Benler
Benler zararsız lezyonlardır (bozuk doku, hücre veya organ). İnsanlarda, benler koparıldığı takdirde kanser olunacağı düşüncesi hakimdir. Bu tamamen yanlış bir düşüncedir. Bu da benlerin her zaman zararsız oldukları anl***** gelmez. Bazı benler renk değişikliği, büyüme, kenarlarında düzensiz bir görünüm ve kanama gibi özellikler gösterdiğinde doktor kontrolüne ihtiyaç vardır. Eğer bir olumsuzluk varsa, bu benler lazer tedavisiyle vücutta hiç iz bırakmadan tedavi edilebilir.Bronzlaşma
Ultraviyole (UV) radyasyon, Güneş'ten gelen radyant enerjinin bir şeklidir. Güneş elektromagnetik spektrum diye bilinen bir dizi enerji yayar. Ultraviyole (UV) radyasyon, Dünya yüzeyine erişen Güneş enerjisinin doğal bir parçasıdır, fakat daima zararlıdır.UV radyasyonunu ne görebiliriz ne de hissedebiliriz, fakat vücudumuzdaki etkilerini hissederiz. UV ışınları, dalga boylarına göre sınıflandırılırlar. UV-A, UV radyasyonun en az zararlı şeklidir ve Dünya'ya büyük miktarlarda erişir. Çoğu UV-A ışınları, ozon tabakasının içersinden doğrudan geçer.
UV-B radyasyon, potansiyel olarak çok zararlıdır. UV-B radyasyonunun çoğu stratosferde ozon tarafından yutulur. UV-C radyasyon, çok enerjik olduğundan potansiyel olarak en fazla zararlı olandır. Stratosferde oksijen ve ozon tarafından yutulur ve asla Dünya yüzeyine erişmez.
UV radyasyondan zararın esas olarak spektrumun UV-B sınıfından gelmesine rağmen, eğer yeterli miktarlarda maruz kalınırsa UV-A da bazı riskler ortaya çıkarır. Işınların vücudumuzda etkiledikleri alanların sınıflandırılmasında: Güneş ışınları uzun (infrared) ve kısa dalgalardan (UV-A, UV-B ve UV-C) oluşmaktadır.
UV-A ışınının dalga boyu, 320-380 nm'dir ve derinin derin tabakalarına (dermis) ulaşır ve yayılır. UV-A ışını, yıl boyunca ve gün içinde değişik saatlerde, mevsimlerde veya hava koşullarında değişmeksizin etkili olmaktadır. UV-B ışının dalga boyu, 290-320 nm'dir ve derinin üst tabakasını (epidermis) etkiler.
UV-B ışını, yaz aylarında ve yüksek rakımlı yerlerde daha yoğundur. Gelen UV radyasyon, Dünya üzerinde yüzeylerden yansır. Yansıyan UV; eğer maruz kalınma süresi uzunsa, insanlara, bitkilere ve hayvanlara zarar verebilir.
Çoğu yüzeyler, UV radyasyonu farklı derecelerde yansıtır. Kar, UV radyasyonun %85'in üstünde bir miktarla en yüksek bölümünü yansıtır. UV radyasyon, yükseklikle de artar, bu nedenlerle de kayakçılar ve dağa tırmananlar dikkat etmelidirler.
Kuru kum ve beton %12'nin üzerinde yansıtabilir. Su ise sadece %5'ini yansıtabilir. Kumlu sahillerde güneş banyosu yapanlar, bir parkta yeşil çimenler üzerinde güneşe maruz kalanlardan %10'un üzerinde daha fazla UV-B alırlar. Güneşli bir günde hafif bir rüzgar, sizin serinlemenize neden olabilir, fakat bu sizin cildinize etki eden UV miktarını değiştirmez.
Güneş ışınlarının en şiddetli olduğu öğlen saatlerinde (11.00 ile 15.00 arasında) güneşe çıkmamaya özen gösterilmelidir. Gölgede oturulmalıdır. Şemsiye, şapka kullanılmalı; açık renk giysiler giyilmelidir. Güneşten koruyan ürünler bilinçli kullanılmalıdır.
Erişkinler, deri tiplerine göre farklı koruyan faktör içeren ürünler kullanırlar, ancak çocuklarda deri tipine bakılmaksızın yüksek faktörlü ürünler kullanılmalıdır. Güneşten koruyan ürünler, güneşe çıkmadan yarım saat önce deriye uygulanmalıdır. Deriye yeterli miktarda ve kalınlıkta sürülmelidir. Deriye eşit miktarda yedirilerek ve gerekirse; sık havuza veya denize girmek, havlu ile kurulanmak ve terlemek gibi durumlarda gün boyunca uygulanmalıdır.
Yüz, omuz, ense ve boyun gibi daha yoğun olarak güneş ışınlarından etkilenen bölgeler, güneşten koruyan ürünler kullanılarak korunmalıdır. Tedavi amacı ile doktor tarafından verilen kimi ilaçlar (antibiyotikler, doğum kontrol ilaçları vb.) derinin güneş ışınlarına karşı duyarlılığını artırmaktadır. Bu durumda kişi, doktorun önerileri doğrultusunda güneşten korunabilir.
Son yapılan bilimsel araştırmalar, bronzlaşma ile cilt kanseri arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koydu. Bu bağlamda yaz aylarında sağlıklı bronzlaşma yöntemleri konusunda kamuoyunu uyaran sağlık örgütleri, çocukların ve açık tenli kişilerin güneş ışığından korunması gerektiğine dikkat çekiyor.
Kanser riski yanında güneş, ciltte erken yaşlanmaya neden olmaktadır. Uzun süren güneş banyoları, deride zaman içerisinde incelme, elastikiyetin bozulması (kırışıklık), kuruluk, pigmentasyon değişikliği, kılcal damarların belirginleşmesi, fotoyaşlanma ve deri kanserinin oluşma riskinin artmasında rol oynar.
Deri kanserine yakalanan hastaların geçmişlerinde, özellikle çocukluk dönemlerinde iki veya üç kez ciddi güneş yanıklarına maruz kaldıkları görülmüştür. Dermatologlar, cilt kanserine yakalanma riski açısından cilt tiplerini 6 veya 7 kategoride ele alıyor:
Keltlere özgü solgun, çilli cilt: Mavi veya yeşil gözler; sarı veya kızıl saçlar. Bu kişiler bronzlaşamaz, yalnızca kızarırlar. Cilt kanseri riski yüksektir.
Sarışınlara özgü açık ten: Çil görülebilir; açık renk saçlar ve açık renk gözler. Cilt, hafifçe bronzlaşabilmekle birlikte çok çabuk kızarır. Yüksek risk taşımaktadır.
Keltlerden bir ton koyu ten: Gözler herhangi bir renk olabilir. Saçlar, kumraldan koyu kahverengiye uzanan bir renk skalası izler. Bu gruptakiler bronzlaşmadan önce çoğunlukla kızarırlar. Ancak bronzlaştıklarında ciltleri kahverengiye döner. Orta derecede risk taşır.
Akdenizli tipi cilt: Gözleri ve saçları koyu kahverengidir. Düşük risk taşır.
Hintliler, Uzak Doğulular ve Pasifik Adalarında yaşayanlar: Risk çok düşüktür.
Normal Cilt
Görünümü şeffaf, gözenekleri kapalı, lekesiz ve problemsiz bir cilttir. Hafif bir bakımla doğal güzelliğini korur. Süt tipi temizleyici, alkol oranı normal bir tonik ve su içerikli hafif bir nemlendirici kullanılmalıdır.Karma Cilt
Alın, burun ve çene yağlıdır. Yani yüzde, T şeklinde bir yağlanma görülür. Yağlı olan kısımlarda siyah nokta, yağ butonları, açık gözenekler bulunabilir. Yanaklardaki gözenekler ise kapalıdır. Süt tipi temizleyici, düşük alkollü tonik, cildin durumuna göre nemlendirici ve eğer gerekiyorsa göz çevresi için krem kullanılmalıdır.Kuru Cilt
İnce bir üst deriye sahip, gözenekleri ufak ve kapalı cilttir. Ancak yağ salgılanması normalin altında olduğu için görünümü mattır ve pul pul kalkmalar görülür. Cilt gergindir fakat çabuk kırışır. Süt tipi temizleyici, alkolsüz tonik, yağ içerikli nemlendirici, besleyici gece kremi, göz çevresi kremi ve nemle yağ depo edici maskeler kullanılmalıdır.Yağlı Cilt
Görünümü parlak ve yağlı, gözenekleri açık bir cilt tipidir. Gözeneklerin içi genellikle dolu, siyah noktalı ve sivilceli olabilir. Yağlı cildin akne problemini önlemek için çok dikkatli bir günlük temizlik programı uygulanmalıdır. Jel tipi temizleyici, alkollü tonik, su içerikli nemlendirici ve sarkmayı önlemek için temizleyici ve sıkıştırıcı maskeler kullanılmalıdır.Yağlı Cilt Sivilceliyse
Sivilce, siyah nokta ile kapalı olan gözeneklerden fazla yağ salgısının dışarı çıkamayıp, olduğu yerde birikmesiyle oluşur. Yağlı ciltlerde kullanılacak ürünlerin özenle seçilmesi şarttır. Antiseptik sabun (kükürt, kafur, katran içeren ürünler) kullanılmalıdır.Yağlı Cilt Hassassa
Genişlemiş gözenekler, zaman zaman kırmızı lekeler görülür. Hassasiyetinden pul pul kalkabilir. İç ve dış etkenlere karşı duyarlıdır. Kaşıntı ve yanma görülebilir. Süt tipi temizleyici, kesinlikle alkolsüz tonik, alerji giderici kremler ve genelde cildin susuz yapısı olduğu için su içerikli hafif nemlendiriciler kullanılmalıdır.Olgun Cilt
Hücrenin yaşam ritminin yavaşlaması sonucu oluşan bir cilt tipidir. Ölü hücreler, kat kat yığılarak sonuçta cilde kaba bir görünüm verir. Yağ hücrelerinin daha yavaş çalışmaları ise derin çizgilere ve gevşemeye neden olur. Sürekli bir nemlendirici kullanılmazsa, deri kurur ve kırışır. Kipozom ve E vitamini içeren kremler, alkolsüz tonik, alerji giderici kremler ve genelde cildin susuz bir yapısı olduğu için su içerikli hafif nemlendiriciler.Sabahları aynaya baktığınızda yorgun, çizgileri derinleşmiş, hatta sivilceli bir yüzle mi karşılaşıyorsunuz? Günün başlangıcında canınızı sıkan bu tür sorunlar nereden kaynaklanıyor? Zaman zaman hepimizin cildimize karşı işlediği ve bazen de alışkanlık haline dönüştürdüğü yedi günah vardır:
Sigara ve içki: İkisi de vücudunuzu zehirler ve geriye pörsümüş sarkık bir cilt bırakır. Sigara ayrıca ağız kenarındaki çizgilerin derinleşmesini hızlandırır.
Yetersiz uyku: Geç yatılmış bir gecenin izleri hemen grileşmiş yorgun görünümlü bir ciltle kendini ele verir. Eğer yeterli derecede uyuyamıyorsanız, bunu uyandığınızda kan dolaşımını sağlayacak hareketler ve yüzünüze soğuk su çarparak telafi etmeye çalışın. Uykusuzluğun yol açtığı çizgileri kapatmak için hafif bir nemlendirici sürün.
Makyaj temizlemeden yatmak: Gözenekleri tıkayarak toksinlerin cilt yüzeyine çıkıp atılmasını önler. Göz makyajı silinmediği takdirde bir göz iltihabına neden olabilir.
Sivilcelerle oynamak: Deri dokularına zarar verir. Ayrıca enfeksiyonun çevreye yayılmasına neden olarak sorunu büyütür. Sivilcelerle hiçbir zaman oynamayın. Enfeksiyonlu bölgeye antiseptik merhem sürün.
Yüzü ovmak ya da aşırı fırçalamak: Yüzünüzdeki ölü deriyi temizlemek için satılan bazı toz ya da kremler deriniz için fazla kaba gelebilir. Cilt tipiniz ne olursa olsun yüzünüze daima nazik davranın.
Çok sıcak suyla yıkamak: Yıkanırken suyun kaynar derecede sıcak olmaması için önlem alın. Aşırı sıcak, cildi kurutur ve dokuları zedeler.
Yanlış beslenme: Sağlıksız besleniyorsanız deriyi koruyucu yaşamsal maddeleri alamıyorsunuz demektir. Ayrıca ultraviyole ışınlarından da uzak durun.
Cilt Lekeleri
Güneş ışınlarının etkisi ile oluşan pigment artışı, ciltte geniş leke görüntüleri oluşturur. Ayrıca sivilce izleri, hamilelik, aşırı antibiyotik kullanma, yanlış kozmetik ürünleri gibi sebepler, ciltte lekelerin oluşmasına neden olmaktadır.Bitkisel ürünlerle lekeler, çeşitli yöntemlerle bir süre içersinde kalıcı sonuçlara ulaşıyor. Aynı zamanda bu bitkisel ürünler uygulanırken- ciltte herhangi bir tahriş veya kızarıklık yapmaması avantajdır. 3 ay düzenli uygulanan bitkisel peelinglerle, ciltte yeniden yapılanma ve lekelerin büyük ölçüde açıldığı gözlemlenir.
Kimi lekeler, sivilce izleri ve benzeri tarzıaki sorunların halledilmesi için, üst derinin bir tabaka temizlenmesi zorunludur. Peeling adını verdiğimiz cilt soyma işlemini bitkilerle uygularken, kesinlikle cilde aşırı bir uygulama yapılmamalıdır. Cilt yapısına uygun bitkisel kürlerle bu işlem uygulanmalıdır.
Yağlı Ciltler İçin
Öncelikle cilt, bitkisel bir temizleme jeli ile temizlenmeli, arkasından ince bir tabaka kayısı yağı sürülmelidir. Birer avuç kekik, papatya, limon ve biberiye bitkileri, 1/2 lt. gülsuyunda, bir taşım kaynatılarak süzülür. Daha sonra 2 avuç yeşil kilin içerisine, süzülen bitki ekstresi ile katı bir bulamaç ile oluşturulur. Bir kahve kaşığı adaçayı esansı ilave edilir. Hazırlanan bu karışım ile 4 hafta, haftada bir olmak üzere uygulanır. Bu uygulama sonrasında bitkisel tonik ve nemlendiricisi sürülmelidir.Kuru Ciltler İçin
Cilt yapısına uygun bir temizleme sütü ile cilt temizlenmelidir. Arkasından göz altı hariç tüm cilde- avokado veya jojoba yağı sürülüp emilimi beklenmelidir. Birer avuç at kuyruğu, mücver çiçeği, bir parça avakado meyvesi, papatya ve hatmi bitkileri 1/2 lt. gülsuyunda bir taşım kaynatılarak süzülür. Hazırlanan bitki ekstresi, 2 avuç toz yosun veya soya unu ile bulamaç yapılarak, içerisine bir tatlı kaşığı arı sütü ilave edilmelidir. Haftada bir gün olmak üzere 4 hafta boyunca bu maske uygulaması yapılmalı, daha sonra bitkisel bir onarıcı ürün sürülmelidir.Gençliğin Sırrı
Mısır Kraliçesi Kleopatra, güzelleşmek için çeşitli iksirlerden medet umardı. Saç dökülmesine karşı, ateşte kurutulmuş fındık faresi, dövülmüş at dişi ve ayı yağından elde edilen özel bir karışımı başına sürerdi.Roma İmparatoru Neron'un ikinci eşi Popaea ise gençliğini ve güzelliğini korumak için hergün eşek sütüyle banyo yapardı. Gerçi Popaea'nın bu iksiri tutmadı. Neron bir süre sonra genç kadını 50 eşekle baba evine yolladı ama o günden bu yana insanoğlunun sağlıklı ve güzel kalma merakı hiç azalmadı, aksine katlanarak çoğaldı.
ABD'nin California Eyaleti'nin Palm Springs Kenti'nde bir doktor, parası olan herkese hormon-kokteyli ile gençlik vaadediyor. Edmund Chein'in iddiasına göre, bu hormon takviyesi, hem gençleştiriyor hem de cinsel performansı artırıyor. Palmiye ağaçları ve yemyeşil çimlerle çevrili "Palm Springs Life Extension Institute" de amaç, paralı yaşlıların ömrünü uzatmak.
"Yaşlılık bir hastalıktır" diyen Chein, "Gelecekte insanların 130 yaşına kadar yaşayacaklarına inanıyorum" diyor. Chein'in yaşlılarda denediği metoda "Total Hormone Replacement Therapy" deniyor.
Hastalara, aralarında HGH büyüme hormonu da bulunan dokuz hormondan elde edilen kokteyl takviye ediliyor. Böylece yaşlanma sürecinin yavaşlatılması amaçlanıyor. Chein, şimdiye kadar genç kalabilmeleri için 2,700 kişiye hormon takviyesinde bulunmuş. Bunlardan en genci ise 29 yaşındaymış. Bu terapiyi uygulamak için de ayda 1000 doları gözden çıkarmak gerekiyor.
Hormon terapisi sırasında günde iki kez kalçadan iğne yapılıyor. Hasta, ayrıca günde 5 kez, arasında Melotonin'in de bulunduğu hormon hapları alıyor. Erkeklik hormonu testosteron ise jel halinde vücuda sürülüyor. Ayrıca vücuda vitamin ve mineral takviyesi yapılıyor.
Hormon takviyesiyle cilt gerginleşmeye, saçlar gürleşmeye başlıyor, göğüs kasları dirileşiyor. "Hastalarıma tıpkı otomobile bakan teknisyen gibi bakıyorum" diyen Chein, burada hastalara gerekli takviyelerin yapıldığını söylüyor. Ancak Chein'in hormon kokteyli, eleştiri de almıyor değil. Çünkü hormon takviyesi hastalıklara zemin hazırlayabilir. Büyüme hormonu takviyesi, kanser riskini artırabildiği gibi, östrojen takviyesi de kadınlarda meme kanseri riskini ve testosteron fazlası da erkeklerde prostat kanseri riskini çoğaltabiliyor.
Cilt Kırışıklıkları
Kırışık giderme konusunda kozmetik dünyasında en çok konuşulan yardımcı, A vitamini ve türevleridir. Çok geniş olarak konuşulmasa da C vitamini, selenyum, dengeli beslenme, spor ve su, cilt sağlığı ve kırışıklıkların giderilmesi veya oluşumunun engellenmesinde önemlidir.Yapılan bazı çalışmalar, kollajen yapımı üzerine etkileri nedeni ile C vitaminini de gündeme getirmiştir. Bazı çalışmalar, C vitamininin, vücüdumuzdaki bağ doku denen, koruyucu doku katmanının korunmasında anahtar rölü oynadığını göstermiştir. Kollajen de bu dokunun bir elemanıdır. Kollajen sentezi için gereken sinyali, C vitaminin oluşturduğu düşünülmektedir.
Günlük hayatımızda besinlerimiz ile C vitamini almaktayız. Bu vitamin, suda eriyebilen vitaminler gurubundandır. Asit yapıdadır, kimyasal ismi askorbik asittir. Yani sindirim kanalından kana, vücudun emme mekanizmasının izin verdiği ölçüde geçer ve vücudun her noktasına taşınır. Hücreler ihtiyaçları kadar C vitaminini kandan alırlar ve fazla alınmış miktar ise vücuttan idrar yolu ile atılır.
Sıklıkla yediğimiz, taze sebze ve meyveler, C vitamini için iyi bir kaynaktır. Günlük erişkin bir kişi için önerilen C vitamini dozu 300-500 mg. dır. Sigara kullanan kişilerin ihtiyacı daha yüksektir.
Fazla miktarda C vitamini alınması halinde, idrar yolu ile atılır ve bir zararı yoktur. Ancak çok yüksek dozda alınan C vitamini, atılımı sırasında idrarda, kum veya taş oluşumuna neden olabilir. Erişkinler için önerilen minimum C vitamini dozunun, vücutta C vitamini eksikliği oluşmaması için gereken doz olduğunu vurgulayan uzmanlar, bu dozların kırışıklar üzerinde bir etki sağlamayacağını söylemektedirler.
Özellikle güneş ışınlarının taşıdığı ultrviyole ışınlarının cilt üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde, hücre içi metabolizma bozulur, daha az kan taşınır, ter ve yağ bezlerinin fonksiyonları bozulur, Kollagen yapımı azalır, varolan kollagen lifleri kalınlaşır. Damarların duvarlarındaki kollagen lifler de özelliklerini kaybettiklerinden (özellikle göz çevresi ve damarların daha yüzeyde olduğu bölgelerde) damar duvarlarından dışarıya kan serumu çıkmakta ve süngersi yapıdaki bölgelerde, torbalaşmalara neden olmaktadır.
Genç ciltlerde daha çok kan akımı ve damarsal oluşumlar varken, yaşlılıkta azalan kan akımı ve daha çok ultraviyoleye tabii kalarak yıpranmış, daha çok serbest radikallerin (hücre için, sağlam moleküllerden elektron çalarak, onların yapısını bozarak, normal moleküllere zarar veren zararlı bir grup madde) oluştuğu ciltte, daha çok C vitamini gereklidir.
Cilde, yüksek dozda C vitamini içeren kremlerin uygulanması ile bazı olumlu gelişmeler gösterilmiştir. Özellikle sunblock (tam UV kesen kozmetikler) ile birlikte C vitamini uygulamasının, serbest radikallerin oluşumu azalmakta ve kırışıkların oluşumlarının başlamasında engel olduğu düşünülmektedir. Bu tip ürünlerin, güneşe çıkmadan en az 20-30 dakika önce uygulanması gerekmektedir.
Ciltte kırışıklıkların oluşumuna engel olan bir diğer mekanizma da E vitaminidir. Antioksidan özelliği ile serbest radikalleri ortadan kaldırır. Bu tip ürünlerin güneşe çıkmadan değil de, güneşe maruz kaldıktan sonra uygulanması önerilmektedir.
E vitamininin kendisinin de ultraviyole karşısında, serbest radikaller oluşturduğu bilinmektedir. Güneşlenmeden 8 saat sonra uygulanan E vitamini yağının, ciltteki zarardan cildi koruduğu ve şişme oluşumunu engellediği söylenmektedir.
Ağız yolu ile alınan E vitamininin, cilt kırışıklıkları üzerine olan etkisi, yeni çalışılan bir konudur, ancak bu tip uygulamanın cildin daha sağlıklı olmasına ve ultraviyole zararlarından korunmada etkili olduğu bildirilmiştir.
E vitamini gibi etki gösteren bir başka mineral de selenyumdur. Toprakta bulunan bu mineral, besinlerimiz yolu ile alınırlar. Topraktaki selenyum içeriği doğrultusunda bazı bölgelerde alım eksikliği olur. Cilt sağlığı için günlük önerilen minimum miktar 50-200 mikrogramdır.
En çok kullanılan selenyum tuzu, l-selenomethionin'dir. Bu mineralin kullanılmasında mutlaka hekiminize danışmalısınız. 100 mikrogramın üzerindeki yüksek dozlarda toksik (zarar verici) olabilmektedir. Sadece gereğinde kullanılmalıdır. Özellikle soğan, sarmısak gibi yemeklerimizde sıklıkla kullanılan sebzeler, yüksek miktarlarda selenyum içerir. En çok da ton balığında vardır. Ondaki miktar bile 3 konserve kutu balıkta 100 mikrogram kadar yer alır.
Bazı araştırıcılar, iyi sonuçlar aldığını bildirmektedirler. Cilt kırışıklıkları konusunda içki ve sigaranın da çok etkisi vardır. Sigara, içerdiği maddeler nedeni ile damarların büzülmesine ve kan akımının azalmasına neden olur. Ciltte tahrişlere ve kurumalara neden olurlar.
Vücuda su alımı da çok önemli bir faktördür, ciltte bulunan hücrelerin su içeriklerinin tam olması, yağ ve ter bezlerinin normal fonksiyonları için su çok önemlidir. Doğal olarak cildi nemlendirir. Bir kişinin günde 5 lt. ye yakın miktarda sıvı alması gerekir. Bol bol su içilmesi, tüm sağlık problemlerinde önerilen bir unsur olduğu gibi, cildin her türlü sorunununda da çok önemlidir ve etkindir.
Dolaşım sisteminin sağlıklı çalışması, cildin de beslenmesi konusunda çok önemlidir. Dolaşımın artması ve düzenli olması, hücrelere daha düzenli besin ve oksijen taşınması demektir. Daha sağlıklı bir vücut için, spor da çok önemli bir faktördür. Spor, dolaşım sisteminin sağlıklı fonksiyon görmesini sağlar. Dengeli bir beslenme, güneşten korunma, spor yapmak ve bol bol su içmek, cilt sağlığı için yapılması gereken en temel davranışlardır.
Varis
Vücudun herhangi bir yerinde bulunan toplar damarların genişlemesidir.Oluşumu ve Sebepleri
Kan toplar damarlar yoluyla ayaklardan kalbe doğru akmaktadır.Bu akımı sağlayan damardaki kapakçıklardır. Toplar damarlar, insan vücudunun en zayıf yapılarındandır ve büyük bir basınç altındadırlar. Toplar damarlardaki kanın akışı, kapakçıklar, adale kasılması ve gövdede olan basınç değişiklikleri yardımıyla sağlanır.Kalıtım, hamilelik, kilo alma, hormon değişikliklerine bağlı bu zayıf sistemde öncellikle kapakçıklar hasar görür ve fonksiyonlarını tam olarak yerine getiremezler. Kapakçıklar kan akımı sırasında tam olarak kapanmazlar ve kan kalbe değil ayaklara doğru akar. Bunun sonucunda damarlar genişler ve dolgunluk ortaya çıkar.
Varisler 3 çeşittir: Cilt içindeki kılcal damarlarda (1. tip varis), cilt altında daha geniş ince küçük damarlarda (2. tip varis) ve ana toplar damarlarda (3. tip varis) oluşmaktadır.