ATEİZM
“Allah’ın varlığı daha lise yıllarında kafama takılmıştı.Varsa eğer, niçin görünmüyordu? Hadi görünmesi bir yana, yalvar yakar dua ettiğim halde, niçin isteklerimin hiçbirine cevap vermiyordu?..Her tarafta kötülükler artıyor, insanlar haksız yere öldürülüyor, fakat Allah yerinden bile kıpırdamıyordu.Varlığı konusunda şüphelerim iyice artmaya başladı.Düşündüm taşındım, sonunda şüphelerimi gidermenin bir yolunu buldum. Onu çok kızdıracağını düşündüğüm şeyler yapmaya karar verdim, sırf “bakalım ne olacak?” diye.Bir gün tuvalete besmele çekerek girdim.İçeride de bildiğim bütün duaları okudum. Öyle fısıltıyla falan da değil, basbayağı yüksek sesle. Bekledim, hiçbir şey olmadı. Bu deneyleri defalarca tekrarladım. Cesaretim arttı, sonunda Allah’a inanmanın anlamsız olduğuna karar verdim.”
Tuvalette okudukları dualardan sonra yukarıdan uzanan bir elin, “sus, Allah’tan korkmaz!” deyip tokadı patlattığını şahit olanı da görülmemiştir. Toplumumuzda ceza denilince akla “sille-tokat girişmek”, “tek ayak üzerinde durdurmak”, “hak mahrumiyeti”, “karakollarda falakaya yatırılmak” gibi şeyler geldiği için, bir anlamda “Allah’ın sabrını sınama” denilecek türden deneylerin ardından beklenen ceza gelmeyince, “olsaydı, cezalandırırdı” deyip Allah’a inanmaktan vazgeçiliyor. Sanki Allah, tuvaletlerde adam marizleyen “sigaracı avcısı” despot bir lise müdürüymüş gibi…
Kimi zaman da bir “Hizmetçi-Tanrı” düşlemiş insanlar.Alaaddin’in sihirli lambasına elini sürer sürmez ortaya çıkan ve “baş üstüne” deyip istenen her şeyi hemen yerine getiren cin örneği, zor zamanlarda insanı rahatlatan, yardıma koşan, “gel” deyince gelen, “git” deyince giden bir “hizmetçi tanrı”. Düşledikleri bu “hizmetçi tanrı”, istediklerini yapmayınca küsmüşler ya da kafaları kızıp ateist olmuşlar.
Kimileri de delil yetersizliğinden dolayı inkar etmiş Allah’ı. Bu hassasiyet bütün ateistler için geçerli bir “uluslarüstü hassasiyet”. Eğer buna hassasiyet denirse tabi! Örneğin ünlü İngiliz Filozofu Bertrand Russel, bu konuda bir hassasiyet örneği sergilemiş zamanında. Bir BBC programında spiker Russel’e; “ Üstad, öldükten sonra eğer bir öteki dünya varsa ve yaşarken inanmadığınız Tanrı çıkıp da “ Bana niçin inanmadın?” diye sorarsa ne cevap vereceksiniz?” şeklinde bir soru sorar. Filozof, şu cevabı verir spikere: “ Tanrım, bana var olduğuna ilişkin niçin daha doğru dürüst bir delil göstermedin öyleyse?”
Alıntı:.islamustundur.com
“Allah’ın varlığı daha lise yıllarında kafama takılmıştı.Varsa eğer, niçin görünmüyordu? Hadi görünmesi bir yana, yalvar yakar dua ettiğim halde, niçin isteklerimin hiçbirine cevap vermiyordu?..Her tarafta kötülükler artıyor, insanlar haksız yere öldürülüyor, fakat Allah yerinden bile kıpırdamıyordu.Varlığı konusunda şüphelerim iyice artmaya başladı.Düşündüm taşındım, sonunda şüphelerimi gidermenin bir yolunu buldum. Onu çok kızdıracağını düşündüğüm şeyler yapmaya karar verdim, sırf “bakalım ne olacak?” diye.Bir gün tuvalete besmele çekerek girdim.İçeride de bildiğim bütün duaları okudum. Öyle fısıltıyla falan da değil, basbayağı yüksek sesle. Bekledim, hiçbir şey olmadı. Bu deneyleri defalarca tekrarladım. Cesaretim arttı, sonunda Allah’a inanmanın anlamsız olduğuna karar verdim.”
Tuvalette okudukları dualardan sonra yukarıdan uzanan bir elin, “sus, Allah’tan korkmaz!” deyip tokadı patlattığını şahit olanı da görülmemiştir. Toplumumuzda ceza denilince akla “sille-tokat girişmek”, “tek ayak üzerinde durdurmak”, “hak mahrumiyeti”, “karakollarda falakaya yatırılmak” gibi şeyler geldiği için, bir anlamda “Allah’ın sabrını sınama” denilecek türden deneylerin ardından beklenen ceza gelmeyince, “olsaydı, cezalandırırdı” deyip Allah’a inanmaktan vazgeçiliyor. Sanki Allah, tuvaletlerde adam marizleyen “sigaracı avcısı” despot bir lise müdürüymüş gibi…
Kimi zaman da bir “Hizmetçi-Tanrı” düşlemiş insanlar.Alaaddin’in sihirli lambasına elini sürer sürmez ortaya çıkan ve “baş üstüne” deyip istenen her şeyi hemen yerine getiren cin örneği, zor zamanlarda insanı rahatlatan, yardıma koşan, “gel” deyince gelen, “git” deyince giden bir “hizmetçi tanrı”. Düşledikleri bu “hizmetçi tanrı”, istediklerini yapmayınca küsmüşler ya da kafaları kızıp ateist olmuşlar.
Kimileri de delil yetersizliğinden dolayı inkar etmiş Allah’ı. Bu hassasiyet bütün ateistler için geçerli bir “uluslarüstü hassasiyet”. Eğer buna hassasiyet denirse tabi! Örneğin ünlü İngiliz Filozofu Bertrand Russel, bu konuda bir hassasiyet örneği sergilemiş zamanında. Bir BBC programında spiker Russel’e; “ Üstad, öldükten sonra eğer bir öteki dünya varsa ve yaşarken inanmadığınız Tanrı çıkıp da “ Bana niçin inanmadın?” diye sorarsa ne cevap vereceksiniz?” şeklinde bir soru sorar. Filozof, şu cevabı verir spikere: “ Tanrım, bana var olduğuna ilişkin niçin daha doğru dürüst bir delil göstermedin öyleyse?”
Alıntı:.islamustundur.com