Ülkemizde, yediden yetmişe herkesin fütursuzca müdahale edebildiği, ilave ve çıkarma yapmada kendini yetkili gördüğü tek şey; dindir, dinin emir ve yasaklarıdır. Gerekçe de hazır: İslamiyet akıl, mantık dinidir; böyle olması benim mantığıma daha uygun geliyor!
Düşünemiyor ki, herkesin aklı, mantığı anlayışı farklı olduğuna göre, herkes kendi anlayışı ile hareket ederse, ortada din diye bir şey kalır mı? Herkes aklı ile doğruyu bulabilecek olsaydı, Cenab-ı Hakkın Kitap, Peygamber göndermesi -haşa- lüzümsuz olmaz mıydı?
Peki, bu kadar veballi, mesuliyetli bir konuda insanların rahat tavrının sebebi nedir? Yıllarca, dinin, dinin emir ve yasaklarının, din adamlarının, din kitaplarının aşağılanması, her fırsatta alaya alınması, herkesin bu konuda fikir yürütme hakkının olduğu düşüncesinin yayılması, özellikle de devamlı, İslamiyetin akıl ve mantık dini olduğu vurgusunun yapılmasıdır... Tabii ki din akla mantığa uygun, ancak kimin aklına, mantığına: Peygamberlerin ve aklıselim denilen, yanılmayan akıl sahiplerinin aklına mantığına!
BAZI BİDATLER
Dinimizde, dine yapılan ilave ve çıkarmalara bidat, denilmektedir. Bidat sahibi olmak çok tehlikelidir; tevbesi yoktur, çünkü yaptığını iyi bildiği, sevap beklediği için tevbe aklına gelmez! Sahibinin, tereyağından kıl çeker gibi imanını çeker alır, onun haberi bile olmaz.
Bidat sahibinde ben yaptım oldu, mantığı vardır. Kendine göre iyi gördüğü her şeyi yapar: Müzik aletleri ile söylenen ilahileri dinleyerek nefsini tatmin eder, bundan da sevap umar, zengin olduğu halde kurban kesmeyip fakirlere para verir, çevresindeki fakirlere bakmadan onuncu haccını, on beşinci umresini ifa eder, aklına eser cenazede tekbir getirir, hoca dışarısı kalabalık diye cenazeyi camiye mihraba getirtir, Mekke, Medinedeki imamın arkasında namaz kılmak arzular, önüne radyoyu koyar veya televizyonu açar namazını kılar, sesi daha gür çıksın diye, üç saf insana namaz kıldırırken yaka mikrofonu kullanır; yine çok sevap alırım düşüncesiyle hoparlörü; çocukları beşikten, hastaları yataktan fırlatacak şiddette açar, mezhep imamlarını, fıkıh kitaplarını küçük görüp doğrudan ayetten hadisten hüküm çıkarmaya kalkar, kitaplarda sakalın bir tutam olması sünnet denildiği halde, hiç bırakmamaktan iyidir diyerek, yarım santim sakal bırakır, bazıları da ne kadar uzatırsa o kadar sevap olacak düşüncesiyle, göbeğine kadar uzatır. Dinin hubb-i fillah emrini hiçe sayarak gayri müslimleri kardeş bilir... Daha neler neler, akla hayale gelmeyecek ne bidatler!
Halbuki, dinde boşluk yoktur, neyin nasıl olacağını İslam âlimleri gece gündüz çalışıp fıkıh, ilmihal kitaplarında bildirmişlerdir. Bidatlerden, rastgele davranışlardan kaçılmasını istemişlerdir.
İMAN NURUNU ÇIKARIR!..
Bidatler bulaşıcı hastalıktan daha hızlı yayıldığından, daha tehlikeli olacağından, Müslümanların bidat sahipleri ile görüşmeleri, onlara, hürmet göstermeleri, konuşmaları yasaklanmıştır. Hadis-i şeriflerde, Bidat sahipleri ile birlikte bulunmayınız! Onların kötülükleri, uyuz hastalığı gibi bulaşıcıdır, Bidat sahibine hürmet etmek için yürüyen kimse, İslâmı yıkmaya yardım etmiştir buyuruldu.
Peygamberimiz, bidatin zararını, tehlikesini şöyle bildirmiştir: Bidat sahibine düşman gözü ile bakan kimsenin kalbini Allahü teâlâ emân ve îman ile doldurur. Bidat sahibini kötü bileni Allahü teâlâ, kıyâmet gününün korkularından korur. Bidat sahibine hakâret edene, Allahü teâlâ, Cennette yüz derece ihsân eder. Bidat sahibini güler yüzle karşılayan veya ona iyilik eden, Allahü teâlânın Muhammed aleyhisselâma göndermiş olduğu İslâmiyeti beğenmemiş olur.
Fudayl bin İyâd hazretleri buyurdu ki: Bidat sahibini seven kimsenin ibâdetlerini Allahü teâlâ yok eder ve kalbinden îman nûrunu çıkarır.
Bidat sahibini sevmeyenin ibâdetleri az olsa bile günahlarının affolunması umulur. İslam büyükleri, yolda, bir bidat sahibi ile karşılaşmamak için yollarını değiştirirlerdi!
Düşünemiyor ki, herkesin aklı, mantığı anlayışı farklı olduğuna göre, herkes kendi anlayışı ile hareket ederse, ortada din diye bir şey kalır mı? Herkes aklı ile doğruyu bulabilecek olsaydı, Cenab-ı Hakkın Kitap, Peygamber göndermesi -haşa- lüzümsuz olmaz mıydı?
Peki, bu kadar veballi, mesuliyetli bir konuda insanların rahat tavrının sebebi nedir? Yıllarca, dinin, dinin emir ve yasaklarının, din adamlarının, din kitaplarının aşağılanması, her fırsatta alaya alınması, herkesin bu konuda fikir yürütme hakkının olduğu düşüncesinin yayılması, özellikle de devamlı, İslamiyetin akıl ve mantık dini olduğu vurgusunun yapılmasıdır... Tabii ki din akla mantığa uygun, ancak kimin aklına, mantığına: Peygamberlerin ve aklıselim denilen, yanılmayan akıl sahiplerinin aklına mantığına!
BAZI BİDATLER
Dinimizde, dine yapılan ilave ve çıkarmalara bidat, denilmektedir. Bidat sahibi olmak çok tehlikelidir; tevbesi yoktur, çünkü yaptığını iyi bildiği, sevap beklediği için tevbe aklına gelmez! Sahibinin, tereyağından kıl çeker gibi imanını çeker alır, onun haberi bile olmaz.
Bidat sahibinde ben yaptım oldu, mantığı vardır. Kendine göre iyi gördüğü her şeyi yapar: Müzik aletleri ile söylenen ilahileri dinleyerek nefsini tatmin eder, bundan da sevap umar, zengin olduğu halde kurban kesmeyip fakirlere para verir, çevresindeki fakirlere bakmadan onuncu haccını, on beşinci umresini ifa eder, aklına eser cenazede tekbir getirir, hoca dışarısı kalabalık diye cenazeyi camiye mihraba getirtir, Mekke, Medinedeki imamın arkasında namaz kılmak arzular, önüne radyoyu koyar veya televizyonu açar namazını kılar, sesi daha gür çıksın diye, üç saf insana namaz kıldırırken yaka mikrofonu kullanır; yine çok sevap alırım düşüncesiyle hoparlörü; çocukları beşikten, hastaları yataktan fırlatacak şiddette açar, mezhep imamlarını, fıkıh kitaplarını küçük görüp doğrudan ayetten hadisten hüküm çıkarmaya kalkar, kitaplarda sakalın bir tutam olması sünnet denildiği halde, hiç bırakmamaktan iyidir diyerek, yarım santim sakal bırakır, bazıları da ne kadar uzatırsa o kadar sevap olacak düşüncesiyle, göbeğine kadar uzatır. Dinin hubb-i fillah emrini hiçe sayarak gayri müslimleri kardeş bilir... Daha neler neler, akla hayale gelmeyecek ne bidatler!
Halbuki, dinde boşluk yoktur, neyin nasıl olacağını İslam âlimleri gece gündüz çalışıp fıkıh, ilmihal kitaplarında bildirmişlerdir. Bidatlerden, rastgele davranışlardan kaçılmasını istemişlerdir.
İMAN NURUNU ÇIKARIR!..
Bidatler bulaşıcı hastalıktan daha hızlı yayıldığından, daha tehlikeli olacağından, Müslümanların bidat sahipleri ile görüşmeleri, onlara, hürmet göstermeleri, konuşmaları yasaklanmıştır. Hadis-i şeriflerde, Bidat sahipleri ile birlikte bulunmayınız! Onların kötülükleri, uyuz hastalığı gibi bulaşıcıdır, Bidat sahibine hürmet etmek için yürüyen kimse, İslâmı yıkmaya yardım etmiştir buyuruldu.
Peygamberimiz, bidatin zararını, tehlikesini şöyle bildirmiştir: Bidat sahibine düşman gözü ile bakan kimsenin kalbini Allahü teâlâ emân ve îman ile doldurur. Bidat sahibini kötü bileni Allahü teâlâ, kıyâmet gününün korkularından korur. Bidat sahibine hakâret edene, Allahü teâlâ, Cennette yüz derece ihsân eder. Bidat sahibini güler yüzle karşılayan veya ona iyilik eden, Allahü teâlânın Muhammed aleyhisselâma göndermiş olduğu İslâmiyeti beğenmemiş olur.
Fudayl bin İyâd hazretleri buyurdu ki: Bidat sahibini seven kimsenin ibâdetlerini Allahü teâlâ yok eder ve kalbinden îman nûrunu çıkarır.
Bidat sahibini sevmeyenin ibâdetleri az olsa bile günahlarının affolunması umulur. İslam büyükleri, yolda, bir bidat sahibi ile karşılaşmamak için yollarını değiştirirlerdi!