Kütahyadaki Seyitömer Höyüğünde yapılan arkeolojik kazı çalışmaları sırasında bulunan ve yaklaşık 4 bin yıllık oldukları belirlenen insan beyini kalıntılarının, bölgedeki bor madeni sayesinde günümüze kadar bozulmadan geldiği bildirildi.
Kütahya Dumlupınar Üniversitesinde (DPÜ) düzenlenen 3üncü Uluslararası Arkeoloji Sempozyumunda konuşan DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Nejat Bilgen, geçen yıl Ağustos ayında Seyitömer Höyüğünde yürüttükleri kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkardıkları 6 insan iskeletinin kafataslarının içinde beyin kalıntıları bulduklarını belirtti.
Höyükteki Orta Tunç Çağına ait tabaka kazısı sırasında rastladıkları beyin kalıntılarından aldıkları örneklerin bir kısmını incelenmesi için İstanbul Acıbadem Üniversitesi ile Haliç Üniversitesine gönderdiklerini kaydeden Prof.Dr. Nejat Bilgen yapılan incelemede bölgedeki bor madenlerinin beyin kalıntılarını bozulmadan günümüze kadar gelmesini sağladığının ortaya çıktığını söyledi.
Prof.Dr. Nejat Bilgen 4 bin yıllık beyin kalıntılarının Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof.Dr. Aydın Sav ile Haliç Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim görevlisi Dr. Meriç Adil Altınöz tarafından incelendiğini ve bor madeni sayesinde bozulmadıklarının belirlendiğini açıkladı.
BOR, BEYİN KALINTILARINI KORUMUŞ
DPÜdeki sempozyumu konuşmacı olarak katılan Haliç Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim görevlisi Dr. Meriç Adil Altınöz de Kütahyadaki Seyitömer Höyüğünde bulunan 3 bin 800 yıllık insan iskeletleri ile beyin kalıntılarını üniversitelerindeki laboratuvarda incelediklerini söyledi. Dr. Altınöz, bulunan insan beyni kalıntılarının günümüze kadar gelmesinde bölgedeki bor madeninin etkisinin büyük olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
İnsanlar geçmişten günümüze kadar hep korunmuş bedenler ve cesetlerle ilgilenilmiş. Çünkü hep ölümsüzlüğün sırrını aramışlar. Mumyalama da insanların ilgisini çekmiş. Bugüne kadar dünya üzerinde bulunan bulgulara ya çok yüksek rakımlardaki büyük dağların tepesinde ya da dokuların suyunun alınması neticesinde çöllerde rastlanmış. İlk defa toprağın içinde bu derecede çürümeden kalmış, beyin gibi yumuşak ve kolay yok olabilecek dokuya rastlandı. Ülkemiz bor madeninde büyük rezerve sahip. Kütahyada, borlu toprak açısından belki de en zengin il. Ceset ve beyin kalıntılarında ciddi miktarda bora rastladık ve bu bor cesetleri korumada etkin olarak ön plana çıktı. Cesetlerde yağ sisteminin korunduğunu, hala sinir sistemine ve beyne özgü bir yağ sisteminin bulunduğunu gördük. Cesette ve beyin kalıntılarında yağ asitleri, bor, alüminyum ve magnezyuma rastladık. Bunlar beyin kalıntılarının ortaya çıktığı Seyitömer Höyüğündeki toprağın özelliğini taşıyor. Dokulardaki yağların sabunlaşarak korunması da bor madeninden kaynaklanıyor. Yapılan yağ analizi de bunu gösterdi. İncelediğimiz cesette DNA izleri bulundu ve erkek olduğu saptandı. Türkiyede ilk defa 3 bin 800 yıllık bir cesette DNA varlığı da tayin edilmiş oldu. Borun toprak altında zengin olarak bulunması ve bunu bir cesedi koruyup çürümesini engellemesi dünyada ilk olarak görünen bir bulgudur.
Sempozyumda konuşan Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof.Dr. Aydın Sav ise beyin parçalarında çıplak gözle çıkan sonucun, hem kemik örneklerinde hem de beyin örneklerinde bulunan bulguların, bugünkü çağdaş insanın bulgularıyla tamamen örtüştüğünü söyledi. Prof.Dr. Aydın Sav, Seyitömer Höyüğündeki bulunan beyin kalıntılarının incelenmesinde Nero görüntüleme teknolojinden yararlandık. 3 bin 800 yaşındaki bir beynin bugünkü çağdaş insanlığın beyniyle örtüşmesi çok önemli bir bulgudur dedi.
ekolay.net
Kütahya Dumlupınar Üniversitesinde (DPÜ) düzenlenen 3üncü Uluslararası Arkeoloji Sempozyumunda konuşan DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Nejat Bilgen, geçen yıl Ağustos ayında Seyitömer Höyüğünde yürüttükleri kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkardıkları 6 insan iskeletinin kafataslarının içinde beyin kalıntıları bulduklarını belirtti.
Höyükteki Orta Tunç Çağına ait tabaka kazısı sırasında rastladıkları beyin kalıntılarından aldıkları örneklerin bir kısmını incelenmesi için İstanbul Acıbadem Üniversitesi ile Haliç Üniversitesine gönderdiklerini kaydeden Prof.Dr. Nejat Bilgen yapılan incelemede bölgedeki bor madenlerinin beyin kalıntılarını bozulmadan günümüze kadar gelmesini sağladığının ortaya çıktığını söyledi.
Prof.Dr. Nejat Bilgen 4 bin yıllık beyin kalıntılarının Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof.Dr. Aydın Sav ile Haliç Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim görevlisi Dr. Meriç Adil Altınöz tarafından incelendiğini ve bor madeni sayesinde bozulmadıklarının belirlendiğini açıkladı.
BOR, BEYİN KALINTILARINI KORUMUŞ
DPÜdeki sempozyumu konuşmacı olarak katılan Haliç Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim görevlisi Dr. Meriç Adil Altınöz de Kütahyadaki Seyitömer Höyüğünde bulunan 3 bin 800 yıllık insan iskeletleri ile beyin kalıntılarını üniversitelerindeki laboratuvarda incelediklerini söyledi. Dr. Altınöz, bulunan insan beyni kalıntılarının günümüze kadar gelmesinde bölgedeki bor madeninin etkisinin büyük olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
İnsanlar geçmişten günümüze kadar hep korunmuş bedenler ve cesetlerle ilgilenilmiş. Çünkü hep ölümsüzlüğün sırrını aramışlar. Mumyalama da insanların ilgisini çekmiş. Bugüne kadar dünya üzerinde bulunan bulgulara ya çok yüksek rakımlardaki büyük dağların tepesinde ya da dokuların suyunun alınması neticesinde çöllerde rastlanmış. İlk defa toprağın içinde bu derecede çürümeden kalmış, beyin gibi yumuşak ve kolay yok olabilecek dokuya rastlandı. Ülkemiz bor madeninde büyük rezerve sahip. Kütahyada, borlu toprak açısından belki de en zengin il. Ceset ve beyin kalıntılarında ciddi miktarda bora rastladık ve bu bor cesetleri korumada etkin olarak ön plana çıktı. Cesetlerde yağ sisteminin korunduğunu, hala sinir sistemine ve beyne özgü bir yağ sisteminin bulunduğunu gördük. Cesette ve beyin kalıntılarında yağ asitleri, bor, alüminyum ve magnezyuma rastladık. Bunlar beyin kalıntılarının ortaya çıktığı Seyitömer Höyüğündeki toprağın özelliğini taşıyor. Dokulardaki yağların sabunlaşarak korunması da bor madeninden kaynaklanıyor. Yapılan yağ analizi de bunu gösterdi. İncelediğimiz cesette DNA izleri bulundu ve erkek olduğu saptandı. Türkiyede ilk defa 3 bin 800 yıllık bir cesette DNA varlığı da tayin edilmiş oldu. Borun toprak altında zengin olarak bulunması ve bunu bir cesedi koruyup çürümesini engellemesi dünyada ilk olarak görünen bir bulgudur.
Sempozyumda konuşan Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof.Dr. Aydın Sav ise beyin parçalarında çıplak gözle çıkan sonucun, hem kemik örneklerinde hem de beyin örneklerinde bulunan bulguların, bugünkü çağdaş insanın bulgularıyla tamamen örtüştüğünü söyledi. Prof.Dr. Aydın Sav, Seyitömer Höyüğündeki bulunan beyin kalıntılarının incelenmesinde Nero görüntüleme teknolojinden yararlandık. 3 bin 800 yaşındaki bir beynin bugünkü çağdaş insanlığın beyniyle örtüşmesi çok önemli bir bulgudur dedi.
ekolay.net