Emevi dönemi, İslam tarihi açısından çalkantılı bir dönemdir.
Bu günkü Suriye toprakları üzerinde hile ve entrika ile kurulup, zulüm ve kanla beslenen bir saltanatın tarihidir.
Bu iktidarın başşehri bu günkü Şamdır.
İslam, bu coğrafyada Kuran ahlakından koparılıp saltanat dinine dönüştürüldü.
Peygamber soyunu kurutan zalim ve kanlı planlar bu coğrafyada yapılıp uygulandı.
İslam dünyasına, ilk nifak tohumları bu coğrafyada ekildi.
Din adına her türlü aykırılık bu coğrafyada kendini gösterdi.
Kanlı, belki de bu yüzden beddualı bir coğrafyadır burası.
Muaviye, ölümünden önce oğlu Yezide bakın neleri vasiyet etmiş:
Iraklıları gözet. Onlar senden her gün bir valinin azlini isterlerse azlet. Çünkü bir valinin azli, sana karşı yüz bin kılıcın çekilmesinden daha kolaydır.
Suriye halkını da gözet; onları sırdaş edin, sana düşmanından herhangi bir tehlike gelirse Şamlılarla defet.
Senin aleyhine ancak üç kişiden korkarım.
Bunlar: Hüseyin b. Ali (Haz. Peygamberin torunu), Abdullah b. Zübeyr (Hz. Peygamberin eşi olan Hz. Ebubekirin kızı Ayşenin yeğeni) ve Abdullah b. Ömer'dir. (Hz. Ömerin oğlu.)
Hüseyin b. Ali (Hz. Hüseyin) hakkında umarım ki Allah sana kafi gelecektir. Çünkü Allah onun babasını (Hz. Ali) öldürdü, kardeşini (Hz. Hasan) de yardımsız bıraktı.
Zübeyr'in oğluna gelince o kindar bir beladır. Ona galip gelirsen parça parça et.
Omer'in oğluna gelince, takva onu susturmuştur, sen onu ahireti ile başbaşa bırakırsan o da seni dünya işlerinde serbest bırakır."
Bu öğütlerde İslam ahlakı adına ne vardır?
Saltanat korunsun da nasıl korunursa korunsun anlayışı vardır.
Ve İslam dünyasında ilk defa saltanat babadan oğla geçmiştir.
Mesela Hz. Ömere, oğlu Abdullahı veliaht tayin etmesi önerildiğinde bunu söyleyenleri Beni cehenneme mi göndermek istiyorsunuz? diye azarlamış, kendinden sonra gelecek olanın seçimini hakem heyetine bırakmıştır.
Muaviye ise Yezid belasını başa getirerek cehenneme giden yolları döşetmiştir.
Emevi öncesi İslama bir bakalım:
İlk Halife Ebubekir, varını yoğunu İslama ve Onun peygamberinin emrine sunmuş bir Sıddık
Adalet ve dürüstlük timsali Ömer. Devletin mumunu bile kendi işlerinde kullanmadı. Dicle kenarında kaybolan koyundan kendini sorumlu tuttu.
Haya ve edep adamı Osman. Kuran ayetlerini bir araya getirerek büyük bir hizmete imzasını attı.
İlmin kapısı Ali. Hz. Peygamberin damadı, Şehit torunlarının babası.
İşte o dönemin cennetle müjdelenmiş abide şahsiyetleri: (Aşere-i Mübeşşere)
Hazret-i Ebû Bekir, 2- Hazret-i Ömer, 3- Hazret-i Osman, 4- Hazret-i Ali, 5- Hazret-i Abdurrahman bin Avf, 6-Hazret-i Ubeyde bin Cerrah, 7- Hazret-i Said bin Zeyd, 8- Hazret-i Sad bin Ebî Vakkas, 9- Hazret-i Ubeydullah bin Talha, 10- Hazret-i Zübeyir bin Avvâm.
Dikkat edin; Muaviye yok!
O da Halife ama, cennet müjdesinden yoksun!
İslam dünyasında:
Dünya kadar Ebubekir, dünya kadar Ömer, dünya kadar Osman, dünya kadar Ali, dünya kadar Hasan, dünya kadar Hüseyin vardır.
Ama adı Muaviye olan, adı Yezid olan bir tek Müslüman yoktur.
İkisi de Müslümanın vicdanından silinip atılmıştır!
O dönemin bir Süreyya yıldızı vardır elbet. O da Ömer b. Abdülazdir.
Kısa ömründeki icraatları ile Müslümanlar arasında barış ve kardeşlik havası estirdi, adaleti gözetti, yağmalanan hazineyi doldurdu, böylece birçok gayrimüslimin İslamı seçmesine vesile oldu.
Şimdi kader, o coğrafyada yeni bir Süreyya yıldızı arıyor ama nafile!
Çıkmayacak.
Denizin öte yakasında plan üstüne planlar kuruluyor.
Nerede petrol var, orada onların emelleri var.
Nerede onlar var, orada zulüm var, kan var, gözyaşı var.
Kan denizi Müslümanı yutarken, onları abad ediyor.
Şerikleri (ortakları) var bu yakadan.
Şerikler de saltanat hevesinin zebunu (kölesi) durumundalar.
Saltanat sürsün de nasıl sürerse sürsün.
Tarihten ibret almıyorlar.
O coğrafyaya hükmeden atalarının başına neler geldiğini,
Okumuyorlar, anlamıyorlar, görmüyorlar.
Kendilerini de, halklarını da o bataklığın içine sürüklüyorlar.
Ne adına?
Kimse
İinsanlık adına,
ilahi kelimetullah adına
demesin!
O coğrafyada büyük güçlerin çıkar ve paylaşım kavgası var.
Başkalarının çıkarları adına dövüşmek,
Çıkar taşeronluğu yapmak kimseye yakışmaz!
Dua ediyorum:
Bize de bir Süreyya yıldızı gönder ya Rab!
Kurtarıcısına söven, kahramanlarını yargılayan bir toplumun başına gelebilecekleri
Bizim başımıza getirme Allahım.
Onların günahları yüzünden bizi de helak etme!
Gözleri kör, kulakları sağır olanların görüp sezemedikleri yüzünden bizleri de çaresiz bırakma!
Tarihi o haliyle tekerrür ettirme Allahım.
Tan yerinin ağarmakta olduğunu görüyoruz;
Bize güneşin parıltısını göster!
Mehmet Necati GÜNGÖR
Bu günkü Suriye toprakları üzerinde hile ve entrika ile kurulup, zulüm ve kanla beslenen bir saltanatın tarihidir.
Bu iktidarın başşehri bu günkü Şamdır.
İslam, bu coğrafyada Kuran ahlakından koparılıp saltanat dinine dönüştürüldü.
Peygamber soyunu kurutan zalim ve kanlı planlar bu coğrafyada yapılıp uygulandı.
İslam dünyasına, ilk nifak tohumları bu coğrafyada ekildi.
Din adına her türlü aykırılık bu coğrafyada kendini gösterdi.
Kanlı, belki de bu yüzden beddualı bir coğrafyadır burası.
Muaviye, ölümünden önce oğlu Yezide bakın neleri vasiyet etmiş:
Iraklıları gözet. Onlar senden her gün bir valinin azlini isterlerse azlet. Çünkü bir valinin azli, sana karşı yüz bin kılıcın çekilmesinden daha kolaydır.
Suriye halkını da gözet; onları sırdaş edin, sana düşmanından herhangi bir tehlike gelirse Şamlılarla defet.
Senin aleyhine ancak üç kişiden korkarım.
Bunlar: Hüseyin b. Ali (Haz. Peygamberin torunu), Abdullah b. Zübeyr (Hz. Peygamberin eşi olan Hz. Ebubekirin kızı Ayşenin yeğeni) ve Abdullah b. Ömer'dir. (Hz. Ömerin oğlu.)
Hüseyin b. Ali (Hz. Hüseyin) hakkında umarım ki Allah sana kafi gelecektir. Çünkü Allah onun babasını (Hz. Ali) öldürdü, kardeşini (Hz. Hasan) de yardımsız bıraktı.
Zübeyr'in oğluna gelince o kindar bir beladır. Ona galip gelirsen parça parça et.
Omer'in oğluna gelince, takva onu susturmuştur, sen onu ahireti ile başbaşa bırakırsan o da seni dünya işlerinde serbest bırakır."
Bu öğütlerde İslam ahlakı adına ne vardır?
Saltanat korunsun da nasıl korunursa korunsun anlayışı vardır.
Ve İslam dünyasında ilk defa saltanat babadan oğla geçmiştir.
Mesela Hz. Ömere, oğlu Abdullahı veliaht tayin etmesi önerildiğinde bunu söyleyenleri Beni cehenneme mi göndermek istiyorsunuz? diye azarlamış, kendinden sonra gelecek olanın seçimini hakem heyetine bırakmıştır.
Muaviye ise Yezid belasını başa getirerek cehenneme giden yolları döşetmiştir.
Emevi öncesi İslama bir bakalım:
İlk Halife Ebubekir, varını yoğunu İslama ve Onun peygamberinin emrine sunmuş bir Sıddık
Adalet ve dürüstlük timsali Ömer. Devletin mumunu bile kendi işlerinde kullanmadı. Dicle kenarında kaybolan koyundan kendini sorumlu tuttu.
Haya ve edep adamı Osman. Kuran ayetlerini bir araya getirerek büyük bir hizmete imzasını attı.
İlmin kapısı Ali. Hz. Peygamberin damadı, Şehit torunlarının babası.
İşte o dönemin cennetle müjdelenmiş abide şahsiyetleri: (Aşere-i Mübeşşere)
Hazret-i Ebû Bekir, 2- Hazret-i Ömer, 3- Hazret-i Osman, 4- Hazret-i Ali, 5- Hazret-i Abdurrahman bin Avf, 6-Hazret-i Ubeyde bin Cerrah, 7- Hazret-i Said bin Zeyd, 8- Hazret-i Sad bin Ebî Vakkas, 9- Hazret-i Ubeydullah bin Talha, 10- Hazret-i Zübeyir bin Avvâm.
Dikkat edin; Muaviye yok!
O da Halife ama, cennet müjdesinden yoksun!
İslam dünyasında:
Dünya kadar Ebubekir, dünya kadar Ömer, dünya kadar Osman, dünya kadar Ali, dünya kadar Hasan, dünya kadar Hüseyin vardır.
Ama adı Muaviye olan, adı Yezid olan bir tek Müslüman yoktur.
İkisi de Müslümanın vicdanından silinip atılmıştır!
O dönemin bir Süreyya yıldızı vardır elbet. O da Ömer b. Abdülazdir.
Kısa ömründeki icraatları ile Müslümanlar arasında barış ve kardeşlik havası estirdi, adaleti gözetti, yağmalanan hazineyi doldurdu, böylece birçok gayrimüslimin İslamı seçmesine vesile oldu.
Şimdi kader, o coğrafyada yeni bir Süreyya yıldızı arıyor ama nafile!
Çıkmayacak.
Denizin öte yakasında plan üstüne planlar kuruluyor.
Nerede petrol var, orada onların emelleri var.
Nerede onlar var, orada zulüm var, kan var, gözyaşı var.
Kan denizi Müslümanı yutarken, onları abad ediyor.
Şerikleri (ortakları) var bu yakadan.
Şerikler de saltanat hevesinin zebunu (kölesi) durumundalar.
Saltanat sürsün de nasıl sürerse sürsün.
Tarihten ibret almıyorlar.
O coğrafyaya hükmeden atalarının başına neler geldiğini,
Okumuyorlar, anlamıyorlar, görmüyorlar.
Kendilerini de, halklarını da o bataklığın içine sürüklüyorlar.
Ne adına?
Kimse
İinsanlık adına,
ilahi kelimetullah adına
demesin!
O coğrafyada büyük güçlerin çıkar ve paylaşım kavgası var.
Başkalarının çıkarları adına dövüşmek,
Çıkar taşeronluğu yapmak kimseye yakışmaz!
Dua ediyorum:
Bize de bir Süreyya yıldızı gönder ya Rab!
Kurtarıcısına söven, kahramanlarını yargılayan bir toplumun başına gelebilecekleri
Bizim başımıza getirme Allahım.
Onların günahları yüzünden bizi de helak etme!
Gözleri kör, kulakları sağır olanların görüp sezemedikleri yüzünden bizleri de çaresiz bırakma!
Tarihi o haliyle tekerrür ettirme Allahım.
Tan yerinin ağarmakta olduğunu görüyoruz;
Bize güneşin parıltısını göster!
Mehmet Necati GÜNGÖR