Bu gün ümmet üzerine siyaset yapanlar Trablusgarp’ta Arapların Osmanlı askerinin içtiği suyu zehirlediğini,2 çuval altın karşılığında Kudüs’ün elimizden gitmesine neden olan Mekke Emiri Hüseyin Paşa’yı, Çanakkale’de Hint Müslümanların, Senegallilerin, Cezayirlilerin din kardeşlerine silah çektiğini işlerine gelmediği için unutmuşlardır.İşte bu yüzden Atatürk ümmet kavramının dünya siyasetinde bir işe yaramadığını, önemli olanın millet kavramı olduğunu ısrarla dile getirmiş, kurduğu yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde de bu konuya önem vermiştir.
Gerçekte ümmetçilik ile milliyetçilik kavramları arasında bir çok fark vardır. Ülke, vatan, sınır, bayrak gibi kavramlar ümmetçilikte yoktur. İroniye bakın ki Arap ülkelerinde bile bizdeki kadar ümmetçi de yoktur.
Bizdeki ümmet çılgınları aynı zamanda; renklerini rahatlıkla belli edecekleri bir yerleşim yerine sahip olmadıkları için kendi milletinden ve kanından insanlara cihat ilan edecek kadar hayasızdır.
Devletin üniter yapısı ile, rejimi ile, yönetim şekli ile, ordusu ile kavgalı olmalarının sebebi bu topraklar üzerinde ümmet düzeninde yaşayacakları bir yer edinmek içindir.
Bu ümmetçiler o kadar aptaldır ki kendilerini kullanan ele şöyle bir dönüp bakmak bile akıllarına gelmez.
Cihat’ı ülkesine değil de kendini maşa olarak kullanan ellere karşı açması gerektiğini, bu coğrafyanın yüzyıllardır Müslüman olduğunu, başka Müslüman ülke halklarına diğer din mensuplarının yaptığı eziyetlere dur demesi gerektiğini görmez, göremez.
Hem bu aptal ümmetçiler kör cahil de değildir. Demokrasiyi, ellerine tutuşturulan kalemleri, kendilerine verilen gazete köşelerini nasıl silaha dönüştüreceklerinin eğitimi almışlardır.
Bizdeki bu aptallara ümmetçilik kavramının içi boş bir hurafe olduğunun en büyük kanıtı olarak Arap Yarımadasını gösterebilirsiniz. Eğer ümmetçilik dünya düzeni içinde bir yer edinebilecek yapıya sahip olsaydı Arap Yarımadasında irili ufaklı bir çok ülke değil, tek bir ülke olurdu. Ve bu ülke yer altı zenginliklerini de göz önüne alacak olursak dünyayı yönetirdi.
Ama cahillik eğitimle giderilir. Aptallık bakidir.
O yüzden bu insanlar; kendi ülkesine ve insanına ve özellikle de bu topraklar üzerinde dini vecibelerini özgürce yerine getirebilmesini sağlayan M. Kemal Atatürk’e cihat ilan edecek kadar aptal ve asalaktır.
Gerçekte ümmetçilik ile milliyetçilik kavramları arasında bir çok fark vardır. Ülke, vatan, sınır, bayrak gibi kavramlar ümmetçilikte yoktur. İroniye bakın ki Arap ülkelerinde bile bizdeki kadar ümmetçi de yoktur.
Bizdeki ümmet çılgınları aynı zamanda; renklerini rahatlıkla belli edecekleri bir yerleşim yerine sahip olmadıkları için kendi milletinden ve kanından insanlara cihat ilan edecek kadar hayasızdır.
Devletin üniter yapısı ile, rejimi ile, yönetim şekli ile, ordusu ile kavgalı olmalarının sebebi bu topraklar üzerinde ümmet düzeninde yaşayacakları bir yer edinmek içindir.
Bu ümmetçiler o kadar aptaldır ki kendilerini kullanan ele şöyle bir dönüp bakmak bile akıllarına gelmez.
Cihat’ı ülkesine değil de kendini maşa olarak kullanan ellere karşı açması gerektiğini, bu coğrafyanın yüzyıllardır Müslüman olduğunu, başka Müslüman ülke halklarına diğer din mensuplarının yaptığı eziyetlere dur demesi gerektiğini görmez, göremez.
Hem bu aptal ümmetçiler kör cahil de değildir. Demokrasiyi, ellerine tutuşturulan kalemleri, kendilerine verilen gazete köşelerini nasıl silaha dönüştüreceklerinin eğitimi almışlardır.
Bizdeki bu aptallara ümmetçilik kavramının içi boş bir hurafe olduğunun en büyük kanıtı olarak Arap Yarımadasını gösterebilirsiniz. Eğer ümmetçilik dünya düzeni içinde bir yer edinebilecek yapıya sahip olsaydı Arap Yarımadasında irili ufaklı bir çok ülke değil, tek bir ülke olurdu. Ve bu ülke yer altı zenginliklerini de göz önüne alacak olursak dünyayı yönetirdi.
Ama cahillik eğitimle giderilir. Aptallık bakidir.
O yüzden bu insanlar; kendi ülkesine ve insanına ve özellikle de bu topraklar üzerinde dini vecibelerini özgürce yerine getirebilmesini sağlayan M. Kemal Atatürk’e cihat ilan edecek kadar aptal ve asalaktır.