İÇİNDEKİLER:
1- Gök-Türklerin Türeyişi:
2- Gök-Türk Türeyiş Söylencesi ve Ergenekon Söylencesi
3- Tarih ve Söylence
4- Ergenekon Adı Nasıl Ortaya Çıktı?
5- A-çina Ne Demektir?
7- A-çina Hanlarının Halkı Türkler
8- Yüzüklerin Efendisi ve Türklerin Sığındığı Miğfer Biçimli Dağ
9- Kurt Simgeciliği
10- Kurt ile Elik Keçisi
11-Dişi Kurt, Türkler ve Etrüskler
12- Sonuç ve Mankurt Söylencesi
1-GÖK-TÜRKLERİN TÜREYİŞİ
Geçtiğimiz aylarda Türklerin ongunun kurt olmadığı, Ergenekon Söylencesinin Moğol kökenli olduğu ve bu söylencenin tamamı ile safsata olduğunu savlayan yazılar okuyunca aklıma Cengiz Aytmatovun Man-kurtları geldi. Kendi ulusuna yabancılaşan aydınlarımızın(!) ulusumuzu da nasıl yanılttığını görmek acı verici idi...
Yazıma Ergene-kon Söylencesinin asıl anlatımı ile başlıyorum:
M.S. 386 581 yılları dönemi Çin kayıtlarına göre Gök-Türklerin Türeyişi:
...Tu-kueler, Hiung-nu ( Hunların)(14) özel bir ırkıdır. Soyadları A-şinadır.(15) ÖnceHunlardan bağımsız bir kabile kurdular; ama daha sonra bir komşu ülkenin saldırısına uğradılar.On yaşında bir oğlan çocuğuna varıncaya kadar bütün kabile kılıçtan geçirilerek yok edildi. Düşman askerleri, oğlanın daha küçük olduğunu görünce onu öldürmeye yürekleri elvermedi. Sonunda ayaklarını keserek, üzeri otlarla kaplı bir bataklığın içine attılar. Bataklığın içinde bir dişi kurt vardı, çocuğu etle besledi. Böylece oğlan çocuk serpildi, büyüdü, dişi kurtla ilişkiye girdi, kurt ondan hamile kaldı.
Komşu devletlerin kralı, gencin hala sağ olduğunu öğrenince, onu öldürmeleri için adamlarını yeniden oraya gönderdi. Gelenler, gencin yanında dişi kurdu da öldürmek istediler. Bunun üzerine dişi kurt, Kao-çang ( Turfan(16) Devletinin kuzeyinde bulunan bir dağa (17) kaçarak sığındı. Bu dağda bir mağara vardı, mağaranın içerisinde üzeri otlarla kaplı alabildiğine geniş bir ova uzanıyordu. Yüzlerce li genişliğindeki ova dağlarla çevriliydi. Dişi kurt dağlara saklandı.
Orada on erkek çocuk dünyaya getirdi. Oğlanlar büyüdüklerinde mağaradan çıkarak dışarıdaki kadınlarla evlendiler, onlar da çok sayıda çocuk dünyaya getirdiler. Her nesil kendine bir soyadı koydu, biri kendine A-şi-na adını verdi. Onun çocukları ile çocuklarının çocukları çoğaldılar ve yüzlerce aile oldular. Birkaç nesil sonra Ju-Ju (19) ların tebaalığına girip, onlara hizmet etmek üzere mağaradan dışarıya çıktılar. Kin-şanların ( Altayların) güney yamacında yaşamaya başladılar ve Ju-juların hizmetinde demirci ustası olarak çalıştılar.
Kin-şan Dağı ( Altay Dağı), bir miğfere benziyordu, onlarda miğfere Tu-küe dedikleri için, kendilerine Tu-kü adını koydular... (1)
Üstte gördüğünüz söylencenin kaynağı M.S. 386-581 yılları arasında yer alan Çin arşivlerinde yer alır ve Gök-Türklerin türeyişini anlatır. Ancak buradaki Türk, Gumuilevin belirttiği gibi Türkçe konuşan ama başka kabile adları taşıyan halkları değil sadece dişi kurttan türeyen Aşinaların soyunu anlatır ki onlar da kendilerine Gök-Türk demişlerdir.
Örneğin ülkemizin adı Türkiyedir, Türk adı kullanılır ama Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan gibi diğer Türk ülkeleri farklı adlar taşır.
Başka bir örnek ise Kazakistan: Kazak Türklerinin kökleri Bizans, Ermeni, Rus kaynaklarında Sarışın, renkli gözlü olarak tanımlanan Kıpçak Türklerinden gelir, zamanla Moğol ve Çinlilerle karıştıkları için Kazak Türkleri bu fiziki özelliklerini kaybetmişlerdir. (2) Tarih derslerinden anımsayacağınız Mısırdaki Memlük ( Kölemen) Devleti de, Deşt-i Kıpçakta (Kıpçak Bozkırı: Güney Ukrayna ve Güney Rusya) Moğollar tarafından ele geçilerek, Suriyede Köle olarak satılan ve daha sonra Eyyübilerin Hassa ordularında yer alan Kıpçak Türklerince kurulmuştu.
Kazakistan, bu nedenle yakın zamanda Mısırda bulunan Memlüklüler tarafından yapılan Sultan Baybars Camiini yenilemeye karar verdi. (3) Sultan Baybarsın(( d:1223- ö:1277) ) kurduğu bu devlet, Araplar tarafından Devlet-it Türkiye adıyla anılmıştı.
Gök-Türkler ise Türk adını bilinçli bir biçimde kullanmışlar ve kendi türeyiş söylencelerinde Türk adının doğuşu ile ilgili olarak da kendilerince bir yoruma gitmişlerdir.
Türk adının ilk ne zaman ortaya çıktığı ise tartışmalıdır ve yazımızın konusu olmadığı için bu konuyu burada bırakıyorum.
2-GÖK-TÜRK TÜREYİŞ SÖYLENCESİ VE ERGENEKON SÖYLENCESİ
Ergenekon Söylencesi 13. yüzyılda tarihçi Reşidüddin tarafından yazıya geçirilmiş daha sonra ise 17. yüzyılda Ebü'l Gazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türkî adlı yapıtında yer almıştır.
Ergenekon Söylencesi, üstte alıntıladığımız 4. y.y.a dayanan Gök-Türklerin dişi kurttan türeyerek Türk adını aldıkları söylencenin değişmiş bir anlatımıdır. Cengiz Hanın kurduğu Moğol-Türk İmparatorluğunun etkisi ile zaman içerisinde bu söylenceye Moğol unsurları girmiştir. Reşidüddin de kendi yapıtını yazarken faydalandığı Altun Debter adlı Moğolca yapıtın da etkisiyle olmalı, bu söylenceyi Moğol Söylencesi olarak yapıtına almıştır. Bu Moğol etkisine daha sonra yeniden değineceğim.
Yazıya eldeki tüm Gök-Türk ve Ergenekon söylencelerini sunarak değil, en eski tarihli Gök-Türk Söylencesini sunarak başladım ki, yazının okunması zor olmasın. Diğer söylenceleri ise yazının sonunda ekler bölümünde kaynakları ile beraber sıralı olarak göreceksiniz.
Bunlar:
a-) M.S. 386-581 yılları arasındaki Çin arşivlerinde geçen söylencenin iki anlatımından ilkini yazının başında vermiştim. İkinci anlatımda bu kez hem Gök-Türk Türeyiş Söylencelerinin diğer anlatımlarından hem de Ergenekon başlıklı olanların anlatımından farklı bir öykü yer alsa da, yine de yok olan kabile, a-çi-na ( kurt), dağ ve Tu-küe unsurları yer almakta. Ama ayrıca 17 sayı simgesi ile yaz ve kış kızı unsurları eklenmiş.
b- M.S. 581-617 arası Sui Dönemi Çin arşivlerinde yer alan Gök-Türk Türeyiş Söylencesi biri kısa, ikincisi uzun olmak üzere üst tarafta sunulan ilk anlatımdakine uygun bir biçimde anlatılmaktadır.
c- 13. y.y.da tarihçi Reşidüddin tarafından yazıya geçirilen ve 17. Y.y.da Ebül Gazi Bahadır Hanın Şecere-i Türki adlı yazıtında geçen Gök-Türklerin Türeyiş Söylencesinin Moğollaşmış halinin özeti(Ergene-kon).
d-) Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasunun 19.11.200 tarihinde kamuoyuna duyurduğu ve kaynağı İranın Meşhed Kütüphanesinde bulunan Arapça Kitabül Etrak ve Türkçe Türk Bitigi başlığı atılmış 13. y.y. sonlarında Doğu Türkçesi ile ve Arap alfabesi ile yazılmış bir yazmada yer alan yeni bir türeyiş söylencesi
e-) Osmanlı zamanı ( 1691) zorla Suriyeye iskân edilmek istenen, Beğdilli Türklerinin Türeyiş Söylencesi ki bu söylencede de yok olan kabile, kurt, dağ içinde mağara ve kurt adlı bir Türk kabilesi vardır.
3-TARİH VE SÖYLENCE
Öncelikle söylencenin, hangi tarihi olaydan kaynaklandığına bakalım.
Gumilev, girişte sunduğumuz Gök-Türk Söylencesinin, hepimizin tarih derslerinden aşina olduğumuz , Gök-Türklerin, Ju-janlara( Cücenler) başkaldırışı ile ilgili olduğunu anlatır.
A-çina, Hun Prensi Mukan!a tabi iken, Tö-palar ( Tabgaçlar) 439da Hunları yenip, topraklarını feth edince, Prens A-çina, 500 çadırlık halkı ile Altay Dağlarının eteklerine kadar yayılı olan Ju-janlara sığınır ve Ju-janların demir döküm işlerini yaparak, hizmet ederler.( 4)
Burada 500 aile tabiri Gumuilev tarafından mecazi olarak kullanılmaktadır. Yine Gumuileve göre A-çina Kabilesi, Hun ve Siyenpi ( Sibir) savaşçılarından oluşmuş bir kabile idi.
(Savaştan geriye kalan bu mecazi 500 kişilik aile, söylencede düşmanları tarafından elsiz, kolsuz bırakılan çocuk olarak simgelenmiştir.)
A-çina Kabilesinin sığınmak için seçtiği Altay Dağları eteklerinde Hunlardan türeyen ve Türkçe konuşan kabileler vardı ve A-çinalar zamanla buradaki yerli Hun Türkleri ile karışarak Türkler adını aldılar. Daha sonra çoğalıp, güçlenen Gök-Türkler, Ju-janlar ( Cücenler) ile savaş çıkarmak için, Ju-jan kağanın kızını vermeyeceğini bile bile istemişler, Ju-janların hakanının, Gök-Türkleri küçümseyerek sizler, demirci kölelerimizsiniz, haddinizi bilin anlamında verdiği yanıt üzerine Gök-Türkler, Ju-Janlara savaş ilan etmiş, kısa bir süre sonra ise Ju-Janları ortadan kaldırarak, kendi devletlerini kurmuşlardır.
Tarihçi Reşidettinin Ergenekondan çıkışı Türk Kağanı ve beyleri bir parça demiri ateşe salıp, kızdırtıktan sonra örs üzerinde çekiçleyerek kutlarlardı dediği bayram, Gök-Türklerin tekrara ataları gibi bağımsız olmalarını sağlayan demirciliğin anılışıydı. Zira Gök-Türkler ve genel olarak Türkler, demircilikleri sayesinde kılıç, kargı, zırh gibi savaş alet ve giysileri bakımından sıkıntı çekmiyorlar ve bu da askeri güçlerinin yüksek olmasını sağlıyordu.
Gumilev, üstte alıntıladığım ilk söylence hakkında Çin arşivinde ayrıca Batı ucundaki Hyuing-nu(Hun) Hanedanından batıya geçenler ( 5) açıklaması olması nedeni ile kıyıma uğrayan Gök-Türklerin, Attila Hunlarının (Batı Hunları) devamı olabileceğini de belirtmiştir.
İşte Ergenekon adıyla anılan Göktürklerin Türeyiş Söylencesi , üst kısımda anlattığımız tarihi olayları anlatır.
1- Gök-Türklerin Türeyişi:
2- Gök-Türk Türeyiş Söylencesi ve Ergenekon Söylencesi
3- Tarih ve Söylence
4- Ergenekon Adı Nasıl Ortaya Çıktı?
5- A-çina Ne Demektir?
7- A-çina Hanlarının Halkı Türkler
8- Yüzüklerin Efendisi ve Türklerin Sığındığı Miğfer Biçimli Dağ
9- Kurt Simgeciliği
10- Kurt ile Elik Keçisi
11-Dişi Kurt, Türkler ve Etrüskler
12- Sonuç ve Mankurt Söylencesi
1-GÖK-TÜRKLERİN TÜREYİŞİ
Geçtiğimiz aylarda Türklerin ongunun kurt olmadığı, Ergenekon Söylencesinin Moğol kökenli olduğu ve bu söylencenin tamamı ile safsata olduğunu savlayan yazılar okuyunca aklıma Cengiz Aytmatovun Man-kurtları geldi. Kendi ulusuna yabancılaşan aydınlarımızın(!) ulusumuzu da nasıl yanılttığını görmek acı verici idi...
Yazıma Ergene-kon Söylencesinin asıl anlatımı ile başlıyorum:
M.S. 386 581 yılları dönemi Çin kayıtlarına göre Gök-Türklerin Türeyişi:
...Tu-kueler, Hiung-nu ( Hunların)(14) özel bir ırkıdır. Soyadları A-şinadır.(15) ÖnceHunlardan bağımsız bir kabile kurdular; ama daha sonra bir komşu ülkenin saldırısına uğradılar.On yaşında bir oğlan çocuğuna varıncaya kadar bütün kabile kılıçtan geçirilerek yok edildi. Düşman askerleri, oğlanın daha küçük olduğunu görünce onu öldürmeye yürekleri elvermedi. Sonunda ayaklarını keserek, üzeri otlarla kaplı bir bataklığın içine attılar. Bataklığın içinde bir dişi kurt vardı, çocuğu etle besledi. Böylece oğlan çocuk serpildi, büyüdü, dişi kurtla ilişkiye girdi, kurt ondan hamile kaldı.
Komşu devletlerin kralı, gencin hala sağ olduğunu öğrenince, onu öldürmeleri için adamlarını yeniden oraya gönderdi. Gelenler, gencin yanında dişi kurdu da öldürmek istediler. Bunun üzerine dişi kurt, Kao-çang ( Turfan(16) Devletinin kuzeyinde bulunan bir dağa (17) kaçarak sığındı. Bu dağda bir mağara vardı, mağaranın içerisinde üzeri otlarla kaplı alabildiğine geniş bir ova uzanıyordu. Yüzlerce li genişliğindeki ova dağlarla çevriliydi. Dişi kurt dağlara saklandı.
Orada on erkek çocuk dünyaya getirdi. Oğlanlar büyüdüklerinde mağaradan çıkarak dışarıdaki kadınlarla evlendiler, onlar da çok sayıda çocuk dünyaya getirdiler. Her nesil kendine bir soyadı koydu, biri kendine A-şi-na adını verdi. Onun çocukları ile çocuklarının çocukları çoğaldılar ve yüzlerce aile oldular. Birkaç nesil sonra Ju-Ju (19) ların tebaalığına girip, onlara hizmet etmek üzere mağaradan dışarıya çıktılar. Kin-şanların ( Altayların) güney yamacında yaşamaya başladılar ve Ju-juların hizmetinde demirci ustası olarak çalıştılar.
Kin-şan Dağı ( Altay Dağı), bir miğfere benziyordu, onlarda miğfere Tu-küe dedikleri için, kendilerine Tu-kü adını koydular... (1)
Üstte gördüğünüz söylencenin kaynağı M.S. 386-581 yılları arasında yer alan Çin arşivlerinde yer alır ve Gök-Türklerin türeyişini anlatır. Ancak buradaki Türk, Gumuilevin belirttiği gibi Türkçe konuşan ama başka kabile adları taşıyan halkları değil sadece dişi kurttan türeyen Aşinaların soyunu anlatır ki onlar da kendilerine Gök-Türk demişlerdir.
Örneğin ülkemizin adı Türkiyedir, Türk adı kullanılır ama Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan gibi diğer Türk ülkeleri farklı adlar taşır.
Başka bir örnek ise Kazakistan: Kazak Türklerinin kökleri Bizans, Ermeni, Rus kaynaklarında Sarışın, renkli gözlü olarak tanımlanan Kıpçak Türklerinden gelir, zamanla Moğol ve Çinlilerle karıştıkları için Kazak Türkleri bu fiziki özelliklerini kaybetmişlerdir. (2) Tarih derslerinden anımsayacağınız Mısırdaki Memlük ( Kölemen) Devleti de, Deşt-i Kıpçakta (Kıpçak Bozkırı: Güney Ukrayna ve Güney Rusya) Moğollar tarafından ele geçilerek, Suriyede Köle olarak satılan ve daha sonra Eyyübilerin Hassa ordularında yer alan Kıpçak Türklerince kurulmuştu.
Kazakistan, bu nedenle yakın zamanda Mısırda bulunan Memlüklüler tarafından yapılan Sultan Baybars Camiini yenilemeye karar verdi. (3) Sultan Baybarsın(( d:1223- ö:1277) ) kurduğu bu devlet, Araplar tarafından Devlet-it Türkiye adıyla anılmıştı.
Gök-Türkler ise Türk adını bilinçli bir biçimde kullanmışlar ve kendi türeyiş söylencelerinde Türk adının doğuşu ile ilgili olarak da kendilerince bir yoruma gitmişlerdir.
Türk adının ilk ne zaman ortaya çıktığı ise tartışmalıdır ve yazımızın konusu olmadığı için bu konuyu burada bırakıyorum.
2-GÖK-TÜRK TÜREYİŞ SÖYLENCESİ VE ERGENEKON SÖYLENCESİ
Ergenekon Söylencesi 13. yüzyılda tarihçi Reşidüddin tarafından yazıya geçirilmiş daha sonra ise 17. yüzyılda Ebü'l Gazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türkî adlı yapıtında yer almıştır.
Ergenekon Söylencesi, üstte alıntıladığımız 4. y.y.a dayanan Gök-Türklerin dişi kurttan türeyerek Türk adını aldıkları söylencenin değişmiş bir anlatımıdır. Cengiz Hanın kurduğu Moğol-Türk İmparatorluğunun etkisi ile zaman içerisinde bu söylenceye Moğol unsurları girmiştir. Reşidüddin de kendi yapıtını yazarken faydalandığı Altun Debter adlı Moğolca yapıtın da etkisiyle olmalı, bu söylenceyi Moğol Söylencesi olarak yapıtına almıştır. Bu Moğol etkisine daha sonra yeniden değineceğim.
Yazıya eldeki tüm Gök-Türk ve Ergenekon söylencelerini sunarak değil, en eski tarihli Gök-Türk Söylencesini sunarak başladım ki, yazının okunması zor olmasın. Diğer söylenceleri ise yazının sonunda ekler bölümünde kaynakları ile beraber sıralı olarak göreceksiniz.
Bunlar:
a-) M.S. 386-581 yılları arasındaki Çin arşivlerinde geçen söylencenin iki anlatımından ilkini yazının başında vermiştim. İkinci anlatımda bu kez hem Gök-Türk Türeyiş Söylencelerinin diğer anlatımlarından hem de Ergenekon başlıklı olanların anlatımından farklı bir öykü yer alsa da, yine de yok olan kabile, a-çi-na ( kurt), dağ ve Tu-küe unsurları yer almakta. Ama ayrıca 17 sayı simgesi ile yaz ve kış kızı unsurları eklenmiş.
b- M.S. 581-617 arası Sui Dönemi Çin arşivlerinde yer alan Gök-Türk Türeyiş Söylencesi biri kısa, ikincisi uzun olmak üzere üst tarafta sunulan ilk anlatımdakine uygun bir biçimde anlatılmaktadır.
c- 13. y.y.da tarihçi Reşidüddin tarafından yazıya geçirilen ve 17. Y.y.da Ebül Gazi Bahadır Hanın Şecere-i Türki adlı yazıtında geçen Gök-Türklerin Türeyiş Söylencesinin Moğollaşmış halinin özeti(Ergene-kon).
d-) Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasunun 19.11.200 tarihinde kamuoyuna duyurduğu ve kaynağı İranın Meşhed Kütüphanesinde bulunan Arapça Kitabül Etrak ve Türkçe Türk Bitigi başlığı atılmış 13. y.y. sonlarında Doğu Türkçesi ile ve Arap alfabesi ile yazılmış bir yazmada yer alan yeni bir türeyiş söylencesi
e-) Osmanlı zamanı ( 1691) zorla Suriyeye iskân edilmek istenen, Beğdilli Türklerinin Türeyiş Söylencesi ki bu söylencede de yok olan kabile, kurt, dağ içinde mağara ve kurt adlı bir Türk kabilesi vardır.
3-TARİH VE SÖYLENCE
Öncelikle söylencenin, hangi tarihi olaydan kaynaklandığına bakalım.
Gumilev, girişte sunduğumuz Gök-Türk Söylencesinin, hepimizin tarih derslerinden aşina olduğumuz , Gök-Türklerin, Ju-janlara( Cücenler) başkaldırışı ile ilgili olduğunu anlatır.
A-çina, Hun Prensi Mukan!a tabi iken, Tö-palar ( Tabgaçlar) 439da Hunları yenip, topraklarını feth edince, Prens A-çina, 500 çadırlık halkı ile Altay Dağlarının eteklerine kadar yayılı olan Ju-janlara sığınır ve Ju-janların demir döküm işlerini yaparak, hizmet ederler.( 4)
Burada 500 aile tabiri Gumuilev tarafından mecazi olarak kullanılmaktadır. Yine Gumuileve göre A-çina Kabilesi, Hun ve Siyenpi ( Sibir) savaşçılarından oluşmuş bir kabile idi.
(Savaştan geriye kalan bu mecazi 500 kişilik aile, söylencede düşmanları tarafından elsiz, kolsuz bırakılan çocuk olarak simgelenmiştir.)
A-çina Kabilesinin sığınmak için seçtiği Altay Dağları eteklerinde Hunlardan türeyen ve Türkçe konuşan kabileler vardı ve A-çinalar zamanla buradaki yerli Hun Türkleri ile karışarak Türkler adını aldılar. Daha sonra çoğalıp, güçlenen Gök-Türkler, Ju-janlar ( Cücenler) ile savaş çıkarmak için, Ju-jan kağanın kızını vermeyeceğini bile bile istemişler, Ju-janların hakanının, Gök-Türkleri küçümseyerek sizler, demirci kölelerimizsiniz, haddinizi bilin anlamında verdiği yanıt üzerine Gök-Türkler, Ju-Janlara savaş ilan etmiş, kısa bir süre sonra ise Ju-Janları ortadan kaldırarak, kendi devletlerini kurmuşlardır.
Tarihçi Reşidettinin Ergenekondan çıkışı Türk Kağanı ve beyleri bir parça demiri ateşe salıp, kızdırtıktan sonra örs üzerinde çekiçleyerek kutlarlardı dediği bayram, Gök-Türklerin tekrara ataları gibi bağımsız olmalarını sağlayan demirciliğin anılışıydı. Zira Gök-Türkler ve genel olarak Türkler, demircilikleri sayesinde kılıç, kargı, zırh gibi savaş alet ve giysileri bakımından sıkıntı çekmiyorlar ve bu da askeri güçlerinin yüksek olmasını sağlıyordu.
Gumilev, üstte alıntıladığım ilk söylence hakkında Çin arşivinde ayrıca Batı ucundaki Hyuing-nu(Hun) Hanedanından batıya geçenler ( 5) açıklaması olması nedeni ile kıyıma uğrayan Gök-Türklerin, Attila Hunlarının (Batı Hunları) devamı olabileceğini de belirtmiştir.
İşte Ergenekon adıyla anılan Göktürklerin Türeyiş Söylencesi , üst kısımda anlattığımız tarihi olayları anlatır.