!!!ALINTI!!! Buda bir başka görüş
KABIR HAYATI VAR MI?
GIRIS
Kabir Hayati var mi? Sorusu ilk duyuldugunda akla gelebilecek baska sorular vardir. Bu sorularin basinda “tabi vardir bize bugüne kadar hep böyle ögretildi ne yapilmak isteniyor bu soruyla?” gibi bir soru sorulabilir. Ya da “bu tür meseleler bize ne fayda saglayacak? Olsa ne olur olmasa ne olur? “gibi samimi ama ihmalkar bir soruda sorulabilir. Ancak birinci soruya verilecek cevap, hiç süphesiz inanç ilkelerimizin kesin olmayan zanni rivayetlerle belirlenemeyecegi, gaybi konularda kulaktan dolma bilgilerle görüs sahibi olamayacagimizi belirtmek olacaktir. Ikinci yaklasima ise bu tür Kur’an disi inançlara gösterilecek müsamahanin insanlarin din anlayislarindaki erozyonu ve bulanikligi görmezlikten gelmek anl***** geldigini söylemek yeterli olacaktir. Hayatimizin ve diger dünya hayatimizin seyrini belirleyen yegane rehber Kur’an-i Kerim olmalidir. Ahiret inancimizi da sekillendiren temel kaynagimiz Allah tarafindan korunan Furkan olan Kur’an’dir... Öncelikle Dini algilama metodumuzu Rabbimizin istedigi ve Son Rasul Sevgili peygamberimizin uyguladigi tarzda netlestirmeli ve bu usul birlikteliginden sonra Sorulara cevap aramaliyiz.
Apaçik olarak anlasilsin diye bizlere gönderilen ( 2:75, 14:4, 43:3, 41:44) Kitabimiz Kur’an-i Kerim’de Hz. Peygamber (as)’in Gaybi bilemeyecegini (6:50), Ancak Rabbimizin bildirdigi ve Kur’an’inda kayitli tuttugu Gayb haberleri (Kissalar, kiyamet ani, Cennet cehennem vs.) nin Rasul’e bildirildigi Kur’ani bir gerçektir. (bknz. Kur’an 72:25-27, 28:4-6, 12:3, 12:102-103, 21:45, 33:2) Resul’ün ancak Kur’an’a tabi oldugunu da (Bknz. Kur’an 4:105, 46:9, 10:15, 43:43) görmekteyiz.
GAYBI KONULARDA ÖLÇÜ
Itikad, Allah’in inanmamizi istedigi esaslar bütünüdür. Müslümanlar için, hak dinin temelini bildiren tek kaynak ise, “hakk’ul yakin” (kat’i, kesin bilgi) olan Kur’an’dir. Insanlar için Allah katindan indirilen Kur’an hem gaybi, hem dünyevi alanda bizlere itikadi ölçüler bildirir. Allah’i birlemek, Resullerine, kitaplarina, meleklerine ve ahiret gününe inanmak, Islam itikadinin esaslarini olusturur. (2:177) Itikadi esaslar veya Tevhid inanci, mutlak gayb alanini da, müsahade alanini da kusatir.
Itikadin gaybi alani, Rabbimizin bildirdigi disinda, mutlak bilgisizligi içerir. Zaten gayb, insan idraki ile algilanamayan ve bilgisine ulasilamayan alandir. Müminler Rabbimizin Kur’an’la bildirdigi mutlak gayb haberlerine iman ederler. (2:3) Kur’an’in insan sözü olmadigina, Allah katindan bildirildigine dair kesin itikadimiz, Kur’an’da geçen gayb haberlerine olan imanimizi da olusturur. O halde, mutlak Gayb konularinda haktan hiç bir sey ifade etmeyen zanni bilgi ve yorumlardan (10:36) kaçinmali, gaybla ilgili bilgilerimiz sadece Kur’an’la temellenmelidir.
Gaybi haberlere dayanan itikadimizin Kur’an’la sinirlandirilmasi, “subut-i kat’i” (sabitligi kesin) bir kaynak muhkemligi saglar. Kur’an’in tümü subut-i kat’i iken Kur’an disi hiçbir gayb haberi kesin sabitlik tasimaz. Gaybla ilgili hadis rivayetlerine gelince; bunlarin içerikleri bir yana; haber kesinligi itibariyle subut-i kat’ilik ölçüsüne ulasamazlar. Ahad veya meshur hadislerin hemen hemen hepsi sabit lafizlarla degil, mana üzere rivayet edilmislerdir. Kesinligi sabit olmayan bir söz rivayetinin ise aktarilmasi, ifade kesinligi tasimaz.
Kur’an’da gaybi haberlerin degerlendirilmesinde dikkat edilecek en önemli husus, gaybi bilgi içeren ayetlerin kesinligi olusudur. Gayb alaninda zan barindiran ve asla kesin olamayacak rivayetlerle itikad olusturulamaz. Gayb haberlerde mahiyetini bilemeyecegimiz konularda tartismamamiz gerekmektedir. Bu konuda Kur’an’la sabit olan Rasulullah’in tavrini örnek almaliyiz. (7:187)
Sahih hadis rivayetlerine dayanan gaybi bilgiler ise, ancak Kur’an’daki gayb haberlerinin bir tekrari veya daha basitlestirilmis bir anlatimi veya açiklamasi olabilir. Zira Gayb’in bilgisine muttali olan Rasulullah (as)’in Kur’an disi bir gayb haberini dinin temeli olarak bildirmesi düsünülemez. Bu baglamda “kiyametin zamani ve alametleri” “mehdinin zuhuru” “Kabir hayati” gibi gaybi haberleri bildiren rivayetler Kur’an’in kesin ayetleri göz önüne alindiginda sahih olamazlar. Müminler inançlarini yakin, kesinlik temeli üzerine dayandirmali, vehim ve zandan kaçinmali, gaybin mutlak alaniyla ilgili felsefi ve kelami tartismalara firsat vermemelidirler. Kur’an’la kayitli gaybi bilgiler disindaki tüm zanni bilgilerin kaynaklarini arastirmak ta bir zorunluluktur. Kur’an sonrasi Müslüman halklarin inançlarinda yer bulabilmis olan bu tip bilgilerin daha önceki kültür ve dinlerde olup olmadigi bilinmelidir.
ZERDÜSTLÜK’TE KABIR HAYATI INANCI VAR MI?
Aryan mitolojisini incelerken, hemen nihai büyük hesaplasmaya geçemeyiz. Bu mitolojide büyük hesaplasmadan Yani kiyametten önce ferdi hesaplasma duragi vardir. Birey olarak insanin, bilinen hayat sürecinin sona ermesi. Diger bir deyimle insanin ölümü ile baslayan ferdi hesaplasma süreci, Aryan-Zerdüst mitolojisinde degisik zaman dilimlerinde degisik sekillerde yorumlanmistir.
Zerdüstlerde ölüm son degildir. Buna göre insanlar öldüklerinde, ruhlarinin yeralti ülkesine dogru "seyahati" baslar. Gitmek durumundaki bu ülke, "ölümlü ilk insan" olan Yima'nin yönettigi yeralti kralligidir. Fakat ruhlarin bu kralliga seyahati hemen baslamadigi gibi kolay da degildir. Insanin ruhu (Urvan-Avdenak. Urvan teni sekillendiren, onun belli bir sekle girmesini saglayan ruhsal ögedir) ayristigi cesedin basindan, üç gün boyunca ayrilmaz. Bu üç günlük süre ölünün asagiya dogru seyahatinde hayati öneme sahiptir. Çünkü bu süre boyunca seytani güçler tetikte beklemektedir. Bu savunmasiz ruha saldirmak için firsat kollamaktadir. Bunu önlemek için bütün is, ölünün geride kalan yakinlarina düsmektedir. Onlar bu süre boyunca mezari basinda aglasir, dua ederler Görüldügü üzere Kabir Hayati inanci Iran Cografyasinda etkin olan Zerdüstlük inanisinda mevcuttur.
EHL-I KITAB’DA KABIR HAYATI INANCI VAR MI?
“Senden önce de, kendilerine vahyettigimiz adamlar gönderdik. Bilmiyorsaniz Ehl-i Kitab’a Sorun”. 21:7 ayeti geregince Yüce Rabbimiz, Kur’an Ehli Müminlere Daha önceki Vahiy metinlerine de -Korunmus olan Son Vahyi Ölçüt edinerek- Bilgi Sahibi olmak için basvurulabilecegini belirtmistir. Ilginç olan nokta ise Ne Eski Ahidde ne de Yeni Ahidde Kabir azabiyla ilgili hiçbir inanis ve bilgi yer almamaktadir.
Allah’a karsi sorumlu olanlarin eylemlerinin O’nun tarafindan hatirlatilacak olmasina karsin (Malaki. 3:16 ; Esinlenme 20:12 ; Ibranilere Mek. 6:10); Incil’de, ölüm durumu süresince herhangi bir bilince sahip oldugumuzu gösteren hiçbir sey yoktur. Buna iliskin asagidaki açik ifadelerin aksini söylemek zordur:
"(Insaninki) nefes (ruh) çikip gider, kendisi topraga geri döner; ayni günde (anda) düsünceleri yok olur" (Mezmurlar 146:4).
"Ölüler hiçbir sey bilmezler…onlarin sevgisi, onlarin nefreti ve onlarin kiskançligi, simdi yok olmaktadir" (Vaiz 9: 5,6). "Ölüler diyarinda hikmet yoktur (Vaiz 9:10) - düsünce yok ve bundan ötürü bilinç yoktur.
Eyüp ölüm esnasinda, "sanki hiç olmamis gibi" oldugunu söyler (Eyub, 10:18). O, bizim dogmadan önce sahip oldugumuz ölümü; bosluk, bilinçsizlik ve varligin tümüyle yok olmasi olarak gördü.
Insan, hayvanlar gibi ölür (Vaiz 3:19). Eger insan bir yerlerde bilinçli olarak ölümde yasamayi sürdürürse, hayvanlarda da öyle olmalidir. Yine de hem Kitab-i Mukaddes ve hem de bilim, bu konuda sessiz kalmaktadir.
Tanri, "bizim toprak oldugumuzu animsar. Insana gelince, onun günleri ot gibidir: bir kir çiçegi gibi, öyle gelisir…sonra yok olur; ve onun yeri artik onu tanimaz" (Mezmurlar 103: 14-16).
Ölüm’ün, dogru olanlar için bile, tamamiyla bilinçsizlik oldugu; Allah’in kullarinin ömürlerinin uzun olmasina izin vermesi için defalarca yinelenen yalvarislari tarafindan da kanitlanir. Çünkü onlar; ölüm bir bilinçsizlik durumu oldugu için, ölümden sonra dua etmeye ve Tanriyi yüceltmeye muktedir olamayacaklarini bilmektedirler. Hezekiel (Isaya 38: 17-19) ve Davut (Mezmurlar 6: 4,5; 30:9 ; 39:13 ; 115:17 ) bunun iyi örnekleridir. Ölüm; hem iyiler ve hem de kötüler için bir uyku, bir istirahat olarak defalarca ifade edilir (Eyub 3:11,13,17 ; Daniel 12:13).
Tevrat ve Incil’e göre açikça Ölümün ve insanin özünün gerçek ögretisi, büyük bir huzur duygusu saglar. Bir kisinin yasaminin tüm acilari ve yaralanmalarindan sonra, mezar tam bir bosluk yeridir. Allah’in isteklerini bilmeyenler için bu bosluk Kiyamete kadar sürecektir. Kiyamete kadar ölüm sonrasi Dogal insan aklinin bos umutlari ve korkulari, gerçeklesmeyecek ya da tehdit olmayacaktir.
KELAMCILARIN GAYB OLAN KABIR HAYATI KONUSUNDAKI POLEMIKLERI:
Rabbimizin Dünya hayati ile Dirilis saati arasindaki süreyi belirten Berzah konusunda bir gayb haberi bildirmemesine Ne Geçmis vahiylerde ne de Elimizdeki Korunmus Vahiyde Kabir Azabina dair bilgiler bildirilmemesine ragmen Kelamcilar tarih boyunca bu konuda polemikler yapmaktan geri durmamislardir. Islam öncesi Arap mitolojisi ve cahiliyye etkisiyle rivayetler seklinde canlandirilan Kabirlerde yasamin oldugu görüsü (Enkarnasyon) ve bazi Son dönem yorumcularinin (Süleyman Ates ve Y. Nuri Öztürk gibi) Ölümden sonra tekrar bedenlenme (Reenkarnasyon) iddialarini ortaya koyduklarini görmekteyiz. Tarihte Ruhlarin öldükten yasadiklari inanci öylesine ileriye vardirilmistir ki Ruhlarin toplandigi yerleri konusunda ortaya atilan görüsler olmustur. Ruhlar Ibn-i Kayyim’a göre iyi olanlari Adem (as)’in saginda kötü olanlari solunda oturmaktadirlar(!) Cahiliyye döneminde bulunan ruhlarin öldükten sonra kuslara dönüstügü inanci da rivayet formuna sokularak yasatilmistir. Kelamcilar Kabir azabinin mahiyeti konusunda da ilginç yaklasimlara sahiptirler. Bir görüse göre Kabirde bütün beden degil kalbin bir parçasi diriltilecektir. Sadece Kafirler Kabir azabi görecek diyenler oldugu gibi mümin günahkarlara da azab edilecegini söyleyenler de vardir. Ismail Hakki Bursevi’nin anlattigina göre Vefat eden Kelam Imami Ömer Nesefi’yi bir adam rüyasinda görmüs, Ona kendisinin kabir sualinin nasil geçtigini sormustur. Nesefi de, kabirde kendisine gelen meleklere bir siir(!) ile cevap verdigini söylemistir. Adam da bu siiri uyandiginda ezberlemistir(!). Müslüman münker nekir kurbanlarinin azab sürelerinin sinirli, kafirlerin ise kiyamete kadar azab görecekleri de nasil oluyorsa kelamcilar tarafindan bilinebilmektedir. Bir kisim kelamci azabin hemen defin aninda oldugunu söylemekte bir kismi ise kiyamete yakin bir zamanda olacagini söylemektedir. Karin agrisindan ölenlerin ya da Cuma gecesi veya Cuma günü ölenlerin kabir azabi görmeyecekleri bile rivayetler getirilerek söylenmistir.
Evet. Sorumuza geri dönelim. Kabir Hayati var midir? Varsa dayanaklari nedir? Rabbimiz Yaratilis öncesi ve yaratilis anini, bu dünyayi ve kiyamet gününü ardindan da Ahiret hayatini ayrintili sekilde anlatirken neden Kabir hayatini anlatmaz? Oysa Allah ayrintili bir biçimde Kitabini açiklayandir: (16:89; Ayrica bkz. 5:3, 6:38, 12:111, 16:89, 18:54, 30:8) Kur’an kendi kendini tefsir eden bir kitaptir (25:33 Ayrica bknz: 101:1, 104:1), 90:11-20)
Kabir Hayati ve Azabi inanislarinin kökenlerini Üç ana baslik altinda siralayabiliriz:
1. Halk arasinda Kabir Hayati anlayisinin mantigi:Ruh-Beden ayriligi....
2. Cahiliyye etkisi
3. Kitleleri korkutmak için uydurulan hadis rivayetleri
Ruh-Beden Ayriligi Düsüncesini Kur’an Onayliyor mu?
Ruh-Beden ayriligina inanisini Platon temellendirmistir. Bu inanisa göre Ruh bedenden farkli bir biçimde Bedenden önce yaratilmistir. Ve Beden öldükten sonra da yasamaya devam eder. Ancak Kur’an her zaman Ruh ve Bedeni ayrilmaz bir bütün olarak zikreder. Kur’an’da Halk arasindaki tanimlanan Ruh kavr***** da rastlamamaktayiz. Ruh Kur’an’da Cebrail (as), Vahiy ve Allahin verdigi canliligi tanimlayan bir kavramdir. (bknz. 17:82-89, 42:52, 97:4)
Kur’an’da Ruh:
Ruh kelimesi özel anlamda 3 farkli sekilde kullanilmistir ki Rabbimiz her türlü kullanimda da mütesabih olarak Ruhu kullanmistir. Dolayisiyla kavramin gerçek mahiyeti insan idrakinin disindadir.
1-Ilahi Mesajin Kendisi, Sözlü ya da Yazili Vahiy: 42:52, 40:15, 16:2, 17:82-89, 2:87, 2:252, 5:110, 58:22)
2-Ilahi Mesaji ileten Melek Cebrail: 26:192-3 16:105, 19:17)
3-Allah’in Emirleri, Allahin emri ile olusan canlilik birbaska deyisle Yasamsal Vahiy, Ilahi Hayat Enerjisi (15:29, 38:72, 32:7-9)
Kur’an’da Nefs:
1-Kur’an’da Nefis yani bir bütün olarak insan:
Nefs kavramiyla Rabbimiz bilinçli, arzulari kuvvetli ve zayif yönleri olan bir bütün olarak Insani tanimlar.
Lütfen Bakiniz Kur’an 6:151, 2:72, 4:29, 5:32, 17:33, 18:74, 20:40, 28:18,23
2:286, 2:233, 4:83, 6:152, 7:43, 65:7
Ruh ve Beden “Ben”i yani Nefsi olusturur. Ve Bütün nefisler ölümü tadacaktir...
2-Cins (Insan Türü) olarak Nefs:
4:1. “Ey Insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan..” Ayrica bakiniz. 9:128, 3:163 30:21
3- Zihin ve Düsünce (Bilinç) Olarak Nefs: 2:235, 12:18, 8:72, 4:63, 27:74
Sorular, Sorular, Sorular...
Ayrica burada karsilasilan ikinci çeliski ise Kabirde Ruha mi Bedene mi azab edilecektir? Kiyamet günü sorgulanacak insan neden daha önce sorguya alinacaktir? Hangi sorular sorulacaktir? Sünnilere göre kendi mezhepleri, Siilere göre Ehl-i Beyt’e inanip inanmadigi bile sorulacaktir? Imamlar niye cenazeye egilip kopya verirler?
1-Ölüye Kopya var mi!?
Bilinmektedir ki ölüye verilen telkin bid’attir. Dinde yeri olmayan bir uydurmadir. Bu konuda delil olarak getirilen rivayet, Ibn-i Kayyim “Zad’ul Mead” isimli eserinde belirttigi gibi uydurmadir. Imam Nevevi de ayni görüstedir. Rasulün bu konudaki uygulamasi cenazenin defni sirasinda canlilara yapilan bir uyaridan ibarettir. Yani Ölümün dirilere nasihat olarak hatirlatilmasidir.
2-Kabir Azabi Ilk insanlarla Kiyamete yakin ölen insanlar arsinda adaletsizlik degil mi?
Hz. Adem (as) ile baslayan insanlik tarihi, kiyametin kopmasi ile son bulacagina göre binlerce yil önce ölen günahkar biri kiyametin kopacagi güne kadar azap görecekken, kiyametin kopmasina yakin ya da çok az bir zaman kala- örnegin bir gün önce- ölen birisi, hiçbir kabir azabi görmeyecektir. Yani birisi binlerce belki de on binlerce yil kabir azabi görecekken; kimileri de bir gün ya da daha az azap görecektir. Bu adaletsizlik olmaz mi? Allah hiç böyle haksizlik yapar mi?
3-Kabir’de Azap olacaksa cesedi kabirde olmayanlar ne olacak?
Kabir azabi ile ilgili hadis oldugu söylenen sözlere bakilirsa kabrin, insanin bir metre yer altinda gömüldügü yere dendigini görmekteyiz. Sayet kabir, insanlarin bir metre yer altinda gömülmesi ise, kabre konmayanlar kabir azabindan kurtulmus mu oluyorlar? Cesetleri yanginda yanarak kül olanlar, suda bogulup kaybolanlar, vahsi hayvanlara yem olanlar veya bunlara benzer nedenlerle kabre konmamis olanlar kabir azabi görmeyecekler mi? Veya baska inanç sahiplerinin (Budistler’de oldugu gibi) ölülerini yaktiklarini ve ölünün küllerini de suya serptiklerini/attiklarini biliyoruz. Sayet, kabir (mezar) azabi varsa bunlar kabre konmadiklarindan, azaptan kurtulmus mu oluyorlar? Eger kurtuluyorlarsa o zaman biz de kurtarmak için ölülerimizi yakmali degil miyiz?
KUR’AN BÜTÜNLÜGÜNDE INSANIN KABIR SÜRECI
Evet biraz Kur’an okuyalim;
Rahman Rahim Allah Adina;
16:21 Onlar cansiz, ölüdürler. Ne zaman dirileceklerine dair suurlari da yoktur.
Yukaridaki ayet-i kerime açikça bizlere ölülerin dirilis saatine yani kiyamete kadar suursuz bir halde bir yokluk içinde olacaklarini bildirmektedir. Suursuz bilinçsiz nefsimizin yani kisiligimizin kabirde sorgu suale çekilmesi düsünülebilir mi?
44:56- Orada, ilk ölümden baska bir ölüm tatmazlar.
Bu ayete göre eger insanlar kabirde diriltilirlerse iki defa ölümü tatmis olurlar ki bu, ayete terstir.
Ayrica Insanlar kabirde hesaba çekilirlerse ahiretteki hesaba çekilme, ahirette hesaba çekilirlerse kabirdeki hesaba çekilme gereksizdir. Eger kabirde de ahirette de hesaba çekilirlerse bir fiilden dolayi iki defa hesaba çekilmis olurlar ki bu da anlamsiz olur. Ancak Kur’an der ki sorgulanma ancak ahirettedir...
40:11- Onlar: "Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de suçlarimizi itiraf ettik, bir daha çikmaya yol var midir?" derler.
Yukaridaki ayet cehennemliklerin içlerinde bulunacaklari durumu tasvir etmektedir. Bu ayette iki defa ölümden ve iki defa diriltilmekten bahsedilmektedir. Bu ayet genel kabule göre su anlama gelir: anne rahmine düsmeden önceki yokluk durumu yani ölüm hali(1. Ölüm), Dogduktan sonraki diri halimiz(1.Dirilis) Ecelimizle ölmemiz (2. Ölüm) ve Kiyamet günü yeniden Diriltilmemiz. (2.Dirilis) Eger Kabir azabi olsaydi üç defa ölüm üç defa dirilis yasamamiz gerekirdi...
17:52. Sizi çagirdigi gün, O'na hamd ederek davetine
uyarsiniz ve kabirlerinizde pek az bir müddet kaldiginizi
sanirsiniz.
Yüce Rabbimiz bu olayi da uykuya benzetir. Nasil saatlerce uydugumuz halde zaman kavramini yitirip bir göz kirpmasi kadar uyudugumuzu saniriz. Benzer sekilde öldükten sonra diriltilinceye kadar bir yokluk yasariz.
6:60 O'dur, geceleyin sizi öldüren, gündüzün ne islediginizi bilen, belli yasam süresi dolsun diye gündüzleyin sizi dirilten... Sonra dönüsünüz O'nadir ve yaptiklarinizi size haber verecektir.
Yukaridaki ayette dikkati çeken diger bir nokta da Rabbimizin ancak Ahirette diriltildigimizde bizlere iyi ve kötü amellerimizi bildirecegidir. Bu bilgi asagidaki ayetlerle bütünlüklü olarak okundugunda daha bariz biçimde anlasilmaktadir. Ama Kabir hayati inanisinda bunun tam tersi bir durum söz konusudur. Kur’an okumaya devam edelim;
36:51. Sura üflenince, kabirlerinden Rablerine kosarak
çikarlar.
36:52 "Vay halimize" derler, "Yattigimiz yerden bizi kim kaldirdi? Bu, Rahman'in söz verdigi seydi. Demek elçiler dogru söylemisti."
Yukaridaki ayetlerde de büyük bir saskinlik ve pismanlik görülüyor. Ancak insanlar kabir azabi gibi bir ön hazirlik azabi çekseler hiç te sasirmazlardi inkar ettikleri seylerin gerçek olduguna!! Kur’an’a geri dönelim:
79:42 Senden kiyametin ne zaman gelip çatacagini sorarlar.
79:43 Onu bildirmek, (ey Muhammed) senin görevin degildir.
79:44 Onun bilgisi Rabbine aittir.
79:45 Sen sadece kiyametten korkani uyaransin.
79:46 Kiyameti gördükleri gün dünyada ancak bir aksam yahut bir kusluk vakti kadar kalmis olduklarini sanirlar.
Akla su soru geliyor. Akil almaz iskenceler geçiren biri için bir dakika bile yillar kadar geçmek bilmez bir süreyi ifade ettigi halde Rabbimiz bu dünyada insanlarin geçirdigi süreyi (Canli ve Cansiz olarak geçirdigimiz Dünya süresini) çok kisa bir süre olarak tasvir eder.
Bir de su ayete bakalim:
2:259 Yahut alti üstüne gelmis bir kasabaya ugrayan kimseyi görmedin mi? "Allah burayi ölümünden sonra acaba nasil diriltecek?" dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yil ölü birakti, sonra diriltti, "Ne kadar kaldin?" dedi, "Bir gün veya bir günden az kaldim" dedi, "Hayir yüz yil kaldin, yiyecegine içecegine bak, bozulmamis; esegine bak ve hem seni insanlar için bir ibret kilacagiz kemiklerine bak, onlari nasil birlestirip, sonra onlara et giydiriyoruz" dedi; bu ona apaçik belli olunca, "Artik Allah'in her seye Kadir olduguna inanmis bulunuyorum" dedi.
Ayette görüldügü gibi ölümü ve dirilisi merak eden sahis Allah tarafindan öldürülüyor ve tekrar diriltiliyor. Ne kadar kaldin sorusuna verdigi cevap ise gayet açik: Ne kadar kaldin?" dedi, "Bir gün veya bir günden az kaldim" dedi.
Vahye kulak vermeye devam edelim:
82:4. Kabirlerin içi disa çiktigi zaman,
82:5. Insanoglu, ne yaptigini ve ne yapmadigini görür.
Ama kabir azabi inancina göre kisi zaten daha kabirde ne yaptigini ne yapmadigini görmüs bundan dolayi azaba ya da mükafata tabi tutulmamis miydi?!
100:9-10. Insan, kabirlerde bulunanlarin çikarilacagi ve
kalplerde olanlarin ortaya konulacagi bir zamanin
gelecegini bilmez mi?
Ama kabir hayati inancina göre kalplerde olanlar bir sorgulama ile ortaya çikarilmiyor mu?
3:185. Her insan ölümü tadacaktir. Kiyamet günü,
ecirleriniz size mutlaka ödenecektir. Atesten
uzaklastirilip cennete sokulan kimse artik kurtulmustur.
Dünya hayati, zaten, sadece aldatici bir geçinmeden
ibarettir.
Kur’an ecirlerimizin kiyamet günü ödenecegini söylerken Kabir hayati inanisina göre ecirlerimizden dolayi kabrimizin cennet bahçelerinden bir bahçe olmasi ecirlerimizin kiyamet gününden önce ödenecegi anl***** gelmez mi? Bu Kur’an’in söylediginin zitti bir sonuç degil mi?
Kur’an’in bu ölüm kiyamet ve ahiretle ilgili tüm ayetlerinde hesabin ahirette verilecegi vurgulanirken yargisiz bir infazi andirircasina “ölmüs” bedene nasil sorguda bulunulur? Allah (cc)’in asagidaki ayetlerinde belirttigi gibi yok iken bizi bu dünyada ruh ve bedenimizle bir bütün olarak var edip bizi canli kilan Rabbimiz ayni sekilde bizi yaratmadan önceki halimize döndürüp öldürmektedir. Yani yokken var ettigi gibi Varken yok etmektedir. Ve yokluktan tekrar kiyamet günü var edecektir.
30:25. Gögün ve yerin O'nun buyrugu ile ayakta durmasi
O'nun varliginin belgelerindendir. Sonra sizi
kabirlerinizden bir çagirmaya görsün, hemen
çikiverirsiniz.
30:26. Göklerde ve yerde olanlar O'nundur; hepsi O'na
boyun egmistir.
30:27. Önce yaratan, ölümünden sonra tekrar dirilten
O'dur. Bu, O'nun icin daha kolaydir. Göklerde ve yerde
olan en üstün sifatlar O'nundur. O, güçlüdür, Hakimdir.
22:6-7. Bunlar, yalniz Allah'in gerçek oldugunu, ölüleri
dirilttigini, gücünün her seye yettigini, süphe götürmeyen
kiyamet saatinin gelecegini, Allah'in kabirlerde olani
diriltecegini gösterir.
Yukaridaki apaçik ayetler kabirde bir hayat olmadigini kabirlerde olanin kiyamet günü diriltilecegini söylüyorlar...
Bir de Kabir azabina delil olarak bulunabilen ve Kur’an Bütünlügünden Cimbizlanarak kelami polemklerde argüman olarak sunulmaya çalisilan Kur’an’daki tek ayete bakalim:
Mümin 40:45-46;
“Allah onu (kavminin) seytani tuzaklarindan korudu. Firavunun ailesi ise siddetli bir azabin pençesine düstü (öteki dünyadaki) ates (in ki o atese) sabah aksam rastgele sokulacaklar: Nitekim Son Saatin gelip çattigi Gün (Allah) “Firavun ailesini en siddetli azabin içine atin! (buyuracaktir). (Muhammed Esed Meali)
40:45. Allah o (muttaki) adami, kurmak istedikleri tuzaktan korudu.
Kötü azap Firavun'un adamlarini sardi.
40:46. Onlar, sabah aksam atese sunulurlar. Kiyamet
çattigi gün, "Firavun'un adamlarini azabin en agirina
sokun"denir. (Diyanet Meali)
Yukaridaki ayetteki azabin kiyamette olacagi anlami çikmaktadir. Ancak azap kiyamette verilmese de kabir azabina delil olamaz. Çünkü Kur’an ayetleri bir birini açiklar. Sabah-aksam tabiri Arapça’da süreklilik anlaminda kullanilir. 6:52. Sabah aksam, Rablerinin rizasini isteyerek O'na yalvaranlari kovma.” Ya da 18:28. “Sabah aksam Rablerinin rizasini dileyerek O'na yalvaranlarla beraber sen de sabret.” Ayetlerinde kullanildiklari gibi.
Ayrica Kafirler bu dünyada da azaba çarptirilirlar:
3:56-Ayriliga düstügünüz hususlarda aranizda
hükmedecegim. _inkar edenleri de dünya ve ahirette
siddetli azaba ugratacagim. Onlarin hiç yardimcilari
olmayacaktir."
9:55. Artik onlarin mallari ve çocuklari seni
imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatinda
azap etmek ve canlarinin inkarci olarak çikmasini ister.
9:74.Allah ve peygamberi bol nimetinden onlari zenginlestirdi
ve öç almaya kalktilar. Eger tevbe ederlerse iyiliklerine
olur; sayet yüz çevirirlerse, Allah onlari dünya ve
ahirette can yakici azaba ugratir.
9:85. Mallari ve çocuklari seni hayrete düsürmesin; Allah
bunlarla onlara dünyada azap etmek ve canlarinin inkarci
olarak çikmasini ister.
13:34. Onlara, dünya hayatinda azap vardir, ahiret azabi
ise daha çetindir. Allah'a karsi onlari bir koruyan da
yoktur.
Dolayisiyla Kabir azabina delil olabilecek Kur’an’daki tek ayet te Kur’an bütünlügünde diger ayetlerin açiklayiciligi ile anlasilmalidir.
Kur’an disi bir inanç olan Kabir hayatinda azap ya da mükafat inancina Kur’an öncesi Vahiy metinlerinde de rastlanmamaktadir. Muhtemelen Bu inanis, Islam inancinin Hz. Muhammed sonrasi genis cografyalara yayilma süreciyle beraber Tanisilan Iran inanislarindan etkilenme sonucu Müslümanlarin gündemine girmistir. Ayrica insanlari günahlardan sakindirmak için etkili bir korku araci olarak kullanilmistir. Çünkü avami yiginlari görmedigi ve gerçeklesmesi sonra olacak olan Kiyamet ve Ahiretle korkutmak ve uyarmaktansa her an hayatin içinde olan somut mezarlarda azap görülecegi inanci daha etkili olmaktadir. Ancak Gaybla ilgili zan barindiran bu tür inanislar dinin masallasmasina, bir korku sistemi olmasina yol açmaktadir. Dokuz tahta altinda yilanlarla bogusmak ve meleklerin demir topuzlari altinda parçalanmak tehdidi insanlara din diye sunulmaktadir. Yapilmasi gereken tek sey Inançlarin Rabbimizin Korudugu Kur’an’la belirlenmesidir.
DIPNOTLAR
1- 10:36 Onlarin çogu zanna uyarlar; gerçekte ise zan, hakikat karsisinda bir sey ifade etmez. Allah, yaptiklarini süphesiz bilir.
2- 7:187 Sana, kiyamet saatinin ne zaman gelip çatacagini soruyorlar, de ki: "Onu ancak Rabbim bilir, onun vaktini, O'ndan baska belirtecek yoktur. Göklerin ve yerin, agirligini kaldiramayacagi o saat, sizlere ansizin gelecektir." Sen sanki ögrenmissin gibi sana soruyorlar, de ki: "Onu bilmek ancak Allah'a mahsustur, ama insanlarin çogu bu gerçegi bilmezler. "
4- “Islami Kimlik: Ilkeler ve Hareket” Toplu Çalisma , Ekin Yayinlari 1996 Ist. Sf. 54-57
5-“Kitab-i Mukaddes” Türkçe Çevirisi, Kitab-i Mukaddes Sirketi 2000 Ist.
6- “ Yüce Kur’an’in Çagdas Tefsiri” Süleyman Ates, Yeni Ufuklar Nesriyat 6/118
“Kur’an’daki Islam” Y. Nuri Öztürk, Yeni Boyut Yay. Sf.313
7- “Ruh Beden Iliskisi Açisindan Insanin Bütünlügü Sorunu” Dr. Erkan Yar Ankara Okulu Yay. Sf 108
8- A.g.e, Alusi, Bulugul Ereb, 2/199, “Islam Öncesi Araplar ve Dinleri” Semsettin Günaltay Ankara Okulu Yay. Sf.66
9- A.g.e sf.127 “ el-Iktisad fi’l- Itikad” Imam Gazzali1110
10- A.g.e sf. 127“Serh’ul Akaid’in Nesefiyye”, Taftazani sf. 66
11- “Tefsiru Ruhu’l Beyan”, Ismail Hakki Bursevi, 4/392
12- “Ruh Beden Iliskisi Açisindan Insanin Bütünlügü Sorunu” Dr. Erkan Yar Ankara Okulu Yay sf.128 “Tenkihu’l Kelam fi Akaid-i Ehl-i Islam” Imam Harputi sf.319
13-A.g.e sf. 127
14-A.g.e sf.127 “ Kitab’ur Ruh” Ibn-i Kayyim, sf. 50
15- “Cem’ul Fevaid, Büyük Hadis Külliyati” Imam Rudani, 2K Yay. Cilt-1 sf. 397 (Karin Agrisi Hadisi: Hadis No:2651 Nesai ve Tirmizi. Cuma Günü Hadisi: Hadis No: 2652 Tirmizi)
“Bihar’ul Envar: c.6 sf.223’ten naklen “Ehl-i Beyt Mektebinde Temel Inançlar” Abdullah Turan Al-i Taha Yay. Sf. 489-490
16- “Kur’an Niçin Indirildi ?” Muhammed Ahmed Abdusselam, Fecr Yay. 1996 Ank. Sf. 71
17- “Hangi Islam?” Erhan Aktas, Anlam Yay.1996 Ank. Sf.170
18-A.g.e. sf.170