NECM SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Battığı zaman yıldıza andolsun;
2- Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.
3- O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
4- O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
5- Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.
6- (Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.
7- O, en yüksek bir ufuktaydı.
8- Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.
9- Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.
10- Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.
11- Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.
12- Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız?
13- Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.
14- Sidretü'l-Münteha'nın yanında.
15- Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır.
16- Sidreyi örten örtmekte iken,
17- Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
18- Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü.
19- Gördünüz mü-haber verin; Lat ve Uzza'yı.
20- Ve üçüncü (put) olan Menat'ı(n herhangi bir güçleri var mı)?
21- Erkek (evlat) sizin, dişi O'nun mu?
22- Eğer böyleyse, bu, çarpık bir paylaşma.
23- Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili 'hiçbir delil' indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir.
24- Yoksa insana 'her arzu edip dilekte bulunduğu' şey mi var?
25- İşte son da, ilk de (ahiret ve dünya) Allah'ındır.
26- Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri hiçbir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah'ın dileyip razı olduğu kimseye izin verdikten sonra başka.
27- Gerçek şu ki, ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar.
28- Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gerçekte zan, haktan yana hiçbir yarar sağlamaz.
29- Şu halde sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir.
30- İşte onların ilimden yana ulaşabildikleri (son sınır) budur. Şüphesiz, senin Rabbin; Kendi yolundan sapanı en iyi bilen O'dur ve hidayet bulanı da en iyi bilen O'dur.
31- Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır; öyle ki, kötülükte bulunanları, yaptıkları dolayısıyla cezalandırır, güzel davranışta bulunanları da daha güzeliyle ödüllendirir.
32- Ki onlar, ufak tefek günahlar dışında, günahın büyük olanından ve çirkin utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı daha iyi bilendir.
33- Şimdi, o yüz çevireni gördün mü?
34- Azıcık verdi ve gerisini kaya gibi sımsıkı elinde tuttu.
35- Gaybın ilmi onun yanında da o mu görüyor?
36- Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan kendisine haber verilmedi mi?
37- Ve vefa eden İbrahim'in (sahifelerinde) olan...
38- Doğrusu, hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez.
39- Şüphesiz insana kendi emeğinden başkası yoktur.
40- Şüphesiz kendi emeği (veya çabası) görülecektir.
41- Sonra ona en eksiksiz karşılık verilecektir.
42- Elbette son varış Rabbine olacaktır.
43- Doğrusu, güldüren ve ağlatan O'dur.
44- Doğrusu, öldüren ve dirilten O'dur.
45- Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur.
46- Bir damla sudan (döl yatağına) meni döküldüğü zaman.
47- Gerçek şu ki, diğer diriltme (yeniden neş'et) de O'na aittir.
48- Doğrusu, muhtaç olmaktan O kurtardı ve sermaye verip-hoşnut kıldı.
49- Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur.
50- Doğrusu, önce gelen Ad (halkın)ı O yıkıma uğrattı.
51- Semud'u da. Böylelikle (o halklardan kimseyi) bırakmadı.
52- Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar.
53- Altı üstüne gelen (Lut kavminin) şehirlerini de O yerin dibine geçirdi.
54- Böylece ona (o toplumun başına) sardırdığını sardırdı.
55- Öyleyse, Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe ediyorsun?
56- Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
57- O yaklaşmakta olan yaklaştı.
58- Onu Allah'ın dışında ortaya çıkaracak başka (hiçbir güç yoktur).
59- Şimdi siz, bu sözden mi şaşkınlığa düşüyorsunuz?
60- (Alayla) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
61- Ve şuursuzca baş kaldırıyorsunuz.
62- Hemen, Allah'a secde edin ve (yalnızca O'na) kulluk edin.
KAMER SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.
2- Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu,) Süregelen bir büyüdür" derler.
3- Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.'
4- Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
5- (Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.
6- Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün...
7- Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
8- Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün."
9- Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O 'baskı altına alınıp engellenmişti.'
10- Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al."
11- Biz de 'bardaktan boşanırcasına akan' bir su ile göğün kapılarını açtık.
12- Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.
13- Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
14- Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkar edilmiş-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere.
15- Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
16- Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?
17- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
18- Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
19- Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik.
20- İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.
21- Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
22- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
23- Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
24- Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz."
25- "Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır."
26- Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir.
27- Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret.
28- "Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun."
29- Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp 'hayvanı ayağından biçip yere devirdi.'
30- Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
31- Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.
32- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
33- Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
34- Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azaptan ayrı tuttuk onları seher vakti kurtardık;
35- Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
36- Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.
37- Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın."
38- Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi.
39- Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.
40- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
41- Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.
42- Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.
43- Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?
44- "Biz, 'birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan' bir toplumuz" mu diyorlar?
45- Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46- Daha doğrusu onlara va'dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, 'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır.
47- Hiç şüphesiz suçlular-günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.
48- Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek)
49- Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık.
50- Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca 'bir keredir.'
51- Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
52- Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır.
53- Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır.
54- Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
55- Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar.
RAHMAN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Rahman (olan Allah)
2- Kur'an'ı öğretti.
3- İnsanı yarattı.
4- Ona beyanı öğretti.
5- Güneş ve ay (belli) bir hesap iledir.
6- Bitki ve ağaç (O'na) secde etmektedirler.
7- Gökyüzü, Onu da yükseltti ve mizanı koydu.
8- Sakın mizanda 'haksızlık ve taşkınlık yapmayın.'
9- Tartıyı adaletle tutup-doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın.
10- Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar için alçalttı-koydu.
11- Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var.
12- Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler.
13- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
14- İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı.
15- Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı.
16- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
17- O, iki doğunun da Rabbidir, iki batının da Rabbidir.
18- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
19- Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.
20- İkisi arasında bir engel (berzah) vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler.
21- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
22- İkisinden de inci ve mercan çıkar.
23- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
24- Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler O'nundur.
25- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
26- (Yer) Üzerindeki herşey yok olucudur;
27- Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (Kendisi) baki kalacaktır.
28- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
29- Göklerde ve yerde olan ne varsa O'ndan ister. O, her gün bir iştedir.
30- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
31- Ey (yeryüzüne yükletilmiş) iki ağırlık (olan ins ve cin), yakında (ahirette hesabınızı görmek üzere) sizin için de vakit bulacağız.
32- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
33- Ey cin ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak 'üstün bir güç (sultan)' olmaksızın aşamazsınız.
34- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
35- İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup-başaramazsınız.'
36- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
37- Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;
38- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
39- İşte o gün, ne insana, ne cinne günahından sorulmaz.
40- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
41- (Çünkü o gün) Suçlu-günahkarlar, simalarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
42- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
43- İşte bu, suçlu-günahkarların kendisini yalanladıkları cehennemdir.
44- Onlar, kendisiyle alabildiğine kaynar hale getirilmiş su arasında dönüp-dolaşırlar.
45-Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
46- Rabbin makamından korkan kimse için ise iki cennet vardır.
47-Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
48- Çeşit çeşit 'inceliklere ve güzelliklere' (veya her türden sık ağaçlara) sahiptirler.
49- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
50- İkisinde de akmakta olan iki pınar vardır.
51- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
52- İkisinde de her meyveden iki çift vardır.
53- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
54- Astarları, ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır.
55- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
56- Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.
57- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
58- Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.
59- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
60- İhsanın karşılığı ihsandan başkası mıdır?
61- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
62- Bu-ikisinin ötesinde iki cennet daha var.
63- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
64- Alabildiğine yemyeşildirler.
65- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
66- İçlerinde durmaksızın fışkırıp-akan iki pınar vardır.
67- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
68- İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır.
69- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
70- Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.
71- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
72- Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar.
73- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
74- Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.
75- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
76- Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar.
77- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
78- Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne Yücedir.
VAKIA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Vakıa (kesin bir gerçek olan kıyamet) vuku bulduğu zaman,
2- Onun vukuuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur.
3- O aşağılatıcı, yücelticidir.
4- Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı,
5- Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,
6-Derken toz duman halinde dağılıp-savrulduğu,
7- Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;
8- İşte o "Ashab-ı Meymene", ne (kutludur o) "Ashab-ı Meymene".
9- "Ashab-ı Meş'eme" ne (mutsuz ve uğursuzdur o) "Ashab-ı Meş'eme".
10- Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.
11- İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.
12- Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde;
13- Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
14- Birazı da sonrakilerden.
15- 'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler.
16- Karşılıklı yaslanmışlardır.
17- Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;
18- Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler,
19- Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.
20- Arzulayıp-seçecekleri meyveler,
21- Canlarının çektiği kuş eti.
22- Ve iri gözlü huriler,
23- Sanki saklı inciler gibi;
24- Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);
25- Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler, ne günaha sokma.
26- Yalnızca bir söz (işitirler "Selam, selam."
27- "Ashab-ı Yemin", ne (kutludur o) "Ashab-ı Yemin."
28- Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları),
29- Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları,
30- Yayılıp-uzanmış gölgeler,
31- Durmaksızın akan su(lar);
32- Ve (daha) birçok meyveler arasında,
33- Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).
34- Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler).
35- Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.
36- Onları hep bakireler olarak kıldık,
37- Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,
38- "Ashab-ı Yemin" olanlar için.
39- (Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
40- Birçoğu da sonrakilerdendir.
41- "Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal."
42- Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,
43- Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
44- Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).
45- Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.
46- Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.
47- Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"
48- "Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?"
49- De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de."
50- "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
51- Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,
52- Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.
53- Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.
54- Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.
55- Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi gibi içeceksiniz.
56- İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.
57- Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?
58- Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü?
59- Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa Yaratıcı Biz miyiz?
60- Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir;
61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.
62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?
63- Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü?
64- Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz?
65- Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız.
66- (Şöyle de sızlanırdınız "Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık."
67- "Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık."
68- Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü?
69- Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz?
70- Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?
71- Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?
72- Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz?
73- Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem ihtiyacı olanlara bir meta kıldık.
74- Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
75- Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim.
76- Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.
77- Elbette bu, bir Kur'an-ı Kerim'dir.
78- Saklanmış-korunmuş bir Kitap'ta (yazılı)dır.
79- Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz.
80- Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
81- Şimdi siz bu sözü mü hor görüp-küçümsüyorsunuz?
82- Ve rızkınızı (Kur'an'dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?
83- Hele can boğaza gelip dayandığında,
84- Ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz,
85- Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz.
86- İşte o vakit, eğer ceza görmeyecek iseniz,
87- Eğer doğru söylüyorsanız, onu, (çıkmakta olan canı) geri çevirsenize.
88- Eğer o (ölecek kişi), yakın kılınan (mukarreb olan)lardan ise,
89- Bu durumda rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur).
90- Ve eğer "Ashab-ı Yemin"den ise,
91- Artık, "Ashab-ı Yemin"den selam sana.
92- Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise,
93- Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır.
94- Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da.
95- Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakku'l-Yakin).
96- Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
HADİD SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir.
3- O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, herşeyi bilendir.
4- Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O'dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir.
5- Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. (Sonunda bütün) işler Allah'a döndürülür.
6- Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar. O, göğüslerin özünde (saklı) olanı bilendir.
7- Allah'a ve Resûlü’ne iman edin. "Sizi kendilerinde halifeler kılıp harcama yetkisi verdiği' şeylerden infak edin. Artık sizden kim iman edip infak ederse, onlara büyük bir ecir vardır.
8- Size ne oluyor ki, elçi sizi Rabbinize iman etmeye çağırıp-dururken Allah'a iman etmiyorsunuz? Oysa O, sizden kesin bir söz almıştı. Eğer mü'min iseniz (inanıp sözünüzü gerçekleştirin).
9- Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir.
10- Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı va'detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
11- Allah'a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allah, bunu onun için kat kat arttırır. Onun için ‘kerim (üstün ve onurlu) bir ecir vardır.
12- O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.
13- O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.
14- (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu."
15- Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de.. Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir.
16- İman edenlerin, Allah'ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin 'saygı ve korku ile yumuşaması' zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı.
17- Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Şüphesiz Biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık.
18- Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve 'kerim (üstün ve onurlu)' olan ecir de onlarındır.
19- Allah'a ve O'nun Resûlü’ne iman edenler; işte onlar Rableri Katında sıddîklar ve şehidler (veya şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nurları vardır. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise; işte onlar da cehennem halkıdır.
20- Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.
21- Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) 'çaba gösterip-yarışın,' ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah'a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir.
22- Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır.
23- Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.
24- Ki onlar, cimrilik ederler ve insanlara cimriliği emr (tavsiye) ederler. Her kim yüz çevirirse, artık şüphesiz Allah, Ğaniy (hiçbir şeye muhtaç olmayan), Hamid (övülmeye layık olan) O'dur.
25- Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi'ne ve elçilerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır.
26- Andolsun, Biz Nuh'u ve İbrahim'i (elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve kitabı onların soylarında kıldık. Öyle iken, içlerinde hidayeti kabul edenler vardır, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
27- Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
28- Ey iman edenler, Allah'tan sakınıp-korkun ve O'nun elçisine iman edin, size Kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
29- Öyle ki, Kitap Ehli (Yahudi ve Hıristiyanlar) Allah'ın fazlından hiçbir şeye 'güç yetirip-sahip olmadıklarını' ve fazlın muhakkak Allah'ın elinde olduğunu, onu dilediğine verdiğini bilip-öğrensin. Allah, büyük fazl (üstün lütuf ve ihsan) sahibidir.
MÜCADELE SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Gerçekten Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan (kadın)ın sözünü işitti. Allah, aranızda geçen konuşmaları işitiyordu. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
2- Sizden kadınlarına "zıhar"da bulunanlar (bilsinler ki, kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlardır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah, çok affeden, çok bağışlayandır.
3- Kadınlarına "zıhar"da bulunanlar, sonra söylediklerinden geri dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah, yaptıklarınızı haber alandır.
4- Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allah'a ve O'nun Resûlü’ne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azap vardır.
5- Gerçekten Allah'a ve Resûlü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar, kendilerinden öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa Biz apaçık ayetler indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır.
6- Allah, hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah, onları (yaptıklarıyla bir bir) saymıştır; onlar ise onu unutmuşlardır. Allah, herşeye şahid olandır.
7- Allah'ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur; beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir.
8- 'Gizli toplantıların fısıldaşmalarından’ (kulis) men' edilip sonra men' edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygamber’e isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya." derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.
9- Ey iman edenler, kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız zaman, bundan böyle günah, düşmanlık ve Peygamber’e isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; birri (iyiliği) ve takvayı konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının.
10- Şüphesiz 'gizli toplantıların fısıldaşmaları' (kulis), iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan (ürünü olan işler)dandır. Oysa Allah'ın izni olmaksızın o, onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Şu halde mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.
11- Ey iman edenler, size meclislerde "Yer açın" dendiği zaman, yer açın; Allah size genişlik versin. Size: "Kalkın" denildiği zaman da kalkın. Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
12- Ey iman edenler, Peygambere gizli bir şey arzedeceğiniz zaman, gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet (buna imkan) bulamazsanız, artık şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
13- Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü? Çünkü yapmadınız, Allah sizin tevbelerinizi kabul etti. Şu halde namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a ve O'nun Resûlü’ne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
14- Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar.
15- Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötüdür.
16- Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allah'ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
17- Ne malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır.
18- Onların tümünü Allah'ın dirilteceği gün, sizlere yemin ettikleri gibi O'na da yemin edeceklerdir ve kendilerinin bir şey üzerine olduklarını sanacaklardır. Dikkat edin; gerçekten onlar, yalan söyleyenlerin ta kendileridir.
19- Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
20- Hiç şüphesiz Allah'a ve Resûlü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar; işte onlar, en çok zillete düşenler arasında olanlardır.
21- Allah, yazmıştır: "Andolsun, ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır.
22- Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir.
HAŞR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Kitap Ehlinden inkar edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Allah(ın azabı) da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın.
3- Eğer Allah, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada azaplandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır.
4- Bu, onların Allah'a ve O'nun Resûlü’ne 'başkaldırıp ayrılık çıkarmaları' dolayısıyladır. Kim Allah'a başkaldırıp-ayrılık çıkarırsa, muhakkak Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.
5- Hurma ağaçlarından her neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik bırakmışsanız, (bu) Allah'ın izniyledir ve fasık olanları alçaltması içindir.
6- Onlardan Allah'ın elçisine verdiği "fey'e" gelince, ki siz buna karşı (bunu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, herşeye güç yetirendir.
7- Allah'ın o (fethedilen) şehir halkından Resûlü’ne verdiği fey, Allah'a, Resûl’e, (ve Resûl’e) yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın. Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.
8- (Bundan başka bu mallar,) Hicret eden fakirleredir ki, onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) arayıp, Allah'a ve O'nun Resûlü’ne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından sürülüp-çıkarılmışlardır. İşte bunlar, sadık olanlar bunlardır.
9- Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.
10- Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin."
11- Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkar eden kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiçbir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar.
12- Andolsun, (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da, kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp-kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez.
13- Herhalde içlerinde 'dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından' siz, Allah'tan daha çetinsiniz. Bu, şüphesiz onların 'derin bir kavrayışa sahip olmamaları' dolayısıyla böyledir.
14- Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
15- Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, yaptıklarının sonucunu tadmışlardır. Onlara acı bir azap vardır.
16- Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkar et" dedi, inkar edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi.
17- Sonunda onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.
18- Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
19- Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir.
20- Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı 'umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.'
21- Şayet Biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz.
22- O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur.
23- O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir.
24- O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Battığı zaman yıldıza andolsun;
2- Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.
3- O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
4- O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
5- Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.
6- (Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.
7- O, en yüksek bir ufuktaydı.
8- Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.
9- Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.
10- Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.
11- Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.
12- Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız?
13- Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.
14- Sidretü'l-Münteha'nın yanında.
15- Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır.
16- Sidreyi örten örtmekte iken,
17- Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
18- Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü.
19- Gördünüz mü-haber verin; Lat ve Uzza'yı.
20- Ve üçüncü (put) olan Menat'ı(n herhangi bir güçleri var mı)?
21- Erkek (evlat) sizin, dişi O'nun mu?
22- Eğer böyleyse, bu, çarpık bir paylaşma.
23- Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili 'hiçbir delil' indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir.
24- Yoksa insana 'her arzu edip dilekte bulunduğu' şey mi var?
25- İşte son da, ilk de (ahiret ve dünya) Allah'ındır.
26- Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri hiçbir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah'ın dileyip razı olduğu kimseye izin verdikten sonra başka.
27- Gerçek şu ki, ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar.
28- Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gerçekte zan, haktan yana hiçbir yarar sağlamaz.
29- Şu halde sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir.
30- İşte onların ilimden yana ulaşabildikleri (son sınır) budur. Şüphesiz, senin Rabbin; Kendi yolundan sapanı en iyi bilen O'dur ve hidayet bulanı da en iyi bilen O'dur.
31- Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır; öyle ki, kötülükte bulunanları, yaptıkları dolayısıyla cezalandırır, güzel davranışta bulunanları da daha güzeliyle ödüllendirir.
32- Ki onlar, ufak tefek günahlar dışında, günahın büyük olanından ve çirkin utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı daha iyi bilendir.
33- Şimdi, o yüz çevireni gördün mü?
34- Azıcık verdi ve gerisini kaya gibi sımsıkı elinde tuttu.
35- Gaybın ilmi onun yanında da o mu görüyor?
36- Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan kendisine haber verilmedi mi?
37- Ve vefa eden İbrahim'in (sahifelerinde) olan...
38- Doğrusu, hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez.
39- Şüphesiz insana kendi emeğinden başkası yoktur.
40- Şüphesiz kendi emeği (veya çabası) görülecektir.
41- Sonra ona en eksiksiz karşılık verilecektir.
42- Elbette son varış Rabbine olacaktır.
43- Doğrusu, güldüren ve ağlatan O'dur.
44- Doğrusu, öldüren ve dirilten O'dur.
45- Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur.
46- Bir damla sudan (döl yatağına) meni döküldüğü zaman.
47- Gerçek şu ki, diğer diriltme (yeniden neş'et) de O'na aittir.
48- Doğrusu, muhtaç olmaktan O kurtardı ve sermaye verip-hoşnut kıldı.
49- Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur.
50- Doğrusu, önce gelen Ad (halkın)ı O yıkıma uğrattı.
51- Semud'u da. Böylelikle (o halklardan kimseyi) bırakmadı.
52- Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar.
53- Altı üstüne gelen (Lut kavminin) şehirlerini de O yerin dibine geçirdi.
54- Böylece ona (o toplumun başına) sardırdığını sardırdı.
55- Öyleyse, Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe ediyorsun?
56- Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
57- O yaklaşmakta olan yaklaştı.
58- Onu Allah'ın dışında ortaya çıkaracak başka (hiçbir güç yoktur).
59- Şimdi siz, bu sözden mi şaşkınlığa düşüyorsunuz?
60- (Alayla) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
61- Ve şuursuzca baş kaldırıyorsunuz.
62- Hemen, Allah'a secde edin ve (yalnızca O'na) kulluk edin.
KAMER SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.
2- Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu,) Süregelen bir büyüdür" derler.
3- Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.'
4- Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
5- (Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.
6- Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün...
7- Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
8- Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün."
9- Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O 'baskı altına alınıp engellenmişti.'
10- Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al."
11- Biz de 'bardaktan boşanırcasına akan' bir su ile göğün kapılarını açtık.
12- Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.
13- Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
14- Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkar edilmiş-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere.
15- Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
16- Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?
17- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
18- Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
19- Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik.
20- İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.
21- Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
22- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
23- Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
24- Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz."
25- "Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır."
26- Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir.
27- Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret.
28- "Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun."
29- Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp 'hayvanı ayağından biçip yere devirdi.'
30- Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
31- Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.
32- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
33- Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
34- Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azaptan ayrı tuttuk onları seher vakti kurtardık;
35- Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
36- Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.
37- Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın."
38- Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi.
39- Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.
40- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
41- Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.
42- Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.
43- Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?
44- "Biz, 'birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan' bir toplumuz" mu diyorlar?
45- Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46- Daha doğrusu onlara va'dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, 'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır.
47- Hiç şüphesiz suçlular-günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.
48- Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek)
49- Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık.
50- Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca 'bir keredir.'
51- Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
52- Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır.
53- Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır.
54- Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
55- Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar.
RAHMAN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Rahman (olan Allah)
2- Kur'an'ı öğretti.
3- İnsanı yarattı.
4- Ona beyanı öğretti.
5- Güneş ve ay (belli) bir hesap iledir.
6- Bitki ve ağaç (O'na) secde etmektedirler.
7- Gökyüzü, Onu da yükseltti ve mizanı koydu.
8- Sakın mizanda 'haksızlık ve taşkınlık yapmayın.'
9- Tartıyı adaletle tutup-doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın.
10- Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar için alçalttı-koydu.
11- Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var.
12- Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler.
13- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
14- İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı.
15- Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı.
16- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
17- O, iki doğunun da Rabbidir, iki batının da Rabbidir.
18- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
19- Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.
20- İkisi arasında bir engel (berzah) vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler.
21- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
22- İkisinden de inci ve mercan çıkar.
23- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
24- Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler O'nundur.
25- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
26- (Yer) Üzerindeki herşey yok olucudur;
27- Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (Kendisi) baki kalacaktır.
28- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
29- Göklerde ve yerde olan ne varsa O'ndan ister. O, her gün bir iştedir.
30- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
31- Ey (yeryüzüne yükletilmiş) iki ağırlık (olan ins ve cin), yakında (ahirette hesabınızı görmek üzere) sizin için de vakit bulacağız.
32- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
33- Ey cin ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak 'üstün bir güç (sultan)' olmaksızın aşamazsınız.
34- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
35- İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup-başaramazsınız.'
36- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
37- Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;
38- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
39- İşte o gün, ne insana, ne cinne günahından sorulmaz.
40- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
41- (Çünkü o gün) Suçlu-günahkarlar, simalarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
42- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
43- İşte bu, suçlu-günahkarların kendisini yalanladıkları cehennemdir.
44- Onlar, kendisiyle alabildiğine kaynar hale getirilmiş su arasında dönüp-dolaşırlar.
45-Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
46- Rabbin makamından korkan kimse için ise iki cennet vardır.
47-Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
48- Çeşit çeşit 'inceliklere ve güzelliklere' (veya her türden sık ağaçlara) sahiptirler.
49- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
50- İkisinde de akmakta olan iki pınar vardır.
51- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
52- İkisinde de her meyveden iki çift vardır.
53- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
54- Astarları, ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır.
55- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
56- Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.
57- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
58- Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.
59- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
60- İhsanın karşılığı ihsandan başkası mıdır?
61- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
62- Bu-ikisinin ötesinde iki cennet daha var.
63- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
64- Alabildiğine yemyeşildirler.
65- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
66- İçlerinde durmaksızın fışkırıp-akan iki pınar vardır.
67- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
68- İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır.
69- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
70- Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.
71- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
72- Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar.
73- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
74- Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.
75- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
76- Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar.
77- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
78- Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne Yücedir.
VAKIA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Vakıa (kesin bir gerçek olan kıyamet) vuku bulduğu zaman,
2- Onun vukuuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur.
3- O aşağılatıcı, yücelticidir.
4- Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı,
5- Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,
6-Derken toz duman halinde dağılıp-savrulduğu,
7- Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;
8- İşte o "Ashab-ı Meymene", ne (kutludur o) "Ashab-ı Meymene".
9- "Ashab-ı Meş'eme" ne (mutsuz ve uğursuzdur o) "Ashab-ı Meş'eme".
10- Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.
11- İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.
12- Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde;
13- Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
14- Birazı da sonrakilerden.
15- 'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler.
16- Karşılıklı yaslanmışlardır.
17- Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;
18- Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler,
19- Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.
20- Arzulayıp-seçecekleri meyveler,
21- Canlarının çektiği kuş eti.
22- Ve iri gözlü huriler,
23- Sanki saklı inciler gibi;
24- Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);
25- Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler, ne günaha sokma.
26- Yalnızca bir söz (işitirler "Selam, selam."
27- "Ashab-ı Yemin", ne (kutludur o) "Ashab-ı Yemin."
28- Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları),
29- Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları,
30- Yayılıp-uzanmış gölgeler,
31- Durmaksızın akan su(lar);
32- Ve (daha) birçok meyveler arasında,
33- Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).
34- Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler).
35- Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.
36- Onları hep bakireler olarak kıldık,
37- Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,
38- "Ashab-ı Yemin" olanlar için.
39- (Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
40- Birçoğu da sonrakilerdendir.
41- "Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal."
42- Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,
43- Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
44- Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).
45- Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.
46- Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.
47- Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"
48- "Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?"
49- De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de."
50- "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
51- Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,
52- Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.
53- Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.
54- Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.
55- Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi gibi içeceksiniz.
56- İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.
57- Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?
58- Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü?
59- Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa Yaratıcı Biz miyiz?
60- Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir;
61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.
62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?
63- Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü?
64- Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz?
65- Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız.
66- (Şöyle de sızlanırdınız "Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık."
67- "Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık."
68- Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü?
69- Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz?
70- Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?
71- Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?
72- Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz?
73- Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem ihtiyacı olanlara bir meta kıldık.
74- Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
75- Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim.
76- Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.
77- Elbette bu, bir Kur'an-ı Kerim'dir.
78- Saklanmış-korunmuş bir Kitap'ta (yazılı)dır.
79- Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz.
80- Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
81- Şimdi siz bu sözü mü hor görüp-küçümsüyorsunuz?
82- Ve rızkınızı (Kur'an'dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?
83- Hele can boğaza gelip dayandığında,
84- Ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz,
85- Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz.
86- İşte o vakit, eğer ceza görmeyecek iseniz,
87- Eğer doğru söylüyorsanız, onu, (çıkmakta olan canı) geri çevirsenize.
88- Eğer o (ölecek kişi), yakın kılınan (mukarreb olan)lardan ise,
89- Bu durumda rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur).
90- Ve eğer "Ashab-ı Yemin"den ise,
91- Artık, "Ashab-ı Yemin"den selam sana.
92- Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise,
93- Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır.
94- Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da.
95- Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakku'l-Yakin).
96- Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
HADİD SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir.
3- O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, herşeyi bilendir.
4- Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O'dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir.
5- Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. (Sonunda bütün) işler Allah'a döndürülür.
6- Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar. O, göğüslerin özünde (saklı) olanı bilendir.
7- Allah'a ve Resûlü’ne iman edin. "Sizi kendilerinde halifeler kılıp harcama yetkisi verdiği' şeylerden infak edin. Artık sizden kim iman edip infak ederse, onlara büyük bir ecir vardır.
8- Size ne oluyor ki, elçi sizi Rabbinize iman etmeye çağırıp-dururken Allah'a iman etmiyorsunuz? Oysa O, sizden kesin bir söz almıştı. Eğer mü'min iseniz (inanıp sözünüzü gerçekleştirin).
9- Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir.
10- Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı va'detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
11- Allah'a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allah, bunu onun için kat kat arttırır. Onun için ‘kerim (üstün ve onurlu) bir ecir vardır.
12- O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.
13- O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.
14- (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu."
15- Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de.. Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir.
16- İman edenlerin, Allah'ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin 'saygı ve korku ile yumuşaması' zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı.
17- Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Şüphesiz Biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık.
18- Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve 'kerim (üstün ve onurlu)' olan ecir de onlarındır.
19- Allah'a ve O'nun Resûlü’ne iman edenler; işte onlar Rableri Katında sıddîklar ve şehidler (veya şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nurları vardır. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise; işte onlar da cehennem halkıdır.
20- Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.
21- Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) 'çaba gösterip-yarışın,' ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah'a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir.
22- Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır.
23- Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.
24- Ki onlar, cimrilik ederler ve insanlara cimriliği emr (tavsiye) ederler. Her kim yüz çevirirse, artık şüphesiz Allah, Ğaniy (hiçbir şeye muhtaç olmayan), Hamid (övülmeye layık olan) O'dur.
25- Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi'ne ve elçilerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır.
26- Andolsun, Biz Nuh'u ve İbrahim'i (elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve kitabı onların soylarında kıldık. Öyle iken, içlerinde hidayeti kabul edenler vardır, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
27- Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
28- Ey iman edenler, Allah'tan sakınıp-korkun ve O'nun elçisine iman edin, size Kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
29- Öyle ki, Kitap Ehli (Yahudi ve Hıristiyanlar) Allah'ın fazlından hiçbir şeye 'güç yetirip-sahip olmadıklarını' ve fazlın muhakkak Allah'ın elinde olduğunu, onu dilediğine verdiğini bilip-öğrensin. Allah, büyük fazl (üstün lütuf ve ihsan) sahibidir.
MÜCADELE SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Gerçekten Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan (kadın)ın sözünü işitti. Allah, aranızda geçen konuşmaları işitiyordu. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
2- Sizden kadınlarına "zıhar"da bulunanlar (bilsinler ki, kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlardır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah, çok affeden, çok bağışlayandır.
3- Kadınlarına "zıhar"da bulunanlar, sonra söylediklerinden geri dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah, yaptıklarınızı haber alandır.
4- Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allah'a ve O'nun Resûlü’ne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azap vardır.
5- Gerçekten Allah'a ve Resûlü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar, kendilerinden öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa Biz apaçık ayetler indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır.
6- Allah, hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah, onları (yaptıklarıyla bir bir) saymıştır; onlar ise onu unutmuşlardır. Allah, herşeye şahid olandır.
7- Allah'ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur; beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir.
8- 'Gizli toplantıların fısıldaşmalarından’ (kulis) men' edilip sonra men' edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygamber’e isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya." derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.
9- Ey iman edenler, kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız zaman, bundan böyle günah, düşmanlık ve Peygamber’e isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; birri (iyiliği) ve takvayı konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının.
10- Şüphesiz 'gizli toplantıların fısıldaşmaları' (kulis), iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan (ürünü olan işler)dandır. Oysa Allah'ın izni olmaksızın o, onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Şu halde mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.
11- Ey iman edenler, size meclislerde "Yer açın" dendiği zaman, yer açın; Allah size genişlik versin. Size: "Kalkın" denildiği zaman da kalkın. Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
12- Ey iman edenler, Peygambere gizli bir şey arzedeceğiniz zaman, gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet (buna imkan) bulamazsanız, artık şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
13- Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü? Çünkü yapmadınız, Allah sizin tevbelerinizi kabul etti. Şu halde namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a ve O'nun Resûlü’ne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
14- Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar.
15- Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötüdür.
16- Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allah'ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
17- Ne malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır.
18- Onların tümünü Allah'ın dirilteceği gün, sizlere yemin ettikleri gibi O'na da yemin edeceklerdir ve kendilerinin bir şey üzerine olduklarını sanacaklardır. Dikkat edin; gerçekten onlar, yalan söyleyenlerin ta kendileridir.
19- Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
20- Hiç şüphesiz Allah'a ve Resûlü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar; işte onlar, en çok zillete düşenler arasında olanlardır.
21- Allah, yazmıştır: "Andolsun, ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır.
22- Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir.
HAŞR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Kitap Ehlinden inkar edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Allah(ın azabı) da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın.
3- Eğer Allah, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada azaplandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır.
4- Bu, onların Allah'a ve O'nun Resûlü’ne 'başkaldırıp ayrılık çıkarmaları' dolayısıyladır. Kim Allah'a başkaldırıp-ayrılık çıkarırsa, muhakkak Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.
5- Hurma ağaçlarından her neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik bırakmışsanız, (bu) Allah'ın izniyledir ve fasık olanları alçaltması içindir.
6- Onlardan Allah'ın elçisine verdiği "fey'e" gelince, ki siz buna karşı (bunu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, herşeye güç yetirendir.
7- Allah'ın o (fethedilen) şehir halkından Resûlü’ne verdiği fey, Allah'a, Resûl’e, (ve Resûl’e) yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın. Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.
8- (Bundan başka bu mallar,) Hicret eden fakirleredir ki, onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) arayıp, Allah'a ve O'nun Resûlü’ne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından sürülüp-çıkarılmışlardır. İşte bunlar, sadık olanlar bunlardır.
9- Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.
10- Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin."
11- Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkar eden kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiçbir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar.
12- Andolsun, (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da, kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp-kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez.
13- Herhalde içlerinde 'dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından' siz, Allah'tan daha çetinsiniz. Bu, şüphesiz onların 'derin bir kavrayışa sahip olmamaları' dolayısıyla böyledir.
14- Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
15- Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, yaptıklarının sonucunu tadmışlardır. Onlara acı bir azap vardır.
16- Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkar et" dedi, inkar edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi.
17- Sonunda onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.
18- Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
19- Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir.
20- Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı 'umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.'
21- Şayet Biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz.
22- O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur.
23- O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir.
24- O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.