Selam!
OKUYUCU SORULARI-27 CEBRAÎL (Aleyhisselâm) VAHYİ KİMDEN ALIYORDU
EBUBEKİR SİFİL-II
..............................
- Ya Muhammed! Ben de hayret ettim; vahyi Allahu Teala'dan alıp bana söyleyen de sensin.
Burada benden alıp halka söyleyen de sensin dedi."
Cevap
Son zamanlarda sıklıkla sorulan bir rivayet bu.
Soru metninde rivayetin Râmûzu'l-Ahâdîs'te geçtiği ima ediliyor.
Ancak mezkûr rivayeti ne bu eserde, ne de elimdeki diğer kaynaklarda bulabildim.
Ebubekir Sifil hocanin sozlerine devam edelim;
Bu rivayetle ilgili olarak ulaşabildiğim
tek bilgi,
Muhammed Abduh el-Bürhânî'nin Tebrietu'z-Zimme fî Nushi'l-Ümme adlı kitapta yer verdiği nakil.
Ancak
rivayet bu eserde, okuyucu sorusunda zikredilenden farklı bir şekilde ve daha uzunca yer alıyor.
Buna göre Cebrail (a.s), Efendimiz (s.a.v)'in, Câbir b. Abdillah (r.a)'a hitaben,
"Allah'ın yarattığı ilk şey, senin peygamberinin nurudur ey Câbir"
şeklindeki sözünü hayretle karşılayınca ona kaç yaşında olduğunu sonar. O şöyle cevap verir:
"Bilmiyorum ey Allah'ın Resulü. Ancak (bildiğim şu ki), dördüncü perdede,
70 bin yılda bir kere doğan bir yıldız var ve ben o yıldızı 70 bin kere gördüm."
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v),
"Rabbimin izzetine yemin olsun ki, işte ben o yıldızım" buyurur.(!?)
Daha sonra Cebrail (a.s)'a, vahyi nereden getirdiğini sorar. O,
"Göklerin herhangi bir köşesindeyken zil sesi duyar ve hemen Beyt-i Ma'mur'a gider,
vahyi oradan alır,
(götürmem gereken) resul veya nebiye götürürüm" diye cevap verir.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) ona,
"Şimdi Beyt-i Ma'mur'a git ve benim nesebimi zikret" der.
Cebrail (a.s) derhal gider ve
"Muhammed (s.a.v) b. Abdillah b. Abdilmuttalib..." diye Efendimiz (s.a.v)'in nesebini sıralamaya başlar.
Bunun üzerine, daha önce Cebrail (a.s)'a hiç açılmamış olan Beyt-i Ma'mur açılır. Cebrail (a.s), içeride Efendimiz (s.a.v)'i görür.
Şaşırır ve hemen yeryüzüne döner. Döndüğünde Efendimiz (s.a.v)'i, bıraktığı gibi, Câbir (r.a)'le birlikte oturuyor halde bulur.
Bunun üzerine Cerail (a.s) tekrar olağanüstü bir hızla Beyt-i Ma'mur'a gitti. Resulullah (s.a.v)'ı yine orada buldu.
Tekrar aynı şekilde yeryüzüne indi. Resulullah (s.a.v) ve Câbir (r.a) yine aynı yerde ve aynı şekilde oturuyorlardı.
Bunun üzerine Câbir (r.a)'e, Efendimiz (s.a.v)'in onun yanından herhangi bir şekilde ayrılıp ayrılmadığını sordu.
O, Efendimiz (s.a.v)'in oradan hiç ayrılmadığını söyledi.
Bu defa Cebrail (a.s) şaşkın bir vaziyette Efendimiz (s.a.v)'e dönerek
- "Ey Allah'ın Resulü! Eğer vahiy senden çıkıp yine sana geliyorsa ben arada niçin yoruluyorum? diye sordu.
Efendimiz (s.a.v) şöyle cevap verdi:
- Teşri içir ey kardeşim Cebrail!
..............?
Bu rivayeti naklettikten sonra Muhammed Osman Abduh el-Bürhânî şöyle diyor:
-Eğer vahiy Cebrail (a.s) tarafından Allah Teala'dan alınıp Efendimiz (s.a.v)'e getiriliyor olsaydı,
kelime-i tevhidin anlamı bozulurdu.(!?)
Zira o zaman "Lâ ilâhe illallâh Muhammedun Resulullâh" değil,
"Lâilâhe illallâh Muhammedun Resulu Resulillâh"dememiz gerekirdi.
(Allah'tan başka ilah yoktur; Muhammed O'nun resulüdür)
(Allah'tan başka ilah yoktur; Muhammed O'nun resulünün resulüdür,elçisinin elçisidir)
Bu rivayeti bende mevcut :
-
zayıf ve uydurma hadisleri zikreden- kitaplarda bulamadığımı daha önce belirtmiştim.
İnternetten ulaşabildiğim kadarıyla bu kitap Mısır'da basılmış ve bir süre sonra yasaklanmış.
Burada naklettiklerim de yine internet üzerinden ulaştığım bilgilerden ibaret.
Kitabı birkaç koldan araştırıyoruz.
Elimize geldiğinde meseleyi(Internetteki rivayeti) aslından (Internetteki aslindan)
tahkik edip bu köşeden tekrar duyuracağım inşaallah.
Rivayet hakkında ulaşabildiğim bu malumat ne yazık ki
sened içermiyor.
Yani rivayeti kimlerin naklettiğini şu an için bilmiyoruz. Dolayısıyla sened kritiği yapma imkânımız şuan için yok.
Eğer bu haliyle bu rivayet, el-Bürhânî tarafından da senedsiz olarak nakledildiyse,
onun naklettiği kaynağa ulaşmak durumundayız.
el-Bürhânî sened zikrettiyse sened üzerinden bir şeyler söyleme imkânımız olacaktır.
Bu rivayetin herhangi bir senedine ulaşamasak bile,
doğrudan metninden hareketle şunları söylememiz mümkün:
1. Bu rivayete göre vahiy, Efendimiz (s.a.v)'den yine Efendimiz (s.av)'e geliyor.
Peki Efendimiz (s.a.v) Beyt-i Ma'mur'da vahyi nereden/kimden alıyor?
Eğer bir başka kaynaktan alıyorsa, yine arada bir aracı var demektir.
Yok doğrudan Allah Teala'dan alıyorsa
Kur'an'ın -mecazen- Cebrail (a.s)'ın sözü olduğu Kur'an'da zikredildiği halde
Efendimiz (s.a.v)'e izafesine herhangi bir ayette niçin rastlamıyoruz?
2. Rivayetin sonunda Cebrail (a.s)'ın aracılığının "teşri sebebiyle" olduğu söyleniyor. Bunun hiçbir anlamı yok.
Zira önemli olan vahyin esas kaynağı ise, aradaki elçilerin melek veya insan olması bir şeyi değiştirmez.
3. Eğer Efendimiz (s.a.v) vahyin Cebrail (a.s)'dan önceki kaynağı ise,
Cebrail (a.s) ilk vahiy getirdiğinde niçin O'nu sıkıp "Oku!" dediğinde "Ben okuma bilmem" diye cevap verdi?
4. Efendimiz vahyin Cebrail (a.s)'dan önceki kaynağı ise niçin kendisine vahiy geldiğinde
vahyin ağırlığından bir nevi baygınlık halinden kendinden geçiyordu?
5. Bu rivayet belli ki Efendimiz (s.a.v)'in kadr-ü kıymetini yüceltmek (!) için tedavüle sokulmuş.
Oysa Efendimiz (s.a.v) böyle şeylerle tebcil edilmeye muhtaç değildir. O'nun indallahtaki kadr-ü kıymeti zaten yücedir.
Sorular ve itirazlar çoğaltılabilir. Ama zikrettiklerimizden de kolayca anlaşılacağı gibi yaratılış,
vahyin mahiyeti ve kaynağı, peygamberlik, tebliğ... gibi son derece önemli konulara taalluku bulunan
ve kendisine inananı bu konularda tehlikeli yerlere sevk edecek bir muhtevaya sahip olan
bu rivayet uydurmadır.
Vallahu a'lem.
Devam edecek..........