Merhaba
Arap kızı neden camdan bakıyor biliyor musunuz? Yanıtını bilmiyorduk ve bu soru hiç aklımıza gelmemişti. Sorunun yanıtı ise şuydu; Arap kızı, bir kölenin kızıydı. Çocuk bile olsa, bir köle gibi, sahibine hizmet etmek zorundaydı. Bu yüzden, sahibinin beyaz çocuklarının evlerinde oynadıkları oyunlara karışamaz, onları yağmurun çamurun altından camdan bakarak izlerdi. Yanıt, Osmanlı İmparatorluğunun, Afrika kıtasından getirerek, köle yaptığı ve resmi tarihin yok saydığı yüz binlerce insanın yaşamını özeti.
DEDEM İLE NİNEM İNATLA TÜRKÇE ÖĞRENMEDİLER
Mermer ustası olan Mustafa Olpak da, Türkiyede sayıları bugün için 3 milyon olduğu tahmin edilen Afrika kökenlilerden biri. Ailesi, 1890 ila 1895 yılları arasında, bugünkü adıyla Mombasan olarak bilinen Köle Sahilinden kaçırılarak Anadoluya getirilmiş ve köle yapılmış. Böylece de, seçemedikleri bir yaşam başlamış. Olpak, kim olduğunu, dedesi ve ninesinden öğrenmiş: Neden rengimiz böyle, diye anneme ve teyzemlere sorduğumda hiç yanıt alamazdım. Çoğu zaman da yüzüme bir tokat atarlardı. Ancak kim olduğumu, nereden geldiğimi, seçmedikleri bir hayatı yaşamak zorunda kalan dedem ile ninem anlattı. Dedem ile ninem, inatla Türkçe öğrenmediler. Ama bütün yaşamları boyunca bana kim olduğumu anlatmaya çalıştılar.
RESMİ TARİHİN, AYDINLARIN GÖREMEDİĞİ...
Kökenine olan bu ilgi ve çabasını Arap Kadın Kemale ve Köle/Kenya-Girit-İstanbul Kıyısından İstanbul Biyografileri adlı iki kitaba dönüştürerek, Afrika kökenli halkı, görünür kılmaya çalışan Olpak, Osmanlıdaki kölelik anlayışının resmi tarihte yer almadığını anlatıyor. Resmi tarihin görmezden geldiği kölelik sistemi nasıl sorusuna Olpak şu yanıtı veriyor:
Resmi tarihte bu yok Yazılanla yaşanan çok farklı Resmi tarih görmediği, aydınlar da ilericiler de görmüyor. Osmanlı köle ticareti, 1847-1857 fermanlarıyla bile yasaklanamıyor. Çünkü kölelik, İslamda bir gelenek olarak var. Ve bu sistem, açık köle sistemi olarak biliniyor. Köle, 9 yıl hizmet gördükten sonra köle azat ediliyor. Ayrıca sahibinden şiddet gördüğü durumda şeriat mahkemelerine başvurma hakkı var. Bu durumda yeri değiştirilebiliyor ya da erken azat edilebiliyor. Amerika ya da İngilteredeki gibi insanların renginden dolayı kafalarının kesildiği ya da yakıldığı gibi değil. Ama bu, Osmanlıda bir ayrımcılığın olmadığı anl***** gelmiyor. Kölelerin senede bir gün izinleri de bulunuyor. Ve bu izinleri, godya denilen önderleri aracılığıyla Anadoluya dağılmış olan yakınlarına ulaşmaya çalışarak geçiriyorlar. Godya yani lider bugün Afrikanın iç kesimlerinde devam eden gelenekte bulunuyor.
EVLATLIK YASASI 1964 YILINDA KALDIRILDI!
Mustafa Olpak, köleliği, kuşaktan kuşağa geçen, dünyanın affedilmeyen suçu olarak tanımlıyor ve yasaların değişmesiyle birlikte hemen ortadan kalkmıyor diyor. Olpakıın verdiği bilgiye göre, Türkiyede yaşayan Afrika kökenli halka, 1936 yılındaki nüfus kanunu ile kimlik veriliyor. Ancak köleliğin inceltilmiş hali olan Evlatlık Yasası ise 1964 yılına kadar uygulamada kalıyor.
Afrika kökenliler, Türkiyenin özellikle Ege ve Marmara bölgesinde yoğun olarak yaşıyor. Ege bölgesinde ise Torbalı, Tulum, Hasköy, Yeni Çiftlik, Yeni Köy ve Çırpı köyleri onların yoğun olarak yaşadığı yerler. Kendinizi nereye ait hissediyorsunuz sorusuna Mustafa Olpay, Biz kendimizi artık Afrikalı Türkler olarak tanımlıyoruz. Ağırlığımız Müslüman. Ancak, Osmanlının getirdiği köleler içerisinde başka dinlerden olanlar da vardı. Başka bir kültürden geliyoruz. Ama on yıllardır da bu topraklarda yaşıyoruz. Kendimizi buraya ait hissediyoruz. Fakat kendi kültürümüzü de, ne olduğumuzu da öğrenmek istiyoruz yanıtını veriyor.
IRKÇILIK VÜCUT DİLİ OLMUŞ
Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mustafa Olpak, yasalarla kölelik sistemi kaldırılsa bile, toplum içerisinde ayrımcılığın devam ettiğini anlatıyor: Irkçılık vücut dili ile hep olmuş. Amerika ya da İngilteredeki gibi yakılmamış insanlar ama başka bir biçimde olmuş. Mahalledeki Arabın arkasından koşturmadım diyen yalan söylüyordur. 40 Arabın aklı bir incir çekirdeğini doldurmaz denmiş. Çocukken, herkes Arap Arap diye peşimden koşardı. Bütün Arap çocukların peşinden koştukları gibi. Bu yüzden bu insanlar, sindirilmiş ve görünmek istemiyor. Teninin renginden utanıyor.
İLK OLARAK ARAP BACI OLARAK KARŞIMIZA ÇIKTILAR
Resmi tarihin yok saydığı Osmanlı kölelik sisteminin mağduru olan Afrika kökenli halk, yıllarca gözlerden ırak tutuldu. Ancak, bir dönem, Arap bacı olarak Türk sinemasının içine serpiştirilen karakterlerden biri oldular. Bunu için bile, 1980li yıllar beklendi. Olpakın deyimiyle, Arap bacı, zengin veletlerin kaprisini çeken ve her evre bulunması gereken hizmetçiydi. Onları başka karakterlerde de göstermediler.
ARTIK GÖRÜNÜR OLMAK İSTİYORLAR
Mustafa Olpak, artık görünür olmak istediklerini anlatıyor ve bu amaçla da Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneğini kurduklarını söylüyor. Olpak, Anadoluya dağılmış olan on binlerce insanın torunlarının bir araya gelmesini ve sorunlarını paylaşarak çözümler bulunmasını amaçladıklarını belirtiyor. Olpak, kendi geleneklerini de araştırdıklarını söyleyerek, Bu yıl Türkiyede bir ilke imza atarak, 1. Dana Bayramını kutlayacağız diyor.
KARA AFRİKADAN ANADOLUYA DANA BAYRAMI
Dana Bayramı, bugün hala Togo, Senegal, Eritre, Güney Sudan ve Kenyanın iç kesimlerinde mayısın ilk cumartesi günü kutlanan bir bayram. Şamanizm özellikleri gibi dini ritüeller de taşıyan bu bayramda, Godya yani lider, trans içerisinde Tanrı ile konuşarak, halkı için sağlık ve af diliyor. Bayramda danslar ediliyor, ateşin üstünde yürünüyor. Halk, bu etkinliği yapmadıkları yıl, yaşadıkları çevreye ölümcül bir hastalığın geleceğine inanıyormuş.
Bugün bu bayramı, Türkiyede hatırlayan çok az insan var. Onların yaşı da 90ın üzerinde. Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mustafa Olpak, yeni neslin, oyunları dahi bilmediğini belirterek, Bir kültür yok oluyor. Ve biz bu kültüre sahip çıkmaya çalışıyoruz diyor.
1. Dana Bayramı, 34 Mayıs günlerinde yapılacak. İlk gün, Ege Üniversitesinde yapılacak olan panelde, köle olarak getirilen insanların torunları ile bu konu üzerine çalışma yapan akademisyenler konuşacak. İkinci gün ise, Torbalı Efeoğlu Piknik Alanında binlerce Afrika kökenlinin katılacağı bir etkinlik düzenlenecek.
Istanbul Efendisi Ardiyesi - DANA BAYRAMI

Ders teneffüslerinde oynadığımız bir oyun, söylediğimiz bir şarkıydı. Arap kızının camdan bakması olağandı bizim için. Neden? diye sormamıştık. Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mustafa Olpakla bu hafta sonu düzenleyecekleri 1. Dana Bayramı etkinliğe ile ilgili olarak görüşmek için buluştuğumuzda, sorularımızdan birine, bu soruyla yanıt verdi:Yağmur yağıyor.
Seller akıyor.
Arap kızı camdan bakıyor
Arap kızı neden camdan bakıyor biliyor musunuz? Yanıtını bilmiyorduk ve bu soru hiç aklımıza gelmemişti. Sorunun yanıtı ise şuydu; Arap kızı, bir kölenin kızıydı. Çocuk bile olsa, bir köle gibi, sahibine hizmet etmek zorundaydı. Bu yüzden, sahibinin beyaz çocuklarının evlerinde oynadıkları oyunlara karışamaz, onları yağmurun çamurun altından camdan bakarak izlerdi. Yanıt, Osmanlı İmparatorluğunun, Afrika kıtasından getirerek, köle yaptığı ve resmi tarihin yok saydığı yüz binlerce insanın yaşamını özeti.
DEDEM İLE NİNEM İNATLA TÜRKÇE ÖĞRENMEDİLER
Mermer ustası olan Mustafa Olpak da, Türkiyede sayıları bugün için 3 milyon olduğu tahmin edilen Afrika kökenlilerden biri. Ailesi, 1890 ila 1895 yılları arasında, bugünkü adıyla Mombasan olarak bilinen Köle Sahilinden kaçırılarak Anadoluya getirilmiş ve köle yapılmış. Böylece de, seçemedikleri bir yaşam başlamış. Olpak, kim olduğunu, dedesi ve ninesinden öğrenmiş: Neden rengimiz böyle, diye anneme ve teyzemlere sorduğumda hiç yanıt alamazdım. Çoğu zaman da yüzüme bir tokat atarlardı. Ancak kim olduğumu, nereden geldiğimi, seçmedikleri bir hayatı yaşamak zorunda kalan dedem ile ninem anlattı. Dedem ile ninem, inatla Türkçe öğrenmediler. Ama bütün yaşamları boyunca bana kim olduğumu anlatmaya çalıştılar.
RESMİ TARİHİN, AYDINLARIN GÖREMEDİĞİ...
Kökenine olan bu ilgi ve çabasını Arap Kadın Kemale ve Köle/Kenya-Girit-İstanbul Kıyısından İstanbul Biyografileri adlı iki kitaba dönüştürerek, Afrika kökenli halkı, görünür kılmaya çalışan Olpak, Osmanlıdaki kölelik anlayışının resmi tarihte yer almadığını anlatıyor. Resmi tarihin görmezden geldiği kölelik sistemi nasıl sorusuna Olpak şu yanıtı veriyor:
Resmi tarihte bu yok Yazılanla yaşanan çok farklı Resmi tarih görmediği, aydınlar da ilericiler de görmüyor. Osmanlı köle ticareti, 1847-1857 fermanlarıyla bile yasaklanamıyor. Çünkü kölelik, İslamda bir gelenek olarak var. Ve bu sistem, açık köle sistemi olarak biliniyor. Köle, 9 yıl hizmet gördükten sonra köle azat ediliyor. Ayrıca sahibinden şiddet gördüğü durumda şeriat mahkemelerine başvurma hakkı var. Bu durumda yeri değiştirilebiliyor ya da erken azat edilebiliyor. Amerika ya da İngilteredeki gibi insanların renginden dolayı kafalarının kesildiği ya da yakıldığı gibi değil. Ama bu, Osmanlıda bir ayrımcılığın olmadığı anl***** gelmiyor. Kölelerin senede bir gün izinleri de bulunuyor. Ve bu izinleri, godya denilen önderleri aracılığıyla Anadoluya dağılmış olan yakınlarına ulaşmaya çalışarak geçiriyorlar. Godya yani lider bugün Afrikanın iç kesimlerinde devam eden gelenekte bulunuyor.
EVLATLIK YASASI 1964 YILINDA KALDIRILDI!
Mustafa Olpak, köleliği, kuşaktan kuşağa geçen, dünyanın affedilmeyen suçu olarak tanımlıyor ve yasaların değişmesiyle birlikte hemen ortadan kalkmıyor diyor. Olpakıın verdiği bilgiye göre, Türkiyede yaşayan Afrika kökenli halka, 1936 yılındaki nüfus kanunu ile kimlik veriliyor. Ancak köleliğin inceltilmiş hali olan Evlatlık Yasası ise 1964 yılına kadar uygulamada kalıyor.
Afrika kökenliler, Türkiyenin özellikle Ege ve Marmara bölgesinde yoğun olarak yaşıyor. Ege bölgesinde ise Torbalı, Tulum, Hasköy, Yeni Çiftlik, Yeni Köy ve Çırpı köyleri onların yoğun olarak yaşadığı yerler. Kendinizi nereye ait hissediyorsunuz sorusuna Mustafa Olpay, Biz kendimizi artık Afrikalı Türkler olarak tanımlıyoruz. Ağırlığımız Müslüman. Ancak, Osmanlının getirdiği köleler içerisinde başka dinlerden olanlar da vardı. Başka bir kültürden geliyoruz. Ama on yıllardır da bu topraklarda yaşıyoruz. Kendimizi buraya ait hissediyoruz. Fakat kendi kültürümüzü de, ne olduğumuzu da öğrenmek istiyoruz yanıtını veriyor.
IRKÇILIK VÜCUT DİLİ OLMUŞ
Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mustafa Olpak, yasalarla kölelik sistemi kaldırılsa bile, toplum içerisinde ayrımcılığın devam ettiğini anlatıyor: Irkçılık vücut dili ile hep olmuş. Amerika ya da İngilteredeki gibi yakılmamış insanlar ama başka bir biçimde olmuş. Mahalledeki Arabın arkasından koşturmadım diyen yalan söylüyordur. 40 Arabın aklı bir incir çekirdeğini doldurmaz denmiş. Çocukken, herkes Arap Arap diye peşimden koşardı. Bütün Arap çocukların peşinden koştukları gibi. Bu yüzden bu insanlar, sindirilmiş ve görünmek istemiyor. Teninin renginden utanıyor.
İLK OLARAK ARAP BACI OLARAK KARŞIMIZA ÇIKTILAR
Resmi tarihin yok saydığı Osmanlı kölelik sisteminin mağduru olan Afrika kökenli halk, yıllarca gözlerden ırak tutuldu. Ancak, bir dönem, Arap bacı olarak Türk sinemasının içine serpiştirilen karakterlerden biri oldular. Bunu için bile, 1980li yıllar beklendi. Olpakın deyimiyle, Arap bacı, zengin veletlerin kaprisini çeken ve her evre bulunması gereken hizmetçiydi. Onları başka karakterlerde de göstermediler.
ARTIK GÖRÜNÜR OLMAK İSTİYORLAR
Mustafa Olpak, artık görünür olmak istediklerini anlatıyor ve bu amaçla da Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneğini kurduklarını söylüyor. Olpak, Anadoluya dağılmış olan on binlerce insanın torunlarının bir araya gelmesini ve sorunlarını paylaşarak çözümler bulunmasını amaçladıklarını belirtiyor. Olpak, kendi geleneklerini de araştırdıklarını söyleyerek, Bu yıl Türkiyede bir ilke imza atarak, 1. Dana Bayramını kutlayacağız diyor.
KARA AFRİKADAN ANADOLUYA DANA BAYRAMI
Dana Bayramı, bugün hala Togo, Senegal, Eritre, Güney Sudan ve Kenyanın iç kesimlerinde mayısın ilk cumartesi günü kutlanan bir bayram. Şamanizm özellikleri gibi dini ritüeller de taşıyan bu bayramda, Godya yani lider, trans içerisinde Tanrı ile konuşarak, halkı için sağlık ve af diliyor. Bayramda danslar ediliyor, ateşin üstünde yürünüyor. Halk, bu etkinliği yapmadıkları yıl, yaşadıkları çevreye ölümcül bir hastalığın geleceğine inanıyormuş.
Bugün bu bayramı, Türkiyede hatırlayan çok az insan var. Onların yaşı da 90ın üzerinde. Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mustafa Olpak, yeni neslin, oyunları dahi bilmediğini belirterek, Bir kültür yok oluyor. Ve biz bu kültüre sahip çıkmaya çalışıyoruz diyor.
1. Dana Bayramı, 34 Mayıs günlerinde yapılacak. İlk gün, Ege Üniversitesinde yapılacak olan panelde, köle olarak getirilen insanların torunları ile bu konu üzerine çalışma yapan akademisyenler konuşacak. İkinci gün ise, Torbalı Efeoğlu Piknik Alanında binlerce Afrika kökenlinin katılacağı bir etkinlik düzenlenecek.
Istanbul Efendisi Ardiyesi - DANA BAYRAMI