KAPİTALİZM VAHŞETTİR !
Sömürü düzeninden yana olan anlayışları doğru bulmuyorum.
Hele liberalist ekonomiyle güçlendirilmiş olan kapitalizmi kabul eden oluşumları ise hiç mi hiç insani bulmuyorum.
Liberalizm kapsamında küreselleşmeyi yoksul ülkelere vurulan en büyük darbe olarak görüyor ve bunu benimseyen anlayışları ise kınıyorum.
Kapitalist Çok Uluslu Şirketlerin uluslar arası arenaya yayılarak sömürü alanını genişletmek için geliştirdiği liberalist anlayışın temel prensiplerinden olan ‘’rekabetin’’, insanlar arasında oluşturduğu düşmanlığı görmemezlikten gelen, bu kapsamda gelişen ‘’yaşamak için öldür’’ vahşetine seyirci kalan, sadece ve sadece güçlülerin yaşam bulduğu ve hayatta kaldığı ‘’hayvanlar için geçerli olan’’ bu düzen karşısında çaresiz kalan oluşumları doğru bulmam ve benimsemem mümkün değildir.
İnsanlığın varoluşundan bu yana hâlâ savaşlar devam ederken, sömürülen emeğin kazanımlarıyla ulusları sömürgeleştirmek, güçsüz düşürmek ve yok etmek için modern silahlara yatırım yapılırken, bilinçli olarak yıllardan beri işsizliğe çözüm bulunmazken ve hatta bu işsizlik her geçen yıl katlanarak çığ gibi büyürken, dünyada her altı kişiden biri açlık nedeniyle ölümle pençeleşirken, insanlık dışı bu kurallar karşısında çözüm üretemeyen oluşumlar içinde yer almayı, insanlık adına onur kırıcı olarak görüyorum.
İnsanları bencilleştiren, çıkarları için vahşileştiren, güven ortamını yok eden, birbirine karşı soğutan ve yabancılaştıran, çaresizliği, hırsızlığı, rüşveti, gaspı kaçınılmaz kılan ve bu olumsuzluklar karşısında çaresiz kalan bir yapılanmayı kabul etmem mantıklı değildir.
Yaşamları boyunca köleleştirilen ve sömürü boyunduruğundan kendilerini kurtaramayan emekçilerin süründürülmesine, işten atılma korkusuyla sürekli gelecek kaygısı taşıyan emekçi halkın esir alınmasına, patronlarının servetine servet katarken kendi belini bir türlü doğrultamayan emekçilerin emeğinin ve alın terinin sömürülmesine tepkisiz kalan anlayışlara inanılacak, güvenilecek bir neden göremiyorum.
Kimileri sefalet ve açlık içinde can çekişirken, kimileri aç çocuğunu ninnilerle uyutmaya çalışarak açlığını ötelerken, kimileri işsizlik ve çaresizlik nedeniyle eşini, çocuğunu katlederken, kimileri akli dengesini kaybedip akıl hastanesini boylarken, kimileri çeşitli eylemlerle intihar edip kafasına kurşun sıkarken ve tüm bu insanlık dışı gelişmeler karşısında haline şükredip boyun eğmekten başka hiçbir şey yapmayan anlayışı bencillik ve duyarsızlık olarak görüyorum.
Bir kısmını, yalnızca bir kısmını sıralayabildiğim kapitalizmin utancı karşısında hiçbir şey yapamayan, çözüm üretemeyen, çaresiz kalan yönetimleri, ideolojileri ve rejimleri insani duyarlılık adına protesto ediyorum.
SOSYALİST
Sömürü düzeninden yana olan anlayışları doğru bulmuyorum.
Hele liberalist ekonomiyle güçlendirilmiş olan kapitalizmi kabul eden oluşumları ise hiç mi hiç insani bulmuyorum.
Liberalizm kapsamında küreselleşmeyi yoksul ülkelere vurulan en büyük darbe olarak görüyor ve bunu benimseyen anlayışları ise kınıyorum.
Kapitalist Çok Uluslu Şirketlerin uluslar arası arenaya yayılarak sömürü alanını genişletmek için geliştirdiği liberalist anlayışın temel prensiplerinden olan ‘’rekabetin’’, insanlar arasında oluşturduğu düşmanlığı görmemezlikten gelen, bu kapsamda gelişen ‘’yaşamak için öldür’’ vahşetine seyirci kalan, sadece ve sadece güçlülerin yaşam bulduğu ve hayatta kaldığı ‘’hayvanlar için geçerli olan’’ bu düzen karşısında çaresiz kalan oluşumları doğru bulmam ve benimsemem mümkün değildir.
İnsanlığın varoluşundan bu yana hâlâ savaşlar devam ederken, sömürülen emeğin kazanımlarıyla ulusları sömürgeleştirmek, güçsüz düşürmek ve yok etmek için modern silahlara yatırım yapılırken, bilinçli olarak yıllardan beri işsizliğe çözüm bulunmazken ve hatta bu işsizlik her geçen yıl katlanarak çığ gibi büyürken, dünyada her altı kişiden biri açlık nedeniyle ölümle pençeleşirken, insanlık dışı bu kurallar karşısında çözüm üretemeyen oluşumlar içinde yer almayı, insanlık adına onur kırıcı olarak görüyorum.
İnsanları bencilleştiren, çıkarları için vahşileştiren, güven ortamını yok eden, birbirine karşı soğutan ve yabancılaştıran, çaresizliği, hırsızlığı, rüşveti, gaspı kaçınılmaz kılan ve bu olumsuzluklar karşısında çaresiz kalan bir yapılanmayı kabul etmem mantıklı değildir.
Yaşamları boyunca köleleştirilen ve sömürü boyunduruğundan kendilerini kurtaramayan emekçilerin süründürülmesine, işten atılma korkusuyla sürekli gelecek kaygısı taşıyan emekçi halkın esir alınmasına, patronlarının servetine servet katarken kendi belini bir türlü doğrultamayan emekçilerin emeğinin ve alın terinin sömürülmesine tepkisiz kalan anlayışlara inanılacak, güvenilecek bir neden göremiyorum.
Kimileri sefalet ve açlık içinde can çekişirken, kimileri aç çocuğunu ninnilerle uyutmaya çalışarak açlığını ötelerken, kimileri işsizlik ve çaresizlik nedeniyle eşini, çocuğunu katlederken, kimileri akli dengesini kaybedip akıl hastanesini boylarken, kimileri çeşitli eylemlerle intihar edip kafasına kurşun sıkarken ve tüm bu insanlık dışı gelişmeler karşısında haline şükredip boyun eğmekten başka hiçbir şey yapmayan anlayışı bencillik ve duyarsızlık olarak görüyorum.
Bir kısmını, yalnızca bir kısmını sıralayabildiğim kapitalizmin utancı karşısında hiçbir şey yapamayan, çözüm üretemeyen, çaresiz kalan yönetimleri, ideolojileri ve rejimleri insani duyarlılık adına protesto ediyorum.
SOSYALİST