Mavi, denizin üzerinde filizlenen bir papatyaymışçasına gülümsüyordu. Sanki bir şiirin yazımındaydı da kelimeler adıyla kokuyordu. Baharın ilk şarkıları dolaşmaya başlayınca çiçek korosunun yaprakları arasında, oğlan hemen saksısındaki manolyayı suladı. Suyun içine anlamını bozmadan bir tutam "Günaydın" gülücüğü serpiştirdi.
Yatağında bir şiirin içindeymişçesine kırpıştırıyordu kız gözlerini. Birden çiçeklerin şarkısını duyup pencereyi açtı. Gün aydınlanmak için onu bekliyordu. O an aklına çiçeği geldi. Saksıdaki manolyasını hemen sulamaya başladı. Çiçek "Günaydın" diyerek filizlendi. Heyecanlandı o anda kız. Hemen suyun içine bir tutam "Günaydın" serpiştirdi.
Oğlan bir anda çiçeğin kokusunda kızın sesini duydu. Kız da ona "Günaydın" diyordu." Sonra çiçeğinin yapraklarına eğilip "Bugün çok güzel görünüyorsun" dedi...
Çiçeğin kokusu bir anda oğlanın sesine karıştı. Kızın yüzüne kelebekler kırmızı öpücükler kondurdu. Utandı da kız... Sonra eğilip yapraklara "Teşekkür ederim... Ne yapalım bugün?" diye fısıldadı...
Çiçeklerin kokusu kızın sesine serpilince oğlan derin, derin kokladı. Hemen muzur bir gülümsemeyle "Dans edelim" diye çiçeğin yapraklarına fısıldadı.
Çiçekteki bu sözcükleri koklayan kız gülümseyerek yapraklara "Tamam" diye fısıldadı. Ve ekledi "Kelebekler yanında mı?"
Oğlan hemen penceresini açtı ve tüm kelebekleri odasına davet etti. Kelebekler saksıdaki manolyanın üzerinde toplandılar.
Kızsa etrafındaki kelebekleri saksıda gülümseyen manolyanın kokusuna topladı.
Sonra kızın ve oğlanın sesleri birbirine karıştı...
Oğlan ve kız kokularını, cümlelerini, kalplerinin atışını, birbirlerine dokunuşlarını, bakışlarını kelebeklerin kanatlarına yükleyip pencerelerinden bıraktılar...
Ve sonra bu kelebekler çiçeklerle yazılmış bir cümlenin ortasında buluştular. Kızın kelebekleri, kanatlarındaki emanetleri bir çiçeğe, oğlanın kelebekleriyse bir rüzgâra bıraktılar. Ve sonra ikisi birbirine karışıp dans etmeye başladılar..
16.09.2009
İstanbul
Yunus B.
Yatağında bir şiirin içindeymişçesine kırpıştırıyordu kız gözlerini. Birden çiçeklerin şarkısını duyup pencereyi açtı. Gün aydınlanmak için onu bekliyordu. O an aklına çiçeği geldi. Saksıdaki manolyasını hemen sulamaya başladı. Çiçek "Günaydın" diyerek filizlendi. Heyecanlandı o anda kız. Hemen suyun içine bir tutam "Günaydın" serpiştirdi.
Oğlan bir anda çiçeğin kokusunda kızın sesini duydu. Kız da ona "Günaydın" diyordu." Sonra çiçeğinin yapraklarına eğilip "Bugün çok güzel görünüyorsun" dedi...
Çiçeğin kokusu bir anda oğlanın sesine karıştı. Kızın yüzüne kelebekler kırmızı öpücükler kondurdu. Utandı da kız... Sonra eğilip yapraklara "Teşekkür ederim... Ne yapalım bugün?" diye fısıldadı...
Çiçeklerin kokusu kızın sesine serpilince oğlan derin, derin kokladı. Hemen muzur bir gülümsemeyle "Dans edelim" diye çiçeğin yapraklarına fısıldadı.
Çiçekteki bu sözcükleri koklayan kız gülümseyerek yapraklara "Tamam" diye fısıldadı. Ve ekledi "Kelebekler yanında mı?"
Oğlan hemen penceresini açtı ve tüm kelebekleri odasına davet etti. Kelebekler saksıdaki manolyanın üzerinde toplandılar.
Kızsa etrafındaki kelebekleri saksıda gülümseyen manolyanın kokusuna topladı.
Sonra kızın ve oğlanın sesleri birbirine karıştı...
Oğlan ve kız kokularını, cümlelerini, kalplerinin atışını, birbirlerine dokunuşlarını, bakışlarını kelebeklerin kanatlarına yükleyip pencerelerinden bıraktılar...
Ve sonra bu kelebekler çiçeklerle yazılmış bir cümlenin ortasında buluştular. Kızın kelebekleri, kanatlarındaki emanetleri bir çiçeğe, oğlanın kelebekleriyse bir rüzgâra bıraktılar. Ve sonra ikisi birbirine karışıp dans etmeye başladılar..
16.09.2009
İstanbul
Yunus B.