım... Atinalı şirin bir kız göreceksin. Yazık ki gönlünü kendini hor gören bir gence kaptırmış... Gözlerini bu çiçekle biraz yağla. Ama dikkat et, uyandığında ilk olarak bu genç kızı görsün... Adamı Atinalı kıyafetinden tanırsın nasılsa... Gözüne bol bol sür ki uyandığında kızın onu sevdiğinden daha çok sevsin kızı... İş bitince de ilk horoz ötmeden beni bul...
PUCK
Meraklanmayınız efendim, emriniz başım üstüne. (Çıkar.)
PERDE II - SAHNE 2
(Ormanda başka bir yer. Titania maiyetiyle girer.)
TITANIA
Gelin, dansedelim, şarkı söyleyelim. Sonra, bir dakikanın üçte birinde, sonra bazılarınız gidip güllere musallat olan kurtlarla, bazılarınız da yarasalarla savaşmaya gitsin ve derilerinden küçük perilerime elbise diksin. Kalanlarınız da şu yaygaracı baykuşla ilgilensin. Ciyak ciyak bağırıp gecemizi berbat etmesin... Hadi bakalım, güzel bir ninni tutturun da dalayım derin bir uykuya, ondan sonra siz de doğru görev başına. (Periler şarkıya başlar)
BİRİNCİ PERİ
BİR PERİÇatal dilli benekli yılan,
Dikenli kirpiler, görünmez olun
Kör solucanlar, yanlış yapmayın
Periler kraliçesi'nin yanına yanaşmayın.
Bülbül, güzel sesinle
bize güzel bir ninni söyle.
Uyusun da büyüsün ninni..
Zarar görmesin,
Dil uzamasın, göz değmesin,
Mışıl mışıl uyusun ninni.
Örümcekler uğramayın buraya,
Uzun bacaklı böcekler gidin gidin
Kara böcekler uzak durun
Solucanlar, sürüngenler saldırmayın
Bülbül, güzel sesinle
bize güzel bir ninni söyle.
Uyusun da büyüsün ninni..
Haydi herkes yoluna, burada asayiş berkemal,
İçinizden biri nöbet tutsun yeter.
(Periler çıkar, Titania uyur.)
(Oberon girer ve çiçeğin suyunu Titania'nın gözlerine sıkar.)
OBERON
Uyandığında ne görürsen gör, ona gerçek aşkla tutul. Aşkından eri, sarar, sol... Artık kedi mi olur, ayı mı yoksa sert kıllı bir domuz mu bilmem. Uyandığın zaman canımın cananı, iğrençlerin en iğrenci, korkunçların en korkuncu görünsün gözüne.
(Çıkar.)
(Lysander ile Hermia girer.)
LYSANDER
Canım sevgilim, ormanda dolanmaktan neredeyse bayılacaksın. Hem doğrusunu istersen ben yolu da kaybettim. En iyisi biraz dinlenelim.
HERMIA
Sen nasıl istersen Lysander. Hadi kendine yatacak bir yer bul, ben de başımı şu tümseğe koyup biraz kestireyim.
LYSANDER
Bu çimenlik ikimizin yastığı olsun. İki gönül bir olunca iki yatak da bir yatak olmaz mı?
HERMIA
Hayır sevgili Lysander, bir tanem, sevgilim, şöyle uzağa uzan biraz, çok yakınıma gelme.
LYSANDER
Beni yanlış anlama sakın, masum aşkıma güven. Aşkı anlatmak için aşk dili kullanılır. Yani, benim kalbim senin kalbinle birlikte atıyor, yani birbirine sadakat yeminiyle bağlanmış bu iki kalp zaten bir kalp sayılır. Bu durumda da yanına uzansam da uzanmayacağım daha ötesine...
HERMIA
Lysander bilmece gibi konuşmayı iyi beceriyorsun... Sen de beni yanlış anlama. Sana yalancı demeye ne terbiyem müsait ne de gururum. Ama aşkıma biraz saygın varsa biraz öteye uzan. Erdemli bir gençle el değmemiş bir bakirenin arasında bu kadarcık mesafe de olur artık. Hadi bakayım, can yoldaşım, iyi geceler. Hayatın boyunca, aşkın hiç eksilmeden, öylece kalakalsın..
LYSANDER
Amin Amin. Dualarının gerçekleşmesi için ben de duacı olacağım. Ve bilesin ki ömrüm sadakatimden önce bitecek... İşte şuracığa uzanıyorum, Allah rahatlık versin.
HERMIA
Dualarının yarısı da duacına kısmet olsun!
(Uyurlar)
(Puck girer.)
PUCK
Bütün ormanı dolaştım ama hiçbir Atinalı'ya rastlamadım. Şu aşkı coşturan çiçeğin gücünü de kimsenin gözlerinde deneyemedim. Gece ve sessizlik.. Kim var orada... Atinalı gibi giyinen biri... Bu o olmalı... hani şu Atinalı bakireyi hor görüp benim efendimi kızdıran... Hah, işte kız da şuracıkta. Aşktan ve nezaketten yoksun, ruhsuz herifin yanına sokulamamış da rutubetli, leş gibi yere kıvrılmış uyumuş zavallı... Hödük! Çiçeği gözüne sıktım mı iş tamamdır. Uyandığında bu kıza delice aşık olacaksın ve aşk bundan sonra uyumana izin vermeyecek. Ben şimdi gidiyorum, Oberon beni bekler... Ben gittikten sonra da sana iyi uyanmalar.
(Çıkar.)
(Demetrius'la Helena koşarak girerler.)
HELENA
Dur! İstersen beni öldür ama dur sevgili Demetrius.
DEMETRIUS
Bak sana söylüyorum, çekil git. Etrafımda dolaşıp durma.
HELENA
Beni bu karanlıkta yalnız mı bırakacaksın?
DEMETRIUS
Bir adım daha atma. Ben buradan yalnız başıma gideceğim.
(Çıkar.)
HELENA
Bu aşk takibi soluğumu kesti... Dua ettikçe kısmetim kapanıyor... Halbuki Hermiya yattığı yerde ne kadar mutludur şimdi. Onun gözleri hem kutsanmış hem de baştan çıkarıyor her bakanı... Nedir onun gözlerini bu kadar pırıltılı yapan bilmem ki... Tuzlu gözyaşları her halde, öyle olsa, benimkiler çok daha parlak olurdu... Hayır, hayır... Bir ayı gibi çirkinim ben. Bir canavarla karşılaşsam, canavar korkudan kaçıp gider. Yani Demetrius'un benden kaçmasında şaşılacak bir şey yok... Hangi hınzır aynaya baktım da onun gözleriyle kıyasladım gözlerimi bilmem ki!... O da kim? Lysander! Öldü mü, uyuyor mu acaba? Kan ya da yara görünmüyor... Lysander, yaşıyorsan uyan lûtfen...
LYSANDER (Uyanır.)
Seni uğruna ateşlerin üstünde yürürüm. Tenin saydam bir ayna gibi doğanın bütün sanatını yansıtıyor. Göğüs kafesinin içinde çarpan yüreği görebiliyorum... Nerede o Demetrius? Bu iğrenç ismi ve ona sahip olan cismi kılıcımla yok etmeyi ne kadar çok isterdim!
HELENA
Öyle konuşma Lysander, öyle konuşma. Ne yapalım o senin Hermia'na aşıksa... Hermia hala seni seviyor, mutlu ol..
LYSANDER
Hermia'yla mutlu olmak mı! Hayır! Onunla geçen he dakikam için pişmanım şimdi! Hermia'yı değil, seni seviyorum Helena! Kim kuğu varken kargayı sever ki! Birazcık aklım varsa o akıl da seni üstün görüyor... Hiçbir şey mevsimi gelmeden gelişip serpilmez... Benim aklımın mevsimi de daha yeni geldi anlaşılan... Ne toymuşum, ama şimdi akıllandım. Bir insan ne kadar akıllı olabilirse o kadar akıllıyım şimdi... Gözlerim sana kilitlendi ve gözlerinde aşkın kitabından eşsiz sevda masallarını okuyorum şimdi.
HELENA
Benim yaradılışımda mutlaka bir hata var. Yoksa sen beni bu kadar aşağılayıp bu kadar hakaret etmezdin. Yetmedi mi, yetmedi mi beyefendi... Demetrius'un gözüne bir an olsun şirin görünmeyi beceremediğim gibi, bir de sen benim bütün yetersizliklerimi yüzüme vuruyorsun... Gelip bana kur yapıp ilan-ı aşk edip aklın sıra benimle alay ediyorsun... Şunu bil ki, ben seni gerçek bir centilmen zannederdim. Yanılmışım. Yazıklar olsun. Şu halime bak, biri durmadan aşkımı reddediyor, öteki de küfür eder gibi benimle alay ediyor...
(Çıkar.)
LYSANDER
Şükür ki Hermia'yı görmedi. Uyu bakalım, bir daha da benim yanıma geleyim deme... Nasıl ki insan en sevdiği şeyi biraz fazla yese midesi ağzına gelirse, mensubu bulunduğu mezhebin yolundan saptığını anlayınca mezhebini terkederse, en çok aldanan en çok nefret eden olursa, benim gönlüm de senin aşkına doydu... Bütün sevgim de nefrete döndü.. Şimdi bütün gücümle Helen'in peşine düşüyorum. Aşkı bana yol göstersin!
(Çıkar.)
HERMIA (Uyanır.)
Yardım et bana Lysander, yardım et... Kopar al şu göğsümde sürünen yılanı! N'oluyor bana böyle! Ne korkunç bir kabustu! Lysander, bak korkudan tir tir titriyorum. Yılan sanki göğsüme dalmış, kalbimi yiyordu. Sen de o zalim kalbimi yerken sırıtıyordun... Lysander! Nerdesin! Lysander! Aman Tanrım! Sesin soluğun çıkmıyor! Gittin mi yoksa! Ne bir ses ne bir söz. Beni duyuyorsan cevap ver. Konuş. Bak korkudan bayılacağım ama. Ses yok. Yakınlarda değilsin anlaşılan. Geliyorum ardından, seni mutlaka bulacağım...
(Çıkar.)
PERDE III SAHNE 1
Orman. Titania uyuyor. Quince, Snug, Bottom, Flute, Snout, ve
Starveling girer]
BOTTOM
Herkes geldi mi?
QUINCE
Tamı t*****. Provamız için ne kadar uygun, ne kadar muhteşem bir yer burası! Şu yeşillik sahnemiz olur. Şu dikenlerin arkası da soyunma yeri. Tıpı tıpına Dük'ün karşısında nasıl oynayacaksak burada da öyle oynayacağız.
BOTTOM
Peter Quince,--
QUINCE
Söyle bakalım delikanlı Bottom.
BOTTOM
Şu Pyramus ile Thisbe komedisinde hoş olmayan yerler var. Mesela, Pyramus kendini kılıcıyla öldürüyor. Hanımlar buna dayanamaz. Bu meseleyi nasıl çözeceksin?
SNOUT
Korku dolu bir sahne!
STARVELING
En iyisi ölüm sahnesini oyundan çıkartmak.
BOTTOM
Daha neler! Benim bu meseleyi halledecek bir çözüm önerim var. Bir giriş yazalım, diyelim ki, bu kılıçlar aslında kılıç değil, Pyramus da aslında ölmüyor. Hatta işi garantiye almak için "Ben Pyramus değilim, ben aslında dokumacı Bottom'um." diyeyim... O zaman ortada korku morku kalmaz.
QUINCE
Evet, bölye bir giriş yazsak iyi olur. Tabii ki sekiz altılık ölçüyle yazalım.
BOTTOM
Hayır. İki daha ekle... En iyisi sekiz sekizlik ölçüyle yazmak...
SNOUT
Peki bu hanımlar arslandan da korkmayacak mı?
STARVELING
Ben kesinlikle korkarım.
BOTTOM
Arkadaşlar, İyi düşünmek lazım. Allah muhafaza hanımların karşısına arslan çıkarmak korkunç bir şey olabilir... Dünyada arslandan daha korkunç bir hayvan daha yoktur. Bunu aklımızdan çıkarmamamız lazım.
SNOUT
Bir giriş daha yazılsın ve "Arslan da aslında Arslan değildir" densin.
BOTTOM
Hayır. Adını mutlaka söylemek lazım. Yüzünün yarısının da aslanın boynundan görünmesi şart. Aşağı yukarı da şöyle laflar etmeli... Hanımefendiler... ya da Pek muhterem Hanımefendiler... "Sizden bir ricam var..." Ya da... "Sizden bir dileğim var..." Hatta "Size yalvarıyorum..." Sakın korkmayın, sakın titremeyin. Bu can size feda olsun!.. Buraya arslan olarak geldiğimi sandıysanız, vay benim halime... Ama ben arslan marslan değilim. Bütün diğerleri gibi bir insanım ben de..." İşte tam bu noktada adını da söyler olur biter. "Bendeniz doğramacı Snug!"
QUINCE
Aynen böyle yapalım. Ama halledilmesi gereken iki mesele daha var. Birincisi salona ayışığını getirmek. Biliyorsunuz, Pyramus'la Thisbe ayışığında buluşuyorlar.
SNOUT
Oynayacağımız gece dolunay olmayacak mı?
BOTTOM
Takvim! Bir takvim! Takvime bakarak dolunay var mı yok mu anlarız.
QUINCE
Evet, o gece dolunay var.
BOTTOM
O zaman salondaki pencerelerden birini açık bırakırız, ay ışığı da oradan odanın içine girebilir.
QUINCE
Tamam. Ya da birimiz elinde fener ve dikenle içeri girer, "Hani, aya bakınca üzerinde elinde çalı olan bir adama benzer bir şekil vardır ya, işte ben, ayın yüzeyinde görünen elinde dikenli adamı temsil ediyorum bu oyunda." der... Bir de salonda büyük bir duvar olması lazım... Hikayeye göre Pyramus'la Thisbe duvarın çatlağından konuşuyorlar.
SNOUT
Salona asla duvar muvar getiremezsin. Öyle değil mi Bottom?
BOTTOM
Biri ya da diğeri de duvarı oynayacak demektir. Üstüne biraz sıva, biraz boya, biraz da toz toprak sıvadık mı herkes duvar olduğuna inanır. Pyramus'la Thisbe'nin fısıldaşacağı çatlak niyetine de parmaklarını şöyle yapar, olur biter.
QUINCE
Tamamdır, her şeyi hallettik. Gel, otur bakalım. Herkes rolünü prova edecek... Pryamus, sen başlıyorsun. Laflarını söyledikten sonra şuradaki çalılığa git. Ondan sonra da sırası gelen sahneye.
(Puck arkadan girer.)
PUCK
Kafayı çeken buraya koşup artist kesiliyor galiba... İyi de Peri Kraliçesinin beşiğinin bu kadar yakınında ne işleri var ki... Bunlar bir oyun hazırlıyor... Bir kulak kabartalım hele, icabederse biz de oktör olup katılırız aralarına.
QUINCE
Konuş Pryamus... Thisbe, sen de hazır ol.
BOTTOM
Thisbe! Çiçeklerin çirkin kokusu
QUINCE
Çirkin değil, zengin...
BOTTOM
Çiçeklerin zengin kokusu: senin soluğun yanında yoksul kalır, canım Thisbe! Ama dur, bir ses duyuyorum... Sen burada beni bekle, hemen dönerim.
(Çıkar.)
PUCK
Bu çalılık, bu çalılık olalı böyle Pryamus görmemiştir her halde...
(Çıkar.)
FLUTE
Şimdi benim mi konuşmam gerekiyor.
QUINCE
Evet. Duyduğu bir sese bakmaya gitti, birazdan dönecek.
FLUTE
Ey, Nilüfer beyazı rengiyle dünyaya ışık saçan Pryamus... Delikanlıların en delikanlısı, safkan atların en safkanı, hiç yorulmayanı. Seninle, Pirus'un mezarında buluşalım...
QUINCE
Ninus'un mezarı! Be adam... Hem daha bu lafın sırası gelmedi ki... Bunu Pyramus'un bir sorusuna cevap olarak söyleyeceksin... Bütün rolünü bir kerede söyleyip bitiriyorsun... Sen "hiç yorulmayanı" deyince Pryamus girecek... Tamam mı...
FLUTE
Safkan atların en safkanı, hiç yorulmayanı...
(Puck yine girer. Bottom da eşek kafasıyla girer.)
BOTTOM
Öyleyse, bu sırf senin içindir... Yalnız seninin Thisbem, yalnız senin!
QUINCE
Hikkat Garibesi! Ne acayip şey! Cinler çarptı bizi... Dua edin! Kaçın! Kaçın! İmdat!
(Quince, Snug, Flute, Snout ve Starveling çıkar.)
PUCK
Bataklık, çalılık, fundalık farketmez... Yılanın deliğine de girseniz peşinizdeyim... Kimi zaman bir bir at olurum, kimi zaman bir tazı, domuz ya da kafası kopmuş bir ayı, ya da ateş... Kişnerim, havlarım, hırlarım, kükrerim ve yakarım...
(Çıkar.)
BOTTOM
Bunlar niye kaçtılar ki? Bu mutlaka beni korkutmak için tezgazlanmış bir düzenbazlık...
(Snout girer.)
SNOUT
Oh, Bottom. Sen değişmişsin, kendi gözlerimle görüyorum.
BOTTOM
Ne görüyorsun, eşşek kafalı!
(Snout çıkar, Quince girer.)
QUINCE
Tanrı seni korusun Bottom! Tanrı seni korusun! Sen neye dönmüşsün böyle!
(Çıkar.)
BOTTOM
Sanki anlamadım! Bana eşek muammelesi yapıyorlar... Yemezler. Akılları sıra beni korkutup buradan kaçıracaklar... Hiçbir yere gitmiyorum. Burada böyle bir aşağı bir yukarı yürüyüp duracağım... Bir de şarkı patlattım mı korkmadığımı anlarlar...
(Şarkı)
Kapkara bir horoz
Gagası kirli sarı
Ardıçkuşu gerçekleri anlatır
Çit kuşunun tüyü...
TITANIA (Uyanır.)
Hangi melek beni çiçekten yatağımda uyandırıdı?
BOTTOM (Şarkı)
İspinoz, serçe, tarla kuşu bir de guguk kuşu
başladılar mı şarkı söylemeye
cesaret edemezler hayır demeye
Zaten kim inanır bir kuşbeyinliye
Kim yalan söyler ki, guguk kuşu ağlar durur.
TITANIA
Yalvarırım nazik ölümlü, bir daha söyle... Kulaklarım aşık oldu o notalara... Gözlerim şekli şemaline köle oldu... Söylediğin şarkı kanımı kaynattı, aklımı başımdan aldı... İlk görüşte aşk bu olmalı... Yemin ederim, seni seviyorum...
BOTTOM
Galiba, muhterem hanımefendi, eminim bunları söylemenizin mutlaka bir akla uygun sebebi vardır... Gerçi doğrusunu söylemek gerekirse, bugünlerde akılla aşkın bir araya geldiği yok ama birileri ortaya çıkıp bu ikisini biraraya getirse iyi olacak... Arada bir iyi laf ediyorum...
TITANIA
Yakışıklı olduğun kadar zekisin de...
BOTTOM
İkisi de değilim. Şuradan kurtulacak kadar aklım olsun başka bir şey istemem.
TITANIA
Buradan gitmeyi de nereden çıkardın şimdi... Burada kalacaksın... İstesen de istemesen de... Beni öyle sıradan biri sanma, benim ülkemde dört mevsim bahardır... Ve madem ki ben seni seviyorum, benimle geleceksin demektir... Hizmetine periler vereceğim senin... Uçurumların dibinden mücevherler çıkaracaklar senin için... Sen çiçeklerin üzerinde uyurken en tatlı melodileri fısıldayacaklar kulaklarına... Ölümlü bedenini öyle arındırıp temizleyeceğim ki, bir ruh gibi gökyüzüne kanat açabileceksin... Bezelye Çiçeği! Örümcek Ağı! Pervane! Hardal Tohumu!
(Bezelye Çiçeği, Örümcek Ağı, Pervane, Hardal Tohumu Girerler.)
PEASEBLOSSOM
Burdayım.
COBWEB
Ben de.
MOTH
Ben de.
MUSTARDSEED
Ben de.
HEPSİ
Nereye gidiyoruz?
TITANIA
Bu beyefendiye kibar ve nazik davranın... Gözüne hep şirin görünün... Onu kayısıyla besleyin... Bol bol çilek yedirin, kara üzüm, yeşil incir, kırmızı dut getirin ona... Arı kovanlarından bal çalın, bal mumlarından mum yapın, onları ateş böceklerinin gözlerindeki ateşle yakın... En renkli kelebeklerin kanatlarını yolun, yelpaze yapıp sallayın ki uykulu gözlerine girmesin ay ışığı... Ne derse evet deyin, her isteğine boyun eğin ve ona iyi davranın...
PEASEBLOSSOM
Merhaba ölümlü!
COBWEB
Merhaba!
MOTH
Merhaba!
MUSTARDSEED
Merhaba!
BOTTOM
Bana gösterdiğiniz yakın ilgi gözlerimi yaşarttı... Acaba ben de sizden isimlerinizi dilenebilir miyim?
COBWEB
Örümcek Ağı...
BOTTOM
Sizi çok daha yakından tanımak isterim sevgili Örümcek ağı... Parmağımı kesersem sizi mutlaka ararım... Sizin adınız nedir?
PEASEBLOSSOM
Bezelye çiçeği.
BOTTOM
Çok rica ederim valideniz yeşil bezelyeyle pederiniz kuru bezelyeye hürmetlerimi iletin... Sizi de daha yakından tanımayı çok isterim sevgili Bezelye çiçeği... Peki sizin adınız neydi?
MUSTARDSEED
Hardal tohumu.
BOTTOM
Sevgili Hardal tohumu, sizin ne kadar metin olduğunuzu çok iyi bilirim... Koskoca bir sığır bifteği ailenizden kaç kişiyi silip süpürmüştür ve siz bana mısın dememişsinizdir... Sizin akrabalarınız bana çok göz yaşına malolmuştur... Sizi de yakından tanımayı çok isterim Hardal tohumu...
TITANIA
Haydi, onu alıp benim kameriyeme götürün... Bana öyle geliyor ki ayın gözleri sulanmış... O ağladığında bütün küçük çiçekler de ağlar... yine biri iffetini yitirdi diye sızlanmaya başlar... Sevgilimin dilini bağlayın ve sessizce getirin onu bana...
(Çıkar.)
devam edecek.............