B
bursali68
Ziyaretci
Din - Bilim Uzlaşısı ( Tümevarım )-6
Merhaba,
Bir ses dalgası koskoca EVRENİ DARMANDAĞIN eder mi....EVET...Nasıl mı bakalım nasıl...;
VAKIA
1. İza veka'atilvaki'atu.
1. o vakıa (kıyamet) bir koptu mu,
2. Leyse livak'atiha kazibetun.
2. onun oluşuna yalan diyen dil olmaz.
3. Hafıdatun rafi'tun.
3. İndirir, bindirir.
Sahya = Fonon
Sayha supersonic ses demek.Bu sesin havaya ihtiyaç duymadan büyük bir enerji birikimi yaparak havasız ortamda (Uzay-zamanda) yürütülmesi birimidir.Fonon'un havaya ihtiyacı yoktur.Yani gazları sıkıştırıp gevşettirmez.Fonon,doğrudan UZAY-ZAMANI kasıp-gevşetir.Hani uzay zaman küreydi ya? Yani eğriydi...İki tip eğriliği vardır ki,fonon iki tipi de CEBREN oluşturur.Birincisi küre gibi konveks dışarlak uzay (Gevşeme) öteki izleyen hali ise içerlek semer gibi uzay (Riemann uzayı ile Konkav olan ve eyer biçimindeki öteki çukur uzaya da Lobatchewsky uzayı dendiğini anımsayalım) .
Fonon şudur: Ses dalgası hava ort***** ihtiyaç duyar.Burada fonon yoktur, kulağımızdaki sinir uçlarına gelen bir dizi titreşim vardır.Duymayabiliriz de...Ancak FONON (Phoneon) öyle değil: Ağzımızdan çıkan HER SÖZ istisnasız olarak GÖKKUBBE denen bir devasa teleskopta odakta (Kiramen katibinde) toplanıyor.Hiç bir söz kaybolmuyor.Bunu çıkıp da uzayda aramayınız...O gideceği yeri biliyor.Allah'ımızın adı HABİRÜ haberdar olan, haberdar eden anlamında...O bir SATELİT gibidir.Her sesi Seriul-Hısab duyar (Semi) ve ilgili abonelere linkler (Kiramen katiplerine).Fonon sanki enfrasonik ya da ultrasonik bir SES FOTONU gibi davranır.
Yaşayalım da görelim: Ses bile kuantlaşıyormuş...Üstelik ahırette bir de vücudumuz konuşacak...Ben bir Hırsız isem,orada da inkar edersem.Elim konuşacak: "Ya rabbi kulun yalan söylüyor,beni kullanarak,milletin parasını hortumladı" diyecek..Bilin bakalım nasıl diyecek????
Ahırette (Mahşerde) HAVA yoktur.Nasıl konşulur acaba?FONONLA.Sesin şu özelliği vardır. Belli bir yere kadar şiddetini yitirir ve duyulmaz olur (16 ila 20 bin Hertz'den ötesini bilemeyiz).Işık da öyle...ışık demek E=hV (Planck sabiti çarpı dalgaboyu).Bu fotonun tanımı.Işık bir sokak lambasından uzaklaşıldıkça görünmez olur ama E=2hV biçiminde yazarsanız adı LASER olur,onbinlerce km öteye hiç dağılmadan noktasal olarak ve tek bir dalgaboyunda gidiverir.FOTON böyle.Ya Fonon? O da böyle...
Kohorent bir FONON aradaki mesafe ne olursa olsun,hiç dağılmadan ve havaya ihtiyaç duymadan istenilen yüzmilyarlarca km. öteye gider.Ahıreti anlatıyorum...Ve sorumu yineliyorum:
El-Ayak ve organlarımız nasıl konuşacak? Azalarımız konuştuğunda bize ŞAHİT olacakları için zaten duymak ZORUNDAYIZ.Telepati ise bireyseldir (Özel telefon gibidir, iki üç kişi arasında bir konferans ötesine geçemez yani toplu bir telepatide PARAZİT yüzünden hiçbirşey anlaşılamaz.
Bir klakson Boğaziçi köprüsünü yıkabilir.FONON da EVRENİ yıkabilir. Şimdi olayı ters çevirelim: Köprü de tersinerek KLAKSON olarak “K o n u ş a b i l i r”.Soprano frekansı yakaladı ve koca operadaki çok uzaktaki bir bardağı kırdı,ya da tersine BARDAK Soprano'yu konuşturdu.Elimiz ayağımız üyelerimiz burada SOPRANO durumunda,biz ise BARDAK durumundayız.
Kıyamet İKİNCİ SUR üflenmesindedir.Bir maddenin (Parçacığın)öztitreşimini yakalayan DALGACIK yani SES SAYHASI uzaktaki bir bardağı kırıyor ya da uygunadım yürüyen askerler veya bir klakson sesi,asma bir köprüyü SALINIM hareketlerine zorluyor sonra da köprü bir hallaç pamuğu gibi atılıyor...Bunu yapan da minicik bir klakson.Hani bir çocuğun çaldığı düdük,borazan gibi minik bir şey.Çalan da İsrafil,üfleyen İsrafil melek...Fakat o ÖZTİTREŞİM, evren denen koca bardağa "Parçak=Dalgacık" eşdeğerliliğini hatırlatınca...Klakson köprüyü, soprano kristal bardağı ve İsrafil ise EVRENİ darmadağın ediyor.Bu o güne kadar başımıza gelmemiş bir VAK'A böyle bir şeyin ilk kez başımıza gelmesine de V A K I A denmektedir (Yani evren her haftada bir bardak gibi kırılmıyor ya).
İşte üç kelime de burada...Vakıa-indi-çıktı,yani DALGA mekaniği,evrenin parçacık iken DALGACIK durumuna geçeceğini söylüyor (Her ayetin 7 anlamı var ya,mesela bundan sonraki anlamı da protonun sabit olmadığını,yarıömrü olduğunu ve parçalanacağını söylüyor).
Bir de Yecüc-Mecüc içiçe bırakılması ve HER TEPEDEN dünyaya akmaları ile ilgili ayetleri hatırlarsak iki türlü DALGA mekaniği olduğunu anlıyoruz:
1. Vakıa türü=Bunlar küresel SES ve havuza atılan dalgalar gibi kasılıp gevşerler
2. Dağların bulut gibi geçmesi, Yecüc-Mecüc'ün birbiri içinde bırakılıp her tepeden ve vadiden akmaları vb. Buna da transversal=ENİNE dalga ya da elektromagnetik dalga özelliği diyoruz.
Böylece Vakıa bize küresel (Dikine) dalgaları anlatıyor.Bunların sıkışıp gevşediğini anlatıyor ve Kıyamet'in bir SES-ötesi ses olduğunu anlatıyor.İşte Vakıa suresinin ilk ayetindeki üç kelimenin sırrı bu...(Aynı zamanda biliyorsunuz Ad ve Semud gibi kavimleri de bir sesötesi ses ile bir burkhan (Fırtına deniyor)yok etmiyor mu???Aslında yabancı dillerde karşılığı Turbilance=Türbilans demek...)
Sağlıcakla kalınız...
Merhaba,
Bir ses dalgası koskoca EVRENİ DARMANDAĞIN eder mi....EVET...Nasıl mı bakalım nasıl...;
VAKIA
1. İza veka'atilvaki'atu.
1. o vakıa (kıyamet) bir koptu mu,
2. Leyse livak'atiha kazibetun.
2. onun oluşuna yalan diyen dil olmaz.
3. Hafıdatun rafi'tun.
3. İndirir, bindirir.
Sahya = Fonon
Sayha supersonic ses demek.Bu sesin havaya ihtiyaç duymadan büyük bir enerji birikimi yaparak havasız ortamda (Uzay-zamanda) yürütülmesi birimidir.Fonon'un havaya ihtiyacı yoktur.Yani gazları sıkıştırıp gevşettirmez.Fonon,doğrudan UZAY-ZAMANI kasıp-gevşetir.Hani uzay zaman küreydi ya? Yani eğriydi...İki tip eğriliği vardır ki,fonon iki tipi de CEBREN oluşturur.Birincisi küre gibi konveks dışarlak uzay (Gevşeme) öteki izleyen hali ise içerlek semer gibi uzay (Riemann uzayı ile Konkav olan ve eyer biçimindeki öteki çukur uzaya da Lobatchewsky uzayı dendiğini anımsayalım) .
Fonon şudur: Ses dalgası hava ort***** ihtiyaç duyar.Burada fonon yoktur, kulağımızdaki sinir uçlarına gelen bir dizi titreşim vardır.Duymayabiliriz de...Ancak FONON (Phoneon) öyle değil: Ağzımızdan çıkan HER SÖZ istisnasız olarak GÖKKUBBE denen bir devasa teleskopta odakta (Kiramen katibinde) toplanıyor.Hiç bir söz kaybolmuyor.Bunu çıkıp da uzayda aramayınız...O gideceği yeri biliyor.Allah'ımızın adı HABİRÜ haberdar olan, haberdar eden anlamında...O bir SATELİT gibidir.Her sesi Seriul-Hısab duyar (Semi) ve ilgili abonelere linkler (Kiramen katiplerine).Fonon sanki enfrasonik ya da ultrasonik bir SES FOTONU gibi davranır.
Yaşayalım da görelim: Ses bile kuantlaşıyormuş...Üstelik ahırette bir de vücudumuz konuşacak...Ben bir Hırsız isem,orada da inkar edersem.Elim konuşacak: "Ya rabbi kulun yalan söylüyor,beni kullanarak,milletin parasını hortumladı" diyecek..Bilin bakalım nasıl diyecek????
Ahırette (Mahşerde) HAVA yoktur.Nasıl konşulur acaba?FONONLA.Sesin şu özelliği vardır. Belli bir yere kadar şiddetini yitirir ve duyulmaz olur (16 ila 20 bin Hertz'den ötesini bilemeyiz).Işık da öyle...ışık demek E=hV (Planck sabiti çarpı dalgaboyu).Bu fotonun tanımı.Işık bir sokak lambasından uzaklaşıldıkça görünmez olur ama E=2hV biçiminde yazarsanız adı LASER olur,onbinlerce km öteye hiç dağılmadan noktasal olarak ve tek bir dalgaboyunda gidiverir.FOTON böyle.Ya Fonon? O da böyle...
Kohorent bir FONON aradaki mesafe ne olursa olsun,hiç dağılmadan ve havaya ihtiyaç duymadan istenilen yüzmilyarlarca km. öteye gider.Ahıreti anlatıyorum...Ve sorumu yineliyorum:
El-Ayak ve organlarımız nasıl konuşacak? Azalarımız konuştuğunda bize ŞAHİT olacakları için zaten duymak ZORUNDAYIZ.Telepati ise bireyseldir (Özel telefon gibidir, iki üç kişi arasında bir konferans ötesine geçemez yani toplu bir telepatide PARAZİT yüzünden hiçbirşey anlaşılamaz.
Bir klakson Boğaziçi köprüsünü yıkabilir.FONON da EVRENİ yıkabilir. Şimdi olayı ters çevirelim: Köprü de tersinerek KLAKSON olarak “K o n u ş a b i l i r”.Soprano frekansı yakaladı ve koca operadaki çok uzaktaki bir bardağı kırdı,ya da tersine BARDAK Soprano'yu konuşturdu.Elimiz ayağımız üyelerimiz burada SOPRANO durumunda,biz ise BARDAK durumundayız.
Kıyamet İKİNCİ SUR üflenmesindedir.Bir maddenin (Parçacığın)öztitreşimini yakalayan DALGACIK yani SES SAYHASI uzaktaki bir bardağı kırıyor ya da uygunadım yürüyen askerler veya bir klakson sesi,asma bir köprüyü SALINIM hareketlerine zorluyor sonra da köprü bir hallaç pamuğu gibi atılıyor...Bunu yapan da minicik bir klakson.Hani bir çocuğun çaldığı düdük,borazan gibi minik bir şey.Çalan da İsrafil,üfleyen İsrafil melek...Fakat o ÖZTİTREŞİM, evren denen koca bardağa "Parçak=Dalgacık" eşdeğerliliğini hatırlatınca...Klakson köprüyü, soprano kristal bardağı ve İsrafil ise EVRENİ darmadağın ediyor.Bu o güne kadar başımıza gelmemiş bir VAK'A böyle bir şeyin ilk kez başımıza gelmesine de V A K I A denmektedir (Yani evren her haftada bir bardak gibi kırılmıyor ya).
İşte üç kelime de burada...Vakıa-indi-çıktı,yani DALGA mekaniği,evrenin parçacık iken DALGACIK durumuna geçeceğini söylüyor (Her ayetin 7 anlamı var ya,mesela bundan sonraki anlamı da protonun sabit olmadığını,yarıömrü olduğunu ve parçalanacağını söylüyor).
Bir de Yecüc-Mecüc içiçe bırakılması ve HER TEPEDEN dünyaya akmaları ile ilgili ayetleri hatırlarsak iki türlü DALGA mekaniği olduğunu anlıyoruz:
1. Vakıa türü=Bunlar küresel SES ve havuza atılan dalgalar gibi kasılıp gevşerler
2. Dağların bulut gibi geçmesi, Yecüc-Mecüc'ün birbiri içinde bırakılıp her tepeden ve vadiden akmaları vb. Buna da transversal=ENİNE dalga ya da elektromagnetik dalga özelliği diyoruz.
Böylece Vakıa bize küresel (Dikine) dalgaları anlatıyor.Bunların sıkışıp gevşediğini anlatıyor ve Kıyamet'in bir SES-ötesi ses olduğunu anlatıyor.İşte Vakıa suresinin ilk ayetindeki üç kelimenin sırrı bu...(Aynı zamanda biliyorsunuz Ad ve Semud gibi kavimleri de bir sesötesi ses ile bir burkhan (Fırtına deniyor)yok etmiyor mu???Aslında yabancı dillerde karşılığı Turbilance=Türbilans demek...)
Sağlıcakla kalınız...