Meğer Aleviler Yavuzu desteklemiş
Prof. Dr. Feridun Emecen, 40 bin Alevi katletmekle itham edilen Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selimin Alevi Katliamı yapmadığı gibi, Şah İsmaile karşı seferinde Alevilerden destek aldığını ifade etti.
Osmanlı tarihinde bir dönüm noktası olan Yavuz Sultan Selime ve devrin tarihi olaylarına yaklaşımına yönelik bilgi sahibi olmak isteyenler için Zamanın İskenderi, Şarkın Fatihi Yavuz Sultan Selim adlı kitap, raflardaki yerini aldı.
Yitik Hazine Yayınlarından çıkan İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Feridun Emecen Prof. imzalı tarih türündeki kitap, I. Selimin hayatı, çocukluğu, şehzadelik yılları, saltanat mücadelesine başlaması ve saltanat dönemi gibi birçok ayrıntıyı kapsamlı olarak ele alıyor.
Kitabın yazarı Prof. Dr. Emecen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kitabın Osmanlı tarihinde farklı bir yeri bulunan I. Selimi devrin kaynaklarına dayanarak anlatmak ve biyografik mahiyetli siyasi hayatını ortaya koymak amacıyla kaleme aldığını söyledi.
Zamanın İskenderi, Şarkın Fatihi Yavuz Sultan Selimin hacmi, içeriği ve birinci elden kaynaklarla beslenerek hazırlanmasını yanı sıra tarihi kriterlere dayanan ilmi ve akademik bir çalışma olduğunu dile getiren Prof. Dr. Emecen, şöyle konuştu:
Kitap, Yavuz Selimle ilgili hiçbir karanlık nokta bırakmamacasına ortaya konulan kapsamlı ve uzun soluklu bir çalışmanın ürünü. Dönemin en popüler Sultanı hakkında tarihte birçok malumatın olması ve bu malumatların aynı zamanda birçok tarihi hatayı da doğurmuş olması bu eseri biraz daha önemli hale getiriyor. Çünkü eser bu malumat kirliliğinden sıyrılarak, Yavuz Selimi tarihi kritikler ve ilmi veriler ışığında gerçekçi biçimde sunuyor okuyuculara.
Yavuzla ilgili bugüne kadar yazılmış eserlerde görülen ve genelde Sultanın hareketli mizacı, gözü kara kimliğine dayanarak ortaya çıkmış tarihi yaklaşımların dışında bu eserde, devrin Selimnameleri, mektupları ve belgelerinin karşılaştırmalı analizleri yalın ve anlaşılır bir dille yer alıyor. Aynı zamanda Yavuz Sultan Selimin şahsında Orta Doğu, İslam coğrafyası ve bölge halklarına, tarihi genlerine ışık tutuluyor.
ALEVİ KATLİAM YAPILMADI, ALEVİLERDEN DESTEK ALINDI
Prof. Dr. Feridun Emecen, asırlardır tarihî bir gerçek gibi aktarılan katliam konusuna yaptığı açıklamada Öncelikle tarihten birtakım rivayetler bularak bu bilgileri tarihî serinkanlılıktan âzade olarak ortaya atıp toplumlar arasında düşmanlık tohumları ekilmesini, ayrışmaya gidilmesini son derece yanlış ve tehlikeli bulduğumu belirtmek isterim. Bu tür iddialardan sosyal ve siyasi menfaatler beklemek son derece yanlıştır. Bu sadece husumeti körüklemekten ve karşılıklı boş suçlamalarla içtimai ahengi bozmaktan başka bir işe yaramaz. dedi.
Alevi Katliamı İddiasının Hakikat Payı Bulunmuyor
Emecen, yeni yayımlanan Yavuz Sultan Selim kitabının asıl konusunun Yavuzun düşünce dünyası ve saltanat yılları iken Alevi katliamı konusuna bir başlık açmayı düşündüğünü ve tarihi hakikatleri irdelemeye çalıştığını belirtiyor: Bu konuda şüphelerimi ortaya koydum. Bu rivayetin nasıl doğduğu, nereden çıktığı üzerine araştırmalar yaptım. Bir defa öncelikle Osmanlı arşiv belgelerinde böyle bir katliama rastlamadığımı belirtmeliyim. Belgelerde sadece Safevi yanlısı propoganda yapan ajan ve bu harekete sempati duyup yaygınlaştıran bazı tarikat dervişlerinin takibi, ayrıca yine bu hareketi gizlice destekleyen timarlı sipahilerin tesbiti ile ilgili kayıtlar var.
Savaş Arifesinde Anadoluda Alevi Katliamı Yok
16. yüzyılın ikinci yarısında yazılmış Osmanlı tarihlerinde teftişler sonucu 40.000 kişinin tespit edildiği bunların imha edildikleri veya sürgüne gönderildiklerine dair bir bilgi bulunur. Bu bilgi zamanla Anadoluda yapılan bu teftişler sonucu 40.000 Alevinin Yavuz Sultan Selim tarafından katledildiği şeklinde nerdeyse tartışılmaz bir kabule dönüşmüştür. Bugün bu hatalı bilgi, sosyal ve siyasi vesilelerle sık sık tekrarlanan bir paradigma haline gelmiştir. Bu bilginin yer aldığı kaynakların tahliline ve aslında meselenin nasıl anlaşılması gerektiğine bakmak gerekir. 40.000 Alevinin Yavuz tarafından katledildiğine dair herhangi bir bilgi, dönemin kaynakları olan Selimnâme literatüründe biri dışında geçmez. Üstelik Şah İsmailin de İrana hakim olduğunda büyük bir Sünni temizliğine gittiği yine devrin kaynaklarında yer alır. Safevi/İran kaynaklarında ve bazı Batılı çağdaş kaynaklarda bunun için yine 40.000/50.000 Sünninin katledildiği belirtilir. Bütün bunlar her iki tarafın kaynaklarının abartmasıdır, gerçek rakamları göstermeyip çokluk ifade eder.
Bir Hatalı Bilgi Asırlar Sürecek Bir İddiaya Dönüştü
Feridun Emecen, Alevi katliamı iddiasının nasıl doğduğunu şu şekilde özetliyor: Bu konudan bahseden ilk kaynak, İdris-i Bitlisinin Selimşahnâme adlı kitabıdır. I. Selimin yanında bulunmuş ve önemli hizmetler görmüş olan İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim dönemiyle ilgili bilgileri toplamış, fakat ölünce, yazdıklarını temize çekme ve düzenleme imkânı bulamamıştır. Daha sonra oğlu Ebulfazl Mehmed Çelebi, babasının notlarını düzenleyerek ve kendi edindiği bilgilerle de eklemeler yaparak Selimşahnâme adlı eseri tamamlamıştır. İşte bu eserde, Çaldıran Seferi öncesinde I. Selimin Kızılbaş taifesinin kökünü kazımak için memleketteki idarecilere bir emir yolladığına dair iddia yer alır. O yazara göre bu emre dayanarak katliam yapılmıştır.
Bu bilgi daha sonraki tarihçiler tarafından okunmuş ve Osmanlı tarihleri bu bilgileri esas alarak bir yanlışın daha da yayılmasına yol açmışlardır.
Kaynaklara Tenkitli Yaklaşmak Gerek
Emecen; tarihin, kaynaklar olmadan belge ve bilgilere dayanmadan yazılamayacağını vurgularken bir yandan da kaynaklara mukayese ederek ve şüpheci yaklaşmak gerektiğini vurguluyor: Eski kaynaklarda yazan her şeyi doğru kabul eden ve şüpheci yaklaşmayan günümüzdeki çalışmalara da bu hata maalesef yansımış durumda. Zaten Yavuz hakkında yazılan kitapların neredeyse tamamı dördüncü, beşinci dereceden kaynaklardan yazıldığı için Yavuz çok meşhur aynı zamanda çok meçhul bir padişah olarak kaldı.
Bir Karışıklık, Ciddi Bir Tarihi Hataya Dönüştü
İdris-i Bitlisinin iddia ettiği teftişe dair herhangi bir arşiv belgesi veya o dönemde yazılmış bir kitabî kaynak mevcut değildir. Mesele -çok büyük ihtimal- Yavuzun kardeşi Ahmed ile mücadelesi sırasında ona ve Kızılbaş olduğu belirtilen yeğeni Murada katılanların tesbiti için çeşitli bölgelere yollanan emirlerden kaynaklanmıştır. Nitekim 1513 yılı başında Şehzade Ahmed ve oğullarına taraftar olanların isimleri, Şehzade Muradın yanına giden şahısların (muhtemelen timarlı sipahilerin) adları verilmiştir. Tesbit edilen kişi sayısı 70 civarındadır. Bunun dışında bu hususla ilgili herhangi bir belgeye rastlanmamaktadır.
Geç tarihli kaynaklarda bu bilgilerin abartılarak nakledilmesinde aslında Safevi ve Osmanlılar arasındaki siyasi-dinî çekişme yatmaktadır. Sünni inancı bütünüyle ortaya çıkaran 16. yüzyılın tarihçileri bir ölçüde karşı tarafa gözdağı verme, yandaşlarına da iftihar vesilesi veya dinî inanca ne kadar bağlı olunduğunu kuvvetle vurgulama amacıyla bu gibi bilgileri daha da abartarak kullanmışlardır.
Meselenin Aslı
Şah İsmailin mektuplarıyla yakalanan Safevi halifeleri, bunların Anadolunun çeşitli yerlerinde temas kurdukları tarikat şeyhlerinin bazıları ve âsi elebaşları Osmanlı devlet sisteminin bozulmaması için şiddet uygulanarak katledilmiştir, fakat bunun sistemli bir Kızılbaş temizliğine dönüştüğünü söylemek doğru değildir.
Yavuz Alevi Katliamı Yapmadı Alevilerden Destek Aldı
Feridun Emecen, Yavuz Sultan Selimin şehzadeliği esnasında babasıyla yaptığı mücadelede Alevilerden destek aldığını vurguluyor: Babasıyla mücadele eden Yavuzun faaliyetlerini anlatan iki resmi raporun birinde şehzadenin Kilide olduğu bildirilirken ikincisinde yanındaki adamlar hakkında bilgi verilir. Bu rapordaki bilgiler Şehzade Selimin Kefede iken Rumeli yakasında onun çağrısına uyup yanına gelen Alevi temayüllü Dobrucalı Türklerden bahsetmektedir. Yavuzun bütün düşüncesi devletin ictimai ahengini tehdit eden ve asıl gücü Anadoludaki Türkmen boylarına dayandırmaya çalışan bunun için de onlara kendi dini anlayışlarıyla seslenen Şah İsmail ve yandaşlarını bertaraf etmektir. Bu çabasında Alevi temayüllü gruplardan destek görmüş olması son derece ilginç bir hadisedir. Burada hemen Alevi tabirinin o döneme ait Osmanlı belge ve kaynaklarında geçmediğini de belirtmeliyim.
-YAVUZ SULTAN SELİM KÜPE TAKAR MIYDI?-
Tarih Romanlardan Öğrenilmez
Prof. Dr. Feridun Emecenin Yavuz Sultan Selim kitabı, faydalandığı birinci elden kaynakları, Osmanlı, Memlük, Venedik, Safevi arşiv belgeleri ile ülkemizde Yavuz hakkında yapılmış ciddi bir bilimsel çalışma olarak kabul ediliyor. Feridun Emecen, tarihî romanların kamuoyunda çok rağbet görmesinin tarihe olan ilgi dolayısıyla sevindirici olduğunu belirtirken; tarihin romanlardan öğrenilmesinin sakıncalarına da dikkat çekiyor: Tarihi romanların çıkması güzel, ama bu romanlarda tarih zemininin kaybedilmemesi gerekiyor. Mutlaka tarihî gerçekler üzerine roman kurgusu yapılmalı. Yavuz hakkında yazılmış romanların çoğunda üçüncü dördüncü elden kaynaklardan alınma bilgiler tamamen doğru olduğu kabul edilerek yazılıyor. Gençlerin tarihi böyle öğrenmeleri çok doğru değil.
Yavuz Küpe Takar mıydı?
Feridun Emecen, bir resimden hareketle Yavuzun küpe takmasına dair pek çok rivayet üretildiğini bu konuda yıllardır çok şey söylenmesine rağmen pek bir değişiklik olmadığına vurgu yapıyor: O meşhur küpeli resmin kimi gösterdiği bile net değil. Yavuzun küpe taktığına dair dönemin kaynaklarında hiçbir bilgi bulunmaz. Kendi çağında çizilmiş minyatürlerinin hiçbirinde ki o minyatürlerin çoğuna kitapta yer verdik- küpe gözükmez. Artık Yavuz hakkında yazılmış hemen hemen her kitapta tekrarlanan bu hatalı resim başta ders kitapları olmak üzere değiştirilmeli. Yavuzun onca minyatürü var, onlar kullanılmalı. diyor.
Küpeli Resmin Hikâyesi
Bu küpeli resmin dayanağı muhtemelen 1530larda çıkan Avrupada hazırlanan bir madalyona dayanıyor. Batılılar Osmanlıları Arap olarak tahayyül etmiş ve Mağribî tiplerle resmetmişler. Sonraki yıllarda neden bu resim hem Yavuza hem de Yavuza benzediği bilinen Şah İsmaile nispet edilmiş, anlaşılmaz. Ancak Şah İsmaili gösteren minyatürlerin de hiçbirinde kulağında küpe görmedim.
Doğumunun 540. Senesinde Hakkıyla Tanınacak
Kitabı yayımlayan Yitik Hazine Yayınlarının yetkilileri Bu eserle Yavuz Sultan Selim, doğumunun 540. senesinde hakkıyla tanınmış ve yâd edilmiş olacaktır diye düşünüyoruz. şeklinde görüş bildirdi. Yavuz Sultan Selimin şehzadeliğinden vefatına kadar bütün hayatını akıcı ve heyecanlı bir üslupla kaleme alan eserde Osmanlının en meşhur padişahı; devlet felsefesi, orduya hâkim olma sırları, savaşlarda kullandığı akıl almaz taktikleri, askerî dehasıyla anlatılırken bir yandan da ruh ve düşünce dünyasına yer veriliyor. Osmanlının en sert bir o kadar da en entelektüel padişahının kitapseverlik boyutu, şiirleri, ileri görüşlülüğü gözler önüne seriliyor. Döneminde çizilmiş 32 minyatür eserin en sonunda renkli olarak yer bularak gerçek Yavuz imajı gösterilmiş.
Prof. Dr. Feridun Emecen, asırlardır tarihî bir gerçek gibi aktarılan katliam konusuna son noktayı koydu. Emecen, ajansımıza yaptığı açıklamada Öncelikle tarihten birtakım rivayetler bularak bu bilgileri tarihî serinkanlılıktan âzade olarak ortaya atıp toplumlar arasında düşmanlık tohumları ekilmesini, ayrışmaya gidilmesini son derece yanlış ve tehlikeli bulduğumu belirtmek isterim. Bu tür iddialardan sosyal ve siyasi menfaatler beklemek son derece yanlıştır. Bu sadece husumeti körüklemekten ve karşılıklı boş suçlamalarla içtimai ahengi bozmaktan başka bir işe yaramaz. dedi.
Alevi Katliamı İddiasının Hakikat Payı Bulunmuyor
Emecen, yeni yayımlanan Yavuz Sultan Selim kitabının asıl konusunun Yavuzun düşünce dünyası ve saltanat yılları iken Alevi katliamı konusuna bir başlık açmayı düşündüğünü ve tarihi hakikatleri irdelemeye çalıştığını belirtiyor: Bu konuda şüphelerimi ortaya koydum. Bu rivayetin nasıl doğduğu, nereden çıktığı üzerine araştırmalar yaptım. Bir defa öncelikle Osmanlı arşiv belgelerinde böyle bir katliama rastlamadığımı belirtmeliyim. Belgelerde sadece Safevi yanlısı propoganda yapan ajan ve bu harekete sempati duyup yaygınlaştıran bazı tarikat dervişlerinin takibi, ayrıca yine bu hareketi gizlice destekleyen timarlı sipahilerin tesbiti ile ilgili kayıtlar var.
Savaş Arifesinde Anadoluda Alevi Katliamı Yok
16. yüzyılın ikinci yarısında yazılmış Osmanlı tarihlerinde teftişler sonucu 40.000 kişinin tespit edildiği bunların imha edildikleri veya sürgüne gönderildiklerine dair bir bilgi bulunur. Bu bilgi zamanla Anadoluda yapılan bu teftişler sonucu 40.000 Alevinin Yavuz Sultan Selim tarafından katledildiği şeklinde nerdeyse tartışılmaz bir kabule dönüşmüştür. Bugün bu hatalı bilgi, sosyal ve siyasi vesilelerle sık sık tekrarlanan bir paradigma haline gelmiştir. Bu bilginin yer aldığı kaynakların tahliline ve aslında meselenin nasıl anlaşılması gerektiğine bakmak gerekir. 40.000 Alevinin Yavuz tarafından katledildiğine dair herhangi bir bilgi, dönemin kaynakları olan Selimnâme literatüründe biri dışında geçmez. Üstelik Şah İsmailin de İrana hakim olduğunda büyük bir Sünni temizliğine gittiği yine devrin kaynaklarında yer alır. Safevi/İran kaynaklarında ve bazı Batılı çağdaş kaynaklarda bunun için yine 40.000/50.000 Sünninin katledildiği belirtilir. Bütün bunlar her iki tarafın kaynaklarının abartmasıdır, gerçek rakamları göstermeyip çokluk ifade eder.
Bir Hatalı Bilgi Asırlar Sürecek Bir İddiaya Dönüştü
Feridun Emecen, Alevi katliamı iddiasının nasıl doğduğunu şu şekilde özetliyor: Bu konudan bahseden ilk kaynak, İdris-i Bitlisinin Selimşahnâme adlı kitabıdır. I. Selimin yanında bulunmuş ve önemli hizmetler görmüş olan İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim dönemiyle ilgili bilgileri toplamış, fakat ölünce, yazdıklarını temize çekme ve düzenleme imkânı bulamamıştır. Daha sonra oğlu Ebulfazl Mehmed Çelebi, babasının notlarını düzenleyerek ve kendi edindiği bilgilerle de eklemeler yaparak Selimşahnâme adlı eseri tamamlamıştır. İşte bu eserde, Çaldıran Seferi öncesinde I. Selimin Kızılbaş taifesinin kökünü kazımak için memleketteki idarecilere bir emir yolladığına dair iddia yer alır. O yazara göre bu emre dayanarak katliam yapılmıştır.
Bu bilgi daha sonraki tarihçiler tarafından okunmuş ve Osmanlı tarihleri bu bilgileri esas alarak bir yanlışın daha da yayılmasına yol açmışlardır.
Kaynaklara Tenkitli Yaklaşmak Gerek
Emecen; tarihin, kaynaklar olmadan belge ve bilgilere dayanmadan yazılamayacağını vurgularken bir yandan da kaynaklara mukayese ederek ve şüpheci yaklaşmak gerektiğini vurguluyor: Eski kaynaklarda yazan her şeyi doğru kabul eden ve şüpheci yaklaşmayan günümüzdeki çalışmalara da bu hata maalesef yansımış durumda. Zaten Yavuz hakkında yazılan kitapların neredeyse tamamı dördüncü, beşinci dereceden kaynaklardan yazıldığı için Yavuz çok meşhur aynı zamanda çok meçhul bir padişah olarak kaldı.
Bir Karışıklık, Ciddi Bir Tarihi Hataya Dönüştü
İdris-i Bitlisinin iddia ettiği teftişe dair herhangi bir arşiv belgesi veya o dönemde yazılmış bir kitabî kaynak mevcut değildir. Mesele -çok büyük ihtimal- Yavuzun kardeşi Ahmed ile mücadelesi sırasında ona ve Kızılbaş olduğu belirtilen yeğeni Murada katılanların tesbiti için çeşitli bölgelere yollanan emirlerden kaynaklanmıştır. Nitekim 1513 yılı başında Şehzade Ahmed ve oğullarına taraftar olanların isimleri, Şehzade Muradın yanına giden şahısların (muhtemelen timarlı sipahilerin) adları verilmiştir. Tesbit edilen kişi sayısı 70 civarındadır. Bunun dışında bu hususla ilgili herhangi bir belgeye rastlanmamaktadır.
Geç tarihli kaynaklarda bu bilgilerin abartılarak nakledilmesinde aslında Safevi ve Osmanlılar arasındaki siyasi-dinî çekişme yatmaktadır. Sünni inancı bütünüyle ortaya çıkaran 16. yüzyılın tarihçileri bir ölçüde karşı tarafa gözdağı verme, yandaşlarına da iftihar vesilesi veya dinî inanca ne kadar bağlı olunduğunu kuvvetle vurgulama amacıyla bu gibi bilgileri daha da abartarak kullanmışlardır.
Meselenin Aslı
Şah İsmailin mektuplarıyla yakalanan Safevi halifeleri, bunların Anadolunun çeşitli yerlerinde temas kurdukları tarikat şeyhlerinin bazıları ve âsi elebaşları Osmanlı devlet sisteminin bozulmaması için şiddet uygulanarak katledilmiştir, fakat bunun sistemli bir Kızılbaş temizliğine dönüştüğünü söylemek doğru değildir.
Yavuz Alevi Katliamı Yapmadı Alevilerden Destek Aldı
Feridun Emecen, Yavuz Sultan Selimin şehzadeliği esnasında babasıyla yaptığı mücadelede Alevilerden destek aldığını vurguluyor: Babasıyla mücadele eden Yavuzun faaliyetlerini anlatan iki resmi raporun birinde şehzadenin Kilide olduğu bildirilirken ikincisinde yanındaki adamlar hakkında bilgi verilir. Bu rapordaki bilgiler Şehzade Selimin Kefede iken Rumeli yakasında onun çağrısına uyup yanına gelen Alevi temayüllü Dobrucalı Türklerden bahsetmektedir. Yavuzun bütün düşüncesi devletin ictimai ahengini tehdit eden ve asıl gücü Anadoludaki Türkmen boylarına dayandırmaya çalışan bunun için de onlara kendi dini anlayışlarıyla seslenen Şah İsmail ve yandaşlarını bertaraf etmektir. Bu çabasında Alevi temayüllü gruplardan destek görmüş olması son derece ilginç bir hadisedir. Burada hemen Alevi tabirinin o döneme ait Osmanlı belge ve kaynaklarında geçmediğini de belirtmeliyim.
Tarih Romanlardan Öğrenilmez
Prof. Dr. Feridun Emecenin Yavuz Sultan Selim kitabı, faydalandığı birinci elden kaynakları, Osmanlı, Memlük, Venedik, Safevi arşiv belgeleri ile ülkemizde Yavuz hakkında yapılmış ciddi bir bilimsel çalışma olarak kabul ediliyor. Feridun Emecen, tarihî romanların kamuoyunda çok rağbet görmesinin tarihe olan ilgi dolayısıyla sevindirici olduğunu belirtirken; tarihin romanlardan öğrenilmesinin sakıncalarına da dikkat çekiyor: Tarihi romanların çıkması güzel, ama bu romanlarda tarih zemininin kaybedilmemesi gerekiyor. Mutlaka tarihî gerçekler üzerine roman kurgusu yapılmalı. Yavuz hakkında yazılmış romanların çoğunda üçüncü dördüncü elden kaynaklardan alınma bilgiler tamamen doğru olduğu kabul edilerek yazılıyor. Gençlerin tarihi böyle öğrenmeleri çok doğru değil.
Yavuz Küpe Takar mıydı?
Feridun Emecen, bir resimden hareketle Yavuzun küpe takmasına dair pek çok rivayet üretildiğini bu konuda yıllardır çok şey söylenmesine rağmen pek bir değişiklik olmadığına vurgu yapıyor: O meşhur küpeli resmin kimi gösterdiği bile net değil. Yavuzun küpe taktığına dair dönemin kaynaklarında hiçbir bilgi bulunmaz. Kendi çağında çizilmiş minyatürlerinin hiçbirinde ki o minyatürlerin çoğuna kitapta yer verdik- küpe gözükmez. Artık Yavuz hakkında yazılmış hemen hemen her kitapta tekrarlanan bu hatalı resim başta ders kitapları olmak üzere değiştirilmeli. Yavuzun onca minyatürü var, onlar kullanılmalı. diyor.
Küpeli Resmin Hikâyesi
Bu küpeli resmin dayanağı muhtemelen 1530larda çıkan Avrupada hazırlanan bir madalyona dayanıyor. Batılılar Osmanlıları Arap olarak tahayyül etmiş ve Mağribî tiplerle resmetmişler. Sonraki yıllarda neden bu resim hem Yavuza hem de Yavuza benzediği bilinen Şah İsmaile nispet edilmiş, anlaşılmaz. Ancak Şah İsmaili gösteren minyatürlerin de hiçbirinde kulağında küpe görmedim.
Doğumunun 540. Senesinde Hakkıyla Tanınacak
Kitabı yayımlayan Yitik Hazine Yayınlarının yetkilileri Bu eserle Yavuz Sultan Selim, doğumunun 540. senesinde hakkıyla tanınmış ve yâd edilmiş olacaktır diye düşünüyoruz. şeklinde görüş bildirdi. Yavuz Sultan Selimin şehzadeliğinden vefatına kadar bütün hayatını akıcı ve heyecanlı bir üslupla kaleme alan eserde Osmanlının en meşhur padişahı; devlet felsefesi, orduya hâkim olma sırları, savaşlarda kullandığı akıl almaz taktikleri, askerî dehasıyla anlatılırken bir yandan da ruh ve düşünce dünyasına yer veriliyor. Osmanlının en sert bir o kadar da en entelektüel padişahının kitapseverlik boyutu, şiirleri, ileri görüşlülüğü gözler önüne seriliyor. Döneminde çizilmiş 32 minyatür eserin en sonunda renkli olarak yer bularak gerçek Yavuz imajı gösterilmiş.
(Haber 7)
Meğer Aleviler Yavuzu desteklemiş « Zeki DOĞAN
Bu konuda bir kitap yazmış alıntı yaptığım kişi, bu konuya ilgi duyanların bir karşı tez olarak okuması iyi olur sanırım.