YARGI için kıyamet kopuyor ama müthiş acizlikten utanmaya kimse meyletmiyor.
Ne hükümet, ne yüksek yargı.
Oysa resmen acizlik!
Devletin, topraklarının her köşesini adalet açısından aynı görememesinin itirafı.
Hükümetin, yargının, yüksek yargının; insanların ihtiyacı adaleti, “öldürüldükleri yerde” veremeyeceğinin beyanı.
COĞRAFYADA YOK
“Onca güvenlik tedbiri”, onca polis arasında Ahmet Türk’e yumruk rezalet.
Ama yumruk olmasa da esas rezalet bakiydi: Bazı davalar mağdurlardan kaçırılıyor.
Devlet, onca bütünlük, bölünmezlik nutku arasında, ülkenin bir kısmını “adalet coğrafyası”ndan adeta saymıyor.
“Bulanık davası” da böyle:
Protestoculara ateş açan (kimi iddiaya göre JİTEM bağlantılı) sanıklar iki kişiyi öldürmekle suçlanıyor.
Olay mahalli Muş.
Ama Muş Valisi dedi ki: “Duruşmanın başka vilayete alınması talebimizdir. Talep Yargıtay’a gitmişti. Yargıtay, Samsun’a nakline karar verdi. Bizim mahkememiz yetkisizlik verdi.”
Gerekçe hep “güvenlik”!
Vali ne için o zaman? Muş, vilayet değil mi? Bu ülkede değil mi? Emniyeti yok mu, jandarması yok mu, bir mahkeme bile korunamıyor mu?
Bakın Muş’tan Samsun’a, yolda bile kaç vilayet var:
İster Bingöl, Tunceli, Erzincan, Sivas, Tokat, Amasya, Samsun tarikiyle yürü ya Adalet...
İster Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Ordu, Samsun diye mola vere vere salın!
Muş’un dört yanı Diyarbakır, Batman, Bitlis, Siirt, Van, Ağrı, Kars, Erzurum, Bingöl... Hiçbirinde adalet mümkün değil mi!
DUYGU YOK
“Nakiller” çok değil; ama kimi kritik davada mutlaka.
Bölge halkından biri sanıksa genellikle olmuyor; “koruculuk, kan davası karışımı” Bilge Köyü Katliamı gibisi hariç. (Çorum’a!)
Güvenlik görevlileri sanıksa, dava sık sık kaçırılıyor! Oysa sanıkların tabii hakkı olan adaleti; maktul, mağdur aileleri de hak ediyor. Adaleti kovalamak değil, yakınlarında görmek istiyorlar. Adalet mahkeme ise de; adil yargılama ve karar ise de; adalet bir duygu ise de!
YETKİ YOK
2005’te çok sayıda asker sanığa “gözaltında tecavüz davası” Mardin’den Çorum’a kaçırılmıştı. Talep, jandarma isteği üzerine Adalet Bakanı Cemil Çiçek’ten gelmiş, Yargıtay hemen kabul etmişti. Jandarma, hükümet, yüksek yargı her zaman çatışmıyor!
Çiçek‘in gerekçesi “devlet aczi” itirafı gibiydi: “Sanıklara saldırı ihtimali; bölgenin bu tür eylemlere müsait olması; kamu güvenliği”. Oysa sanıklar hiçbir duruşmada yoktu!
Rezalet içinde bir rezalet de şu:
“Yetkili” öncelikle “suçun işlendiği yer mahkemesi” iken, nakil mümkün ama, “yetkili hâkim veya mahkeme fiili sebeplerle görevini yerine getiremeyecek bulunursa” veya bakan, Yargıtay’dan isterse.
Muş Valisi nasıl izliyor; “Başka vilayete alınması talebimiz” diyebiliyor. Sorumlu olduğu güvenlikte sorunlu Vali, yargının neresinde yetkili ki!
YUMURTA VAR, YUMRUK VAR
2004’te Kızıltepe’de, babasıyla, 13 polis kurşunuyla sırttan delik deşik edilen 12 yaşındaki Uğur davası da, serbest dolaşan sanıklarla kaçırılmıştı. Eskişehir’e kadar.
Aile her duruşma onca masraf yollara düşüyor; “deplasmanda” baskı ve hakarete uğruyordu. Dosyayı iki yıl tutan Yargıtay da beraati onadı zaten.
Samsun’da “Muş sanıklarının güvenliği için” denirken, parti başkanı da olmuş milletvekili yumruklandı. Hükümetin elinde şimdi, ampul dışında, muhalefet liderlerine bir yumurta, bir yumruk var! Aczin adına (yargıyla birlikte) güvenlik diyorlar! Bir de kasıt değilse tabii!
“Provokasyon” da otomatik “Hakkâri’de olay” çıkarıyorsa... Belki Vali haklı!
umur talu