Memleketten Filmler

Aynı cami aynı imam. Değerli birisi...
Ezan okunduktan sonraları yine hafif uzamış cuma öncesi vaazı. İmam kötülüğü hep birlikte yok edelim temasını işlerken bir hadis okumaya başladı. Hadisi bıraktı (tam hatırlayamıyorum) kötülüğe geçti. O cümleyi de bıraktı;
"bu muhitte kötülüğü yok edecek en birinci isim belediye başkanıdır. İçki satan bi yere ruhsat vermemelidir" tipinde konuştu.

Bu anlayışla belediye başkanlığını kazanarak şeriatı ilan ettiğimizi düşününce, her ne kadar başbakan olmamızın asılmamıza engel olamadığını unutmamış olsak da sigarayı yok etmek için mahalle muhtarlığı yeterli midir diye düşünür oluyoruz..

Tabi buradaki imamın niyeti tüm ilçede içkinin yok edilmesi değil de içkinin azaltılması, mahalle içlerine girmesinin önlenmesi, içki ile alakasız yerlerden uzak tutulması olsa gerek.

Samsunda ARaştırma diye bir hastane var. Sonradan kuruldu bu hastane. Nereye kurdular? mezarlığın karşısına....
Bu olay her ne kadar lojistik (taşıma) hizmetinin ekonomik değerlendirmesinde faydalı unsur gibi görünse de, manzaraya bakayım dşyen ve ya kazara dışarıyı gören hastaların ikametini anında oraya taşımasına sebep olacağından yine lojistik hizmetlerde artışa sebep olacaktır.

50-60 yaşlarınsa birisi dileniyor Samsun Gar tramvay durağı girişlerinde. Yanında küçük çocuk var. Küçük çocuk akıllı telefonda oyun oynuyor.
Şimdi dersiniz ki dilenciler zaten bu yolla epey yoluyor milleti. Ama dilenciler milleti yolmak için normalde fukara görüntüsü verirken kendilerine, bu vaziyette o görüntülere gerek duymamış ve maddi durumunun idare edeceini ispatlamış gibi görünüyor.
Bozulma bi başladı mı devam ediyor her tarafta. İnsanlar helal kazanmadıkça, rahata alıştıkça dilenciler de gayet rahat oluyorlar...

Samsunda Atakum tarafından Tekkeköy tarafına giderken bir bulvara yani uzunca bir caddeye "ismet inönü" bulvarı denmiş. Yani ismetin ismi verilmiş.... Sahil yolu olan denize en yakın anayolun ismi ise Atatürk Bulvarı... Bu yola paralel olan üst caddeye de malum ismi vermişler...

Aslında Atatürk ile ismet inönünün alakası yok.
Ama hayal etmek için de ispata gerek yok......

Ayrıca manukyana bi madalya mı verilmişti.. O geldi aklıma. vergi rekortmeni... ihanet ödüllendiriliyor memlekette.

biraz önce Vezirköprülü Hamza göbek adlı arkadaş anlattı.
2000 lerde fabrikada çalıştığı zamanlarda bi kapak açık unutulmuş, bir önlemin de olmadığı bir yerde kapaktan aşşağı düşmüş kaburgaları kırılmış. Doktor da ömür boyu ağır iş yapamaz diye rapor vermiş. SOnra mahkemeye çıkarılmış ki şikayetçi olmayacakmış ama biri aklına girmiş: İfadesinde "eğer beni işten çıkarmazsalar şikayetçi değilim ama çıkarırlarsa şikayetçiyim" demiş. Hakim sinirlenmiş defaat kere "şikayetçi misin" demiş. Hep aynını tekrarliinca aynen yazdırmış katibe.
Hamzayı işten atamayacak durumda olan fabrika, onu önce başka bölüme vermiş sonra da o bölümü kapattırarak komple Hamza dahil birilerini işten atmış. Yani nası kılıfını uydurmuşlar bilmiyorum. Bunun üzerine Hamza gider avukata... avukat demek hukuk demek hukuk demek adalet demek (!)
avukat olayı dinler ve ilk sorusu "bana ne vereceksin?" Hamza:"param yok ama %20 senin" O esnada iki avukat aynı odada ama Hamzanın avukatı bayaa bilgili. "Şuradan dalarsak hakim şu kararı verrbilir, buradan girersek bunu" felan. 45000TL ile 75000TL arasında para alabiliriz diyor avukat. Anlaşılan manevi tazminat olarak. SOnra avukat gidiyor dosyaya bakıyor ve Hamzaya diyor ki "sen n'aaaptın yaaa!" Hamza:"n'oldu hocam?" avukat:"işten atmazsalar şikayetçi değilim atarsalar şikayetçiyim demişsin" Hamza:" tamam işte işten attılar ve şikayetçi oluyorum daha ne istiyorsun?" avukat:"sen işten atmazsalar şikayetçi değilim dediğinde mahkeme gerisine bakmaz. atarsalar atmazsalar dediğinde pazarlığa giriyorsun mahkeme ise pazarlığı sevmez" Buna binaen avukat manevi yani etli tazminatı açamıyor ve sadece 3000TL maddi tazminat açıyor. Gel zaman git zaman dava sonuçlanmıyor. Hamza arkadaşı mübaşire soruyor durumu, arada aksaklıklar derken 3-4 ay önce davanın sonuçlandığını görüyor. Yargısal faizi ile 7.500TL tazminat kazanmış olan Hamza dosya fotokopisini alıyor ve avukata gidiyor "hocam n'oldu bizim yılan hikayesi diyor"
Avukat:" hee o mu Yauw dün elime geçti. Bi şey çıkmamış masrafımıza gidecek kadar para alınmış."
Hamza "%20si senindi ben masrafı bilmem"
Falan filan derken
Hamza fotokopiyi açıyor ve 7.500TL yi gösteriyor.
Avukat : "sana 1000TL veririm 15 gün sonra bir 1000TL daha veririm"
Hamza kabul ediyor ve 2000TL ile tamam oluyor. AMa dava sonucu gelmezken başka bi avukata daha gidip akıl alıyor biraz evvelinde. O avukat diyor ki "senin davanı ben üstlenebilirim Müvekkil ile % lik pazarlık yapmak suç, senin avukata dava da açabilirim" Bu diğer avukatın ilk avukata dava açma iddiası davayı üstlenmek için tehdit unsuru olsa gerek.

İşte hukukumuz.... İşin enteresan bi tarafı var.... Bu Hamzanın avukatı hani bilgili felanya: Hakimlikten avukatlığa geçmiş.............................!!!!!!

Geçenlerde bir forumda avukat olduğunu söyleyen birisi, şu anda karısı olan ama olay zamanında nişanlısı olan hanfendiyle İstanbul boğaz turu atılan bir deniz aracında öpüşmeye başlar. Etrafındaki ailelerden birisindeki bir kişi "bak koçum burada bööle şeyler yapamazsın" der ve tartışma çıkar. Avukat telefonla deniz aracının karaya çıkacağı yerde polis ekibini hazırlattırır. Darp vb hiçbirşey yok ortada, sadece uyarı var.
Polis "öpüşmek suç değil" der ve tarafları karakola götürür. İki tarafın da gecesi ziyan olmuştur ve öpüşen taraf aklanırken rahatsız olan taraf aleyhine dava açılır. Dava sürecinde bu adam avukatı aramış ve özür dilemiştir ki avukat bununla "özür dilettim" diyerek tatmin olmakta.... Adama manevi tazminat davası da açmış... Tek sanık uyaran adam!!!

Memleketin her tip maneviyatına saldırılıyor. Herşey tamam da avradını onun bunun önünde o biçim bir hale düşüren bir insanın bu eyleminden rahatsız olmayı suç kabul eden ve bunu uygulayan kişilerin nasıl bir tiniyeti olabilir? Memleketin kültürü yok edilmek üzere talan edilmiş olabilir. Ama fail olmakla seyirci kalmak arasında fark vardır. Düşünebilirsiniz ki; "ben yapmasam başkası yapacak bu görevi". Aslında kötülüğün bahanesi olamaz. Hem hiçkimse yapmazsa yapacak kimse olmadığından yapılamaz ve de kimse rağbet etmediğinde yapılacak uygulamanın tesiri de azalacaktır.

Kısaca karısı olacak namusu olacak birisini onun bunun önünde o hale düşürmek... ((Hem de kızın annesi bu çiftin başka bi yerde de aynı şeyi yaşaması üzerine "kızıma sanki fahişelik yapmış gibi davranamazsınız diye tepki göstermiş rahatsız olanlara. Bakın annesi kızının o halini olağan karşılıyor.)) Bu vaziyette fahiş işi yapanlar değil ondan rahatsız olanlar suçlu....
Avukat sözlerine şöyle devam ediyor:" kendimi bu milletten hissetmiyorum, yaşamak istediğim yer burası değil. avrupayı özlüyorum""

Bu vatandaşı tutan nedir? çıktır olup gitmemesi için engel nedir? kimbilir aynı kafayla daha nelere sebep olacaktır? Yine yazılarına "silah" satın aldığından bahsederek devam ediyor...

gavur def olup gitti bu diyardan ama yerine ne tip temsilcilerini bıraktı???

Şartelli atom bombası yaptığımı söyledim solcu bi vatandaşa. Şifaen. Ne olduunu anlayamadı. Dedim ki "şarteli özellikle koydum SOla çevirince bütün solcular geberecek." atlamasını bekliyordum ki eksik olmasın şööle dedi "peki sağa çevirince n'olcak?" Yani ben de sağa çeviricem sağcıları gebertecem demek istiyor. Dedim ki " sağ tarafın kablolarını da sola bağladım...." Siz siz olun şartele dikkat edin!!!
Konuşma şööle devam etseydi."ABi sağa da çevirsen sola da çevirsen soolcuları gebertmişsin. Neden şartel koyuyorun masraf ediyosun koy bi düğme gitsin???"
"Düğme olmaz. O zaman sadece solculara düşman sın derler. Şartel olunca anlaşılmıyor. Sağ tarafa da dönüyor ya göstermelik...."

Cuma için bugün geç kaldım ve aynı camiye yetişemediğimden oradan film veremiicez. Ama memlekette film bol;

yol üstünde Süleymancılara ait olduğunu hayal meyal hatırladığım yurtta namazı kıldık. Saf çizgisi yoktu çünkü ev halısı tipindeydi halılar. Namazda tespih sırası gelince iç kısma geçtim ki o biçim ısıtılıyormuş. Tavanda yahudi yıldızından (magen David) sadece tek köşe fazla yani yedi köşeli ama sadece onu çağrıştıran eski bi avize. Zaten hutbeleri de camilerden farklı yaptılar. Bi de namaz öncesi vaazda "buyrun aşk ile" diye başladı söze vaiz yani kelime-i şehadete davet etti, bizde "eşhedü enla" diye başladık ama vaiz "la ilahe illAllah" şşeklinde okudu. Her yerde bildiğimiz biçimi değiştirmiş.

Neyse bunlar diil mesele. Kermes yapmışlar, her taraf yemek kokusu.....Üç aylardayız. Oruç ayı. Dini bi cemaatin mescidi ve üç aylarda aleni yemek kokuları hem de yemek işini sırf ticaret tipi o güne has yapmışlar. Herkes tüm üç ayları oruçlu geçirmeyebilir ama kimin ne zaman oruç tutacağı belli olmaz. Para çok şey yaptırıyor insana...

İnanın solcular yapsın "bunlar zaten oruç mu biliyor" deriz....

Çukurova ÜNiversitesinden bir büyüğümüzün anısı. Melih Bayramoğlu hocası okulun, 2000 lerden önce sınav kağıtlarını sınıfa dağıtıyor. Hatasını görsün herkes diye. Hoca düşük not vermesiyle bilinir ve sınav kağıtlarını gösterird öğrenciye.

Kağıtları dağıtınca diyor ki "şu kağıda da isim yazmayı unutmuşsunuz kiminse bulun sahibini". Kağıt dönüyor dolaşıyor sahibi bulunamıyor. Sonra anlaşılıyor ki hocanın cevap anahtarı...... Cevap anahtarı yani tüm soruların doğru cevaplarının hazırlandığı kağıt... 100 üzerinden 70 almış... Şaka değil. Üniversitede 70 zaten geçme notu...