SÜLEYMAN PEYGAMBER'İN HİKÂYESİ / NİZAMÎ
1010:
Süleyman Peygamber, bir gün saltanat işlerini bitirmiş,
havalarda gezen tahtını Tanrı erenlerinden birine doğru
yöneltmişti.
Gök kubbe altında havalanan tahtı bir ova yolunu tuttu.
Çölde bir çiftçiye rastlayınca gönlünde bir nevî tazelik
duydu.
Çiftçi, kulübesinden alarak getirdiği ekinlerin bir kısmını
tarlasına saçıyor, her yana tohum atıyordu.
Ektiği tohumların her danesinden bir başak filizlenmişti.
1015:
Köylünün emeği ile yeşillenmiş tohumların manzarası,
Süleyman'a konuşma fırsatını verdi:
"Ey eşsiz ihtiyar!" dedi.
"Biraz cömert davran..
Madem ki bu kadar ekinin var, bunları yemeye bak..
Tuzağın yoksa boşa tane saçma..
Benim gibi kuşların dilinden de anlamıyorsun, bari
bu zahmetten vazgeç..
Elde belin yok ki ovanın toprağını kazasın, suyun
yok ki ektiğini yeşertesin..
Bırak şu boş savaşı!
Biz en sulak yerlere tohumu ektiğimiz halde,
ektiğimiz şeylerden ne biçebildik?
1020:
Sen bu çorak çöllerden ve bu kurak topraklardan
neler kazanabilirsin?"
İhtiyar cevap verdi:
"Sözlerimden incinme..
Ben su ve toprağın feyzinden bir şey beklemem,
benim kuru ile yaş ile de işim yok.
Emek benden, yetiştirmek Allah' tandır.
Benim suyum işte şu alnımdan çıkan ter,
belim ile sabanım tırnaklarımın ucudur.
Başımda memleket, saltanat kaygısı da yok.
Ömrüm oldukça bu ekin bana bol bol yetişir.
1025:
Bana, tek bir tanenin yedi yüz misli artacağı
müjdesi verilmiştir.
Tânede şeytanın ortaklığı yoktur,
bire yedi yüz verir.
Her şeyden önce sağlam tohum gerektir ki
başağın düğümü iyi çözülebilsin.."
Tanrı nurundan ışık alan gözler,
elbiseyi vücuda göre dikmesini bilirler.
Her eşek, İsa'nın yükünü çekemez,
her baş devlet işlerini kavrayamaz..
1030:
Bir gergedan filin boynunu koparır,
fakat karınca çekirgenin ayağından çekemez.
Deniz, içine boşanan yüzlerce ırmaktan ses çıkarmaz,
fakat ırmak bir sel suyu ile gürültü koparır.
Bu gök kubbe altında herkesin mertebesi
kendine göredir.
Devletlûlere meşakkat çekmek yaraşır.
Onlar ufak tefek ıstıraplardan şikâyet etmezler.
Her nefes, saz ahengi olmadığı gibi,
her kalb de Tanrı sırlarına gebe değildir.
Bu gerçeği tekrar etmiyeceğim,
çünkü çiğlik olur.
Zaten naz çekmek Nizamî'nin işidir..
BİR MOORTİP VERSİYONU..
devam edecek........
1010:
Süleyman Peygamber, bir gün saltanat işlerini bitirmiş,
havalarda gezen tahtını Tanrı erenlerinden birine doğru
yöneltmişti.
Gök kubbe altında havalanan tahtı bir ova yolunu tuttu.
Çölde bir çiftçiye rastlayınca gönlünde bir nevî tazelik
duydu.
Çiftçi, kulübesinden alarak getirdiği ekinlerin bir kısmını
tarlasına saçıyor, her yana tohum atıyordu.
Ektiği tohumların her danesinden bir başak filizlenmişti.
1015:
Köylünün emeği ile yeşillenmiş tohumların manzarası,
Süleyman'a konuşma fırsatını verdi:
"Ey eşsiz ihtiyar!" dedi.
"Biraz cömert davran..
Madem ki bu kadar ekinin var, bunları yemeye bak..
Tuzağın yoksa boşa tane saçma..
Benim gibi kuşların dilinden de anlamıyorsun, bari
bu zahmetten vazgeç..
Elde belin yok ki ovanın toprağını kazasın, suyun
yok ki ektiğini yeşertesin..
Bırak şu boş savaşı!
Biz en sulak yerlere tohumu ektiğimiz halde,
ektiğimiz şeylerden ne biçebildik?
1020:
Sen bu çorak çöllerden ve bu kurak topraklardan
neler kazanabilirsin?"
İhtiyar cevap verdi:
"Sözlerimden incinme..
Ben su ve toprağın feyzinden bir şey beklemem,
benim kuru ile yaş ile de işim yok.
Emek benden, yetiştirmek Allah' tandır.
Benim suyum işte şu alnımdan çıkan ter,
belim ile sabanım tırnaklarımın ucudur.
Başımda memleket, saltanat kaygısı da yok.
Ömrüm oldukça bu ekin bana bol bol yetişir.
1025:
Bana, tek bir tanenin yedi yüz misli artacağı
müjdesi verilmiştir.
Tânede şeytanın ortaklığı yoktur,
bire yedi yüz verir.
Her şeyden önce sağlam tohum gerektir ki
başağın düğümü iyi çözülebilsin.."
Tanrı nurundan ışık alan gözler,
elbiseyi vücuda göre dikmesini bilirler.
Her eşek, İsa'nın yükünü çekemez,
her baş devlet işlerini kavrayamaz..
1030:
Bir gergedan filin boynunu koparır,
fakat karınca çekirgenin ayağından çekemez.
Deniz, içine boşanan yüzlerce ırmaktan ses çıkarmaz,
fakat ırmak bir sel suyu ile gürültü koparır.
Bu gök kubbe altında herkesin mertebesi
kendine göredir.
Devletlûlere meşakkat çekmek yaraşır.
Onlar ufak tefek ıstıraplardan şikâyet etmezler.
Her nefes, saz ahengi olmadığı gibi,
her kalb de Tanrı sırlarına gebe değildir.
Bu gerçeği tekrar etmiyeceğim,
çünkü çiğlik olur.
Zaten naz çekmek Nizamî'nin işidir..
BİR MOORTİP VERSİYONU..
devam edecek........