İSLAMIN YAYILIŞI
MÜRİT- Sen tarikatları yerin dibine sokuyorsun ama İslam tarikatlar sayesinde yayılmıştır. Büyük alim Muhammed HAMİDULLAH da tarikatlara karşı iken İslamın sufiler sayesinde yayıldığını görünce fikrinden vazgeçti. Tarikatları ortadan kaldırmakla ne elde edeceksin?
CEVAP- Değerli ilim adamı HAMİDULLAH, Kurana aykırı bir tarafı olmayan tarikatları kasdetmiş olmalıdır. Hatırlarsanız konuşmamızın başında şöyle söylemiştik: Bizim karşı çıktığımız, sadece Kurana açıkca aykırı olan şeylerdir. Eğer bunlar Hanefî, Şafiî, Mâlikî, Eşârî, Maturîdî gibi herhangi bir mezhebin görüşüne aykırı olsaydı bunu gözümüzde büyütüp sert tavır ortaya koymazdık. Mütevâtir olmayan hadisi şeriflere aykırı bulsaydık üzerinde bu kadar durmazdık. Siz Kur‘anı Kerim’in çok açık ifadelerine aykırı şeyler söylüyorsunuz. Bunlar karşısında susarsak hesap gününün tek yetkilisi olan Allah’a, bunun hesabını veremeyiz.
MÜRİT- Kuranın açık ifadelerine kim karşı çıkabilir?
CEVAP- Lütfen başa dönmeyelim. Baştan da öyle dediniz ama konulara tek tek girince Kurandan ne ölçüde uzaklaşıldığı ortaya çıktı.
Kurana aykırılıklarla dolu bir akımın İslam diye yayılmasının ne faydası olur?
HADİSİ ŞERİFLER
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin, Allahın elçisi sıfatıyla söylediği sözlere, yaptığı işlere ve kabul ettiği davranışlara hadis denir.
MÜRİT- Dedin ki, tarikatlardaki yanlışları Mütevâtir olmayan hadisi şeriflere aykırı bulsaydık üzerinde bu kadar durmazdık.Sen hadisi şerifleri önemsemiyor musun?
CEVAP- Elbette önemsiyorum. Ama sahih de olsa her hadisin derecesi farklıdır. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme ait olduğunda kuşku olmayan hadislere mütevâtir hadis denir. Ahmed Naim, bunların pek az olduğunu belirtir ve dört hadisin lafız ve anlam yönünden mütevâtir olduğunu ifade eder. Bu konuda farklı tespitler olmakla birlikte sayısının pek az olduğunda kuşku yoktur. Mütevâtir olmayan hadisler üzerinde az çok şüphe vardır. Bu şüphe ya senet yönünden ya anlam yönünden ya da diğer hadislere ters düşen ifadeler yönünden olur. Hadisi şerifi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemden bize kadar ulaştıran kişiler o hadisin senedini oluşturur. Bu senet zincirinde yer alan kişilere ve onların ezberleme kabiliyetlerine tek tek güvenilebilmesi gerekir.Mezhepler ulaşabildikleri hadisi şerifleri kendi usullerine göre değerlendirirler. Bakarsınız ki, aynı konuda mezheplerden biri bir hadise, diğeri başka bir hadise dayanmıştır. Üçüncüsü de bunlardan hiç birini kabul etmemiştir. Zayıf bir hadis kabul edildiği halde sahih hadisin kabul edilmediği durumlar da olur. Mesela Şafiî mezhebi, köpek tarafından yalanmış bir kabın, biri toprakla diğerleri de su ile olmak üzere yedi kere temizlenmesini şart koşar. Bu konuda dayandığı hadis şudur: Birinizin kabını köpek yalarsa onu yedi kere yıkasın, bunlardan biri temiz toprakla olsun.Hanbelî mezhebinin görüşü de aynıdır. O da aynı hadis-i şerife dayanır.
MÜRİT- Peki bu hadisi şerif sahih mi? Çünkü Hanefî mezhebine göre köpeğin yaladığı kabın üç kere yıkanması yeterlidir.
CEVAP- Hadisi şerif sahihtir. Altı sahih hadis kitabının kütübi sittenin tamamında vardır. Ayrıca Darîmîde ve Ahmed b. Hanbelin Müsnedinin bir çok yerinde geçer. Hanefîler ile Mâlikîler de bu hadisin varlığını kabul ederler.
MÜRİT- Sahih hadis kitaplarının hemen hepsinde olmasına rağmen Hanefîler neden o hadisi şerife uymamışlardır? Sahih hadise uymamak olur mu?
CEVAP- Evet, bu hadis sahihtir. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir söz söylemiştir ama bu konuda bir icma oluşmamıştır. Yani Peygamberimizle birlikte yaşamış müslümanlar, köpek tarafından yalanmış bir kabın, biri toprakla diğerleri de su ile olmak üzere yedi kere temizlenmesi ile ilgili bir görüş ve uygulama birliği içinde olmamışlardır.İşte bu, fıkıh bilginini düşündürmektedir. Acaba bu sözü Peygamberimiz hangi şartlarda söylemiştir. O şartlar hala devam ediyor mu? Daha sonra onun bu söze aykırı başka bir sözü veya davranışı olmuş mudur? Bu gibi şeyler doğru sonuca varmak isteyen fıkıh bilginine ter döktürür. Köpeğin yaladığı kabın temizliği konusunda Hanefîlerin sözleri özetle şöyledir: Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Birinizin kabını köpek yalarsa onu yedi kere yıkasın, bunların biri temiz toprakla olsun.Bu icma ile vacip olan bir durum değildir5. İslamın ilk devirlerinde, insanların köpeklerle içli dışlı olmalarını ortadan kaldırmak içindir. Nitekim içki yasaklandığı zaman fıçıların kırılması emredilmiş ve içki içilen kablardan bir şey içilmesi bile yasaklanmıştı. Onlar adetlerini terkedince Peygamberimiz de içkide olduğu gibi burada da yasağı kaldırmış olmalıdır. Bazı rivayetlerde geçen şu ifadeler bunu desteklemektedir: yedi kere yıkasın, bunların biri temiz toprakla olsun. bir diğerinde bunların sonuncusu temiz toprakla olsun şeklindedir. Bir kısmında da ...sekizincisinde topraklayın ifadesi vardır. Biz bu durumda Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin şu sözüne dayanırız: Bir kab, köpek yalamasından dolayı üç kere yıkanır. Gözükmeyen necasetlerin su ile üç kere yıkanması temizlik için yeterlidir. Zaten bir necasetin bir kere yıkamakla temizlenmeyeceği hususu açıktır. Sonra burada başlı başına bir necaset de yoktur. Köpek salyasının yıkanması hadisin emridir, yoksa onun necaset sayılması akılla anlaşılır bir şey değildir. Bu, tıpkı abdestsizliğin necaset sayılması gibidir. Abdestsizlik organları bir kere yıkamakla gider. Nitekim peygamber sallallahu aleyhi ve sellem her organını birer kere yıkayarak abdest almış ve buyurmuştur ki Bu abdest, bu olmadan Allahın namazı kabul etmeyeceği abdesttir Bize göre köpek salyasını üç kere yıkamak da şart değildir, kaç kere yıkaması kişinin görüşüne ve kendinde hakim olan kanaate bırakılır.Hanefilerin dayandıkları hadis zayıftır. Ama prensiplerine uyduğu için onu tercih etmişlerdir.
MÜRİT- Çok ilginç.
CEVAP- Daha ilginci Malikîlerin görüşüdür. İmam Malik köpeğin yaladığı kabın yıkanmasını gerekli görmemiştir. Ona yukarıdaki hadis sorulduğu zaman demiştir ki Bu hadis gerçekten vardır, ama işin aslı nedir, bilemiyorum.
MÜRİT- Mâlikî mezhebi hem de hak mezheptir değil mi?
CEVAP- Elbette hak mezheptir. İşte bu noktanın anlaşılmasını istiyorum. Allah Teâlânın koruma altına aldığı ve müslümanların tartışmadıkları tek metin Kur’anı Kerim’dir. Farz namazların vakitleri, rekatları ve nasıl kılınacağı gibi Allahın elçisinin Kuran kadar kuşku götürmez yollarla bize ulaşan uygulamaları da vardır. Bunlar üzerinde tartışma olmaz. Onlar da mütevâtirdir. Bu şekilde gelen helaller helâl, haramlar da haramdır. Bunlar bütün mezheplerde aynıdır. Mezhep farkı bunların dışındaki konularda olur.
MÜRİT- Yani onların dışındaki her şey tartışılabilir diyorsunuz.
CEVAP- Elbette. İşte bu, müslümanlara geniş bir bilimsel hürriyet sağlar. Bu sınırları aşmayan her mezhep hak mezheptir. Köpeğin yaladığı kab konusunda da o sınırlar aşılmamıştır. Bu görüşlerin hiç biri, ne Kuranı Kerime ne mütevâtir hadislere ne de icmaa aykırıdır.
Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: Allahın size öğrettiğinden öğreterek eğittiğiniz av köpeklerinin tuttukları size helâl kılınmıştır. Onların sizin için tuttuklarını yeyin. Üzerine Allahın adını anın. Allahtan sakının, çünkü Allah hesabı çabuk görür. (Maide 5/4) Köpek tuttuğu av hayvanını ısırır. Isırdığı yere, ister istemez salyası bulaşır. Köpeğin ısırdığı yerin temizlenmesi emredilmediği için ayet, en uçta gözüken Maliki mezhebinin görüşüne haklılık vermektedir.
Zannederim bu örnek ne anlatmak istediğim konusunda bir fikir vermiştir.
MEZHEPLER
MÜRİT- Tarikatlerde Hanefî, Şafiî, Mâlikî, Eşârî, Maturîdî gibi bir mezhebin görüşüne aykırı olabilecek uygulamaları önemsemediğini de ifade ettin. Demek ki, sen mezhepleri önemsemiyorsun.
CEVAP- Mezheb, bir alimin bir konudaki görüş ve yorumudur. Bugün mezheb deyince aynı metodu benimsemiş alimlerin görüş ve yorumlarının bir araya getirildiği bir bütünlük anlaşılmaktadır. İlmî çalışmanın olduğu her yerde mezheb olur. Mezhebi önemsememek, ilmi çalışmayı önemsememektir. Benim böyle bir şeyden yana olmam düşünülemez. Ben sadece, alimleri kutsallaştırmamak gerektiğini ve bilimsel hürriyetin çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Mezhep ve meşreb ihtilafları bir ayrılık değil, bir gelişme ve ilerleme sebebidir. Yeterki onlarla uğraşıp Kuranı unutmayalım. Yoksa Kur’an’ın açık hükümlerine aykırı düşmeyen konularda hoşgörülü olmak bir borçtur. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Muhammed Allahın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkarcılara karşı çok sert, kendi aralarında merhametlidirler. (Fetih 48/29) Ey İnananlar İçinizden kim dininden dönerse bilsin ki, Allah onların yerine bir milleti getirir de O, onları sever, onlar da Onu severler. Bunlar inananlara karşı alçak gönüllü, inkarcılara karşı çok sert olurlar. Allah yolunda cihad eder, kınayanların kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın bir vergisidir, kime dilerse ona verir. Allah her şeyi kaplar ve bilir.Sizin dostunuz ancak Allah ve onun elçisi ile namaz kılan, zekat veren ve rüku eden müminlerdir.Kim Allahı, Elçisini ve inananları dost edinirse Allahtan yana olanlar şüphesiz üstün gelirler. (Maide 5/54-56)
MÜRİT- Sen tarikatları yerin dibine sokuyorsun ama İslam tarikatlar sayesinde yayılmıştır. Büyük alim Muhammed HAMİDULLAH da tarikatlara karşı iken İslamın sufiler sayesinde yayıldığını görünce fikrinden vazgeçti. Tarikatları ortadan kaldırmakla ne elde edeceksin?
CEVAP- Değerli ilim adamı HAMİDULLAH, Kurana aykırı bir tarafı olmayan tarikatları kasdetmiş olmalıdır. Hatırlarsanız konuşmamızın başında şöyle söylemiştik: Bizim karşı çıktığımız, sadece Kurana açıkca aykırı olan şeylerdir. Eğer bunlar Hanefî, Şafiî, Mâlikî, Eşârî, Maturîdî gibi herhangi bir mezhebin görüşüne aykırı olsaydı bunu gözümüzde büyütüp sert tavır ortaya koymazdık. Mütevâtir olmayan hadisi şeriflere aykırı bulsaydık üzerinde bu kadar durmazdık. Siz Kur‘anı Kerim’in çok açık ifadelerine aykırı şeyler söylüyorsunuz. Bunlar karşısında susarsak hesap gününün tek yetkilisi olan Allah’a, bunun hesabını veremeyiz.
MÜRİT- Kuranın açık ifadelerine kim karşı çıkabilir?
CEVAP- Lütfen başa dönmeyelim. Baştan da öyle dediniz ama konulara tek tek girince Kurandan ne ölçüde uzaklaşıldığı ortaya çıktı.
Kurana aykırılıklarla dolu bir akımın İslam diye yayılmasının ne faydası olur?
HADİSİ ŞERİFLER
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin, Allahın elçisi sıfatıyla söylediği sözlere, yaptığı işlere ve kabul ettiği davranışlara hadis denir.
MÜRİT- Dedin ki, tarikatlardaki yanlışları Mütevâtir olmayan hadisi şeriflere aykırı bulsaydık üzerinde bu kadar durmazdık.Sen hadisi şerifleri önemsemiyor musun?
CEVAP- Elbette önemsiyorum. Ama sahih de olsa her hadisin derecesi farklıdır. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme ait olduğunda kuşku olmayan hadislere mütevâtir hadis denir. Ahmed Naim, bunların pek az olduğunu belirtir ve dört hadisin lafız ve anlam yönünden mütevâtir olduğunu ifade eder. Bu konuda farklı tespitler olmakla birlikte sayısının pek az olduğunda kuşku yoktur. Mütevâtir olmayan hadisler üzerinde az çok şüphe vardır. Bu şüphe ya senet yönünden ya anlam yönünden ya da diğer hadislere ters düşen ifadeler yönünden olur. Hadisi şerifi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemden bize kadar ulaştıran kişiler o hadisin senedini oluşturur. Bu senet zincirinde yer alan kişilere ve onların ezberleme kabiliyetlerine tek tek güvenilebilmesi gerekir.Mezhepler ulaşabildikleri hadisi şerifleri kendi usullerine göre değerlendirirler. Bakarsınız ki, aynı konuda mezheplerden biri bir hadise, diğeri başka bir hadise dayanmıştır. Üçüncüsü de bunlardan hiç birini kabul etmemiştir. Zayıf bir hadis kabul edildiği halde sahih hadisin kabul edilmediği durumlar da olur. Mesela Şafiî mezhebi, köpek tarafından yalanmış bir kabın, biri toprakla diğerleri de su ile olmak üzere yedi kere temizlenmesini şart koşar. Bu konuda dayandığı hadis şudur: Birinizin kabını köpek yalarsa onu yedi kere yıkasın, bunlardan biri temiz toprakla olsun.Hanbelî mezhebinin görüşü de aynıdır. O da aynı hadis-i şerife dayanır.
MÜRİT- Peki bu hadisi şerif sahih mi? Çünkü Hanefî mezhebine göre köpeğin yaladığı kabın üç kere yıkanması yeterlidir.
CEVAP- Hadisi şerif sahihtir. Altı sahih hadis kitabının kütübi sittenin tamamında vardır. Ayrıca Darîmîde ve Ahmed b. Hanbelin Müsnedinin bir çok yerinde geçer. Hanefîler ile Mâlikîler de bu hadisin varlığını kabul ederler.
MÜRİT- Sahih hadis kitaplarının hemen hepsinde olmasına rağmen Hanefîler neden o hadisi şerife uymamışlardır? Sahih hadise uymamak olur mu?
CEVAP- Evet, bu hadis sahihtir. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir söz söylemiştir ama bu konuda bir icma oluşmamıştır. Yani Peygamberimizle birlikte yaşamış müslümanlar, köpek tarafından yalanmış bir kabın, biri toprakla diğerleri de su ile olmak üzere yedi kere temizlenmesi ile ilgili bir görüş ve uygulama birliği içinde olmamışlardır.İşte bu, fıkıh bilginini düşündürmektedir. Acaba bu sözü Peygamberimiz hangi şartlarda söylemiştir. O şartlar hala devam ediyor mu? Daha sonra onun bu söze aykırı başka bir sözü veya davranışı olmuş mudur? Bu gibi şeyler doğru sonuca varmak isteyen fıkıh bilginine ter döktürür. Köpeğin yaladığı kabın temizliği konusunda Hanefîlerin sözleri özetle şöyledir: Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Birinizin kabını köpek yalarsa onu yedi kere yıkasın, bunların biri temiz toprakla olsun.Bu icma ile vacip olan bir durum değildir5. İslamın ilk devirlerinde, insanların köpeklerle içli dışlı olmalarını ortadan kaldırmak içindir. Nitekim içki yasaklandığı zaman fıçıların kırılması emredilmiş ve içki içilen kablardan bir şey içilmesi bile yasaklanmıştı. Onlar adetlerini terkedince Peygamberimiz de içkide olduğu gibi burada da yasağı kaldırmış olmalıdır. Bazı rivayetlerde geçen şu ifadeler bunu desteklemektedir: yedi kere yıkasın, bunların biri temiz toprakla olsun. bir diğerinde bunların sonuncusu temiz toprakla olsun şeklindedir. Bir kısmında da ...sekizincisinde topraklayın ifadesi vardır. Biz bu durumda Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin şu sözüne dayanırız: Bir kab, köpek yalamasından dolayı üç kere yıkanır. Gözükmeyen necasetlerin su ile üç kere yıkanması temizlik için yeterlidir. Zaten bir necasetin bir kere yıkamakla temizlenmeyeceği hususu açıktır. Sonra burada başlı başına bir necaset de yoktur. Köpek salyasının yıkanması hadisin emridir, yoksa onun necaset sayılması akılla anlaşılır bir şey değildir. Bu, tıpkı abdestsizliğin necaset sayılması gibidir. Abdestsizlik organları bir kere yıkamakla gider. Nitekim peygamber sallallahu aleyhi ve sellem her organını birer kere yıkayarak abdest almış ve buyurmuştur ki Bu abdest, bu olmadan Allahın namazı kabul etmeyeceği abdesttir Bize göre köpek salyasını üç kere yıkamak da şart değildir, kaç kere yıkaması kişinin görüşüne ve kendinde hakim olan kanaate bırakılır.Hanefilerin dayandıkları hadis zayıftır. Ama prensiplerine uyduğu için onu tercih etmişlerdir.
MÜRİT- Çok ilginç.
CEVAP- Daha ilginci Malikîlerin görüşüdür. İmam Malik köpeğin yaladığı kabın yıkanmasını gerekli görmemiştir. Ona yukarıdaki hadis sorulduğu zaman demiştir ki Bu hadis gerçekten vardır, ama işin aslı nedir, bilemiyorum.
MÜRİT- Mâlikî mezhebi hem de hak mezheptir değil mi?
CEVAP- Elbette hak mezheptir. İşte bu noktanın anlaşılmasını istiyorum. Allah Teâlânın koruma altına aldığı ve müslümanların tartışmadıkları tek metin Kur’anı Kerim’dir. Farz namazların vakitleri, rekatları ve nasıl kılınacağı gibi Allahın elçisinin Kuran kadar kuşku götürmez yollarla bize ulaşan uygulamaları da vardır. Bunlar üzerinde tartışma olmaz. Onlar da mütevâtirdir. Bu şekilde gelen helaller helâl, haramlar da haramdır. Bunlar bütün mezheplerde aynıdır. Mezhep farkı bunların dışındaki konularda olur.
MÜRİT- Yani onların dışındaki her şey tartışılabilir diyorsunuz.
CEVAP- Elbette. İşte bu, müslümanlara geniş bir bilimsel hürriyet sağlar. Bu sınırları aşmayan her mezhep hak mezheptir. Köpeğin yaladığı kab konusunda da o sınırlar aşılmamıştır. Bu görüşlerin hiç biri, ne Kuranı Kerime ne mütevâtir hadislere ne de icmaa aykırıdır.
Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: Allahın size öğrettiğinden öğreterek eğittiğiniz av köpeklerinin tuttukları size helâl kılınmıştır. Onların sizin için tuttuklarını yeyin. Üzerine Allahın adını anın. Allahtan sakının, çünkü Allah hesabı çabuk görür. (Maide 5/4) Köpek tuttuğu av hayvanını ısırır. Isırdığı yere, ister istemez salyası bulaşır. Köpeğin ısırdığı yerin temizlenmesi emredilmediği için ayet, en uçta gözüken Maliki mezhebinin görüşüne haklılık vermektedir.
Zannederim bu örnek ne anlatmak istediğim konusunda bir fikir vermiştir.
MEZHEPLER
MÜRİT- Tarikatlerde Hanefî, Şafiî, Mâlikî, Eşârî, Maturîdî gibi bir mezhebin görüşüne aykırı olabilecek uygulamaları önemsemediğini de ifade ettin. Demek ki, sen mezhepleri önemsemiyorsun.
CEVAP- Mezheb, bir alimin bir konudaki görüş ve yorumudur. Bugün mezheb deyince aynı metodu benimsemiş alimlerin görüş ve yorumlarının bir araya getirildiği bir bütünlük anlaşılmaktadır. İlmî çalışmanın olduğu her yerde mezheb olur. Mezhebi önemsememek, ilmi çalışmayı önemsememektir. Benim böyle bir şeyden yana olmam düşünülemez. Ben sadece, alimleri kutsallaştırmamak gerektiğini ve bilimsel hürriyetin çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Mezhep ve meşreb ihtilafları bir ayrılık değil, bir gelişme ve ilerleme sebebidir. Yeterki onlarla uğraşıp Kuranı unutmayalım. Yoksa Kur’an’ın açık hükümlerine aykırı düşmeyen konularda hoşgörülü olmak bir borçtur. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Muhammed Allahın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkarcılara karşı çok sert, kendi aralarında merhametlidirler. (Fetih 48/29) Ey İnananlar İçinizden kim dininden dönerse bilsin ki, Allah onların yerine bir milleti getirir de O, onları sever, onlar da Onu severler. Bunlar inananlara karşı alçak gönüllü, inkarcılara karşı çok sert olurlar. Allah yolunda cihad eder, kınayanların kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın bir vergisidir, kime dilerse ona verir. Allah her şeyi kaplar ve bilir.Sizin dostunuz ancak Allah ve onun elçisi ile namaz kılan, zekat veren ve rüku eden müminlerdir.Kim Allahı, Elçisini ve inananları dost edinirse Allahtan yana olanlar şüphesiz üstün gelirler. (Maide 5/54-56)