Bu konuda size ARI-DURU, tasavvuf , tarikat, pisliği bulaşmamış ALLAH C.C dan gelen TEVHİD konusunda konuşmak ve bilgilendirmek maksadı ile açıyorum..
O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi İbrahim'e Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir. (42/13)
Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de bunda (Kur'an'da) da sizi Müslümanlar olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın zekatı verin ve Allah'a sarılın sizin Mevlanız O'dur. İşte ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı. (22/78)
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene İbrahim İsmail İshak Yakub ve torunlarına indirilene Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." (2/136)
Yoksa siz gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir." (2/140)
De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola ilet, dimdik duran bir dine İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine… O müşriklerden değildi." (6/161)
Yoksa onlar Allah'ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim ailesine, Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülkde verdik. (4/54)
Gerçek şu ki Allah, Adem'i Nuh'u İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah, işitendir bilendir.; (3/33-34)
Doğrusu insanların İbrahim'e en yakın olanı ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah mü'minlerin velisidir. (3/68)
Gördüğünüz üzre ALLAH C.C' un TEVHİD dini TEK ve AYRILIK YOK, NUH A.S dan, MUHAMMED S.A.S' e kadar aynı ve değişmiyor.. Ve tüm bu peygamberler ve ümmetlerine tekbir isim verdi MÜSLÜMAN, Hepsinde NAMAZ, ZEKAT, ORUÇ gibi ibadetler aynı... Yani Tasavvuf, Tarikat, Mürşit, Evliya, Mürid gibi gayri İslami bir oluşum yok, yada bu yönde bir telkin yok...
Ve örnek insan İBRAHİM A.S KUR-AN da nasıl bir Resul ve muvahhid olarak tanıtılıyor...
Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o doğruyu-söyleyen bir peygamberdi (19/41)
Doğrusu İbrahim yumuşak huylu duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi. (11/75)
Gerçek şu ki İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.
O'nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti.
Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o ahirette de salih olanlardandır.
Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O müşriklerden değildi."(16/120-123)
İbrahim'de ve onun beraberinde olanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardı. Hani onlar, kavimlerine demişlerdi ki: Biz, sizden ve Allah' ı bırakıp taptığınız başka şeylerden uzağız. Sizi inkar ediyoruz. Yalnız Allah'a inanıncaya kadar bizimle sizin aranızda ebedi düşmanlık ve öfke belirmiştir. Yalnız İbrahim'in babasına; andolsun ki, senin için mağfiret dileyeceğim. Ama Allah'tan sana gelecek herhangi birşeyi def'etmeye gücüm yetmez, demesi müstesna. Ey Rabbimiz; Sana tevekkül ettik ve Sana yöneldik. Dönüş de ancak Sana'dır (60/4)
Hani İbrahim babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum."
Böylece İbrahim'e -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.
Gece üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: "Bu benim rabbimdir." Fakat (yıldız) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demişti.
Ardından ay'ı (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: "Bu benim rabbim" demiş fakat o da kayboluverince: "Andolsun" demişti "Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum."
Sonra güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim rabbim bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: "Ey kavmim doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."
"Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
Kavmi onunla çekişip-tartışmaya girdi. Dedi ki: "O beni doğru yola erdirmişken siz benimle Allah konusunda çekişip-tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyorum ancak Allah'ın benim hakkımda bir şey dilemesi başka. Rabbim ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?"
"Hem siz Onun haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak koşmaktan korkmazken ben nasıl sizin şirk koştuklarınızdan korkarım? Şu halde ‘güvenlik içinde olmak bakımından' iki taraftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer bilebilirseniz." (6/74-81)
Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: "Babacığım emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın." (37/102)
Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. (37/103)
Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik. (37/104)
"Gerçekten sen rüyayı doğruladın. Şüphesiz biz ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz." (37/105)
Doğrusu bu apaçık bir imtihandı. (37/106)
.
Hani babasına demişti: "Babacığım işitmeyen görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?
"Babacığım gerçek şu ki bana sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol seni düzgün bir yola ulaştırayım."
"Babacığım şeytana kulluk etme kuşkusuz şeytan Rahman'a başkaldırandır."
"Babacığım gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum o zaman şeytanın velisi olursun."
(Babası) Demişti ki: "İbrahim sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan andolsun seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş (bir yerlere) git."
(İbrahim
"Selam üzerine olsun senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim çünkü O bana pek lütufkardır" dedi.
"Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım."
Böylelikle onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık. (19/41-49)
Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizin karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir? (21/52)
"Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" dediler. (21/53)
Dedi ki: "Andolsun siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz." (21/54)
"Sen bize gerçeği mi getirdin yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın? (21/55)
"Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir onları kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim." (21/56)
"Andolsun Allah'a sizler arkanızı dönüp gittikten sonra ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım." (21/57)
Böylece o yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. (21/58)
"Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o zalimlerden biridir" dediler. (21/59)
"Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler. (21/60)
Dediler ki: "Öyleyse onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar." (21/61)
Dediler ki: "Ey İbrahim bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?" (21/62)
"Hayır" dedi. "Bu yapmıştır bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa siz onlara soruverin." (21/63)
Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki zalim olanlar sizlersiniz (biziz) dediler. (21/64)
Sonra yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin." (21/65)
Dedi ki: "O halde Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?" (21/66)
"Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?" (21/67)
Dediler ki: "Eğer (bir şey) yapacaksanız onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun." (21/68)
Biz de dedik ki: "Ey ateş İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol." (21/69)
İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyandı: ancak O hanif (muvahhid) bir Müslümandı müşriklerden de değildi. (3/67)
Kâfir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, (Allah'a) ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlara. (9/113)
İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi yalnızca ona verdiği bir söz dolayısıyla idi. Kendisine onun gerçekten Allah'a düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim çok duygulu yumuşak huyluydu. (9/114)
"Rabbim beni namazı(nda) sürekli kıl soyumdan olanları da. Rabbimiz duamı kabul buyur." (14/40)
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O
"Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. (2/131)
Allah kendisine mülk verdi diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok Allah güneşi doğudan getirir (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (2/258)
"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;" (26/78)
"Bana yediren ve içiren O'dur;" (26/79)
"Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;" (26/80)
"Beni öldürecek sonra diriltecek olan da O'dur" (26/81)
"Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;" (26/82)
"Rabbim bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;" (26/83)
"Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver." (26/84)
"Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl" (26/85)
"Babamı da bağışla çünkü o şaşırıp sapanlardandır." (26/86)
"Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme" (26/87)
"‘Malın da çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde." (26/88)
"Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka." (26/89)
İşte size İBRAHİM A.S' ın TEVHİD dini, bunda sonra hala TASAVVUF, TARİKAT, MÜRİD, MÜRŞİT, EVLİYA peşinde koşmak ne kadar doğru olur, gören gözlere, işiten kulaklara, düşünen akıllara hidayet olmasını dilerim...
O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi İbrahim'e Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir. (42/13)
Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de bunda (Kur'an'da) da sizi Müslümanlar olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın zekatı verin ve Allah'a sarılın sizin Mevlanız O'dur. İşte ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı. (22/78)
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene İbrahim İsmail İshak Yakub ve torunlarına indirilene Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." (2/136)
Yoksa siz gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir." (2/140)
De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola ilet, dimdik duran bir dine İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine… O müşriklerden değildi." (6/161)
Yoksa onlar Allah'ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim ailesine, Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülkde verdik. (4/54)
Gerçek şu ki Allah, Adem'i Nuh'u İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah, işitendir bilendir.; (3/33-34)
Doğrusu insanların İbrahim'e en yakın olanı ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah mü'minlerin velisidir. (3/68)
Gördüğünüz üzre ALLAH C.C' un TEVHİD dini TEK ve AYRILIK YOK, NUH A.S dan, MUHAMMED S.A.S' e kadar aynı ve değişmiyor.. Ve tüm bu peygamberler ve ümmetlerine tekbir isim verdi MÜSLÜMAN, Hepsinde NAMAZ, ZEKAT, ORUÇ gibi ibadetler aynı... Yani Tasavvuf, Tarikat, Mürşit, Evliya, Mürid gibi gayri İslami bir oluşum yok, yada bu yönde bir telkin yok...
Ve örnek insan İBRAHİM A.S KUR-AN da nasıl bir Resul ve muvahhid olarak tanıtılıyor...
Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o doğruyu-söyleyen bir peygamberdi (19/41)
Doğrusu İbrahim yumuşak huylu duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi. (11/75)
Gerçek şu ki İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.
O'nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti.
Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o ahirette de salih olanlardandır.
Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O müşriklerden değildi."(16/120-123)
İbrahim'de ve onun beraberinde olanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardı. Hani onlar, kavimlerine demişlerdi ki: Biz, sizden ve Allah' ı bırakıp taptığınız başka şeylerden uzağız. Sizi inkar ediyoruz. Yalnız Allah'a inanıncaya kadar bizimle sizin aranızda ebedi düşmanlık ve öfke belirmiştir. Yalnız İbrahim'in babasına; andolsun ki, senin için mağfiret dileyeceğim. Ama Allah'tan sana gelecek herhangi birşeyi def'etmeye gücüm yetmez, demesi müstesna. Ey Rabbimiz; Sana tevekkül ettik ve Sana yöneldik. Dönüş de ancak Sana'dır (60/4)
Hani İbrahim babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum."
Böylece İbrahim'e -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.
Gece üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: "Bu benim rabbimdir." Fakat (yıldız) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demişti.
Ardından ay'ı (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: "Bu benim rabbim" demiş fakat o da kayboluverince: "Andolsun" demişti "Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum."
Sonra güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim rabbim bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: "Ey kavmim doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."
"Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
Kavmi onunla çekişip-tartışmaya girdi. Dedi ki: "O beni doğru yola erdirmişken siz benimle Allah konusunda çekişip-tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyorum ancak Allah'ın benim hakkımda bir şey dilemesi başka. Rabbim ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?"
"Hem siz Onun haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak koşmaktan korkmazken ben nasıl sizin şirk koştuklarınızdan korkarım? Şu halde ‘güvenlik içinde olmak bakımından' iki taraftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer bilebilirseniz." (6/74-81)
Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: "Babacığım emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın." (37/102)
Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. (37/103)
Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik. (37/104)
"Gerçekten sen rüyayı doğruladın. Şüphesiz biz ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz." (37/105)
Doğrusu bu apaçık bir imtihandı. (37/106)
.
Hani babasına demişti: "Babacığım işitmeyen görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?
"Babacığım gerçek şu ki bana sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol seni düzgün bir yola ulaştırayım."
"Babacığım şeytana kulluk etme kuşkusuz şeytan Rahman'a başkaldırandır."
"Babacığım gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum o zaman şeytanın velisi olursun."
(Babası) Demişti ki: "İbrahim sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan andolsun seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş (bir yerlere) git."
(İbrahim
"Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım."
Böylelikle onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık. (19/41-49)
Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizin karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir? (21/52)
"Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" dediler. (21/53)
Dedi ki: "Andolsun siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz." (21/54)
"Sen bize gerçeği mi getirdin yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın? (21/55)
"Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir onları kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim." (21/56)
"Andolsun Allah'a sizler arkanızı dönüp gittikten sonra ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım." (21/57)
Böylece o yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. (21/58)
"Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o zalimlerden biridir" dediler. (21/59)
"Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler. (21/60)
Dediler ki: "Öyleyse onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar." (21/61)
Dediler ki: "Ey İbrahim bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?" (21/62)
"Hayır" dedi. "Bu yapmıştır bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa siz onlara soruverin." (21/63)
Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki zalim olanlar sizlersiniz (biziz) dediler. (21/64)
Sonra yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin." (21/65)
Dedi ki: "O halde Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?" (21/66)
"Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?" (21/67)
Dediler ki: "Eğer (bir şey) yapacaksanız onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun." (21/68)
Biz de dedik ki: "Ey ateş İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol." (21/69)
İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyandı: ancak O hanif (muvahhid) bir Müslümandı müşriklerden de değildi. (3/67)
Kâfir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, (Allah'a) ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlara. (9/113)
İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi yalnızca ona verdiği bir söz dolayısıyla idi. Kendisine onun gerçekten Allah'a düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim çok duygulu yumuşak huyluydu. (9/114)
"Rabbim beni namazı(nda) sürekli kıl soyumdan olanları da. Rabbimiz duamı kabul buyur." (14/40)
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O
Allah kendisine mülk verdi diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok Allah güneşi doğudan getirir (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (2/258)
"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;" (26/78)
"Bana yediren ve içiren O'dur;" (26/79)
"Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;" (26/80)
"Beni öldürecek sonra diriltecek olan da O'dur" (26/81)
"Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;" (26/82)
"Rabbim bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;" (26/83)
"Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver." (26/84)
"Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl" (26/85)
"Babamı da bağışla çünkü o şaşırıp sapanlardandır." (26/86)
"Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme" (26/87)
"‘Malın da çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde." (26/88)
"Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka." (26/89)
İşte size İBRAHİM A.S' ın TEVHİD dini, bunda sonra hala TASAVVUF, TARİKAT, MÜRİD, MÜRŞİT, EVLİYA peşinde koşmak ne kadar doğru olur, gören gözlere, işiten kulaklara, düşünen akıllara hidayet olmasını dilerim...