Mehaba
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi yenileniyor. Hazırlanan taslağın 'irticai tehdit' bölümünde cemaat isimleri yok. İran ve Irak'ın da artık öncelikli dış tehdit görülmesi beklenmiyor.
Milliyet gazetesinde Aslı Aydıntaşbaş imzasıyla yayımlanan haber şöyle:
Kamuoyunda Kırmızı kitap ve Gizli Anayasa gibi ifadelerle adeta bir efsaneye dönüşen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, köklü değişikliklerle yeniden kaleme alınıyor.
Varlığı kabul edilen ancak içeriği açıklanmayan belge, içeride kamuoyunda yakın tanınan cemaatlerin iç tehdit tanımından çıkarılması, dışarıda ise Ak Parti hükümetinin komşularla sıfır sorun politikasının Ortadoğudan gelebilecek tehditleri yeniden tanımlaması şeklinde güncelleniyor.
Bakanlar Kurulu, hükümet ve kolluk güçleri için rehber niteliği taşıyan belge, geçmişte askeri bürokrasinin egemen olduğu bir süreçle hazırlanırdı. En son 2005 yılında yazıldığında, irtica ve bölücülük öncelikli iç tehdit sayılmış, İranın hem nükleer hem de konvansiyonel füze programı ise dış tehdit algısının tepesine yerleşmişti.
Bu kez sivil bürokrasinin ağırlığını hissettirdiği yeniden yazılım süreci, Başbakanlıka bağlı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tarafından koordine ediliyor.
İşaret fişeği Erdoğandan
Belge, aslında 5 yılda bir yazılıyor ancak ekleriyle her yıl güncelleniyor. 2010 yılında kaleme alınan belgenin tamamen farklı bir siyasi vizyon sergileyeceğinin ipuçlarını, Şubat ayında TRTde bir programa katılan Başbakan Erdoğan, Siyaset belgesi ile ilgili eksiklikler üzerinde çalıştık. Demokratik sürecin gereğini yapacağız. Bundan sonra asla iç tehdit olmayacak sözleriyle vermişti.
Erdoğan aynı hafta Ankarada bir konferansta dış tehdit bölümünde de köklü revizyon yapılacağının işaretlerini yapay kaygı ve korkuların uzun süre Türkiye dış politikasına hâkim olduğu, iç tehdit gibi dış tehdit algılamasının da sanal bir zemin üzerine kurulduğu sözleriyle ifade etmişti.
İrtica yeniden tanımlanacak
Bu çerçevede hazırlanan taslaklarda, irtica yeniden tanımlanarak Erdoğanın vatandaşı iç tehdit olarak gören zihniyet diye tanımladığı dini yapılar, metinlerden çıkarılıyor.
Başbakanlık ve MGK Genel Sekreterliği tarafından İçişleri Bakanlığı, MİT ve Genelkurmaya da gönderilen taslaklarda, geçmişten farklı olarak kamuoyunda yakından tanınan cemaatler yok. Ana metinde irtica ve bölücülük sözleri kalıyor. Ancak irticai faaliyetler somuta indirgenerek El Kaide, Hizbullah gibi aşırı dinci terör örgütleri olarak tanımlanıyor.
Buna karşın geçmişte Kırmızı Kitapın eklerinde açıkça ismiyle telaffuz edilen Süleymancılık, Nurculuk, Fethullah Gülen hareketi gibi cemaatler, yeni belgede ismen zikredilmiyor.
Yeni metinler, özellikle Gülen cemaati açısından Milli Siyaset Belgesi ve hükümet işleyişi arasında çarpıcı bir çelişkinin giderilmesi anl***** geliyor. Gülen hareketi, belgenin her yıl güncellenen eklerinde 2009 yılında yokken 2010da konmuş. Çelişki şuydu: İrtica nedeniyle devlet zirvesinde izlenemeye alınan bu cemaat, fiiliyatta TUSKON gibi lobi kuruluşları, Zaman gazetesi ve yurtdışındaki liseleriyle hükümet tarafından kabul gören bir yapıydı. Yeni metinlerin bu çelişkiyi gidermeye yönelik olduğu anlaşılıyor.
İran en tepedeydi
Dış tehditler bölümü ise Türkiyenin komşularla sıfır sorun politikası çerçevesinde yeniden kaleme alınıyor.
Dışişleri ve Başbakanlık tarafından yürütülen bu çalışma çerçevesinde Irak ve İranın öncelikli tehdit olmaktan çıkması bekleniyor. Ancak üst düzey bir hükümet yetkilisi, eksen kayması tartışmaları arasında Türkiyenin Avrupa Birliği üyelik hedefinin belgede yeniden vurgulanacağını belirtti.
2005te hazırlanan belgede, İranın İstanbulu menzili içine alan Şahab 3 füzeleri ve nükleer progr***** atıfta bulunulmuş, bu ülke tehdit sıralamasının tepelerinde yer almıştı.
Yeni metnin ise İran, Bağdat ve Barzaniyle yeni başlayan yeni işbirliği dönemini yansıtması, bu çerçevede Türkiyenin bölgesel ittifaklarını yeniden gözden geçirmesi bekleniyor. Türkiye, İranın nükleer programını hâlâ kendisi için bir tehdit sayıyor; ancak bu ülkeyle PKKya yönelik artan bir işbirliği var. Ayrıca Ankara, İranı geçmişte olduğu oranda güçlü bir tehdit olarak görmüyor.
2005te Yunanistan, öncelikli dış tehdit olmaktan çıkıp alt sıralara düşmüştü. Bu yıl da benzer bir sıralama öngörülüyor. Ayrıca Türkiyenin PKKyla mücadelede Bağdat yönetimi ve Kuzey Iraktaki Barzani yönetimini yanına alma çabası ve bu yönde gelişen işbirliğinin de belgeye yansıması bekleniyor. Buna karşın Ortadoğuda savaş ihtimali, Irakın bölünmesi, İranın istikrarsızlaşması, Ankara açısından sıkıntılı başlıklar yaratıyor. Kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda MGK Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan belgenin 30 Ağustosta TSK komuta kadrosundaki görev değişimi nedeniyle Ağustosta değil, Ekim ayındaki MGKda onaylanması bekleniyor.
Siyaset Belgesi önemli midir?
Geçmişte askeri bürokrasinin egemen olduğu bir süreçle hazırlanan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, hükümetler üstü diye algılanarak mitolojik bir üne kavuştu ve Gizli Anayasa diye tanımlandı. Geçmişte siyasiler, askerin bazı tartışmalı uygulamaları bu belgeye dayanarak yapmasından yakınırdı. Oysa bugün durum çok farklı. Son 10 yılda Avrupa Birliği sürecinde askerin devlet işleyişi içindeki ağırlığının azalmasına paralel olarak MGK Genel Sekreterliği öncülüğünde hazırlanan siyaset belgesinin önemini yitirmeye başladı. Özellikle Ak Parti hükümeti döneminde, sıkça iç ve dış politikada siyaset belgesi dışına çıkan adımlar atıldı.
Örneğin belge, tarikatlar başlığı altında dini cemaatleri irticai faaliyet kapsamında tutarken siyasi liderler yurtiçinde ve yurtdışında cemaat faaliyetlerine çekinmeden katıldı.
Belgede olmamasına karşın Ankara, Ermenistan ile yakınlaşma süreci başlattı, Kürt sorununun çözümü için açılım politikasına imza attı.
Belgenin yazılımında da durum aynı. Eskiden belgeyi askerler kaleme alırdı. 2010da belgenin güncellenmesinde de asker kadar hükümet de ağırlık sahibi.
Bu yüzden de MGKnın resmi internet sitesi uzun uzadıya belgenin hükümetler üstü olmadığını ve Bakanlar Kuruluna tavsiye niteliğinde olduğunu vurguluyor: Anayasa, normlar hiyerarşisinin en üstündedir. Kanunlar Anayasaya, tüzük ve yönetmelikler de kanuna aykırı olamaz. Bakanlar Kurulu kararları ise yönetmelik düzeyinde bir idari işlemdir. O halde, MGKnın Bakanlar Kuruluna tavsiyesi sonucu Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan Milli Güvenlik Siyaseti Belgesinin, normlar hiyerarşisine uygun bir doküman olması tartışma götürmez bir gerçektir. Milli Güvenlik Siyaseti Belgesine anayasa benzeri bir üstünlük ve değişmezlik atfedilmesi şeklindeki değerlendirmelerin hukuki temeli bulunmamaktadır.
Kırmızı Kitap'tan cemaatler çıkıyor!.. CNNTurk.com
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi yenileniyor. Hazırlanan taslağın 'irticai tehdit' bölümünde cemaat isimleri yok. İran ve Irak'ın da artık öncelikli dış tehdit görülmesi beklenmiyor.
Milliyet gazetesinde Aslı Aydıntaşbaş imzasıyla yayımlanan haber şöyle:
Kamuoyunda Kırmızı kitap ve Gizli Anayasa gibi ifadelerle adeta bir efsaneye dönüşen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, köklü değişikliklerle yeniden kaleme alınıyor.
Varlığı kabul edilen ancak içeriği açıklanmayan belge, içeride kamuoyunda yakın tanınan cemaatlerin iç tehdit tanımından çıkarılması, dışarıda ise Ak Parti hükümetinin komşularla sıfır sorun politikasının Ortadoğudan gelebilecek tehditleri yeniden tanımlaması şeklinde güncelleniyor.
Bakanlar Kurulu, hükümet ve kolluk güçleri için rehber niteliği taşıyan belge, geçmişte askeri bürokrasinin egemen olduğu bir süreçle hazırlanırdı. En son 2005 yılında yazıldığında, irtica ve bölücülük öncelikli iç tehdit sayılmış, İranın hem nükleer hem de konvansiyonel füze programı ise dış tehdit algısının tepesine yerleşmişti.
Bu kez sivil bürokrasinin ağırlığını hissettirdiği yeniden yazılım süreci, Başbakanlıka bağlı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tarafından koordine ediliyor.
İşaret fişeği Erdoğandan
Belge, aslında 5 yılda bir yazılıyor ancak ekleriyle her yıl güncelleniyor. 2010 yılında kaleme alınan belgenin tamamen farklı bir siyasi vizyon sergileyeceğinin ipuçlarını, Şubat ayında TRTde bir programa katılan Başbakan Erdoğan, Siyaset belgesi ile ilgili eksiklikler üzerinde çalıştık. Demokratik sürecin gereğini yapacağız. Bundan sonra asla iç tehdit olmayacak sözleriyle vermişti.
Erdoğan aynı hafta Ankarada bir konferansta dış tehdit bölümünde de köklü revizyon yapılacağının işaretlerini yapay kaygı ve korkuların uzun süre Türkiye dış politikasına hâkim olduğu, iç tehdit gibi dış tehdit algılamasının da sanal bir zemin üzerine kurulduğu sözleriyle ifade etmişti.
İrtica yeniden tanımlanacak
Bu çerçevede hazırlanan taslaklarda, irtica yeniden tanımlanarak Erdoğanın vatandaşı iç tehdit olarak gören zihniyet diye tanımladığı dini yapılar, metinlerden çıkarılıyor.
Başbakanlık ve MGK Genel Sekreterliği tarafından İçişleri Bakanlığı, MİT ve Genelkurmaya da gönderilen taslaklarda, geçmişten farklı olarak kamuoyunda yakından tanınan cemaatler yok. Ana metinde irtica ve bölücülük sözleri kalıyor. Ancak irticai faaliyetler somuta indirgenerek El Kaide, Hizbullah gibi aşırı dinci terör örgütleri olarak tanımlanıyor.
Buna karşın geçmişte Kırmızı Kitapın eklerinde açıkça ismiyle telaffuz edilen Süleymancılık, Nurculuk, Fethullah Gülen hareketi gibi cemaatler, yeni belgede ismen zikredilmiyor.
Yeni metinler, özellikle Gülen cemaati açısından Milli Siyaset Belgesi ve hükümet işleyişi arasında çarpıcı bir çelişkinin giderilmesi anl***** geliyor. Gülen hareketi, belgenin her yıl güncellenen eklerinde 2009 yılında yokken 2010da konmuş. Çelişki şuydu: İrtica nedeniyle devlet zirvesinde izlenemeye alınan bu cemaat, fiiliyatta TUSKON gibi lobi kuruluşları, Zaman gazetesi ve yurtdışındaki liseleriyle hükümet tarafından kabul gören bir yapıydı. Yeni metinlerin bu çelişkiyi gidermeye yönelik olduğu anlaşılıyor.
İran en tepedeydi
Dış tehditler bölümü ise Türkiyenin komşularla sıfır sorun politikası çerçevesinde yeniden kaleme alınıyor.
Dışişleri ve Başbakanlık tarafından yürütülen bu çalışma çerçevesinde Irak ve İranın öncelikli tehdit olmaktan çıkması bekleniyor. Ancak üst düzey bir hükümet yetkilisi, eksen kayması tartışmaları arasında Türkiyenin Avrupa Birliği üyelik hedefinin belgede yeniden vurgulanacağını belirtti.
2005te hazırlanan belgede, İranın İstanbulu menzili içine alan Şahab 3 füzeleri ve nükleer progr***** atıfta bulunulmuş, bu ülke tehdit sıralamasının tepelerinde yer almıştı.
Yeni metnin ise İran, Bağdat ve Barzaniyle yeni başlayan yeni işbirliği dönemini yansıtması, bu çerçevede Türkiyenin bölgesel ittifaklarını yeniden gözden geçirmesi bekleniyor. Türkiye, İranın nükleer programını hâlâ kendisi için bir tehdit sayıyor; ancak bu ülkeyle PKKya yönelik artan bir işbirliği var. Ayrıca Ankara, İranı geçmişte olduğu oranda güçlü bir tehdit olarak görmüyor.
2005te Yunanistan, öncelikli dış tehdit olmaktan çıkıp alt sıralara düşmüştü. Bu yıl da benzer bir sıralama öngörülüyor. Ayrıca Türkiyenin PKKyla mücadelede Bağdat yönetimi ve Kuzey Iraktaki Barzani yönetimini yanına alma çabası ve bu yönde gelişen işbirliğinin de belgeye yansıması bekleniyor. Buna karşın Ortadoğuda savaş ihtimali, Irakın bölünmesi, İranın istikrarsızlaşması, Ankara açısından sıkıntılı başlıklar yaratıyor. Kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda MGK Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan belgenin 30 Ağustosta TSK komuta kadrosundaki görev değişimi nedeniyle Ağustosta değil, Ekim ayındaki MGKda onaylanması bekleniyor.
Siyaset Belgesi önemli midir?
Geçmişte askeri bürokrasinin egemen olduğu bir süreçle hazırlanan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, hükümetler üstü diye algılanarak mitolojik bir üne kavuştu ve Gizli Anayasa diye tanımlandı. Geçmişte siyasiler, askerin bazı tartışmalı uygulamaları bu belgeye dayanarak yapmasından yakınırdı. Oysa bugün durum çok farklı. Son 10 yılda Avrupa Birliği sürecinde askerin devlet işleyişi içindeki ağırlığının azalmasına paralel olarak MGK Genel Sekreterliği öncülüğünde hazırlanan siyaset belgesinin önemini yitirmeye başladı. Özellikle Ak Parti hükümeti döneminde, sıkça iç ve dış politikada siyaset belgesi dışına çıkan adımlar atıldı.
Örneğin belge, tarikatlar başlığı altında dini cemaatleri irticai faaliyet kapsamında tutarken siyasi liderler yurtiçinde ve yurtdışında cemaat faaliyetlerine çekinmeden katıldı.
Belgede olmamasına karşın Ankara, Ermenistan ile yakınlaşma süreci başlattı, Kürt sorununun çözümü için açılım politikasına imza attı.
Belgenin yazılımında da durum aynı. Eskiden belgeyi askerler kaleme alırdı. 2010da belgenin güncellenmesinde de asker kadar hükümet de ağırlık sahibi.
Bu yüzden de MGKnın resmi internet sitesi uzun uzadıya belgenin hükümetler üstü olmadığını ve Bakanlar Kuruluna tavsiye niteliğinde olduğunu vurguluyor: Anayasa, normlar hiyerarşisinin en üstündedir. Kanunlar Anayasaya, tüzük ve yönetmelikler de kanuna aykırı olamaz. Bakanlar Kurulu kararları ise yönetmelik düzeyinde bir idari işlemdir. O halde, MGKnın Bakanlar Kuruluna tavsiyesi sonucu Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan Milli Güvenlik Siyaseti Belgesinin, normlar hiyerarşisine uygun bir doküman olması tartışma götürmez bir gerçektir. Milli Güvenlik Siyaseti Belgesine anayasa benzeri bir üstünlük ve değişmezlik atfedilmesi şeklindeki değerlendirmelerin hukuki temeli bulunmamaktadır.
Kırmızı Kitap'tan cemaatler çıkıyor!.. CNNTurk.com