yaklaşık 18-19 yıllık bir denizciyim , eşim endonezyalıdır (20.000 km uzaktan müslüman ülke)
2002 yılından sonra ufak bir dükkan alıp denizi bırakayım, eşim yabancı uzaklarda olmaz hem çoluk çocuga karışırım dedim ama mümkün olmadı, senelerce biriktirdiğim gemide alın teriyle kazandığım parayı kaybettim hemde rüşvet vergi kira olarak.
Geç anladım ki Senelerce ülkemden çok uzaklarda gemilerde çalışarak pis politika sesleri duymaktan kurtulmuşum.Memleketimi Türkiyemi çok saf düşüncelerle sevmişim.ben yokken çok şey değişmiş
herşey kardeşim de çalıştığı işi bırakıp
abi ikimiz de 25 senedir bilgisayar işindeyiz,diplomalarımız var bir taa commadore 64 lerden beri bilgisayardan anlıyoruz, anlamayan herkes bilgisayarcı oldu köşeyi döndü ,
biz bari bilgisayarcı açmayalım da İnternnet kafe açalım, Hem sen denizden kurtulursun hemde
bende evlenmek için para biriktiririm yaşım geldi ''
aklıma yattı tamam dedim, kendi ufak dükkanımı bıraktım, internet kafemizi açtık 6 ay çalıştırdık her geçen gün daha iyi olduk. benim yurtdışında gördüklerimi burada uyguladım
yangın kaçışları -çocukaların oynama sahası çizgileri deprem çantası, kütüphane o zaman belediye istemediği halde kütüphane koydum. klimalı ilk internet kafe, ruhsat için başvuru yaptıydık, dedik biz bu işi kıvırıyoruz yan market boş onu da kiralayalım olmuşken tam olsun , oldu da, 2 tane işçi çalıştırmaya da başladım (sadece biz kazanmayacağız elbet)
2 ay da orayı işletemeden mühürlendik. 1-2 günde hemde
ve nerdeyse 1.5 sene her an açılmayı bekledik vergi verdik kapanış yapmadık, avukat tuttum ama devleti mahkemeye vermek gibi birşeydi belediyeyi mahkemeye vermek. mimlenecektik. vazgeçtik
aslında bize yapılanlar o kadar büyük bir ayıptı ki , okulun tam 7-8 metre önünde internet kafe açan birine ruhsat vermişlerdi , belediyenin bu davranışı ulusal değil aslında uluslararası bir hakaret. (cafeler okul cami den 200 metre uzakta bulunmalı yasası vardır) eşim endonezyalı,
benim memleketimde böyle bir şey olmaz dedi eşim, bizden daha düşük ekonomili bir ülkenin insanına rezil olmuştu Türkiye. çıkış yolu aradık, rüşvet yolu çıktı önümüze ,
denize düşen yılana sarılır. rüşveti de kaptırdık. yol kalmadı, başka belediyeler ruhsat veririm dediyse de nefret ettik particilik hemşericilikten,
Mallarımızı satarken bizi batıran ölücü, mafya gibi çalışan tipler geldi bilgisayarlarımızı parasız almaya çalıştılar, biri batınca tekme vuran çok olur.
umutsuzluğun içinde, umut aradık. umutsuzluktan kardeşimin saçlar beyazladı kırlaştı
aklımıza bulgaristan geldi. sattığımız malların parasıyla yola çıktık
geçen yıl bulgaristana internet kafe açmaya gittik kendi semtimizde en mükemmelini kurup belediye bize kapattırmıştı mühürlediler,zoraki rüşvetleri alırken de helal edin demişlerdi. her an açılabilirsiniz bekleyin taktiği ile, belediye mahkemeye verebiliriz diye oyalayarak yıpratma taktiği kullandı, hatta mahkemeye verirsen sana ruhsat veririz ama hergün zabıtlar gelir dukkanına lafını duyduk ,
neden kapatıldığımızı saçma sebeplerle bir kağıda yazdılar, mühürlü dükkanı şikayet etmiş güya, belediye bir saçmalık uydurmuş ki faal olmayan dükkanı neden kapattığını kendi de unutmuş.ama birileri açılmamamız için bastırıyordu. birinin hemşerisine veya partilisine rakiptik, ve bilgisayardan çok iyi anlıyorduk, akıllı olmak, bilmek suçtu
rakiplerimize hemşerisi, ve partiden diye hepsine ruhsat verdiler. bizim tek sahip olduğumuz şey ''akıl idi'' , bizim çevremizdeki diğerlerinin ise çakallık, şimdi gün geçmiyor ki
bir tanesi kapanmasın. bilgisayardan anlamakla işletmek internet kafede 1 çatıda olması lazım. geçen gün Beni şikayet eden düşman internet kafenin (kapattı) sahibinin bilgisayarını tamir ettim - gurur profesyonellikte olmaz parasını veriyorsa düşman da müşteridir.iyiniyet insanın içinde.
Bulgar vatandaşı filan değilim, bulgaristan benim çöplüğüm değil, sırf nefretim yüzünden gittim , Bulgar belediye başkanı geldi. Diplomanız var mı var dedik. baktı , baktı tamam dedi meslekle ilgili 8 tane soru sordu kardeşimle bana(rüşvet istemedi- soru sordu)
biz de cevapladık. Türkçe akıl var mı ? var dedi. o zaman ruhsat ta var
Ruhsatı aldık , 1 yıldızlı cafeterya ve internet kafe işletiyoruz,kafemize yabancı ülkeden insanlar dahi geliyorlar biz 3-4 dil biliyoruz , ve informasyon gibi çalışıyoruz o bölgede en iyisiyiz. yakında dersane açma düşüncelerimiz dahi var.
romanyada da aynı köstencede biriyle ortak olduk, diplomalarımıza baktı belediye başkanı, meslekle ilgili soru sordu orada da birine ortak olduk,
bundan sonra başka yerlerde açacağız , avrupa toplulugunun içindeyim ve 2-3 sene içinde vatandaşlık ta vereceklerini söylediler. particilik hemşericilik avrupada yemiyor, paraya bakıyorlar ama önce kafaya. Türk olmak yurtdışında artık daha zor çünkü ,
3kağıtçı sahtekar dolandırıcı millet olarak anılmaya başladık , sırf bu particilik hemşericilik,adamımı tutayım politikası yüzünden.
Avrupa birliği belki de Türkiyeyi alacak, belki de biz girmek istemiyoruz çünkü yolsuzluk yapamayacağız, ve herşey şeffaflaşacak. rüşvet alamayacağız. sahte doktorlar dişçiler para kazanamayacak ,
insanlar Türkiyede hemen herkes partici olmuş, apartmandaki komşular bile ayrılmış.sesler duyuyorum yoldan,balkondan evlerden, şu partinin adamı diye. muhtar chp li diye belediyeye lafını geçirtemiyormuş,
bana ne bundan hiçbir parti mensubu değilim, dünyanın başka yerlerinde siyaseti siyasetçi yapıyor ,particilik dediğin halkın ayagına bu kadar düşmez. seçim olur biter hepsi 1 haftada olur biter, sanki hergün seçilecek birileri var bu nedir böyle.
,
bir baktım ki bulgarisanda yalnız değilmişim, Birçok Türk üretici bizim gibi oraya yerleşmiş,
kurduğumuz kafeye , her ay Türkiyeden gelen 1-2 tane iş adamı siz nasıl açtınız burda şirket nasıl kurarız diye bize sormaya geliyor, bizim paramız az oldugu halde LTD şirket kurduk,herkes bunu farkediyor, akıl paradan daha kıymetlidir.
o belediye başkanına yardımcılarına ,particilere,rüşvetçilere hiçbir kinim düşmanlığım kalmadı, beni iş adamı statüsüne de soktular, şimdi vizesiz girip çıkıyorum.
kızdığım tek nokta Eşim endonezyalı Dünyaya rezil olduk siz fakında değilsiniz.
o bu yaşananları ülkesine telefonla hiç mi anlatmadı. ben başıma gelenleri yurtdışında hiç mi anlatmadım.romanyada rusyada,amerikada,singapore da ,brezilyada heryerde .
zabıtaya o mühürü dükkanlara atmadan önce 40 kere düşünmek lazım,
bizim aile de dahil 8 kişiyi işsiz bıraktınız. particilik bu mu. akıldan daha mı üstün varsın sizin olsun.Senelerdir denizde kazandıklarımı haksız yiyenlere helal etmiyorum.
Bir bulgar hikayesi var, hangi eller güzel diye :
2 tane bulgar kızı 1 tanesi köylü Türk kızı ile okulda dalga geçmek için ,tipsiz bir erkek çocuğu yoldan çevirirler : hangi el daha güzel diye sorarlar zorla çocuga gösterirler: 1 tanesi ojeli eldir çok güzeldir ama güzelliği sahtedir, diğeri ojesiz ama doğuştan güzel bakımlı ellerdir damarları gözükmeyen kız elidir. en sonunda köylü türk kızınınkini zorla gösterirler.
nasır doludur, toprakla çalıştığı için çatlaklar vardır.
çocuk 1nci el çok güzel ama sahte güzel,
2nci el uzun parmaklı güzel ama hiç tecrubesiz,
3ncü el çalışmış el, en güzel el çalışan ellerdir diye cevap verir.
(yoldan çevirdikleri çocuk köylü çocugu çıkar)
2002 yılından sonra ufak bir dükkan alıp denizi bırakayım, eşim yabancı uzaklarda olmaz hem çoluk çocuga karışırım dedim ama mümkün olmadı, senelerce biriktirdiğim gemide alın teriyle kazandığım parayı kaybettim hemde rüşvet vergi kira olarak.
Geç anladım ki Senelerce ülkemden çok uzaklarda gemilerde çalışarak pis politika sesleri duymaktan kurtulmuşum.Memleketimi Türkiyemi çok saf düşüncelerle sevmişim.ben yokken çok şey değişmiş
herşey kardeşim de çalıştığı işi bırakıp
abi ikimiz de 25 senedir bilgisayar işindeyiz,diplomalarımız var bir taa commadore 64 lerden beri bilgisayardan anlıyoruz, anlamayan herkes bilgisayarcı oldu köşeyi döndü ,
biz bari bilgisayarcı açmayalım da İnternnet kafe açalım, Hem sen denizden kurtulursun hemde
bende evlenmek için para biriktiririm yaşım geldi ''
aklıma yattı tamam dedim, kendi ufak dükkanımı bıraktım, internet kafemizi açtık 6 ay çalıştırdık her geçen gün daha iyi olduk. benim yurtdışında gördüklerimi burada uyguladım
yangın kaçışları -çocukaların oynama sahası çizgileri deprem çantası, kütüphane o zaman belediye istemediği halde kütüphane koydum. klimalı ilk internet kafe, ruhsat için başvuru yaptıydık, dedik biz bu işi kıvırıyoruz yan market boş onu da kiralayalım olmuşken tam olsun , oldu da, 2 tane işçi çalıştırmaya da başladım (sadece biz kazanmayacağız elbet)
2 ay da orayı işletemeden mühürlendik. 1-2 günde hemde
ve nerdeyse 1.5 sene her an açılmayı bekledik vergi verdik kapanış yapmadık, avukat tuttum ama devleti mahkemeye vermek gibi birşeydi belediyeyi mahkemeye vermek. mimlenecektik. vazgeçtik
aslında bize yapılanlar o kadar büyük bir ayıptı ki , okulun tam 7-8 metre önünde internet kafe açan birine ruhsat vermişlerdi , belediyenin bu davranışı ulusal değil aslında uluslararası bir hakaret. (cafeler okul cami den 200 metre uzakta bulunmalı yasası vardır) eşim endonezyalı,
benim memleketimde böyle bir şey olmaz dedi eşim, bizden daha düşük ekonomili bir ülkenin insanına rezil olmuştu Türkiye. çıkış yolu aradık, rüşvet yolu çıktı önümüze ,
denize düşen yılana sarılır. rüşveti de kaptırdık. yol kalmadı, başka belediyeler ruhsat veririm dediyse de nefret ettik particilik hemşericilikten,
Mallarımızı satarken bizi batıran ölücü, mafya gibi çalışan tipler geldi bilgisayarlarımızı parasız almaya çalıştılar, biri batınca tekme vuran çok olur.
umutsuzluğun içinde, umut aradık. umutsuzluktan kardeşimin saçlar beyazladı kırlaştı
aklımıza bulgaristan geldi. sattığımız malların parasıyla yola çıktık
geçen yıl bulgaristana internet kafe açmaya gittik kendi semtimizde en mükemmelini kurup belediye bize kapattırmıştı mühürlediler,zoraki rüşvetleri alırken de helal edin demişlerdi. her an açılabilirsiniz bekleyin taktiği ile, belediye mahkemeye verebiliriz diye oyalayarak yıpratma taktiği kullandı, hatta mahkemeye verirsen sana ruhsat veririz ama hergün zabıtlar gelir dukkanına lafını duyduk ,
neden kapatıldığımızı saçma sebeplerle bir kağıda yazdılar, mühürlü dükkanı şikayet etmiş güya, belediye bir saçmalık uydurmuş ki faal olmayan dükkanı neden kapattığını kendi de unutmuş.ama birileri açılmamamız için bastırıyordu. birinin hemşerisine veya partilisine rakiptik, ve bilgisayardan çok iyi anlıyorduk, akıllı olmak, bilmek suçtu
rakiplerimize hemşerisi, ve partiden diye hepsine ruhsat verdiler. bizim tek sahip olduğumuz şey ''akıl idi'' , bizim çevremizdeki diğerlerinin ise çakallık, şimdi gün geçmiyor ki
bir tanesi kapanmasın. bilgisayardan anlamakla işletmek internet kafede 1 çatıda olması lazım. geçen gün Beni şikayet eden düşman internet kafenin (kapattı) sahibinin bilgisayarını tamir ettim - gurur profesyonellikte olmaz parasını veriyorsa düşman da müşteridir.iyiniyet insanın içinde.
Bulgar vatandaşı filan değilim, bulgaristan benim çöplüğüm değil, sırf nefretim yüzünden gittim , Bulgar belediye başkanı geldi. Diplomanız var mı var dedik. baktı , baktı tamam dedi meslekle ilgili 8 tane soru sordu kardeşimle bana(rüşvet istemedi- soru sordu)
biz de cevapladık. Türkçe akıl var mı ? var dedi. o zaman ruhsat ta var
Ruhsatı aldık , 1 yıldızlı cafeterya ve internet kafe işletiyoruz,kafemize yabancı ülkeden insanlar dahi geliyorlar biz 3-4 dil biliyoruz , ve informasyon gibi çalışıyoruz o bölgede en iyisiyiz. yakında dersane açma düşüncelerimiz dahi var.
romanyada da aynı köstencede biriyle ortak olduk, diplomalarımıza baktı belediye başkanı, meslekle ilgili soru sordu orada da birine ortak olduk,
bundan sonra başka yerlerde açacağız , avrupa toplulugunun içindeyim ve 2-3 sene içinde vatandaşlık ta vereceklerini söylediler. particilik hemşericilik avrupada yemiyor, paraya bakıyorlar ama önce kafaya. Türk olmak yurtdışında artık daha zor çünkü ,
3kağıtçı sahtekar dolandırıcı millet olarak anılmaya başladık , sırf bu particilik hemşericilik,adamımı tutayım politikası yüzünden.
Avrupa birliği belki de Türkiyeyi alacak, belki de biz girmek istemiyoruz çünkü yolsuzluk yapamayacağız, ve herşey şeffaflaşacak. rüşvet alamayacağız. sahte doktorlar dişçiler para kazanamayacak ,
insanlar Türkiyede hemen herkes partici olmuş, apartmandaki komşular bile ayrılmış.sesler duyuyorum yoldan,balkondan evlerden, şu partinin adamı diye. muhtar chp li diye belediyeye lafını geçirtemiyormuş,
bana ne bundan hiçbir parti mensubu değilim, dünyanın başka yerlerinde siyaseti siyasetçi yapıyor ,particilik dediğin halkın ayagına bu kadar düşmez. seçim olur biter hepsi 1 haftada olur biter, sanki hergün seçilecek birileri var bu nedir böyle.
,
bir baktım ki bulgarisanda yalnız değilmişim, Birçok Türk üretici bizim gibi oraya yerleşmiş,
kurduğumuz kafeye , her ay Türkiyeden gelen 1-2 tane iş adamı siz nasıl açtınız burda şirket nasıl kurarız diye bize sormaya geliyor, bizim paramız az oldugu halde LTD şirket kurduk,herkes bunu farkediyor, akıl paradan daha kıymetlidir.
o belediye başkanına yardımcılarına ,particilere,rüşvetçilere hiçbir kinim düşmanlığım kalmadı, beni iş adamı statüsüne de soktular, şimdi vizesiz girip çıkıyorum.
kızdığım tek nokta Eşim endonezyalı Dünyaya rezil olduk siz fakında değilsiniz.
o bu yaşananları ülkesine telefonla hiç mi anlatmadı. ben başıma gelenleri yurtdışında hiç mi anlatmadım.romanyada rusyada,amerikada,singapore da ,brezilyada heryerde .
zabıtaya o mühürü dükkanlara atmadan önce 40 kere düşünmek lazım,
bizim aile de dahil 8 kişiyi işsiz bıraktınız. particilik bu mu. akıldan daha mı üstün varsın sizin olsun.Senelerdir denizde kazandıklarımı haksız yiyenlere helal etmiyorum.
Bir bulgar hikayesi var, hangi eller güzel diye :
2 tane bulgar kızı 1 tanesi köylü Türk kızı ile okulda dalga geçmek için ,tipsiz bir erkek çocuğu yoldan çevirirler : hangi el daha güzel diye sorarlar zorla çocuga gösterirler: 1 tanesi ojeli eldir çok güzeldir ama güzelliği sahtedir, diğeri ojesiz ama doğuştan güzel bakımlı ellerdir damarları gözükmeyen kız elidir. en sonunda köylü türk kızınınkini zorla gösterirler.
nasır doludur, toprakla çalıştığı için çatlaklar vardır.
çocuk 1nci el çok güzel ama sahte güzel,
2nci el uzun parmaklı güzel ama hiç tecrubesiz,
3ncü el çalışmış el, en güzel el çalışan ellerdir diye cevap verir.
(yoldan çevirdikleri çocuk köylü çocugu çıkar)
Son düzenleme: