I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması (30 Ekim 1918) Müttefik Kuvvetlerin işgallerine son vermek yerine hukukî dayanak oluşturmuştur. Özellikle bu anlaşmanın 7. maddesi (Müttefikler emniyetlerini tehdit edecek durum karşısında herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına sahip olacaktır.) Müttefiklerin amaçları doğrultusunda yapılmıştır.
Osmanlı Devleti'nin savaştığı cepheler içinde önemli bir yer teşkil eden diğer cephelerden biri de Güney Cephesi'dir. Ve bu cepheyi önemli kılan da Şüphesiz Antep Savunması olmuştur. İngilizler, Mondros Ateşkes Anlaşması'nın 7. maddesini dayanak göstererek Halep'in kuzeyine geçmişler ve Antep Bölgesine sözde kışı geçirmek ve hayvanlarına yem temin etmek için yerleştiklerini açıklamışlardır. Bu gerekçeyle İngilizler önce Kilis'i (6 Aralık 1918), daha sonra da Antep'i (17 Aralık 1918) işgal etmişler, bununla da yetinmeyerek ilerlemeyi sürdürmüşlerdir.
Fransız işgali ile başlayan Ermeni taşkınlıkları, Türklere yapılan zulüm ve hakaret ile Türk kadınlarına yapılan tecavüzler Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin hızla gelişmesini sağlamış ve silahlı direnme zemini hazırlamıştır.
1- Bülbülzade Hacı Abdullah Efendi Hoca
2- Müftü Bulaşıkzade Arif Efendi
3- Hoca Fahrettin Efendi
4- Şeyh Mustafa Efendi
5- Şuayb Ubeydullah Efendi
6- Fazlı Ağazade Nuri Bey
7- Dayı Ahmet Ağa
8- Mısrızade Arif Bey
9- Müftüzade Hayri Efendi
10- Mazlum Efendi
11- Doktor Mecit Bey
12- Hacı Hanifizade Abdullah Namık Bey
13- Überizâde Şakir Efendi
14- Kepkepzade Şakir Efendi
15- Şefik İzrap Bey
Cemiyeti İslâmiye, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kuruluşuna kadar, Antep Kilis ve Nizip'de teşkilatlanmıştır. Bu cemiyetin üyeleri gün geçtikçe artmıştı. Gerek Antep ve Kilis gerekse Nizip'deki cemiyet-i İslamiye aynı gaye uğrunda birbirleriyle sürekli ietibatta bulunmuşlardır
Ocak 1920 günü akşama doğru bugünkü İnönü caddesinde, askeri fırın önünde 10-12 yaşlarında oğlu Mehmet Kamil ile geçmekte olan bir Türk kadınına fırındaki Fransızlardan iki sarhoş asker sarkıntılık ederek peçesini açmak istemişlerdir.Mehmet Kâmil anasını savunmak için
Fransızlara taşla hücum etmiş ve iki Fransız askeri tarafından hemen orada süngülenerek şehit edilmişti.Bu olay üzerine dükkanlar günlerce kapalı kaldı.Bir kısım gençler Fransızlara hücum edilmesini istiyorlardı.Heyet-i merkeziyenin “henüz vakit gelmedi,biraz sabırlı olunuz her şey yapılacaktır”yolunda tavsiyeleri ve Fransızların oyalayıcı ve yumuşak tutumu ile normal hayata geçilebilmiştir.
Osmanlı Devleti'nin savaştığı cepheler içinde önemli bir yer teşkil eden diğer cephelerden biri de Güney Cephesi'dir. Ve bu cepheyi önemli kılan da Şüphesiz Antep Savunması olmuştur. İngilizler, Mondros Ateşkes Anlaşması'nın 7. maddesini dayanak göstererek Halep'in kuzeyine geçmişler ve Antep Bölgesine sözde kışı geçirmek ve hayvanlarına yem temin etmek için yerleştiklerini açıklamışlardır. Bu gerekçeyle İngilizler önce Kilis'i (6 Aralık 1918), daha sonra da Antep'i (17 Aralık 1918) işgal etmişler, bununla da yetinmeyerek ilerlemeyi sürdürmüşlerdir.
Antep’in İngilizler Tarafından İşgali
Halep’te bulunan İngilizler, Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) 7. maddesine dayanarak 15 ocak 1919 ‘da bir süvari tugayı ve beraberindeki kuvvetle Antep’i işgal ederek, Amerikan koleji ve çevresindeki Ermeni evlerini kışla ve karargah haline getirdiler. Antepliler bu işgali, mütareke hükümlerine uyulmadığı gerekçesiyle protesto ettiler. Sözde İngilizler kışı geçirmek ve hayvanlara yem temin etmek amacıyla Antep’i işgal ettiklerini açıkladılarsa da, bir ay sonra Maraş ve Urfa’yı da işgal etmekle iddialarını fiilen yalanladılar. 31 ekim 1918 tarihinde (Mondros) da Türkler tarafından imzalanan mütareke, Antep sancağını Türk hakimiyetinde bırakıyordu. Ancak anlaşmanın 7. maddesi karışıklık çıktığı taktirde emniyeti sağlamak için icap eden önemli askeri noktaları işgal etme hakkını İtilaf Kuvvetleri' ne bağışlıyordu. Birinci Dünya Savaşı' nda Suriye’ye gönderilen Ermeniler bu fırsattan istifade ederek İngilizlerle birlikte Antep’e döndüler. Dönenler arasında Antepli olmayan ve asayişsizlik dolayısıyla memleketlerine gidemeyen Sivas, Erzurum ve diğer Anadolu şehirlerinden gelen Ermeniler de bulunmaktaydı. Türklere karşı büyük bir hırs, kin ve nefretle dolu olan bu Ermeniler, İngiliz makamlarını etkileyerek, sert ve zalim bir idare kurulmasına çalıştılar. Türklerin satışa çıkardıkları taşınabilir mallarını “ Ermeni malıdır” diye gasp ettiler. Silah arama bahanesiyle şehir günlerce baskı altında tutuldu, bütün evler arandı ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Türkler; ekmek bıçaklarına kadar ellerindeki kesici ve patlayıcı silahlarını İngiliz makamlarına teslim etmek zorunda kaldılar. İngilizler 15 Mart 1919 da şehirde 15 günlük dükkan kapatma ve sokağa çıkma yasağı koydular. Bütün toplantılar yasaklandı.Bu baskı 31 Mart 1919’da son buldu. İşgalin ağırlığı, düşmanın eziyet ve kötü davranışları Anteplilerin kararlılık ve direnme azmini güçlendirdi. Halktaki bu ruh halini sezen İngilizler, Ermeniler ve Türkler arasında ayrılık yapmadan bölgeyi idare etmeye yöneldiler. Mahalli teşkilatlara karışmadılar. Osmanlı memurlarını yönetimde serbest bıraktılar. 1919 senesi ilk bahar ile yaz ayları olaysız geçmişti. 1919 Ekim ayında ilgili hükümetler arasında varılan bir anlaşmadan sonra Suriye ve Kilikya’daki İngiliz kıtalarının Fransız kıtalarıyla değiştirilmesine karar verildi.Antep’in Fransızlar Tarafından İşgali
Ekim 1919 sonunda İngilizler, Antep’i Fransız işgaline terk ettiler. 27 Ekim 1919’ da Ermeni ve Fransızlardan oluşan 200 kişilik bir birlik Antep’e intikal etti. Fransız Albayı Saint Marie 28 Ekim günü bandoyla karşılandı. 29 Ekim 1919 günü de 2000 kişilik bir Fransız kuvveti, Ermeni azınlığın sevinç gösterileri arasında Antep’e girdi. İşgalin ertesi günü Antep halkı 10 bin kişinin katıldığı bir hürriyet ve istiklal mitingi düzenledi.Fransız işgali ile başlayan Ermeni taşkınlıkları, Türklere yapılan zulüm ve hakaret ile Türk kadınlarına yapılan tecavüzler Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin hızla gelişmesini sağlamış ve silahlı direnme zemini hazırlamıştır.
A) Antep Cemiyet-i İslâmiye Teşkilatı
Cemiyet-i İslâmiye; İngiliz işgali ve Ermeni taşkınlıkları üzerine Antep halkı tarafından şehrin bilginlerinden ileri gelenlerinden seçilmiş bir heyetti. Bu heyet Anteplilere yapılan haksızlıkların önüne geçmek ve Anteplilerin haklarını korumak vazifesini üstlenmişti. Fransızlar Antep'i işgal ettiklerinde Cemiyet-i İslamiye aşağıda isimleri yazılı şahıslardan oluşmaktaydı.1- Bülbülzade Hacı Abdullah Efendi Hoca
2- Müftü Bulaşıkzade Arif Efendi
3- Hoca Fahrettin Efendi
4- Şeyh Mustafa Efendi
5- Şuayb Ubeydullah Efendi
6- Fazlı Ağazade Nuri Bey
7- Dayı Ahmet Ağa
8- Mısrızade Arif Bey
9- Müftüzade Hayri Efendi
10- Mazlum Efendi
11- Doktor Mecit Bey
12- Hacı Hanifizade Abdullah Namık Bey
13- Überizâde Şakir Efendi
14- Kepkepzade Şakir Efendi
15- Şefik İzrap Bey
Cemiyeti İslâmiye, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kuruluşuna kadar, Antep Kilis ve Nizip'de teşkilatlanmıştır. Bu cemiyetin üyeleri gün geçtikçe artmıştı. Gerek Antep ve Kilis gerekse Nizip'deki cemiyet-i İslamiye aynı gaye uğrunda birbirleriyle sürekli ietibatta bulunmuşlardır
ANTEP SAVUNMASININ BAŞLAMASI
11 Ocak 1920 tarihinde 400 piyade, 50 süvari ve 2 dağ topundan oluşan bir Fransız kuvveti Antep yakınlarındaki Keferdiz’e gitmek üzere Antep’den hareket etti ve geceyi Araptar köyünde geçirdi.Ancak bu kuvvet bütün köy halkını evlerinden dışarıya attı, eşyalarını yağmaya ve kadınlara taarruza başladı.Bunun üzerine etraf köylere haberciler gönderildi.Fransızlara taarruza karar verildi. Ertesi sabah Araptar’dan hareket eden Fransızlar Çatalmazı denilen mevkide daha önce birleşen köy kuvvetlerinden oluşan birlik tarafından imha edildi.Olay yerine gelen Türk ve Fransızlardan oluşan heyet, yaptığı araştırmalar sonucu Fransızlar aleyhinde rapor verdi.19 Ocak 1920’de Antep’den Maraş’a giden bir Fransız erzak kafileside Karabıyıklı civarında 20 Ocak 1920 tarihinde Karayılan( Molla Mehmet) tarafından baskına uğratılarak tamamen esir ve imha edildi.Bu iki olay üzerine Fransız kuvvetleri şehir haricine çıkamaz oldular.Antep halkının sabrını taşıran en büyük olay 21Ocak 1920 günü akşama doğru bugünkü İnönü caddesinde, askeri fırın önünde 10-12 yaşlarında oğlu Mehmet Kamil ile geçmekte olan bir Türk kadınına fırındaki Fransızlardan iki sarhoş asker sarkıntılık ederek peçesini açmak istemişlerdir.Mehmet Kâmil anasını savunmak için
Fransızlara taşla hücum etmiş ve iki Fransız askeri tarafından hemen orada süngülenerek şehit edilmişti.Bu olay üzerine dükkanlar günlerce kapalı kaldı.Bir kısım gençler Fransızlara hücum edilmesini istiyorlardı.Heyet-i merkeziyenin “henüz vakit gelmedi,biraz sabırlı olunuz her şey yapılacaktır”yolunda tavsiyeleri ve Fransızların oyalayıcı ve yumuşak tutumu ile normal hayata geçilebilmiştir.