12 eylül anayasasının en baskıcı ve olumsuz kurumları ve yetkileri:
Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK), Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhurbaşkanı’nın üniversite rektörlerini ataması vb. uygulamalardır.
başbakan ve kurmayları hem hükümet olmadan önceki siyasi hayatlarında hem de hükümet oldukları sekiz yıllık süreçte, çeşitli vesilelerle bu kurumların anti-demokratik olduğunu söylemiştir. Hatta birçok kez, baskıcı bir yapıdan dem vurmuşlardır.
Amaaaaa AKP Hükümeti söz konusu kurumlarda kadrolaşıp, yetkileri ele geçirip, kendi siyasi otoriteritesini kurunca çark etmiş ve bu kurumların anti-demokratik olduklarını unutmuştur. hatta ve hatta bu kurumların varlıklarını da, icraatlarını da artık savunmaktadır. yaşanmış bu olaylar bile AKP’nin güven duyulmayacak bir merkez olduğunu ispatlamıştır.
şimdi YÖK’ün 12 Eylül ürünü bir kurum değildir. RTÜK sansür kurulu değildir, Cumhurbaşkanı’nın, rektör ve anayasa mahkemesi üyelerini doğrudan ataması sorun değildir! hatta bu refarandum 10 anayasa mahkemesi üyesi değil 17 tanesini ataması için yapılmaktadır. yani anti-demokrasi az gelmiş çoğaltmak istemektedir. peki neden? çünkü artık bu kurumlar FETHEDİLMİŞ KALELERDİR...
Başbakan ve AKP Hükümeti yalnızca “kendine demokrat ve kendine Müslümandır”
Bugüne kadar çeşitli konularda halkın ve kurumların arasına husumet sokarak çatıştıran bu zihniyet ayrımcılık ve kavgadan beslene geldiklerini ispat etmiştir. bakın nelerde husumet çıkardılar;darbeci olanlar-olmayanlar, dindar olanlar-olmayanlar, değişimden ve demokrasiden yana olanlar-olmayanlar, açılımlardan yana olanlar-olmayanlar vb.
bu husumet ve kamplaşmaları yaratarak, halkın gözünü işsizlik, berbat ekonomi, teslimiyetçi dış politika, yalan, talan, peşkeş çekmeler konularında, göz boyayarak hayatını idame ettiren bu hükümet şimdide yeni bir kamplaşma yaratarak kendi kendine hazırladığı 2 maddelik anayasa maddesi (gerisi cak cek maddeleri) refarandumu ile "aynı suyla bilmem kaçıncı, abdestini almaktadır"
ancak "kirli suyla alınan abdest tutmaz "bu böyle biline...
Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK), Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhurbaşkanı’nın üniversite rektörlerini ataması vb. uygulamalardır.
başbakan ve kurmayları hem hükümet olmadan önceki siyasi hayatlarında hem de hükümet oldukları sekiz yıllık süreçte, çeşitli vesilelerle bu kurumların anti-demokratik olduğunu söylemiştir. Hatta birçok kez, baskıcı bir yapıdan dem vurmuşlardır.
Amaaaaa AKP Hükümeti söz konusu kurumlarda kadrolaşıp, yetkileri ele geçirip, kendi siyasi otoriteritesini kurunca çark etmiş ve bu kurumların anti-demokratik olduklarını unutmuştur. hatta ve hatta bu kurumların varlıklarını da, icraatlarını da artık savunmaktadır. yaşanmış bu olaylar bile AKP’nin güven duyulmayacak bir merkez olduğunu ispatlamıştır.
şimdi YÖK’ün 12 Eylül ürünü bir kurum değildir. RTÜK sansür kurulu değildir, Cumhurbaşkanı’nın, rektör ve anayasa mahkemesi üyelerini doğrudan ataması sorun değildir! hatta bu refarandum 10 anayasa mahkemesi üyesi değil 17 tanesini ataması için yapılmaktadır. yani anti-demokrasi az gelmiş çoğaltmak istemektedir. peki neden? çünkü artık bu kurumlar FETHEDİLMİŞ KALELERDİR...
Başbakan ve AKP Hükümeti yalnızca “kendine demokrat ve kendine Müslümandır”
Bugüne kadar çeşitli konularda halkın ve kurumların arasına husumet sokarak çatıştıran bu zihniyet ayrımcılık ve kavgadan beslene geldiklerini ispat etmiştir. bakın nelerde husumet çıkardılar;darbeci olanlar-olmayanlar, dindar olanlar-olmayanlar, değişimden ve demokrasiden yana olanlar-olmayanlar, açılımlardan yana olanlar-olmayanlar vb.
bu husumet ve kamplaşmaları yaratarak, halkın gözünü işsizlik, berbat ekonomi, teslimiyetçi dış politika, yalan, talan, peşkeş çekmeler konularında, göz boyayarak hayatını idame ettiren bu hükümet şimdide yeni bir kamplaşma yaratarak kendi kendine hazırladığı 2 maddelik anayasa maddesi (gerisi cak cek maddeleri) refarandumu ile "aynı suyla bilmem kaçıncı, abdestini almaktadır"
ancak "kirli suyla alınan abdest tutmaz "bu böyle biline...